bildirgec.org

karar hakkında tüm yazılar

Yahu ogliim içeyim mi içmeyeyim mi?

07ebru | 24 June 2008 12:14

-Yahu ogliim içeyim mi içmeyeyim mi?
-İç baba iç bugün izledim haberlerde faydalıymış GERÇEKTEN !
3 gün sonra…
-Dur baba sakın içeyim deme yeni duydum haberlerde zararlıymış GERÇEKTEN !
2 gün sonra…
-Ogliim ben bunu içecek miydim yoksa içmeyecek miydim de bi hele ona göre atayım.
-sıçtık işte bende unuttum ne bileyim bana bu zıkkım içilir mi içilmez mi eksiz bir yaşantısı var zaten yuvarlaklığından anla..Bakayım baba haberlere sen acele etme ona göre iç.
5 gün sonra
-İçeyim mi ogliiim.-
-İçme baba yeniden araştırılıyormuş.
-Eee ben ne içeyim o zaman ?
-Rakı iç,bira iç,su iç,soda iç ama sakın ha bu ilacı içme.
-Dalga mı geçiyon lan oglim sen benle?
-Hay senin gibi ilacın ben kuytularına dalayım emi.İçme baba içme bu ilaç ne emmeye geliyor ne de yutmaya sen en iyisi mi unut bu ilacı gitsin ben sana 1993 model 2 el bir ilaç buldum onu içeceksin artık.

Karar Verelim :)

chesss | 06 June 2008 17:12

Determinizm ;

Ahmet ; Murat Bugün Başıma Çok Kötü Bir şey Geldi
Murat ; Başına Kötü Bir şey Gelmesi Gerçekten Kötü Ama Bunun Önüne Geçemeyeceğini Bilmelisin

belirsizlik ilkesi ;

Ahmet ; Murat Bugün Başıma Çok Kötü Bir şey Geldi
Murat ; Başına Kötü Bir şey Gelmesi Gerçekten Kötü Ama Daha Kötüsü de Olabilirdi Daha İyisi de Olabilirdi

kuantum fiziği;

Ahmet ; Murat Bugün Başıma Çok Kötü Bir şey Geldi
Murat ; Başına Kötü Bir şey Gelmesi Gerçekten Kötü Ama Bu Senin Onu Kötü Algılamandan Dolayıdır.

evlilik macera ötesi birşeymiş!

STRAWBERRY07 | 11 May 2008 10:30

Kadın ve erkeğin taban tabana zıt ama bir o kadar birbrini tamamlama özelliği mükemmel varlıklar oldukları kesin. Birlikte yapmak zorunda kaldıkları birşeyler olduğunda ciddi krizler yaşanması da doğal bu bağlamda.
efendim, malumunuz evlenmeye çalışıyoruz şu aralar. evet “çalışıyoruz” diyorum çünkü cidden zorlu ve insanı çileden çıkartabilecek bir süreçmiş, yeni anlıyorum. Her neyse…Dediğim gibi debelenmekteyken biz, zaman zaman içimden “puff olmanın” da ötesinde, kafama kırmızı bir huni takıp, tabak çevirmeye başlamak ve soluğu “bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde” almak geliyor! hem de nasıl geliyor anlatamam!
Olay aslında çok basit. iki insan beraber yaşamaya ve yaşlanmaya kalkışıyor ve usulen yapmaları gereken bir imza atıp devletten sevişmek için izin ve onay almak. Kişiler aslında çok net: “biz beraber yaşamak istiyoruz. seviyoruz birbirimizi, beraber iyi vakit geçiriyoruz. hayat zor falan eyvallah ama beraber daha kolay kalkarız sıkıntıların altından dedik, karar verdik. e bize müsaade lütfen…”
talep bu…ancaaaak! O kadar yalın olamazsın arkadaşım, diyor herkes bir anda. Ne o öyle, atalım imzayı, bitti gitti işte, hadi geçmiş olsun ayakları? yemezler! Daha bunun gelenek görenekleri var, otu boku püsürü var, “aaa olmaz çok ayıp, bunu yapmak gerek”leri var, prosedürü var, edebi adabı var!
İlk şoku nişan dönemi yaşıyorsun. Çiçekle bile fotoğraf çektirmek zorunda kalınca mesela! O nedir bana biri açıklasın lütfen ya!
Sonra başlıyor ev kurma fırtınası…El Nino yemin ederim! Her kafadan bir ses çıkıyor. “Koltuğu bu tarafa koyarsanız daha iyi çünkü yemek takımı şurada olmalı.” – “Aaaa, buraya bardaklar konmaz. Tabakları getir bakayım.” – “Şu ara çok boş kızım. Br halı lazım buraya.” – “büfesiz ev olur mu canım? nereye koyacaksın yemek takımını?”…vb
Sevdiğin insanlar bunlar. Anneler babalar…Kalplerini kırmaya değer mi? “tamam” diyorsun hepsine…
Asıl bomba kadın-erkek farklılığından patlıyor. Kadın can hıraş debelenirken – nikah şekeri, davetiye, eksiklerin alınması, davetli listesinin oluşturulup haber verilmesi, taleplerin dinlenilmesi, gerekenin yapılması- konularında, erkek gayet rahat, “Aşkım halledilir sıkma canını” diyerek otururken kızılca kıyametin kopması işten bile değil!
Salona koltuk takımı alınacak…Kadın gergin çünkü arızalı olduğu bir konu gündemde: fazla maliyeti olmasın ama iyi de birşey olsun…Adam mantıklı: biraz maliyetli olabilir ama sonuçta bu yıllarca kullanılacak, değmez mi?
tam 7 saat gezilir mobilyacılar. kadın ağlamak üzeredir, adam ise kadının paniğine gülmekte…
Zaman daralmaktadır. Faturalar birikir, gelir giderin yanında “mini boy” kalmakta ve ezilmektedir…Kadın gerildikçe gerilir çünkü bir yandan da işe gitmek zorundadır. Nereye ait olduğunu bilemez, daralır. Bir evi vardır bir uzak şehirde ve o evde yaşayamamaktadır. Birkaç evi vardır bulunduğu şehirde ve o evlerde misafirdir. İçi sıkıldıkça arar adamı, onu daraltır….
An gelir kendinden nefret eder bu arızaları yüzünden ama engelleyemez çünkü o sakinleşmeye çalıştıkça telefonu sürekli çalmakta ve bilumum aile bireyi bir soru sormakta ya da birşeyler hatırlatmaktadır:

