bildirgec.org

iran hakkında tüm yazılar

6. SineMardin Uluslararası Mardin Film Festivali Bahman Ghobadi’yi ağırlıyor

cansualtas | 11 June 2011 14:00

24-30 Haziran 2011 tarihleri arasında Mardin ve Erbil’de sinemaseverlerle buluşacak olan SineMardin, bu yıl 6. kez düzenleniyor. SineMardin Uluslararası Mardin Film Festivali, İran sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Bahman Ghobadi‘yi ağırlıyor. Özel bir programla dört filmi gösterime sunulacak olan Ghobadi, son filmi olan “Kimse İran Kedilerinden Bahsetmiyor (No One Knows About Persian Cats)” yapımını izleyicisine sunacak. Mardin’de Mardin Valiliği ve Mardin Belediyesinin desteğiyle Sinemardin Derneği ve Mardin Film Ofisi Derneği işbirliğiyle gerçekleştirilecek olan festivalde atölye çalışmaları, ödüllü filmler, kısa filmler ve genç yönetmenler sanatsevelerler buluşacak. Bu yılki teması “Otorite” olan organizasyonun en önemli özelliği ise programına bir film festivalini davet ediyor olması. 2.El Film Festivali kısa film arşivini SineMardin’e açarak kurumsal işbirlikteliği gerçekleştirecek olup, bu işbirlikteliğinin film festivalleri birliği oluşturmasını vurgulamayı amaçlayacak. Eşzamanlı olarak Erbil’de de ödüllü filmleri sinemaseverlerle buluşturacak olan festivalde gerçekleşecek bütün faaliyetler halka açık ve ücretsiz olacak.

ŞAKA GİBİ ÜLKEYİZ VESSELAM…

antiemperyal | 27 April 2011 10:21

C.Eren ÇELİK

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz anlamak mümkün değil…

Bu ülkede yaşayan vatandaşların AKP’ye oy verenlerinden %27’si Ergenekon soruşturmasının hakkaniyetle yürütülmediğine inanıyor, ama aynı %27 AKP dışında partiye oy vermeyceğini ifade ediyor.

Bu ülkede yaşayan vatandaşların %59’u Türkiye’nin geleceğinin Avrupa’da olduğunu düşünüyor ama AB kriterlerinden olan idamın geri getirilmesini savunanların oranı %65.

Bu ülkenin vatandaşları,siyasileri,aydını sağda solda önüne gelen her yerde demokrasi nutukları atarken mangalda kül bırakmıyor ama demokrasinin temel unsurlarından birisi olan “temsil edilme hakkaniyeti” nin tam olarak sağlanması için barajın indirilmesini yalnızca %17’lik bir kesim savunurken “Bu günkü hali iyidir, böyle evam etsin” diyenlerin oranı %47’yi buluyor.

Stuxnet’in İran Nükleer Santrali’ne Saldırısı; Tesadüf mü Yoksa Komplo mu?

Ulucan | 09 February 2011 11:47

nedir bu stuxnet?

stuxnet, ilk defa temmuz 2010’da tespit edilmiş, belirli sınai(endüstriyel) teçhizata zarar vermeyi amaçlayan bir yazılımdır.

sınai teçhizata zarar vermeyi amaçlayan ilk kötü amaçlı yazılım olmamasına rağmen, sınai sistemler hakkında bilgi toplayan ve bu sistemleri yeniden programlayan, ve bünyesinde bir plc rootkit‘i (rootkit; bir bilgisayara sürekli öncelikli erişim sağlayan ve varlığını standart işletim sistemi işlevselliğini ya da diğer uygulamaları bozarak etkin bir şekilde gizleyen bir çeşit yazılım) bulunduran, keşfedilmiş ilk kötü amaçlı yazılımdır.

