bildirgec.org

irlanda hakkında tüm yazılar

Bebo.com iflasa sürükleniyor…

Lorilleux | 08 April 2010 20:24

bebo.com
bebo.com

Her zaman üst sıralarda olan internet şirketlerinden AOL, facebook tarzı sosyalleşme sitesi Bebo.com‘u satmayı yada alıcı bulamazsa kapatmayı düşünüyor. bebo.com 2 yıl öncesine kadar; myspace, hi5 ve facebookile birlikte en popüler sosyalleşme araçlarından biriydi. Dünya’da facebook.com ne kadar popülerse, bebo.com da özellikle irlanda ve ingiltere’de o kadar popülerdi. facebooktan çok daha eski bir geçmişi olan bebo.com, facebook’un popüleritesinin artmasıyla birlikte daha geri plana itildi. Şu anda amerika’dan bağlanan kullanıcı sayısı oldukça azalmışken, 2009 şubat ayından bugüne kadar üye sayısı 5.8 milyondan 5.1 milyona düşmüş bulunuyor. facebook ile aralarındaki farkı daha net bir şekilde belitmek gerekirse; bebo şu anda 5.1 milyon, facebook ise yaklaşık olarak 210 milyon kullanıcıya sahip ve facebook halen daha büyümeye devam ederken bebo.com’da iflasa doğru sürükleniyor. sitenin şu anki kullanıcıları bebonun asla kapanmaması gerektiğini şiddetle savunuyorlar; sabep olarak ise sitelerinin facebooktan kullanım bakımından çok daha kolay olmasını ve herkesin değil, sadece daha seçilmiş insanların kullanması olarak açıklıyorlar. gerekirse sitelerini kullanmak için kullanım parası ödemeye bile hazırlar.daha çok yorumlara buradanulaşabilirsiniz.

bebo.com'dan örnek bir kullanıcı sayfası
bebo.com’dan örnek bir kullanıcı sayfası

Tüm bu nedenlerden ötürü AOL’den jon brod bebo.com’un toplam 40 çalışanına sitenin durumunu özetleyen bir mail attı ve ileride nelerin olabileceği hakkında çalışanlarını uyardı. Sonuç olarak aol, AOL, bugünlerde sitesine alıcı arıyor; fakat site satılacak mı yoksa, kullanıcı istekleri doğrultusunda satılmıyacak mı onu bekleyer göreceğiz…

ONCE

bayiyorum | 24 April 2009 15:32

Yönetmeni ve senaristi John Carney olan 2006 İrlanda yapımı bir film. Filmde sokak gitaristliği yapan bir adamla piyano çalan bir kızın hikayesi anlatılıyor. Film az bütçe ile çekilmesine rağmen oldukça başarılı. Glen Hansard ve Markéta Irglová başrolü paylaşıyor.

Ayrıldığı kız arkadaşına şarkılar yazan ve bunları sokak müzisyenliği yaparak çalan bir adamla, Çek Cumhuriyeti’nden Irlanda’ya annesi ve küçük kızı ile göç etmiş, çiçek satıp evlere temizliğe giderek geçimini sağlayan kız tanışırlar. Adamın kendi yazdığı şarkıları vardır ve kız adamı cesaretlendirir, kızın piyano ile eşlik etmesi ve adamın yanında yer alması ile bir grup oluştururlar ve ilk kayıtlarını yaparlar.

Hangi lider,ne kadar maaş alıyor?

oguzsicimli | 06 April 2009 18:02

Times dünyanın yüksek maaş alan siyasi liderlerini sıralayarak yayınladı;sizde merak ediyormusunuz?beraber bakalım isterseniz gerçekten ilginç o kadar para diyecek söz yok.

Lee Hsien Loong - Singapur: Yıllık maaş: 2.47 milyon dolar
Lee Hsien Loong – Singapur: Yıllık maaş: 2.47 milyon dolar
Donald Tsang Yum-Kuen - Hong Kong: Yıllık maaş: 516 bin dolar
Donald Tsang Yum-Kuen – Hong Kong: Yıllık maaş: 516 bin dolar
Barack Obama - ABD: Yıllık maaş: 400 bin dolar
Barack Obama – ABD: Yıllık maaş: 400 bin dolar
Brian Cowen - İrlanda: Yıllık maaş: 341 bin dolar
Brian Cowen – İrlanda: Yıllık maaş: 341 bin dolar
Angela Merkel - Almanya: Yıllık maaş: 303 bin dolar
Angela Merkel – Almanya: Yıllık maaş: 303 bin dolar
Nicolas Sarkozy - Fransa: Yıllık maaş: 318 bin dolar
Nicolas Sarkozy – Fransa: Yıllık maaş: 318 bin dolar

Times‘ın ilk 10 sıralamasından 6 tanesini bunlar.

