bildirgec.org

kan hakkında tüm yazılar

Kamp / bölüm I

aRRoGaNTe HoMbRe | 23 October 2008 17:40

Kamp ateşinin sönmeye yüz tutan ışığı, varlığını sürdürmek için son çırpınışlarını sergiliyordu. Vilyım, elindeki uzun sopayla ateşi karıştırdı. Birkaç kıvılcım havada dans edip yok oldular. Canıtın, oturduğu kayadan ani bir hamleyle kalkıp, kollarını iki yana açtı ve uzun uzun gerindi. Bu hareketi öyle uzun sürdü ki, kolları birkaç santimetre uzamış olmalıydı. Yere eğildi ve eline küçük bir taş alıp ateşe fırlattı. Kıvılcımlar bir dans gösterisi daha sundular ve sessiz sedasız sahneden ayrıldılar. Canıtın Vilyım’a döndü.

– Dostum, geç oldu ha. Yatalım artık istersen.
– Git yat sen. Ben biraz daha oturacağım.
– Kevın nerede?
– Çadırda. Horul horul uyuyor bir saattir. Bu sesi duymuyor olamazsın.
– Kamp yapma fikrine önce olumsuz bakmıştım ama beni ikna etmene sevindim. İlk günümüz gayet eğlenceli geçti.
– Daha dur. 4 gün daha buralardayız. Yarın nehir kıyısına inip, balık avlayalım diyorum.
– Güzel fikir. Ayı falan var mıdır acaba?
– Senden ala ayı mı olur oğlum. Varsa da ya senden kaçarlar ya da sen hemen anlaşır bizi bırakıp onlarla gidersin.
– Ho ho ho. Ben yatıyorum. Sen de çok fazla oturma, gidip dinlen. Yarın erken kalkalım.

intihar bilgileri

nazokiraze | 15 October 2008 15:02

İntiharlar karşımıza her zaman çıkar. Kendinden nefret eden kişilerce işlenen olaylardır. Çelişki, umutsuzluk, suçluluk intitahat zemin hazırlar.

İntihar çeşitleri

  • Fedakarlık sonucu intihar.
  • Felsefi intihar.
  • Dini intihar
  • Dayanılmaz bir durumdan kaçmak.
  • Cinayet işleyenlerin önemli bir kısmı intihar eder.
  • Aşırı alkol ve narkotik kullanımı.
  • Romantik intihar.(ikili anlaşmalı intihar)
  • Yıldönümü intiharı.
  • Bulaşıcı intihar.
  • Başkalarını manipule etme girişimi
  • Kişilere isteğini yaptırma amaçlı intihar.
  • Sihirli düşünce,fantezi ve ceza amaçlı intihar.
  • Toplum onaylı intihar.(Japon toplumu)
  • Kendi ızdırabı için suçlayacak dış kaynak bulamamak.

Dünyada ortalama 3 saniyede biri intihar etmektedir. Ölümle sonuçlananlar ise 40 saniyede bir kişidir.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

aktifparanoya | 09 October 2008 13:15

ŞEHİTLER ÖLMEZ İSE BU FERYADIMIZ NİYE?

Aman Allah’ım!!! Neler oluyor ülkeme? Biz koyunlar, çobanlarımızı mı sorguluyoruz? Ama bizler alışkındık sürüldüğümüz otlaklarda otlamaya, ot olsa da olmasa da. Öyle alışmıştık ki “böyle gelmiş, böyle gider” sözlerine. Aptal yerine konmak; hani aptallaştırmıştı bizi? Şimdi ne oluyor bize?

Aktütün karakolu’nda 17 şehit verdik. Bundan sonra da vermeye devam edeceğiz ama sorun yok çünkü bu mantıkla bir kayıpta yok. Onlar ölüyorlarsa da ölmüyorlar.

Galiba bu mantık anlayışı bazı şeyleri düzeltme çabalarımıza engel oluyor yada hiç düzeltme çabasına girmeyişimize sebep. Bu yüzden aynı karakola beş kez baskın yapılabiliyor. Siz hiç duydunuz mu aynı bankanın beş kez soyulduğunu. Duymadınız elbet. Hadi duydunuz diyelim. Demez miydiniz? “bu banka yetkilileri de ne salakmış” Ama sadece bazılarımız banka yetkililerinin hırsızlarla ortak olduğunu düşünürüz. Bu sayede sigorta tüm kayıpları karşılayacak ve tek mağdur sigorta şirketi olacaktır. Diyeceksiniz ki “sigorta şirketi elbet bunun farkına varacaktır” Evet kesinlikle varacaktır ama ne zaman? İlk beş soygunun faturasını ödedik ve daha yeni-yeni ayılmaya başladık ama şaşkınlığımız elbet bir bu kadar daha sürecektir ve beş baskın daha görecektir bu ülke.