MAJİD MAJİDİ – Herkesin Majid’i Farklı Tabi

sahaf1976 | 14 August 2010 16:59

http://arsiv.pilli.com/blog/update/3154
1959 Tahran doğumlu yönetmen Majid Majidi
Sinemaya İran devriminden sonra geçen ve giderek uluslararası platformlarda ismini daha sık ve güçlü duyuran bir sinema ustası…
Cennetin Çocukları filmiyle Oskar adayı da olan İran’lı yönetmen haklı bir ilgiyle karşı karşıya.

Her filminde emekçileri onurlandırdığı ve zaten Yılmaz Güney’i çok beğendiği için onu neredeyse solcu olarak etiketlemek isteyenlerden, İslamiyeti sinema aracılığıyla en iyi anlatan yönetmen olduğunu söyleyenlere kadar pek çok yorum arasında en belirgin gerçek kesinlikle başarılı bir sanatçı olduğudur.
Pek çok kesimin sahiplenmeye çalışmasında ya da kendilerine yakın anlamların altını kalın kalın çizmek istemelerinin altında işte bu tartışılmaz başarısı gizlidir.
Zaten röportajlarında kendi sinemasını çok açık seçik anlatan yönetmen bu tartışmaları boşa çıkartacak kadar net ifade ediyor kendini.
Oysa Majid Majidi filmlerini herhangi bir ideolojik kampa koymadan olduğu gibi izlemenin keyfi hiç bir şeyle kıyaslanamaz. Tabii İslam kültürüne dair bilinenler arttıkça filmden alınan haz da o kadar artacaktır.
Ancak pek çok konuda olduğu gibi burada da asıl filmi tüketenlerin duruşları algılamayı da belirlemektedir. İranlı, müslüman bir yönetmen izlediğimizi unutmamak, gereksiz niyet okumalarına gitmeden sinemanın anlatım olanaklarının büyüsüne kendimiz kaptırmamız çok daha besleyici olacaktır.
Doğuştan kör müslüman bir çocuğun parmak uçlarına kadrajını uzatan yönetmen sayesinde biz, suyun altındaki çakıl taşlarını, başak demetlerini, ağaç kabuklarını, dokunduğu herşeyi körler alfabesi yardımıyla okumaya çalışan Allah’ın sesini, dilini bulmaya çalışan bir çocukla karşılaşıyoruz. işte bu karşılaşmadan maksimum hazzı almanın tek yolu önyargılardan arınarak izlemek.

Özellikle Yoksullara ve yoksulluğa vurgu yapan yönetmenin eserleri kimileri için “emekçileri yüceltirken”, kimileri için “yoksunluklara rağmen imanı bozulmayan insanın Kamil olma mücadelesi” olarak okunabilir…
Halbuki yönetmen, “kızının işitme cihazı için büyük şehirde motorsikletle taşımacılık yapan baba” sayesinde bize sınıfsal farklılıklar üzerinden bu dünya eleştirisini yaparken aynı zamanda aynı baba üzerinden İslami kültürdeki veren el – alan el, metaforuyla bambaşka bir inceliği de sunmaktadır.
Sınıfsal farklılıkları ve bu farklılıkların yarattığı trajediyi bu kadar ustalıkla işleyen bir yönetmenin, tüm yoksullara “halinize şükredin” demeye çalıştığını iddia etmek yönetmenin duruşunu doğru anlamamaktan başka bir şey değildir.
Kısacası Majid Majidi ne bu, ne öteki, ne berikidir. O asıl zenginliğin başladığı yerde hepsidir.

Obama’nın İran’a Nükleer Saldırı Tehdidi

super hero | 01 June 2010 09:51

Bu yazı www.globalresearch.casitesinde yer alan, Prof. Rodrigue Tremblay (*) tarafından yazılan Obama’s Threat to Launch a Nuclear Attack on Iran adlı makalenin çevirisidir. Çeviri için hem site yönetiminden hem de yazardan izin alınmıştır.

Not1: Bu makaleyi çevirmek için harcadğım emek ve zamandan anlaşılacağı üzere yazarın söylediklerine genel olarak katılsam da, aşağıda okuyacağınız makale öncelikle yazarı bağlar.

