bildirgec.org

insan hakkında tüm yazılar

Ders olsun…

witamin | 14 November 2010 14:17

Tattım hissettim:
İnsan beklemekten ölmezmiş
ve
Hiç bir bekleyiş sonsuza dek sürmezmiş…
Başı olan herşeyin sonu da gelirmiş
ve
Aslında iyi kötü herşey sonu olduğu için güzelmiş…

Bildim ,seyrettim:
Bitmesini beklediğimiz bir hayatın karakterleriymişiz
ve
Karakterimiz değeri kadar alkış edermişiz..
Alkışlarla gelirmişiz,oyunumuzu sergilermişiz
ve
Ne kadar iyi oynadıysak o kadar yalnız gidermişiz…

Dinledim,işittim :
Bazı kimseler ancak kendi seslerini duyarlarmış ,
ve
Ancak duyduklarını gerçek sanırlarmış…
Bazı kimselerse sessizlikleriyle anlaşırlarmış
ve
Bazı gün sessizce ortadan kaybolanlar meğer onlarmış…

Akla Düşenler-1

HBOZTOPRAK | 12 November 2010 13:10

  • Ne kadar riyakarız değil mi? Bir yandan herkes birbirini sevsin diyoruz, diğer yandan da bize yönelen sevgileri küçümsüyoruz…
  • Tüm ilişkiler özne-nesne diyalektiği üzerine kurulur. Sen karşındakini özneleştirirsen, o seni nesneleştirir; nesneleştirirsen de o seni özneleştirir…
  • Hayattaki en zor şey ‘insan’ olabilmektir…
  • İnsanlığını kaybetmektense; insanlığıyla kaybetmeyi tercih eden insanlar da vardır…
  • Gerçekten kazanmak; ilelebet senden ayrılmayacak birşey elde edebilmektir…
  • Aşk; insanın asla bağaşıklık kazanamayacağı virüs gibidir; Her geçti dediğinde, suret değiştirerek tekrar tekrar kaşına çıkar…
  • Seviyorum demek; son nefeste bile ‘umurumda değilsin’ diyememenin başka bir ifadesidir…
  • Sevmek; ne yanında ne de yarınında, sadece yüreğinde olmak istemektir…
  • Eğer karanlığı istemiyorsan, ya güneşin peşinden koşacak kadar güçlü ya da onu bekleyecek kadar sabırlı olmalısın…
  • Sevginin azı-çoğu olmaz, ya seviyorsun ya da sevmiyorsundur. Muhasebesini yapabiliyorsan, onun adı aşk değildir…
  • Aşk, yaradılışından itibaren tinin ebedi bir arayışıdır. Tensel olan herşey ise; tinin, bulduğunu usa kabul ettirmek için öne sürdüğü birer yalandır…
  • Her aşktan güçlenerek çıkan tek şey, keşkeleri kuşanmış gururdur…

ULO( unidentified lying objects)

witamin | 08 November 2010 09:13

Hiç üşenmedim muhteşem paint harikası bu resmi sizler için çizdim.Akşamüstü gördüğüm akla zarar manzarayı anlatmamın başka yolu yoktu doğrusu.Olay oyun parkında geçiyor.Bir parkta görebileceğim son ilginç olayın ; döner kaydırağa sıkışmış11-12 yaşlarındaki çocuk ve az aşağısında ezilme korkusuyla bağıran 6-7 yaşlarındaki diğer çocuk olduğunu düşünürken bu akşam saat 4 sularında daha ilginciyle karşılaştım.
Şekli incelersek Homo sapiens olduğunu ilk görüşte anlayamadığım biri bayan diğeri erkek iki varlık çocukların oynaması için tasarlanmış bu köprülü kaydırakta( ya da kaydıraklı köprü) kaykılmaktalar.Kaykılırken sarılmakta hatta resmettiğim üzere düğüm olmaktaydılar.Öyle ki ayaklı başlı yatıyorlardı desem de doğru olur,biri diğerini kucağına almış ya da diğerinin omzuna çıkmış desem de.Tam olarak ne olduğuna 3 saniyede karar vermek zor tabi.Bunu neden orada yaptıklarına karar vermek daha zor.
Etrafta kaydıraktan kaymak için gezinen , bekleşen çocukların zaten kısıtlı olan tatillerinde oyundan mahrum kalmalarına mı yanayım,gördükleri bu manzarayı örnek alıp nerede ne yapılacağını ne yapılmayacağını bilmeyen insanlar olma ihtimaline mi yanayım bilemedim.Sesimi hiç çıkarmadan oradan öylece çekip gittim.Döndüğümde şükür ki oradan kalkıp banka oturmayı akıl edebilmişlerdi.Ya da kovulmuş da olabilirler bilmiyorum.Yolda görsem tanımam kendilerini ne halleri varsa görsünler.Yazıyı okuma ihtimallerini de göz önünde bulundurarak bir sessiz mesaj bırakıyorum tam buraya” Bi daha orada ya da başka oyun parkında oyuncakları işgal halinde görmeyeyim sizi.Bu defa özel hayata saygı adına çekmedim fotoğrafınızı sadece robot resimlerinizi çizdim ama bi dahakine hiç acımam sanal alemde rezil ederim haberiniz olsun!”

