Toplum adına bağımsızlık sorunu büyük önem arz etmektedir, her yönü ile ele alınacak bir konu olarak önemlidir. Sorunlarla baş etmek, etraflıca ele almak, azimle üzerine gitmek gerektiren bir nitelik göstermektedir. Özellikle yeni bir oluşum açısından, devlet adına, toplum adına büyük önem gerektirir. Toplumun büyük çoğunluğunun refahı, güvenliği, mutluluğu söz konusudur. Hem gelişmiş ülkeler hem de geri kalmış ülkeler (az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler de denir) açısından bağımsızlık sorunu farklılık gösterir. Gelişmiş ülkelerde siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel yaşam bir takım temellere oturduğundan çok da sorun olmayabilir. Geri kalmış ülkelerde, varlıklarıyla ilgili, az gelişmişlikten gelişmişliğe geçişle ilgili bağımsızlık sorunu önem taşımaktadır. Bu sorun, bazı sıçramalar, yeni bir çağ başlatma durumu gerektirmektedir. Çeşitli siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunların olumlu çözüme ulaşması için bir takım devrimler gerektirir. Olumlu adımlar atılmadıkça sorunların çözümü olanaksızdır. İşte; geri kalmış toplumlarda esas sorun bağımsızlık, yani “tam bağımsızlık” sorunudur.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Türk Devleti, kapitalist ve emperyalist devletlerin karşısında bağımsızlık savaşı vermiştir. Siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel emperyalist saldırılar karşısında inançla duran Mustafa Kemal vardır. Hatta Mustafa Kemal “mazlum milletlere” de örnek olmuştur. Siyasal bağımsızlıklarını her toplumun kendisinin sağlayabileceğini göstermiştir. Saldırganlardan kurtulurken, başka birilerinin uşaklığının da kabul edilemeyeceğini, bu hataya düşmemeyi öğretmiştir. Mustafa Kemal, geri kalmış ülkelerin aldatıcı bağımsızlığa kanmama gerçeğini tüm dünyaya göstermiştir. Siyasi, ekonomik, adli, askeri, sosyal ve kültürel alanlarda kazanılmayan bağımsızlık aldatıcı bir bağımsızlıktır. Sadece siyasi bağımsızlık, dolaylı olarak bir bağımlılıktır. İşte, gösterilen bağımsızlık anlayışı, Mustafa Kemal’in gösterdiği “tam bağımsızlık”tır.