bildirgec.org

kars hakkında tüm yazılar

Kosmos

exorientelux | 01 February 2011 17:19

Türk sinemasının artık kendini kanıtlamış yönetmenlerinden Reha Erdem‘in 2010 yılı yapımı son filmi Kosmos, adından da anlaşılacağı üzre izleyiciyi farklı bir boyuta taşıyan, onun farklı bir boyutta düşündürmesini isteyen ilginç bir film.

Filmimiz, kelimenin tam anlamıyla karlı yolları aşmış da gelmiş bir yabancının Kars’ın bir kasabasına gözyaşlarını dindirmek ve sadece aşk’ı yaşamak için gelmesiyle açılıyor. O geldikten sonra da kasabada tuhaf olaylar gerçekleşmeye başlıyor. Kendini Kosmos olarak tanıtan adı sanı belirsiz bu yabancının, ellerinden şifa dağıtan bir derviş mi yoksa eli uzun bir hırsız mı olduğu konusu, film boyunca kasaba halkının kafasını meşgul ediyor. Bu kafa karışıklığı kasaba halkından biz izleyicilere de sirayet ediyor. Film boyunca, Kosmos hakkında kanaatimiz zavallı bir meczup olmasından mekansız bir derviş olması arasında gidip geliyor.

Deli Deli Olma

exorientelux | 19 June 2009 15:09

Bembeyaz karlarla kaplı Kars manzaraları eşliğinde sıcak yüreklerin hüzünlü hikayelerini anlatan bir film Deli Deli Olma. Yıllar sonra Tarık Akan ve Şerif Sezer’in biraraya geldikleri, çok da iyi ettikleri filmin yönetmeni 120 ve O… Çocukları filmlerini de yöneten Murat Saraçoğlu. Kars’da kalan son Molokan Mişka (Tarık Akan), köyün cadaloz ninesi Popuç (Şerif Sezer), tek derdi lebdeğmez(dudakdeğmez) söyleyebilmek olan Şemistan (Levent Tülek), müziğe yeteneği olduğu ortaya çıkan Şemistan’ın kızı Alma (Cemile Nihan Turhan), borç karşılığında elden ele dolaşan bir piyano, bunlar da hikayemizin kahramanları.
İyice yaşlanıp artık muhtaç hale gelen, köyde hem sevilen ama biraz da gizemli görülen Mişka, borçları yüzünden birgün,babasından kalma piyonosunu, borcu karşılığı Şemistan’a verir. Piyano Şemistan’ın evinde Popuç Nine tarafından şeytan icadı olarak karşılansa da evin küçük kızı Alma, ilk defa gördüğü bu müzik aletini çok sevecektir.