MYO mezunlarının Askerlikleri kısalmıyor.

self respect | 30 March 2008 18:02

Meslek yüksek okulu mezunlarına üzücü bir haber..
Meslek Yüksek Okulu mezunlarının askerlikleri kısaltılacak diye bir uygulama beklenirken askerlik böyle bir çalışma olmadığını söyledi
Askeriyenin resmi sitesinden bu bilgiyi alabilirsiniz..
tam metin.

Word dosyası olarak sunmuşlar
Metin tamamı

_____________
Dört yıl ve daha fazla süreli yüksek okul mezunlarının askerlik hizmet süreleri 1076 Sayılı Yedek Subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanunuyla düzenlenmiştir. Bunlardan yedek subay olanların hizmet süreleri on iki ay, kısa dönem erbaşların ise altı aydır.

goal-line ile tartışmalara son!

xerre | 16 January 2008 12:59

artık top çizgiyi geçti mi, goldü/değildi tartışmalarına son noktayı koyacak olan goal-line teknolojisi yolda. fifanın bir basın toplantısı ile tanıtmış olduğu bu teknoloji, içinde mikroçip bulunan top ve kale sahasına konulacak olan dört alıcıdan oluşacak.
top kale çizgisini geçtiği anda hakeme bir sinyal gönderecek ve gol olduğunun haberini verecek. bu teknoloji ile hakemler de bir nebze olsun zor karakların altından kolaylıkla kalkabilecekler.
fifa, goal-line teknolojisinin denemeler ardından başarılı olması durumunda 2010 dünya kupasında kullanacaklarını bildirdi.
bilgi.

DENEYİMSİZ DENEMELER

| 05 November 2007 10:57

BÖLÜM I

DENEYİMSİZ DENEMELER

Bir yolculukta karar.

Yola çıkalı uzun süre olmamıştı. Ve gerçekte yalnızdım kendi kendime düşünmeye başlamıştım deli misali; dense yeridir. Beklide deli misali demekte hatalıydı pek tabi ki kendim bizzat delinin ta kendisi olabilirdim.

Yalnızsın deneyimsizsin, tüm bunların üzerine ne yapabilirsin ki hiç bir şey, fakat aklıma birkaç alıntı yapmak gibi derin düşünceler bile gelmedi değil. Montaigne gibi denemeler yazabilirdim. Hem yalnızlığımı unutur hem yolun uzunluğunu hem de garip bir geçmişten ışınlanıp gelmiş gibi giden arabanın gürültüsünü kendime göre sanat uğraşısı ile bastırabilirdim.

MUTLAK DEĞER

linet | 01 November 2007 16:47

Bazen yol ayrımlarına geliriz, kimimiz en işlek yolu seçer, kimi ise kimse tarafından kullanılmamış olan çamurlu yollara sapar, neyle karşılaşacağının önemi yoktur, verdiği karara öylesine inanmıştır ki sonuçlarına katlanacaktır, geriye dönüp bakmaz bile…

Böyle kararlı olmak iyidir herhalde, ben hiç olamadım, yol ayrımlarına geldiğimde aklımı mantığımı kullandım, kalbimin sesini bir kez dinledim o da beni yanılttı malesef, belki de o yüzden artık kalbimi değil, mantığımı kullanıyorum.

Çaresiz miyiz, neden susuyoruz? Kaç askerimiz ölecek daha? Nasıl kuruldu bu vatan??

astral | 21 October 2007 14:35

Daha kaç askerimiz ölecek? Neden hiç birşey yapmadan bekliyoruz…

Boğazım düğümlendi sabah haberleri öğrendikten sonra. Çaresiz miyiz elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz!!?

Çok sinirliyim, çok! Kalbim ağrıyor gene, bunların yüzünden.

Kendi aramızda bıdı bıdı yaptığımızla kalıyoruz. Şahsiyetli, ne yaptığını bilen, kararlı, istikrarlı bir politik duruşumuz olmalı ve taviz vermemeliyiz.

İçim yanıyor, anlamıyorum nasıl susabiliyoruz? Nasıl kurtarıldı, sahip olundu bu vatana? Şimdi üçlü beşli habire götürüyorlar insanımızı!!!