bildirgec.org

kavga hakkında tüm yazılar

Casus lamba

create | 02 March 2007 12:47

Bu casus lambaların içerisinde gsm modülü bulunuyor. Yani telefon. Dünyanın herhangi bir yanından aradığınızda, telefon çalıyor ama kimse duymuyor çünkü telefon otomatik olarak açılıyor. İçerisindeki mikrofonlar da 15-20 metre civarındaki sesleri size en iyi şekilde iletiyor. Sevgilinize hediye ediyorsunuz, sonra kavga ettikten sonra arkanızdan ne küfür ettiğini dinliyorsunuz. Çok saçma bir fikir belki ama eğlenceli olabilir.

Sıkılıyorum

deborahhh | 01 February 2007 15:48

Bu aralar canım çok fazla sıkılıyor. Kendimi oyalamak için çok şey yaptım ama olmuyor. Önce klişe yöntemlere başvurdum. Televizyonu açtım.Zap yapmaya başladım. Gaffur, Burhan ve Ajdar beni ziyadesiyle güldürdüler. Sonunda sıkıldım. Tartışma programlarına baktım biraz. Hrant Dink’e sövüp sayanlar, Orhan Pamuk’a laf atanlar midemi bulandırdı. Daha gayri ciddi bir tartışmaya takıldım bir süre. Birileri çocuk yetiştirmekten bahsediyor. Herkez “topluma yararlı birey” lerin nasıl yetiştirilebileceğini çok iyi biliyor. “Demek ki bu doğuştan bilinen bir şeymiş” deyip kanalı değiştiriyorum. Bir başka tartışma daha. Bekaretten bahsediyorlar. Basmakalıp iki cümleyle program yapmaya çalışıyorlar. Zaten konunun temeli bir dizideki tekliften kaynaklanıyor. Dizi? Evet biraz dizilere takılabilirdim. Ama ne oluyor anlamıyorum. Anneannemlerde olmadığıma göre bu kanalların hepsi Antep’in yerel kanlları olamaz değil mi? O halde neden hepsi ya Antep’li gibi konuşmaya, ya da Antep yemekleri yapmaya çalışıyor. Antep yeni mi keşfedildi? Altı bin yıldır yok muydu bu şehir? Sıkılıyorum yine. Zap yapmanın bu gün beni eğlendiremeyeceği kesin.
Belki biraz kitap okumalıyım. Kitaplığı karıştırıyorum. Okumadıklarımın arkalarını, önsözlerini kurcalıyorum. Yusuf Atılgan’ın “Anayurt Oteli” Zebercet’in gündüz düşleri de sıkıntımı alamıyor. Sayfalar sayfalar akıyor ama içimde hala o sıkıntı.
Biraz internette gezinmek işe yarar umuduyla açıyorum bilgisayarı. Bir hanım ve bir bey seksen sonrası kuşağın ne kadar andaval olduklarını birbirlerine anlatıp “haklısın mirim, bunlar adam olmaz”, “ay ne demek asıl sen haklısın bunlar o cumhur-u reisin defoluları, ne beklenir ki?” diyor. Yine sıkılıyorum.
Azıcık gündemi okumak istediğimdeyse her sitede kimin Ermeni, Kimin Kürt olduğu, satadyumlarda kimin kime koltuk fırlattığı yazılıyor. Okuyorum. Sıkılıyorum.
Kendime gündelik bir meşgale arıyorum. İşte bir parça kumaş .. Bunun orasını burasını kesip bir şeyler dikebilirim deyip başlıyorum. Dikiş makinası bozuluyor. Canım sıkılıyor.
Belki biraz ders çalışsam sıkıntımı alır. Ders çalışmak hep sıkıntı verecek değil ya. Açıyorum kitabı. Onlarca soru çözüyorum. Sıkılıp soruları başka yollardan birer kere daha çözüyorum. Bu da sıkıntımı almıyor.
“Evdekilerin keyfi iyi mi acaba?” düşüncesiyle ufaktan yanlarına sokuluyorum. Annem yine kredi kartlarından ya da iş yerinde ki müdürüyle çekişmelerinden bahsediyor. Ona hissettirmeden yanında ayrılıyorum. Çünkü sıkılıyorum.
Kardeşimin yanına uğruyorum. Benim bir kaç saat önce boş bıraktığım bilgisayar masasının karşısında kahkahalrla gülüyor. Umutlanıyorum. Uzaktan ekrana bir göz atıyorum. MSN ‘de sevgilisiyle konuşuyor. Beni de dahil edecek değiller ya. Ben de odadan çıkıyorum.
Özlediğimi farkedip sevgilimi arıyorum. “Onkoloji bugün yoğun, gece seni ararım” diyor. Geriden ağlama sesleri duyuluyor. Sinirlerim bozuluyor. Kapatıyorum telefonu.
Giyinip dışarı çıkmaya karar veriyorum. Köşedeki bakkaldan bir paket sigara alıp eve dönüyorum. Daha asansöre bindiğim anda skılmaya başlıyorum çünkü.
Eve dönüyorum, yeniden bilgisayarın karşısına geçiyorum. Serbest köşenin serbestisine bir şeyler yazıp yazıp vazgeçiyorum.
Malesef bana özgü değil bu duygu. Bir çok kişinin sıkıldığını, gerildiğini biliyorum. Yapılabilecek öneriler istemiyorum. Sadece biraz huzur istiyorum. Hani güzellik yarışmalarında taç giyen kızlar kadar rahat dileklerimi sunmak istiyorum. “Dünya barışı sağlansın, açlık sona ersin, küresel ısınma önlensin……..”
Bunların hepsi klişe dilekler olarak kalacak ve ben daha günlerce aylarca sıkılmaya devam edeceğim galiba….Öğrendiklerim hiç bir işe yaramıyor………