Triage’ı bekliyoruz!

neandertal | 06 March 2009 15:22

The Soloist, Public Enemies, Julie & Julia, Inglourious Basterds’ın yanında 2009’da gösterime girmesi sabırsızlıkla beklenen filmlerden biri de Triage. Colin Farrell‘in başrolünü üstlendiği filmin yönetmeni Danis Tanovic. Tanovic’in ismini pek çok kişi hatırlamıyor olabilir ama festival filmlerini takip edenler yönetmenin No Man’s Land isimli filmini biliyor olmalılar. Tanovic, No Man’s Land’te olduğu gibi savaşı anlatıyor yeni filminde. Çekimleri İrlanda’da gerçekleştirilen filmde Colin Farrell bir savaş muhabirini canlandırıyor.

Rolü için yaklaşık 30 kilo veren aktör neredeyse tanınmayacak hale gelmiş! Verdiği röportajlarda haftalarca sadece kahve içtiğini ve balık yediğini anlatıyor.
Filmin ne zaman gösterime gireceği konusunda net bir bilgi yok fakat film setinden video röportajları ve fotoğraflar internette dolaşıyor. Sabırsızlıkla bekliyoruz!

Hayatını yaşa!

mehmetbastug94 | 13 August 2008 20:01

Benim hayat planım şöyle sizlerde gitmek istediğiniz yerleri ve bunu kaç yaşında yapacağınızı yazın…

YAŞ YER KİMLE

25 İrlanda Sevgilimle
29 irlanda-izlanda eşimle
35 mısır eş-çocuk
40 ingiltere eş-çocuklar

Böyle bir liste oluşturup masa üstünde arkaplan yapın çok hoşunuza gidecek görürsünüz arkadaşlar.

