bildirgec.org

kadın hakkında tüm yazılar

Kadınlar parayı erkeklerden daha iyi mi kullanmaktalar?

| 03 June 2011 12:27

Yapılan uluslararası bir araştırma’da kadınların, parayı erkeklerden daha iyi kullandıkları ortaya çıktı. Kadınlar, ekonomik açıdan bağımsız olmak için daha fazla çalışmakta ve erkekler kadar borca girmemektedirler.

Kadın ve erkeklerin her ikisi de aynı şeyi düşünmektedirler.

Anlaşılamayan Kadın

ilterisk | 26 May 2011 11:09

İlk önce bir rahatlama hissedersin, bir gevşeme…
Sonra biraz durup, nerde olduğuna bakarsın, ne olumlu ne olumsuz hiç birşey hissetmezsin.
Aradan biraz zaman geçer ve bazı şeylerin eksikliği ortaya çıkmaya başlar. O artık yoktur yanında, başta sana güzel gelen bu yalnızlığın sadece filmlerde güzel bişey olduğunu anlarsın. Ne yazık ki hiç birimiz bir Issız Adam değiliz.

Nesneleştirilen Kadın

| 25 May 2011 09:23

Günümüzde her şey tüketim nesnesi haline gelmiştir. Teknoloji gelişti. İnternet dünyası ortaya çıktı. Herkes her şeye ucuz ve kolay bir şekilde ulaşmaya başladı. Çeşitlilik, farklılık, bireysellik arttı. İhtiyaçlar ve beklentiler yükseldi. Bastırılmış istek ve arzular gün yüzüne çıkmaya başladı. İnsan, temel ihtiyaçlarını karşılamak ve aşmak için büyük çaba göstermeye başladı. Yaşamını haz ve tatmin üzerine kurguladı. İnsanının tek amacı; görsel, fiziksel ve tensel tatmine ulaşarak yaşamdan haz ve zevk almak oldu. Erkek egemen bir dünyada kuralları koyan da erkek zihniyeti oldu.

Günümüzde her şey tüketim nesnesi haline gelmiştir. Teknoloji gelişti. İnternet dünyası ortaya çıktı. Herkes her şeye ucuz ve kolay bir şekilde ulaşmaya başladı. Çeşitlilik, farklılık, bireysellik arttı. İhtiyaçlar ve beklentiler yükseldi. Bastırılmış istek ve arzular gün yüzüne çıkmaya başladı. İnsan, temel ihtiyaçlarını karşılamak ve aşmak için büyük çaba göstermeye başladı. Yaşamını haz ve tatmin üzerine kurguladı. İnsanının tek amacı; görsel, fiziksel ve tensel tatmine ulaşarak yaşamdan haz ve zevk almak oldu. Erkek egemen bir dünyada kuralları koyan da erkek zihniyeti oldu.

Sarı Eylem

nazokiraze | 13 May 2011 18:13

Sosyal medyada son zamanlarda internetime dokunma, sansüre hayır vs. gibi protesto ve eylemlerin dışında başka bir eylem daha sık sık görülmeye başladı :Sarı Eylem.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “İzmirli 35 sarışın ile görüşme” adlı projesine karşı çıkan ve başörtülülerin niye bu tür bir projede yer almadıklarını sorgulamak amaçlı ortaya çıkan Sarı Eylem Manifestosu Twitter gündemini bir süredir meşgul ediyor.( “Sarı eşarp takarsak başımıza bizi de alır mısınız yanınıza?“)

Şebnem Ferah

queennothing | 13 May 2011 09:22

Queen, Heart gibi grupların şarkılarını çalarak Türkiye’nin ilk kadın rock gruplarından Volvox’un kurucusu olan Şebnem Ferah, Türkiye’de rock müzik denilince akla gelen sayılı isimlerden. Müzikal kariyerini basit ve net bir şekilde “15’imdeyken gitar çalıp şarkı söylemek benim her şeyimdi. O heyecanımı hala kaybetmedim” cümleleriyle tanımlayan ve hala müziğini icra etmeye devam eden Ferah, kariyerine altı stüdyo albümü, bir konser DVD’si, sayısız düet ve yüzlerce konser sığdırdı.

