bildirgec.org

kara mizah hakkında tüm yazılar

Ah Güzel İstanbul (1966)

queennothing | 19 October 2011 21:34

2006 senesinde yaşamını yitiren yönetmen Atıf Yılmaz, Türk Sineması’na çok değerli eserler vermiş usta bir sinemacıdır. Yılmaz’ın 1966 senesinde çektiği sinema filmi “Ah Güzel İstanbul” da bu eserlerden biridir. Görüntü yönetmenliğini Gani Turanlı’nın yaptığı filmde Türk Sineması’nın önemli aktörlerinden Sadri Alışık ile müzisyen/ aktris Ayla Algan rol alıyor. Güngör Adalı, Saadet Eliaçık, Erdal Özyağcılar, Bilge Zobu, Ahmet Danyal Topatan, Ahmet Kostarika, Feridun Çölgeçen ve Handan Adalı gibi isimlerin de rol aldıkları filmin orjinal süresi 97 dakikadır. Ek olarak; film, 1981 senesinde Kadir İnanır ile Müjde Ar tarafından yeniden çevrildi.

Gerçek Bir Bağımsız: Todd Solondz

ranasancak | 12 December 2010 13:53

Todd Solondz
Todd Solondz

Todd Solondz (doğum 15 Ocak 1959), Amerikan orta sınıf sosyal yapısını iğneleyen film ve senaryolarıyla tanınan, kasvetli, karanlık, kışkırtıcı tarzıyla eleştirmenlerin alkışını toplayan Amerikan bağımsız film yönetmeni ve senaryo yazarıdır. Orta sınıf Amerikan yaşam tarzının karanlıkta kalan çarpık yanlarını gösteren filmleri aynı zamanda yönetmenin doğup büyüdüğü New Jersey arka planını da yansıtmaktır. “Welcome to the Dollhouse”, “Happiness”, “Storytelling”, ve “Palindromes” kült filmleri arasındadır.

Yahudi ama ateist olan Solondz daha ilk senaryolarını Amerikan Yazarlar Sendikası (Writers Guild of America) için kurye olarak çalıştığı genç yaşlarında yazmıştır. New York Üniversitesi Film Okulu (New York University Film School) ‘ndaki eğitimi sırasında en çok bilineni “Schatt’s Last Shot” (1985) olan pek çok kısa film çekti.

The General (1926)

queennothing | 20 December 2009 12:11

1926 çıkışlı sessiz komedi “The General“, Clyde Bruckman ve Buster Keaton ortak yapımı olarak sinema tarihinin en eski ve en başarılı yapımları arasındaki yerini koruyor. Keaton’un başrolünde yer aldığı filmde Marion Mack, Jim Farley ve Glen Cavender de rol almakta.

Şehrin Güney tarafında demiryolu mühendisi olarak görev yapan Johnny, ‘The General’ adını verdiği lokomotifine adsız bir sevgi beslemektedir. İşini oldukça seven genç adamın hayatında değer verdiği bir diğer şey ise güzel Annabelle idir. Genç kızla birlikte olmaktan hoşlanan Johnny, ülkede savaş harekatı başlayınca Annabelle’nin de desteğiyle orduya katılmaya karar verir.
Asker olmak için sıraya giren genç adam, yetkiliye ‘demir yolu mühendisi’ olduğunu söyleyince reddedilir ve orduya alınmaz. Zira genç adam, becerikli elleriyle demir yollarında daha verimlidir ve ülkenin böyle bir adamı daha faydalı iş alanlarında kullanması mantıken daha doğrudur.

Bir Coen Kardeşler klasiği : ”The Big Lebowski (Büyük Lebowski)”

gorcun | 28 May 2009 10:26

The Big Lebowski
The Big Lebowski

Coen Kardeşlerin (Joelve Ethan Coen) artık kültleşmiş filmlerinden biri olan The Big Lebowski(Büyük Lebowski) 1998 yılında çekilmiş.Filmin ana karakteri Jeffrey Lebowski (Jeff Bridges) namı diğer The Dude (Ahbap) tam bir anti kahramandır. The Dude dış görünüşünden, hal ve hareketine kadar her şeyine yansıyan bu durumdan şikayetçi değildir. Bir gün yine kendi halindeyken evini basan iki gangster alacaklarını alamadıklarından (!) ona bir ders verirler.
Lebowski’ yi dövüp, evini dağıtan ve evini dolu gösteren halısına işeyen gangsterler kapıyı vurup çıkarlar.Bu olaydan sonra hiç bir şey olmamış havasında arkadaşları pasifist Walter (John Goodman) ve Donny’ nin (Steve Buscemi) yanına Bowling oynamaya giden Dude durumu onlarada anlatır. Bir karışıklık olduğu ve şehirde milyoner bir Lebowski’nin daha olduğu anlaşılır.

The Big Lebowski
The Big Lebowski

Dude, milyoner Lebowski’ye gidip kendisine verilen zararın karşılanmasını ister. Bunu tek şartla kabul eden Lebowski, güzel karısını (Tara Reid) kaçıranları bulup onu getirdiğinde istediğini alacağını söyler. Teklifi kabul eden Dude ve arkadaşlarını bundan sonra zorlu bir macera bekler.