OBAMA’NIN İRANA NÜKLEER SALDIRI TEHDİDİ

“(Kıyamet Kuvvetleriyle İsrail arasındaki) bu savaş, bu çatışmayı kullanarak Yen Çağ başlamadan önce insanlık düşmanlarını silmek isteyen Tanrı’nın dileğiyle gerçekleşmiştir.” ABD Eski Başkanı George W. Bush (Fransa Başkanı Jacques Chirac’la 2003 yılında yaptığı bir konuşmadan).

“Önleyici savaş, (Adolf) Hitler’in icadıdır. Böyle bir şeyden bahseden Bir insanı ciddiye alıp dinlemem bile. “Dwight D. Eisenhower

Biz bölgemizde nükleer silahlanma istemiyoruz. Kimin böyle bir program yürüttüğüne bakmaksızın, bizim bu konudaki politikamız gayet açıktır. Bizim için İsrail ya da İran olması fark etmez. İran konusunda bu kadar hassas olan uluslar arası cemiyetin İsrail’e de dikkat etmesini istiyorum.” Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Başbakanı

“Bu anlaşmadaki hiçbir şey, anlaşmaya imza atan tarafların nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla geliştirme, araştırma ve üretme hakkını etkileyecek şekilde yorumlanamaz.”

Nükleer Silahsızlanma Anlaşması

Ahmedinejad’a Amerika Vize reddi

webking | 29 April 2010 16:04

Iran'a Vize Yok, Çok şaşırdım.
Iran’a Vize Yok, Çok şaşırdım.

Son günlerdeki flaş bir haber ile ilgili duygularımı paylaşma ihtiyacı duydum. Haber “Ahmadinejad Amerika Vizesi başvurusunda bulundu” şeklindeydi. Bu sene Amerikada düzenlenecek olan silahsızlanma kongresine gelmek için her ülke gibi başvuruda bulunan ülkeler arasında Iran’da vardı bu kez, ancak Amerika bu ülkeye bırakın vize vermeyi onlara ambargo uygulayan ülkelerin başında geliyor ve bu da kabul edilemez bir durumdu. Dışişleri bakanı Clinton bunu hemen bir basın toplantısı yaparak “Ahmadinejad bize vize başvurusu yaptı” şeklinde lanse etti ve bu şekilde de aslında bir ülkenin başkanını küçük düşürdü. Bu da bir yaptırımdı, kendine göre herhalde. Böyle bir vize başvurusu dahi olsa bunun bir basın toplantısı şeklinde duyurulması kanımca, gerçekten de utanç verici, özellikle de Amerika için. Birçok olayı hiç kimseye duyurmadan döşek altı yapan bir ülke ancak bu insanı ve dolayısıyla de ülkeyi aşağılamak için böyle bir basın toplantısı düzenler diye düşünüyorum.
Durum böyle olunca ve niyet kötü olunca, vize bile verseler bunun pek bir değeri kalmayacaktır. Böyle bir olay duyurulmadan kabul veya reddedilir. Eğer reddedilirse de nedenini vizeye başvuran kişiye bildirmek lazımdır. Normal hayatlarında da zaten ülkemizde bile vizesini reddettikleri insanlara matbu ve hiçbir şey ifade etmeyen bir kağıt tutuşturan Amerikan Konsolosluğu yetkililerinin reddettiği insana hesap vermesi düşünülemez tabii. Böyle bir saygı unsuru da gerekmez böyle büyük bir ülke için!! Amerikalı ve Amerika’ya göre 2. Ve 3. Dünya ülkeleri eğer sadece sömürülecek bir unsurları var ise vizeyi hak edebilirler, ya da satın alabilirler de denilebilir keza bu mülakatlarda en önemli unsur banka hesapları dökümleridir, ve “eğer paranız varsa gelin ve bize verin” dermişçesine özellikle bu insanlara vize verirler. Ya da bazı durumlarda deha insanlara vize verirler çünkü bu tip insanların sömürülecek bir beyni vardır ve o beyin onlara yine para kazandıracak bir unsurdur.
Dolayisiyle vize, Amerikan çıkarları için vardır ve olmaya da devam edecektir. Kapitalizm’in de güzelliği bu, “benim çıkarım olan kişi gelsin, çıkarım olmayan gelmesin” mantalitesi yani, bu kadar basit aslında.