Bağdat

ustaninduasi | 08 October 2008 15:07

Bağdat doğuyor

Bağdat’ın yapımına 772 yılında başlanılmıştır. Abbasiler’in baştan beri Bizans’a yakın olmasından ve şehre tam olarak hakim olamayacaklarını bildiklerinden, Emevi başkenti Şam’a tedirgin yaklaşmışlardı. Bunun üzerine Bağdat’ı kurmaya karar verildi.

Halife Mansur’un işaatsını emrettiği Bağdat’ın kuruluşuna dair oldukca ilginç ve kökleri geleneksel sembolizmden beslenen rivayetler vardır. Bu rivayetlerden birinde; Bir keşif heyeti ‘hali (boş)arazi’ olan Bağdat’ın bulunduğu yöreye gönderilir. Havasını suyunu ve nehirle ulaşımını göz önünde bulunduran halife orasınını uygun bulur.

Ancak bir başkentin kurulması için bu gerekce yeterli olmazdı. Bölgede yaşayanları çağırarak, dört mevsimde havasının nasıl olduğunu sorar. Dahası, adamlarını gönderip onların bir süre orada kalıp gözlem yapmalarını ister. Kendisinden asırlarca sonra yaşamış olan İbn haldun’un başkentlerin yer seçimi için söyledikleri mukaddime’sinde aynen şöyledir: ” Şehir dağ başında yüksek ve sarp bir tepenin üzerinde ya da ağaç ve taş bir geçilemedikce ulaşılamıyacak bir tarzda çevresi, bir nehir yada deniz tarafında kuşatılmış olması gereklidir. Hastalıklardan koruna bilmek için havadar, insanların geçimlerini sağlaya bilmeleri içinde tarım alanlarına yakın olmalıdır.” İşte Bağdat bu tariflerin hepsine çok uygundur.

Tarihçiler Bağdat yakınlarında ki bir kilisenin rahibinin kadim kitaplardan kendisine ulaşan bilgilere dayanarak, bu şehri ancak milas(hırsız) isimli bir kişi kurarsa yaşayacağını, onun dışında kim kurarsa kursun uzun ömürlü olmayacağını naklederler. Bunu duyan halifenin adamları kendisine bu durumu anlattıklarında Mansur; ” Allah’a yemin ederim ki, benim bir lakabım da miklas’dır.” Der ve çocukken bir ceylan çalıp satmasına ve o parayla arkdaşlarına hediye almasına binayen kendisine o lakabın verildiğini, ancak zamanla unutulduğunu söyler.

Bu rivayetin doğru olup olmadığı burada bizi doğrudan ilgilendirmiyor. Koca bir rahibin “Kitaplarımızda böyle yazıyor” Demesini ciddiye alması daha önemli. Anlaşılıyor ki, Masur döneminde antik şehirlerin kuruluşunda benzer efsane ve kehanetler hala önemini koruyordu.

İlginç ve gözden kaçırılan bir ayrıntı, Halife Mansur’un İmam-ı Azam Hanife’nin de bir şekilde Bağdat’ın harcında tuzu bulunmasında ki ısrarıdır. Bağdat’ın inşatı başlayınca Ebu Hanife, tuğla ve kerpiçlerin sayımı ve inşaat eminliğiyle görevlendirilmiş, hatta sayım konusunda kendine mahsus bir teknik geliştirmiştir.

Besmeleyle şehre ilk kerpici koyan halife, bu günü müneccimlerinin tasvifi üzerine seçmiştir. Sehl-i Nezbaht, Güneşin yay burcunda olmasının şehrin uzun ömürlü olmasına delalet ettiğini söyler kendisine. Ve ekler: “Yıldızlardan anladığım kadarıyla hiç bir halife bu şehirde yatağında ölmeyecek!.”

Gariptir, Halife Mansur Hac yolunda, oğlu Mehdi Ruz’da, onun oğlu İsabad’da, Harun Reşit Tus’da, Emin, Dicle’nin doğu yakasında. Me’mun Bedendunda, Mu’tasım, Vasık ve Mütevekkil Samarra’da öldüler. dolayısıyla bu garip tevafuk çımış oldu.