evlerden uzak yerler–3

nazokiraze | 20 October 2010 16:53

1951 yılının Ağustos ayında Fransa’nın Pont-Saint-Esprit kentinde bir zehirlenme vakası yaşanır, ancak bu zehirlenme olayı oldukça sıradışıdır. Fırından çıkan ekmeklerden dolayı yaşanan bu zehirlenmeler sonrası pek çok iddia ortaya atılır ve bunların en önemlisi çeşitli ülkelerde yapılan LSD denen halüsinojen deneyidir.

Amerika’nın bu deneyi yapmak için bu bölgeyi seçtiği bazı çevrelerce kabul görse de kimileri bu olayda LSD’nin suçu olmadığını açıklarlar. Bu olay tarihe “Lanetli Ekmek” olarak geçer. İlk yıllarda uyuşturucu gibi etki yaratan yaban mantarı çeşidinden dolayı bunların yaşandığı açıklansa da yıllar sonra bu maddenin LSD olduğu söylenmeye başlar. (LSD (Halüsinojen’in Gücü))

Normal zehirlenme belirtilerinden farklı olarak halisülasyonlar gören kent sakinlerinden pek çok kişi akıl hastanesine kaldırılır 5-6 tanesi hayatını kaybeder. Birbirlerine bıçak çekenlerden ordan oraya koşturanlara kadar pek çok histeri krizinin görüldüğü bu olayda 300 kişi yaralanır, hastaneye yatırılan yaklaşık elli kişi ise aylarca akıl hastalığı tedavisi görür.

Pek çok kişinin çıldırmasına neden olan bu zehirlenme olayından yıllar sonra H. P. Albarelli adlı gazetecinin yaptığı araştırma bu olaydan iki yıl sonra intihar eden Frank Olson adlı biyokimyagerin (Amerikan Özel Operasyonlar Biriminde) arkadaşlarıyla yaptığı görüşme kayıtlarını ortaya çıkardı. Bu kayıtlara göre ortaya atılan iddialar doğru.

Mutter Müzesi kafatası koleksiyonları, korunmuş insan organları, çeşitli değişik vücut bozukluklarına örneklerle ünlenmiş bir müze.Öldükten sonra sabuna dönüşen bir kadın da bu müzenin ününe ün katıyor.

Müzede bunların dışında ilginç vakaların rontgenleri, kırık kemikler, ceninler, deforme bebekler,,mumyalar,heykeller yer alıyor.

Waverly Hills Sanatoryumu 1910 yılının Temmuz ayında Verem hastaları için açılan bir hastaneydı, ancak o zaman henüz bu hastalık için tam bir tedavi şekli olmadığından dolayı burada onbinlerce kişi öldü. Hasta olanları normal hayattan izole etmek için kurulan bu sanatoryu 1961 yılında kapatıldı.Zaten Streptomisin (tüberküloz antibiyotiği) geliştirilince ölümler de azalmıştı.

Sonuna Kadar Hayat ve İnsan İçin Varız…

firatocal | 30 September 2010 13:02

Hayat ve insanı anlatan cesur yazıları, daha yüksek sesle dile getiren bir site www.hayatveinsan.com

İnsanların siyaset, ekonomi ve magazin haberleri arasına sıkışıp kaldığı, iç karartıcı seslenişlerinden usandığı bir anda, gülümseten ve düşündüren yorumlarıyla size nefes aldıran bir platform…

Gözden kaçan, önemsenmeyen yada bilerek göz ardı edilen herşeyin takipçisi olmak amacıyla kuruldu… Kan ter içindeki hayat koşunmacasına serin ve ferahlatıcı bir durak olma iddasıyla yola çıktı…

Hiç Olmazsa Bebeğini Düşün Ey Tiryaki !!!

firatocal | 30 September 2010 10:09

Gün geçmiyorki sigaranın insanlığın düşmanı oluşunun ispatı örnekleriyle yüzleşmyelim… ” Kendini düşünmüyorsan bari bebeğini düşün ” cümlesiyle özetleyebileceğim bir araştırma, bırakın sigaranın kendisini, sadece adının bile başımıza ne dertler örebileceğini ortaya koyuyor…