iran yeni dalgası ve iran sineması

nazokiraze | 22 March 2010 13:05

1969 yılında Dariush Mehrjui Gāv (İnek) filmi ile İran Yeni Dalgası akımını başlatır. Orta yaşlı bir köylü ile bir ineğin sevgi bağını anlatan filmi Humeyni’nin de oldukça beğendiği anlatılır. Çok sevdiği ineğinin ölümünden sonra inek gibi hissederek o şekilde yaşamaya başlayan adamın dramını anlatan film Yeni İran Dalgası‘nın kabul görmesini başlatan ilk film olma özelliğini taşır. (1970 Venedik Film Festivali’nde ödül almıştır)

Bu akım daha sonra Gheysar filmiyle devam etti ve kabul edildi. Füruğ Ferruhzad, Sohrab Şahit Sales, Behram Beyzayi, Perviz Kimyavi gibi ülkenin başarılı yönetmenleri bu akıma öncülük ederek İran Sineması’nda şiirsel, felsefi filmlere imza attılar, bu akımda fazlaca film çekilmiştir. Daha sonra bu tür filmler yine çekilmeye devam etti ancak İran Yeni Dalgası yerine Yeni İran Sineması (New Iranian cinema) ismiyle anılmaya başladılar, tarz aynı fakat isim değişikti. (Yeni İran Sineması kitap)

1977 1979’a Karşı

A D A L I | 23 February 2010 11:30

1977 1979’a Karşı

<a href=Ayetullah Humeyni’nin yandaşları Tahran’da yürüyüş yapıyor. 1979 devrimi Humeyni’yi iktidara getirince, militanlık bir adım daha ileri gitti.

Yemen’de ayrılıkçılık, dincilik, baskıcı rejim ve teröre karşı mücadele veren genç reformculara bakınca; bölgeyi şekillendiren güçler aslında 1977-1979 yıllarına dayanıyor ve o günden bu yana pek de bir şey değişmemiş. Hatta bugün Ortadoğu siyasetinde, 1977’yle 1979 arasındaki mücadelenin egemen olduğunu bile söyleyebiliriz. Ve maalesef 1979 hâlâ üstün geliyor. Nasıl mı? 1967 savaşında Mısır ve diğer Arap ordularının İsrail’e yenik düşmesinin ardından, dönemin hâkim ideolojisi olan Cemal Abdülnasır‘ın liderliğini yaptığı Arap milliyetçiliği sona erdi.

bahtsız prenses: Süreyya

nazokiraze | 03 November 2009 18:39

İran’da Şah Pehlevi döneminde yeşil gözleriyle sinema afişlerinden fırlamış güzellikte genç bir kızın fotografı Tahran’da bakan herkesi büyüler , bu kız küçüklüğünden beri hayal ettiği gibi sinema oyuncusu olup resimleriyle hayranlarını cezbetmese de bu fotograftaki bakışıyla çarpmıştır Şah’ı.

Fotografına bakarak kendisini Tahran’a davet eden Şah’ın yanına gitmeden önce babası Şah ile evlenmek zorunda olmadıgını hatırlatıp içini rahatlatır kızının , eğer begenmezse evlenme teklifini kabul etmeyecektir.Genç kız ve ailesi Tahran için özel olarak elbiseler diktirmek ister , bunun için adres Paris’tir.Muhammed Riza Pehlevi ‘nin dört gözle beklediği ve resmine aşık oldugu kişi sonradan Mahsun prenses (Prenses Soraya) olarak anılacak olan Süreyya İsfendiyari Bahtiyar ‘dir. (Karsılastıgim adam tahmin ettigimden cok daha ilginçti, yakışıklıydı. Görür görmez aşık oldum.- Prenses Süreyya’nın Hayatım adlı kitabından)