Başkentler kıskanç olurlar. Yanı başında Dicle’nin batı yakasında inşaa edilen Rusale ve Kerh şehirlerinin kendisinde nufus koparmasından duyduğu üzüntü henüz geçmemişken, bu defa Mu’tasım’ın başkent olarak inşa ettiği Samarra çıkmıştır Bağdatın karşısına. Gerçi eni konu Bağdat, halifelerin tekrar sinesini onlara açacaktır ama tarif edilmez bir kıskançlıkda girmiştir Bağda’la Abbasi halifelerinin arasına.

bir Bağdat manzarası
bir Bağdat manzarası

Şehitlerimiz

dimoedes | 07 October 2008 15:36

Hepimizin yüreğindeki acı çok büyük. Bugüne kadar birçok can kaybedildi lanet terör yüzünden ve ne yazık ki kaybetmeye de devam ediyoruz. Her şehitten sonra televizyonu gazeteleri doldururyorlar yok şu eksikyok bu eksik. Terörle mücadele için şöyle hareket etmek gerekiyor. Eksiklere bakıyorsunuz savunma yani silah eksik mücadeleye bakıyorsunuz dökülen kana karşı kan akıtmak. Hep bunlrdan bahsediliyor. Ölen askerlerimize bakıyorum geneli kürt öldürenlere bakıyorum onlarda kürt ölen vatandaşlara bakıyorum yine kürt. Hani bizde kürt sorunu var hep zaten bu olaylar bu sorundan dolayı çıkıyor. Ama dönüp baktığınız zaman kürt kürdü öldürüyor. Yapmayın böyle kanı kanla temizlemeye çalışmayın. Bizim ne öyle saçma bir sorunumuz var nede kan dökmeye gerek var. Eğitim tek sorunumuz bu. Askere ayrılan bütçe azmış ya gidin Allah aşkına hangi kuruma bu kadar çok para aktarılıyor. Ne oldu bizim avrupalılaşma merakımız bir gidin bakın bakalım eğitime ne kadar bütçe ayrılıyor askere ne kadar bütçe ayrılıyor. Önce bu sorunu çözün sonra var olmayıp da var olan gibi görünen kürt sorununu çözün ve dağdan indirin. İlla çözülmüyorsa başka çare yoksa kan dökün. Yapmayın lütfen ben kürt olan komşumla huzur içinde yaşıyorsam aynı sofrayı paylaşıyorsam ve bütün mahalle böyle bir sorun olmadan yaşıyorsa güzel vatanımın tüm toprağında insanlarda böyle yaşayabilir. Allah ölmüş olan bütün şehitlerimizin ruhunu şadeylesin ailesine ve yakınlarına sabır versin.

Porno Huzur

AOLradiohead | 05 October 2008 10:31

Huzur, ve rehabilitasyona aç ruhlarımız.
Hataların çizgileri derinleştikçe
Dibimiz görünür oldu.
Bizim dibimiz dünden belliydi.
Yine kaygılarımı sattım dumana bezenmiş kahpenin birine.
Ter,çığlık ,tırnak, mor, kan, bakire meryem
Fahişe geoid
Kökü bende tenimin
İzlerim seksi, izlerim seni…heveslerime yaktığım,
yattığım umutlara bastığım sigaramla.
Aşkın da porno, adaletin de…
? açlığındandır kanımızı kırmızı seçmen.
Beğensin diye toprak, doysun diye damarımdan kadeh kadeh
İbnelik değil mi, uyuşmadan ölmem, uyuşmadan gömmem kendimi
Kevaşe kucağına.
Uyuşmadan zevkten karışmam kirine!

1 Milyon Kan Bağışçısı Aranıyor

kakariku | 22 September 2008 09:50

Kaynağı sadece insan olan ve başka bir yolla elde edilemeyen kan için kızılay 1 milyon bağışçısı arıyor.
Yapılan bağışlar ile Türkiyedeki kan ihtiyacının karşılanmasını amaçlayan kızılay bu konuyla ilgili bir de site açtı.

Yine Aynı Sahne Yine Aynı Oyun…

BAYMAHMUT | 11 August 2008 11:49

Roller aynı, güçlü devlet Rusya, figüranlar aynı masum kadın, çocuklar…
Kahroluyorum bu oyunu izlerken…
Bitsin artık bu kan dökmeler…
Haberini aldığımdan beri uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum daha kötüsü orada yaşayanlar nefes alamıyorlar…
Artık aynada kendi yüzüme bakamıyorum…
Üzgünüm hem de çok üzgünüm…