Bebekli ailelerdeki tiryakilerin sigara alışkanlıklarını bırakmak yerine en kolay yoldan sürdürebilmelerini sağlayan kaçış noktası, balkona çıkıp iki dakikada sigaralarını tellendirip sevgili bebklerinin yanına döndüklerini söylemeleridir… Bu sayede vicdanlarını rahatlatabilmekte ve gelebilecek tüm eleştirilere erdemli bir şekilde göğüs gerebilmektediler… Taaki bu güne kadar…

Aya Benzer Göbeğim

onnupro | 21 September 2010 12:15

Evet
Aya benzer göbeğim
ama üzerinde bir kalp var taşıdığım
hem de sadece senin için çarpan bir kalp
akşam rüzgarları eser bir meltemcesine
sanki 14 yaşında ki kuzenimi görmüşcesine
alkole hayatını adayan teyze oğlum
kumara kendini kaptıran hala kızım
gibi
ve seninle göbek taşında uzanmalarımız
sanki o an beynimde yıldırımlar çarpmışçasına
bakteriden yapmış olduğum el feneri gibi
hayatımı aydınlattın.

sadece teşekkür ederim

imza ;ben ve göbeğim

BİR GARİP ALEM

oyuncuhandan | 20 September 2010 14:59

İşe yeni girmiştim. İlk kez karşılaştığım bir sürü şey olmasına rağmen günler çok sıkıcı ve uzun geçiyordu. Etraftaki herkes yabancıydı. İş dünyasındaki -neyse artık bu hala anlamış değilim- o garip bakışlar ve ağızdan laf alma çabaları beni deli ediyordu.İnternet bağlantısı da börülce patronumuzun talimatı ile sadece öğlen saatinde açıktı.

Canım çok sıkılıyor, içim daralıyor, kalbim sızlıyor-burası çok duygusal olmuş olabilir ama gerçek- başım ağrıyordu. En azından öğlen bilgisayarda yapacağım bir şeyler arıyordum. Ama şöyle bir gerçek vardı ki ben internetten de çok hoşlanmıyordum -nedense gözümde bir kişiliği vardı.-

Hayat ve İnsan Olmak Adına…

firatocal | 05 September 2010 17:28

Siz hiç elektrik kesintisi sonucu dapdar ve kapkaranlık bir asansör boşluğunda saatlerce sıkışıp kaldınız mı… O çaresizlik psikolojisi içerisinde , havasızlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya bulundunuz mu hiç…

Cevabınız ne olursa olsun , daha bu kadarıyla bitmediğini , kaldığınız saatlerin günlerle , haftalarla hatta aylarla çarpıldığını, üstüne üstlük size rahatça ulaşamadıkları için geçip giden çaresizlik içindeki aylar boyunca tek iletişim imkanınız olan daracık bir delikten yaşama bağlandığınızı canlandırmaya çalışın zihninizde…

Yaşam Sirkinin Hayal Avcıları

firatocal | 31 August 2010 12:44

İnsan ya hayalleriyle yaşıyor ve sessiz sessiz avutuyor doğuştan şansız , zavallı varlığını ; yada hayalleri için yaşıayıp savaşarak kırıyor kabuğunu… Kaybedenlere endekslenmiş zaman nehrinin azgın sularına savrulmuş bi çare sahipsiz kaderine isyan edip , avazı çıktığı kadar yükseltiyor sesini..

Hayalleriyle yaşayıp kırıntılarla avunanlar hiçbirzaman ulaşamaya caklarını bildikleri bir hayat biçimiyle düşlerini dekore etmiş keder mağlubu gönül zengini insanlar oluyor hep… Gözlerini kapattıklarında imrendikleri bu elit hayatın müsvetteleriyle kendilerini avutmaya razı oluyorlar her defasında…

Ruhlarının açlıklarını sadece düşleriyle doyuran kitleler için hayat sorunsalı değiştirilemeyecek çaresiz bir kaderi gösteriyor… … Onların çocuklarının büyük bir kısmı da ölü toprağı ile örtülmüş yaşam enerjisi kaynaklarını kemiriyorlar köşelerinden… Babalarından aldıkları kaybetmeye mahkum yaşam mirasını yeniden ayağa kaldırmanın telaşesiyle geçiriyorlar ellerinde kalmış yoksun ve bitkin düşmüş , savunmasız hayatlarını…

Onlar ne kendileri ne de içinde bulundukları toplum için en küçük bir fayda bile üretemiyor , koca bir ömrün sonunda doğum ve ölüm tarihleri arasına sıkışıp , yerin altındaki karanlık mabetlerinde başka bir bahara ertelenmiş mutluluk hayallerinin başını beklemeye başlıyorlar…