Makedonya’nın başkenti Üsküp’ten Yalova’ya göç eden Ferah Ailesi’nin son üyesi olarak 12 Nisan 1972 senesinde dünyaya gelen Şebnem, babasının ve ablasının müzikle ciddi anlamda ilgilenmesinden etkilenerek solfej derslerine; kendince şarkı söyleyip, mandolin çalmaya başladı. O zamanlar eğlenmek için yaptığı bir şey olan müzik, Bursa’daki Namık Sözeri Lisesi’ne yazılıp yatılı okumaya başlayınca hayatının amacı haline geldi. İlk defa ailesinden uzak kalan genç kız, seneler sonra hislerini “…Ailem beni öyle bir güven içinde büyüttü ki, bir adada yalnız başıma kalsam bile hayatta kalacağıma inanırdım.” diye ifade etti.

Ahh Zaman Yürekliymişsin !

tekkita | 04 May 2011 14:09

Ahh zaman içinde kayboluyorum, bıraktım kendimi yollarına, sen gidiyorsun ben izliyorum.

Zaman , 2 senemi yollarında yatarak geçirdim, 1- 1,5 senemi emekleyerek, 3 senemi konuşmaya çabalayarak geçirdim. Oldumu sana 6 sene.
Aldın en güzel yıllarımı binlerce kitap başında, sayamadım, kayboldu gitti hızlıca.

Zaman, dediler ki senin için soyuttur. Dokunamazsın, hissedemezsin.

Maske

admin | 27 March 2011 12:20

Bu kadın da sıradan şeyler vardı va daha fazlası yoktu.Zamanın üzerine çizdiği yol haritası koca, çocuklar, kadın programları ve mutfaktan ileri gitmiyordu.Soru sormayı isteyeceğiniz bir sohbette, bulunamazdınız onunla. Çünkü bulmacanın bütün taşları, gözünüzün önündeydi. “Nedir acaba?” denecek bir soru sormazdınız onun gözlerine bakınca, sadece “hı hı ” derdiniz okadar sadece “hı hı”
Farklı bir kadınla ise, ışığını diğerlerinden ayırabilmek için, konuşmanıza bile gerek yoktur, bakışlarından bellidir .Ama sihirli yazılar gibi, farka sahip olmayanlar okuyamaz o gözleri…
Ona hem kızıyor hem acıyordum.Boş kalan zamanlarında, eline geçirdiği ya tv kumandası yada bir elişiydi o zaman acımaktan vazgeçip derin bir kızgınlık duyuyor ve neden kitap okumadığını düşünerek şaşırıyordum.
Kocasıyla arasında çok büyük bir benzerlik vardı.İkisininde gözleri şaşılacak derecede birbirini andırıyordu.
Adama baktığınızda ilk göze çarpan şey gözleriydi çıkık ve yuvarlak. Ama şekli ve yapısı değildi asıl sizi rahatsız eden, gözlerini ölmüş bir balığın gözlerine benzeten şey, o donuk bakışıydı.Ona her baktığımda, içindeki bir çukurda, onlarca ölü balık görüyordum ve sürünerek gözlerine çıkmış iki tane daha.Bu insanların yanında çalışırken, onlara bu ismi vermiştim “ölü balık ailesi!”O adam da şunu öğrenmiştim “saygı duyulmak istiyorsak, heran! saygı duyulacak biri olmalıyız”. Değişen içtenlikler, zaman ve kişi ayrımı yaptığınızda ve biri durup bunu incelediğinde hiçte saygı duyulacakmış gibi durmuyor!