yeni bir şeyler yazmadıkça okunmuyor…

| 15 October 2006 13:33

şimdi burda kısa bir zamandır bulunuyorum ve femme fatal yazım çok eleştirisel olmasına rağmen hiç bir kadın bir laf dalaşına girmedi sonra aklımı kaybettim hükümsüzdür dedim kimse bir yorum yapmadı sonra bir şiir yazdım kimse bir şey demedi ya benimle kimse uğraşmak istemiyor yada pek önemsenmiyor neyse ben bu siteye birileriyle kavga etmek için girdim laf dalaşı işin eğlenceli kısmı o gerçi artık vazcaydım çünkü zati bir kaç insan var burda okuyan yazan onlarıda kendi hallerine bırakalım şimdi editörlere ne desem ne yazdıysam yayınladılar teşekkür ederim ama yazdıklarımın topluma hiç bir faydası yok (zaten yazar değilim) kelimeleri yan yana koyup bir şeyler oluşturuyorum neyse yine sıkıntıdan bir sürü bir şey yazdım ama üşeniyorumda okumaya umarım kimseyi üzmemişimdir üzdüysemde hiç umrumda değil ama şunu unutmadan yazıyorum en ilkel kabilelerde bile delilere saygı gösterirler dimi sayın kendim.. evet…

Kim Döver Sen Mi ? Onlar Mı ?

brbrc | 07 October 2006 23:52

istediğin birini seç başlayın yumuruk yumruğa kavga etmeye… George W. Bush, Bin Laden, Bil Gates, Paris Hilton, Tony Blair… v.s. bir çok şahıs yer alıyor. hadi başlayın kavgaya dikkat onlarda size vuruyor dikkatli olun 😀

Kimse Beni Duymuyor mu?

deborahhh | 05 August 2006 03:24

Konuşmayacağım anne. Odamın kapısını aralamış bana bakıyorsun. Seni göremediğimi mi sanıyorsun? Konuşmayacağım işte. Yatacağım burada. Ne o yine başın mı ağrıyor? Kafanı sarıp sarmalamışsın. Olsun. Yine de konuşmayacağım.
İçerden yine gürültüler geliyor. Tabii kimin umurunda benim burada yatıyor olmam. Azıcık bana saygı duymuyor kimse. Sanki olanca kavgayı ben tek başıma yaptım. Dün gece de sizin bu gürültünüz yüzünden uyuyamadım zaten.
Ne oluyor yahu? Bütün mahalleli bize mi geldi? Bu nasıl bir gürültüdür?
Bak yine kapı aralığından bakıyor. Hiç üsseleme anne ko-nuş-ma-ya-ca-ğım. Anne? Aaa ablam bu! Neden geldi ki? Allah allah daha dün telefonda “işlerim çok yoğun bayrama kadar görüşemeyiz” demedi mi bana? Yok artık anne. Kendin halledemedin sorunlarını ablamı da mı çağırdın? Sabah erken geldi her halde. Duymadım geldiğini.
Anneciğim ve babacığım sizi ve dahiyane fikirlerinizi kutluyorum, ama yemezler. Değil ablamı ölmüş dedemi getirseniz bu kez geri adım atmayacağım. Siz daha bana güvenmeyi öğrenemediniz. Ama ben size öğreteceğim. Siz anlayana kadar da hiç birinizle konuşmaya niyetim yok.
Şimdi de kapıda ikisi birden duruyorlar. Aşk olsun anne ya! Ne anlattıysan kıza o da ağlıyor. Aferin size…. Hem kafanızdan bir hikaye uydurun hem de gerçekmiş gibi oturup ağıt yakın. Sadece bir kere denediğim bir şey için dünya başınıza yıkılmış gibi davranıyorsunuz. Devam edin böyle. Benim değil sizin tedaviye ihtiyacınız var asıl. Kronik depresyon manyakları ne olacak!
Aslında yatmaktan da sıkılsım. En iyisi kalkıp gitmek. Para da yok. İsteyemem de şimdi bunlardan? Neyse Ayşegül’e giderim bende, vardır onda para. Saat kaç oldu? Off yaa her yerim tutulmuş yine kımıldayamıyorum.
Ne oluyor yahu? Ne bu gürültü anlayamadım ki? Aaa Ayşegül? Ne zaman geldin? Annem seni de mi çağırdı? Neler oluyor? Ayşegül? Beni duymuyor musun? Neden ağlıyorsun? Daha dün görüştük, neden bana böyle sarılıyorsun? Anne? Baba sen işe gitmedin mi? Biriniz cevap verin! Kimse beni duymuyor mu? Ağlamayın artık! Neden herkez ağlıyor? Söyleyin birine bir şey mi oldu? Kimse beni duymuyor muuuu?!……
Dede? İyi ama sen….

okul içi şiddet

skkd | 04 June 2006 13:34

okullarda şiddet mevzusunun hong kong ayağı olabilecek şu görüntülerde uzak doğulu kardeşlerimizin olayı iyiden iyiye abarttıklarını görüyoruz. aynı tema içindeki tüm videolara şuradan ulaşılabilir.

allah sonumuzu hayır etsin.