Kars ve Hayaller

FEYZAN | 18 May 2009 10:23

Bu gün maillerime bakarken, ismini( kendini) ne zaman görsem heyecanlandığım eski bir dostumun bana eposta yolladığını gördüm. Açtığımda bir fıkra ile karşılaştım. Şöyle bir şey, Kars’ lı bir vatandaşa muhabir sorar iyi misin hoş musun diye, O da çok şükür Allah devletimize zeval vermesin kaymakamdan, validen, belediye başkanından çok memnunum da bu Ruslara çok kızgınım der.Bundan 90 sene önce, bu belediye binalarını, okulları , çeşmeleri istasyonları kaldırımları Ruslar yaptı ya. Bunca senedir yollar bozuk mu, kanallar tıkandı mı diye bir kez olsun gelip bakmazlar böyle şey olur mu? Esas onlardan şikayetçiyim diye biten bir fıkra. İşte bu fıkrayı okuyunca nedendir bilmem benim aklıma Orhan pamuk un “Kar” adlı romanı geldi.Bilirsiniz yazarın bu romanı Kars’ta geçer.Her sayfa da karlar altında ki Kars şehrini sokak sokak dükkan dükkan dolaşır. Kars’ı öyle güzel anlatır ki. Hemen o anda kalkıp oraya gitsem diye hayal edersiniz.
Bendeniz de aynen öyle hissetmiştim. Henüz gitmek nasip olmadı.Bir turist gurubuyla değilde, kışın o en soğuk zamanlarında gitmek isterdim şehre.Doğu illerinden hiç birini görmedim.Biz batı da yaşayanlar için buraları hayal etmek zordur tabiî ki. Ama bir gün Kars ı görmeyi çok isterim. Hayallerimizin bazılarını yaşarken gerçekleştirmemiz mümkün kılınmıştır ama, hayat ne gösterir insanlara bilinmez , yapmak isteyipte gerçekleştiremeyeceğimiz pek çok şey olduğunu düşününce insan üzülüyor.
Mesela tüple dalamayı filan değil de, yamaç paraşütü yapabilmeyi isterdim.Bir romanın kahramanı olamak isterdim.( bunun için öncelikle benden etkilenecek bir yazarla tanışmaya gerek var tabi). Ya da bir bestekarın ilham kaynağı olmak. Ama şöyle çok kıymetli bir eser olmalı klasikleşecek “benzemez kimse sana tavrına hayran olayım” şarkısında ki gibi mesela. Uçak kullanmayı sevebilirim gibime geliyor. İyice havlanıp, dağların, ovaların, göllerin üzerinden tek başına uçmak müthiş bir özgürlük hissidir o sanırım. Tehlikeli ama keyifli bir deneyim. Gönüllü olarak çalıştığım, eğitim parkına adını veren ve orayı inşa eden yaşlı bir adam var ( yalnızca binayı,spor salonunu değil ayrıca minik bir hayvanat bahçesi ve botanik parkı) Çocuklar orada mutlu olabilsin diye her şeyiyle kendini o parka vakfetmiş. Olanaklı bir adam ve çok uzun zaman da olanaklı yaşamış belli. Onu her gün sabahın erken saatinde orada görünce çok etkileniyorum. Etrafımda ki arkadaşlarıma büyüyünce onun gibi olmayı arzu ettiğimi söylüyorum.Nasıl bir doymuşluk, nasıl bir yaşam enerjisi ve az vakti kaldığını bilen insanların acelesiyle, çocuklar için nasıl bir çaba anlatamam.
Ya da mesela dünya da çok az bilinen bir dil biliyor olmak. Bu unutulmuş, artık konuşulmayan bir dil de olabilir. Daha ayakları yere basan bir istek. Yıllardır yapamadığım, Fransız Kültüre gidip Fransızca öğrenmek.Hiç ergenlik çağından çıkamayan benim gibi insanların, çok sevdiği gibi, öğrencilik hayatına geri dönmek.Geçenlerde, Tegv’in bir seminerine katılmak için, özel bir üniversitelerimizden birine gittim.Herşeyiyle, benim okuduğum, devlet üniversitesinin, hele o zaman ki halinden ( tabi ki ) fersah fersah üstündüi. Orada okuyan çocuklara, çok imrendim.O okulda mesela, yeniden öğrenci olup sanat tarihi okumayı çok istedim.Ya da Arkeoloji okumak, Arkeolog olmak ve binlerce yıl önce yaşamış bir insan ırkının kalıntılarına ulaşmak.
Uzun yaşamak ama, çınarlar gibi dimdik ayakta ve yıllarını beraber geçirdiğin çok sevdiğin eşinle yaşlanmak.Akşamüzerleri belki Nişantaşı’nda ki bir cafeye oturup Amerikan stili filtre kahvelerden içmek. Ya da “anneanne” olmak hep övündüğün kızından olan torununu parka götürmek.
Veya mesela bu dünyada pek az kimsenin şahit olabileceği metafiziksel bir olaya tanık olmak.Yazları, bahçeden gökyüzüne baktığımda, şehirden farklı olarak, gökyüzü bana çok yakınmış gibi görünür, elimi uzatsam tutacakmışım gibi ve yıldızları seyrederim. Hep hayal ederim, bir gece yine böyle gökyüzüne bakarken çok olağandışı bir şey görebilmeyi.
Ya da benim gibi konformist bir kadın için zor ama ,çok fırtınalı aşklardan sonra, birkaç kez evlenebilmeyi isterdim.Bir arkadaşım var, tabi pek çok bedeller ödemiştir eminim ama, tam 3 kez evlendi. 20’ lerinde, 30’ larında ve şimdi daha yeni 40’ larında.Pek özgür çim adam tarzı bir kızdır, kök salmaktan hoşlanmaz, bu yüzden de belki 3 evliliğinde de çocuk doğurmadı. Ya da, ömrümün sonlarına doğru belki, bütün bu isteklerden sıyrılıp, sufi olabilmek tam bir teslim oluşla tevekkül etmek.
Kimi gerçekleştirebileceğim kimi de çok ütopik olduğunu bildiğim pek çok hayalim var. Yaşam bazen çok uzun, bazen de mesela ölümcül bir hastalıkla boğuşurken annemin kabul etmek zorunda kaldığı gibi yeterince uzun olduğunu kabul etmeyi gerektiriyor.Dilerim yapmak istediklerimin çoğunu gerçekleştiririm.Yeterince uzun ya da kısa, şu ömürde, en en çok istediğim ise, içimde ki huzura ulaşmak.