Kara Haber Onun İşi Mayın Tarlası

eneme123 | 23 April 2009 11:31

İç karartan haberlerden sıkıldıysanız, biraz olsun haber okurken gülümsemek istiyenlerdenseniz bu tarla tam size göre. Buraya tıklayarak siteye gidebilirsiniz. İsterseniz siteye haber göndere bilir veya istediğiniz konularda polemik başlata bilirsiniz. Eğer yazılarınıza güveniyorsanız yazar olup çeşitli fırsatlardan faydalanabilirsiniz.

rushmore

schizophrenia13 | 06 January 2009 17:32

rushmore
rushmore

wes anderson‘ın komedi olarak tasvir ettiği filmi rushmore tipik bir anderson örneği.
filme adını veren rushmore, burslu ve zengin öğrencilerden oluşan bir garip mabet olarak karşımıza çıkıyor, mabetin müridi ise rushmore’a burslu kabul edilen ve araçtan çok bir amaç olarak bellediği her halinden belli max fischer ise baş kahramanımız.

rushmore
rushmore

dersleriyle başı dertte olan diğer taraftan kurduğu ve kurmaya devam ettiği kulüpleriyle sürekli faal fischer, bir piyes sayesinde girdiği tapınağından akademik başarısızlık yüzünden kanatlanmak üzereyken -ki rushmore onun için herşeyin üzerindedir- yeni bir yaşam kaynağını keşfeder.

lost in translation

schizophrenia13 | 01 January 2009 14:17

lost in translation
lost in translation

sofia coppola‘nın yazıp yönettiği lost in translation, fotoğrafçı olan kocasının işi dolayısıyla japonya’ya gelen ve kocasının yine işleri nedeniyle yapayalnız kalan kalan charlotte‘un, reklam filmi çekmek üzere hiç istemediği halde para için japonya’ya gelen eski popülerliğini sinema endüstrisinde kaybetmiş ama japonlar tarafından biraz karıştırılsa da oldukça sevilen bob‘la aynı otelde kalmaları nedeniyle karşılaşmalarını oldukça sade bir dille aktarıyor.

lost in translation
lost in translation

hikayenin geri kalan kısmında da bu sadeliği koruyan coppola, eşleriyle olan ilişkilerinden bir şekilde mutlu olamasa da birlikteliklerini sürdürmeye çalışan bu iki insanın, milyonlarca insanla dolu bir şehirdeki yalnızlıklarını soğuk ama bir şekilde renkli olarak çekmiş.

salmer fra kjøkkenet

schizophrenia13 | 18 December 2008 17:28

salmer fra kjøkkenet
salmer fra kjøkkenet

bent hamer‘in yanına jörgen bergmark‘ı alarak senaryosunu yazdığı salmer fra kjøkkenet ya da bizdeki gösterim adıyla mutfak hikayeleri, hemmens forsknings institut {hfi} adı altında faaliyet gösteren ve görevi mutfakları optimize etmek olan bir enstitünün yeni görevini konu alır.

salmer fra kjøkkenet
salmer fra kjøkkenet

her zamankinden farklı olarak bu seferki hedef ev kadınları değil yalnız yaşayan erkeklerdir. hfi’ye bağlı bir görevli gözlemlenecek haneye istediği gibi girip çıkabilmekte lakin hane halkıyla hiçbir şekilde iletişim kurmayıp hiçbir müdahalede bulunmayacaktır. lakin oyunun kuralları her iki tarafın erkek olmasından mütevellit bozulmaya ve yönetmenin asıl söylemi ortaya çıkmaya başlar.

direktøren for det hele

schizophrenia13 | 16 December 2008 10:08

direktøren for det hele
direktøren for det hele

lars von trier zat-ı şahanelerinin uzun süreli ayrılıktan sonra danca olarak çektiği komedi olarak etiketlenen 2006 danimarka yapımı direktøren for det hele, oldukça sağlam bir kara mizah örneği. anlatıcımızın sesiyle başladığımız film, bir bilişim şirketi sahibinin yerine bir aktörü tutmasıyla karmaşaya doğru ilerliyor, olayların çözülmeye başladığı anlarda tekrar karışması ve tekrar çözülmesi ve bunun defalarca tekrarlanması ise filmi monoton olmaktan uzaklaştırıyor, anlatıcımız ise kapanışı oldukça sert bir üslupla yapıyor. trier adının telafuz edilmesiyle tüylerinin dikey eksende hareketleri bütünlük gösterenlere gönül rahatlığıyla korkacak birşey yok telkin edilebilir. filmin müzik sahibi olmaması ise hatırlatılmadığı sürece hatırlamayacağınız bir detay olarak yerini alıyor, automavision adı verilen yönetmenin açıyı belirledikten sonra bilgisayarın kendi yatay dikey ve yakınlaştırma kararını vermesini sağlayan teknik ise başka bir detay, trier ara sıra kanlı canlı göz kırpmayı da unutmuyor.

o’ horten

schizophrenia13 | 07 December 2008 11:50

o' horten
o’ horten

iş hayatının son haftasından başlayarak emekliliğinin ilk günlerini izleme fırsatını bulduğumuz 67 yaşındaki makinist odd horten‘in, son seferini kaçırmasıyla başlayan olaylar zincirini bent hamer yazmış ve yönetmiş.

o' horten
o’ horten

büyük zevki piposuyla tam anlamıyla maceradan maceraya soğukkanlılıkla atılan horten‘in gerçeklerle yüzleştiği sahnelerde soğuk kanlılığını sözde koruması ise oldukça eğlenceli, aslında dahil olmadığı o sıradanlıktan sıyrılmak ya da sıyrılmamak arasında bocalarken biran kendinizi düşünmeye başlamanız olası.
alışık olduğumuz tarzına factotum‘dan sonra bu filmde tekrar dönen hamer’e, müzik konusunda ise birçoğunuzun kaada‘dan tanıdığı patton‘ın kankası john erik kaada el atmış.

o' horten
o’ horten

filmin fragmanları şurada.