İşgüzar da üstelik! Bence cinsel anlamda eksik kalmış koca parçalar taşıyor bedeninde.Ve kendi hayatının sönük, renksiz görüntüsünü, hızlı tempolu bir iş yaşamıyla perdelemeye çalışıyor çünkü ancak böyle unutabiliyor.İyi tarafları da var ama aman tanrım! iyilik öyle göreceli ki…O konuşurken, anlattığı herşey diğerlerinde olduğu gibi sihirle dansetmiyor bende.Gökyüzüme geliyorlar ve yalpalayarak ani bir ses ve beceriksizlikle düşüyorlar; çirkin kuşlar gibiler! Birine anlattığınız cümleler, ilk önce sizin kişiliğinize tutulan fenerlerdir, İlk sizi aydınlatır sonra başkalarına ışık tutar.Onun tepelerinde doğan güneş, benim için tv’ de saçma bir programı izlemek kadar sıkıcıydı çünkü aydınlatılan kişinin bütün kötü çıkıntılarını gören bendim. Başkaları düz ve yalın bir ova görüyordu, bense hiç de espirisi olmayan sarp kayalık ve çıkıntılı bir taşlık! Her insanın bir sahnesi vardır biliyorum orada olmak istediğimiz maskeleri takarız, daha şirin daha bilgili, daha sevecen olmaya çalışırız.Bazıları bunu abartır ve tamamiyle maskelerinin esiri olarak mutsuz olurlar.Evet o günler tedavi için gelen insanlara, ve çevresinde işi düşebileceği kişilere gösterilen, ve birde onu ilgilendirmeyen sıradan vasıflara sahip kişilere olmak üzere, iki apayrı yüz görüyordum ve bu samimiyetsizlik midemi fena halde bulandırıyordu.Ben onların hayatlarından çıktım ama bugün, şunu merak ediyorum: bu iki yüzlülüklerinin arasında kendine saygı duyabileceği ufacıkta olsa bi yer varmıdır acaba içinde? bence yoktur. Ve kendi kendime diyorumki “bu hayatta yapabileceğin en büyük tercih kendin olmayı seçmektir ve en zorlu savaş burada başlar!”

Cam Sandık

admin | 26 March 2011 03:32

Vazgeçtim! Kelimelerden, anlatmaktan, yorulmaktan, çırpınmaktan. İçimde kendimi ve acılarımı, camdan bir sandığın içine kilitledim. Hala oradalar, kıpkırmızı ve can acıtıcı. Bambaşka bir kimliğe mi büründüm? Hayır. Vazgeçtim… Evet, anlatmak istediğim bütün hikayelerimden. Öyleyim işte! Olması gerektiği gibi. Mutlu muyum? Ama hayır! Vazgeçtim sorulardan da! O cam sandığın içinden bana bakan aslım’a, öyküler anlatıyorum… Kitaplardan, insanlardan. Sevdiği görüntüleri gösteriyorum ona, sevdiği sesleri getiriyorum. Oyalıyorum, oyalıyorum, oyalıyorum!
Yo ağlamıyorum.Derin bir melankolinin içinde de değilim. Ama nasılım?… Bilmiyorum.

Beni tanıdıklarını zannedenlerin benim için kafa yormasını da, anlayamamış olanların da anlamasını istemiyorum!Öyleyim işte… Olması gerektiği gibi. Bundan sonra bütün o sıradan şeylerine, sıradan karşılıklar vereceğim… Hepsi bu!

Eski Bir Masal…Aşk!

admin | 25 March 2011 16:29

Yine sigaramın dumanı dağılıyor, küçücük odama…hala buradayım şaşıtıcı!

Çocukluğum, deli çağlarım hepsi sinmiş duvarlara.Çok şey değişti, o pembe hayallere rağmen.Ve ben…ben çok değiştim.Büyüdüm artık.Dudaklarımda, acıyla yoğrulmuş olgun bir gülümseme var.

Elif Şafak

admin | 21 March 2011 13:26

Daha önce yedi roman yazan, Türk Edebiyatı’nın en kısa sürede en çok satan kitabı “Aşk” ile adını dünya çapında duyuran ve her kitapta yeni bir dünyayı keşfetmeyi amaç edindiğini söyleyen Elif Şafak, ülkemizin en çok okunan ve dolayısıyla en çok tartışılan isimlerinden biri.

Nuri Bilgin ile Şafak Akayman’ın kızları olarak (Bilgin o sırada felsefe doktorasını yaptığı için) 25 Ekim 1971 tarihinde Fransa, Strasbourg’da dünyaya gelen Elif Şafak, kısa bir süre sonra anne ve babasının ayrılma kararı alması ile annesinde kalmaya başladı. Hala Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı olan Bilgin’in İzmir’e dönmesi yüzünden uzunca bir süre babasını görmeyen Elif, Bilgin’den sekizinci yaş gününde gönderdiği tebrik kartına dek haber alamadı. Diplomat olan annesi Şafak ile yaşayan Elif, ilkokula İspanya, Madrid’de başladı; Amman’da devam etti. Bu okulda okuyan tek Türk olan Elif, ilk zamanlarda oldukça zorluk çekti. Daha sonradan anlattığına göre Şafak, okuldaki en iyi arkadaşı Hint Kiran’mış ve Mehmet Ali Ağca‘nın Papa’ya suikast düzenlediğinin ertesi günü okula gitmekten çekinmiş.