Molokanlar- Komünist Dinciler *

nevdalist | 18 February 2009 11:14

Molokan Ailesi
Molokan Ailesi

Rusya’da doğmuş benim dedemin dedesi. Bense Kars’ta doğdum. Kars dedemin göç ettiği zamanlar Ruslar’ın himayesindeymiş. Ben doğduğumda ise Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeydi. Memleket aynı, yönetim ve insanlar farklıydı sadece. Benim doğduğum yıl çok kar vardı. Kar, bu bağlamda Rusya’ya benziyordu. Ama anavatan dedikleri Rusya’da kar yağınca hayat durmaz. Kars’ta ise durur. Yıllardır Karstayım. Tek bir kimse sormadı, kimsiniz diye. Sonra Tarık Akan geldi, yeni filmi için. Bir Molokan’ı canlandıracakmış. Bir anda bakışlar bize çevrildi. Kimdik, Russak burada ne arıyorduk? Sorular artıkça yeniden ulaşımın kesildiği, hayatın durduğu ana dönmek istedim. Orhan Pamuk ile başladı, Kars furyası. Kars artık sineması olmadan film festivali yapılan şehir değil; Kars tarihin beşiği. Konumuz Kars değil, konumuz benim ve ailemin hikayesi. Anarşistik, deli doluyduk, Rusya’dan sürülünce en yakın ve en benzer olan şehre Kars’a geldik. Kimileri ise bizi çok sevdi. Lev Tolstoy onlardan biridir. Bize olan sempatisini her yerde haykırdı. Bizimle dayanışmak için kitabının teliflerinden verdi ve kampanyalar düzenledi. Ama yine de olmadı. Dünyanın dört bir yanında yaşayan, komünist özellikler taşımasına rağmen dindar olan, sürgünlerle geçen bir ömür süren, vatansız bir ulusuz.

Yaşam sona ermeden gidin:Sarıkamış

kalamara | 29 December 2008 13:47

Sarıkamış denince akla ilk kar gelir. Ama heryerde kar aynı kalitede yağmıyor. Dünyada kristal kar özelliğine sahip iki yerden biri Sarıkamıştır. Ayrıca sarıçamları ile de ünlüdür. Dünyada 2400 metreden sonra kesinlikle çam ağacı yetişmez. Ancak Sarıkamış’ta 2 bin 600 metre yükseklik var ve her taraf sarıçamla dolu. Buda Sarıkamış‘ı dünyanın en ilgi çekici yerleri arasına koymaya yetiyor bence…
Ayrıca çok güzel otellerde mevcut Sarıkamışta…

3. Altın Kaz Yarışması Kars’ta düzenlendi

indigococuk | 27 November 2008 10:20

14. Gezici Festivalin Ankara ayağı bu sene gerçekleştirilemedi. Sebebi festivali Ankara’da gerçekleştirmek için yeterli desteğin Dr. Ahmet Boyacıoğlu’na verilmemesiydi. Bu nedenle 7-13 Kasım 2008 tarihinde festivalin Kars ayağı, 14-16 Kasım 2008 tarihinde Artvin ayağı gerçekleştirildi.

Festivalin Kars ayağında sadece filmler gösterilmedi. Bunun yanında çeşitli atölye çalışmaları gerçekleştirildi ve 3. Altın Kaz yarışması düzenlendi. Bu atölye çalışmaları şunlardır:

  1. Nisi Masa adlı topluluk(Kendilerini şöyle tanımlıyorlar; görsel-işitsel workshoplarla, videoyla, film ve video gösterimiyle ilgilenen gençlerden oluşan bir gruptur.) günlük bir festival gazetesi çıkardı. Gazetenin adı “Nisimazine”di. Gazete Türkçe ve İngilizce olarak basıldı, festival filmlerini konu alan inceleme, eleştiri yazıları, röportajlar yer aldı. Ayrıca bu topluluk birde “tek plan” adlı bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen kısa filmciler tek plan-sekans filmler çektiler.
  1. Hollandalı canlandırma yönetmeni Petra Dolleman ve asistanı Hasan Cemal Sargın ilkokul öğrencileriyle Stop Motion Canlandırma Atölyesi düzenlediler.
  1. BelgeSeyir(DocuTravel) kapsamında; Türkiye, Ermenistan, Gürcistan ve Ukrayna’dan sinema öğrencileri ve genç belgeselcilerin katıldığı BelgeSeyir Belgesel Atölyesi ile Kars’ın tarihini, kültürünü ve bugününü anlamayı amaçlayan kısa belgeseller çekildi.
  1. Anadolu Kültür, Gümrü City Research Center işbirliğiyle “Barış İçin Sinema” adlı bir atölye çalışması gerçekleştirdi.
  1. Bunun yanında; Leyla Özalp(bilgi için) ile “Film Yapımcılığı”, Natali Yeres(bilgi için 1, 2, 3)ile “Sanat Yönetmenliği”, Nurşen Bakır(bilgi için) ile “Deneysel Film Yapımı”, Reha Erdem(bilgi için 1,2, 3, 4, 5) ile “Film Yönetmenliği”, Çiçek Kahraman(bilgi için 1, 2) ile “Film Kurgusu” workshopları yapıldı.

Çeşitli söyleşiler gerçekleştirildi. Söyleşilere katılanlar;