abd’nin suç dosyası – 1 –

biSGen | 19 October 2007 07:30

ROSA PARKS OLAYI
42 yaşında siyahî bir kadın olan ve Alabama eyaletinin Montgomery kentinde yaşayan Rosa Parks, 1 Aralık 1955 günü, iş çıkışında Clevaland Caddesi otobüsüne binerek, ” renkliler ” ( zenciler) bölümüne oturdu. (Zencilere ayrılmış bu bölümün kapasitesi, kaydırılabilir bir işaretle belirlendiği için sabit değildi. Otobüs şoförü bu işareti zencilerin bölümünü daraltacak ve hatta tümüyle ortadan kaldıracak şekilde arkaya kaydırabilirdi). Bir süre sonra bir beyaza yer açmak isteyen şoför, Parks’ın da aralarında bulunduğu dört zencinin oturdukları hizaya geldi ve işareti bir sıra arkaya kaydırarak yerlerinden kalkmalarını istedi. Üçü buna uydu ama Parks yerinden kıpırdamadı. Şoförün, “Hemen kalk, yoksa polis çağırıp seni tutuklatırım” uyarısını umursamadı.
Sonuçta Parks tutuklandı, yargılandı ve toplum düzenini bozmaktan hüküm giydi. İşinden atıldı. İş bulamadı. Öldürüleceği, evinin yakılacağı tehditleriyle karşılaştı.. ve sonunda kenti terketmek zorunda kaldı. Ne var ki, aynı kentte yaşayan ve daha sonraları Medeni Haklar Hareketi liderliğini yapacak (ve tabii, 1968’de vurulup ortadan kaldırılacak olan) Martin Luther King’in önderliğinde zencilerin bir yıl sürecek otobüs boykotu başlayıp tüm ülkede yankılandı. 1956 yılında ABD Yüksek Mahkemesi’nin otobüslerde ayırımcılığa son veren kararı ulaştığında, ırkçı beyazlar iyice azdılar. Keskin nişancılarla otobüslere, seri bombalamalarla siyahların ev ve kiliselerine saldırdılar.Parks’ı ırkçılık mücadelesinde simgeleştiren ve önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilen olay işte budur. Sonraki yıllarda siyahların kan ve gözyaşı dolu mücadeleleri yıllarca sürdü. Bazı güney eyaletlerinde siyah gençlerin beyazlarla aynı lise veya üniversiteye devam edebilmelerini sağlamak üzere, bizzat Başkan’ın emriyle ABD ordusunun müdahale etmesini gerektiren düzeyde olaylar yaşandı.
ABD IRKÇILIK DENEYİMİNDEN KESİTLE
ABD toplumunda siyahların pis ve aşağılık yaratıklar oldukları görüşü geniş bir taraftar kitlesi bulmuştur. “Buraya köpekler ve zenciler giremez” uyarılarıyla bazı yerlere sokulmamaları, otobüs/sinema/ okul gibi yerlere alınmamaları sıradan uygulamalardı. 1939 yılına ait yandaki resimde, Oklahoma’lı bir ABD yurttaşı tramvay terminalinde siyahlar için ayrılmış soğutucudan su içerken görülüyor.
Linç Şölen(!)leri
ABD’nin yakın tarihinde, aklı başında her kişiyi insanlığından utandıracak örnekleriyle yaygın bir linç geleneği vardır. Bu soysuz adamları yakından tanımak adına bazı belgelere bakmaya katlanmak gerekir.
909’da,Illinois kentinde, Will James’ın linç olayı… Olay yerine bir bakar mısınız ? Geniş katılım sağlayacak bir yer seçilip özenle ışıklandırılmış. Bir insanlık suçunu adeta sirk gösterisine dönüştürmüşler.
kaynak
burada Teksas’ın merkezindeki bir mahkeme binasının bahçesinden 3 Ağustos 1920 tarihli bir görüntü yer alıyor. Cinayet sanığı olduğu iddia edilen 16 yaşındaki bir siyahi çocuk linç edilmiş. Ağaçtan sallanan cesedin altında görüntüye sığmak için birbiri üstüne yığılmış olanlara bir bakar mısınız ? Sanki bir marifet yapmışlar gibi takındıkları mağrur ve mutlu ifadeye lütfen dikkat ediniz. Mensubu oldukları toplumun soysuzluğu ve utanmazlığı aşıp ruhsal bir hastalığa varan durumu şuradan da belli ki, bu sıradan bir fotoğraf değil. Bu bir posta kartı… Bir hoşluk olsun diye, bir bayram hatırası gibi insanların birbirine gönderdiği bir posta kartı…
Bu görüntü de Teksas eyaletinin Waco kasabasından ve 1916 tarihli. Kurban, beyaz bir kadının tecavüz ve cinayet sanığı olduğu iddia edilen 17 yaşındaki zihinsel özürlü Jesse Washington. İlkönce cinsel organı ve bacakları kesilmiş, daha sonra da belediye başkanı ile şerifin de dahil olduğu bir güruhun tezahüratı arasında diri diri yakılmış. Bir görgü tanığının anlatımı şöyle ; ” Washington, kürek ve tuğlalarla dövüldü. Hadım edilip kulakları kesildi. Bir direğe geçirilmiş zincire bağlı olarak ateşin üzerine sarkıtıldı. Feryatlar içerisindeki çocuk can havliyle kızgın zincire tırmanmak isteyince de , zincire sarılan parmaklarını kestiler”… ve bu belge de sıradan bir fotoğraf değil. Bir posta kartı… Kartın arkasında da şunlar yazılı :” Bu bizim dün akşamki barbekü partimiz. Resimde solda görülen benim. Oğlunuz Joe”.
ABD’de yalnızca siyahlara karşı ve de güney eyaletlerinde ırkçılık uygulanmış değildir. Her yöre kendine özgü ırkçılık çeşitlemesi geliştirmeyi başarmıştır.
Batı (Pasifik) Kıyısı ırkçılığı
Batı eyaletlerinde ırkçılık özellikle İrlandalıları, Asyalıları ve Meksikalıları hedef almıştır. Değişik göçmen yasalarıyla Asyalıların ve özellikle Çin kökenlilerin Birleşik Devletler’e girmesi, Çinlileri de kapsamak üzere beyaz ırktan olmayanların beyazlara karşı tanıklığı yasaklanmıştı. ( Etnik olarak Çin kökenli olanların ülkeye girişi 1882’den 1943’e kadar engellenmiştir). Çinliler ancak ağır ve (demiryolu inşaatında dinamitçilik gibi) riskli işlerde istihdam ediliyordu. İrlandalılara ve Çinlilere yönelik olarak sistematik kitlesel şiddet hareketleri görülmekteydi. II. Dünya Savaşı süresince, casusluk yapabilecekleri bahanesiyle Japon kökenli ABD vatandaşları özel kamplarda enterne edilmişlerdir. Daha küçük ölçekte de olsa, benzer uygulamanın Doğu kıyısı eyaletlerinde Alman ve İtalyan kökenlilere yapıldığı görülmüştür. 1943’te Los Angeles’te yaşananlar da ibret vericidir. Buradaki bir üsten izinli çıkan denizciler, Meksikalıların yoğun olduğu yöredeki bir yerleşimde, kıyafetlerini beğenmedikleri Meksika kökenlilere karşı günlerce süren vahşi bir insan avı
gerçekleştirmişlerdir.