bildirgec.org

ilişki hakkında tüm yazılar

GEL BENİMLE KAL DİYEMEMEK…

astral | 20 December 2010 12:18

Telefon çaldığında henüz vakit geç değildi. Ekranında onun adını yazan telefonu aldığında, dudakları kulaklarına uzanırken ev dolu olduğundan Trak sadece ‘Canım’ dedi.

Küt, direk söze girdi enfes ses tonuyla. Radyo programının nadide spikeri edasıyla konuşmaya alışkındı.

Oysa o bu halinin farkında değilken ve merhaba dahi demeden direk; ‘Aynı eve taşınmamız ortalığı karıştıracak bir durum. Farklı şehirlerde çalışmamızsa beni üzecek bir durum.

Durum, durum…’ dedi.

Dudakları büzülmüş olduğundan zor konuşuyordu. Ona bunları söylemesi gerekiyordu.

ilişki adı altında ‘alan’ bırakmama operasyonu

astral | 18 December 2010 14:52

İlişki uygunsuzluğu (bir ilişkiye yapı olarak uyumlu olmamak) testi düzenlense, başarılı olurum. Belki ilk sıralardan hem de. ‘Muhteşem’ ben, ne aşk ne ilişki insanıyım. İtiraf.com

Her şeyden sıkılan, yalnız olmayı gayet seven, ilk önce kendini düşünen ben; işime gelince yalnız kalmak işime gelince bir arada olmak taraftarıyım.

Bu değişir mi ya da nasıl değişir bilmiyorum. Bir de dürüstüm ki, ilişki için iyi midir bilemem. Baktım gayet politik olmak iş yapan gerçek. Ben ki, doğrucu Davut. Arıza yapım var vesselam.

Lakin şikayetçi miyim, tüm bu halimden. Yok, memnunum. İlla ki mesafeli halim, beni ben yapan birincil unsur. Başkasının başka özelliği gibi bu da benim özelliğim.

Kadının Püf Noktası

ventola | 08 December 2010 14:40

Müthiş bir büyü… Erkeği garip bir ruh hali kaplar, ortalığı yıkar dağıtır, o kadının dışındaki şeyler pek umurunda değildir artık. Kadında dudak, dudak kıvrımları, ağzını açma şekli… En can alıcı noktalar hep dudak etrafında toplanmış… Kadında aşktır, tutkudur hep dudakta haykırır. Dikkat kesildiğinde aklı başından gider insanın. Bazen erkek bir çift dudak tarafından katledildiğinin farkında bile değildir, sinsice de işleyebilir ruhuna. Elbette mümkündür.

Kadında her şey mis, ama dudaklar bir başkadır. En heyecan verici, en baştan çıkarıcı kısımdır.

Face verdik book’unu çıkardılar :)

98783 | 28 November 2010 09:44

facebook
facebook

Günde en az Facebook‘ta 1 saat vakit geçiriyorum ve bu zamanımda o kadar enteresan olaylara tanık oluyorumki artık bunlardan birini sizlerle paylaşmak istedim.
Facebook artık kişilerin arkadaş olup güzel sohbet ettiği alanlarların dışına çıktı ve kişiler arası rekabet ortamına dönüştü gibi…

sessiz huzur

astral | 21 November 2010 14:16

Gözlerimin içine bakıyordu ama belli ki yerinde duramayan bir ruh halinin tapusunu cebinde taşıyordu şu sıralarda.

Tutamadım kendimi. Sordum, ‘Ne bu hal?’

– Ne hali?

– Hadi yapma anlat.

‘Neyi?’ dedi, yüzünde tatlı bir gülümseme. Alttan bir bakış, niye ya da neyi dediğimi benden daha iyi bilerek.

Belli oyun oynuyordu benimle. Varsın oynasındı. Nasıl olsa anlatırdı. Anlatandı. Hep böyleydi. Dinlerdim, sanki yüzyıllardır yanı başındaymışım gibi.

Oyunun kurallarına saygı duyarak tekrar sordum. ‘Hadi anlat bana. Anlatmamak senin için zor, banaysa bu haldeyken anlatmaman… Dinliyorum. Hem bana değil de kime anlatacaksın?

X ve Y ile oluşturulan her denklem bir ilişkiyi temsil ederse…

meflug | 11 November 2010 11:34

Arkadaşımla konuşurken farkettim, ilişkiler ne kadar ilginç. Hiçbir zaman yorum yapılamıyor hakkında. X kişisinin Y kişisine davranış stili Y’yi ilişkiden soğutur sanıyorsun, bir bakmışsın Y aşık oluvermiş X’in tavırlarına.
X ile Y’yi ilk defa ilkokulda tanıdım. Abimle babam mutfakta oturmuş bir matematik problemi çözmeye çalışıyorlar, babam problemi X ve Y’ye döküyor ve matematikten nefret eden annem de “X ve Y’den bahsederseniz giderim” diye bağırıyor. Annemin neden X ve Y’den nefret ettiğini bir türlü anlayamıyorum. Bilinmeyen şeyler annemi korkutuyor olmalı… Ortaokula geldiğimde öğretmenimiz denklem konusuna geçti ve X ve Y’den bahsedince benim gözlerim büyüdü, “hayır bu konu çok zor, gitmek istiyorum ben” diye ağlamak istedim. Bir ayda alışabildim X ve Y’ye… Ama sonra vazgeçemedim. Öyle ki, hayatımın anlamı oluverdi birden bilinmezlikler. X, Y ve artık Z’ye de merhaba…
Eminim herkes kurmuştur “ben asla …..” ile başlayan cümleler. Peki ya o asla dediğiniz şeyi bir gün yaptığınızı farkettiğinizde neler hissettiniz? Yaşamadınız mı hala? O zaman hazırlıklı olun ASLA’nızla yaşamaya. Mesela ben asla “aşk” içerikli yazılar yazmam.

Sırlı Kentler Tanrıçası

astral | 10 November 2010 09:59

Sırlı kentler tanrıçası. Çalıların altından sular akıyor şimdi. Beklenilen umulanın derinliğinde olmadığında, sisler değişiyor karanlık aydınlanmadan.

Sırlı kentler tanrıçası bir melodi duyuyorum, atmosferi değiştiren ve hatta yeniden yaratan/ tanımlayan. Bazen ilişkiler de böyledir, yeniden tanımlar, resimler çizer…

Sırlar vardır, içten öte… Tenden derine, ‘üç kapı vuruşu bir okyanusta’ takılıp kalmışken, zamansız bir aralıkta; o aralık ki, aralık mı yoksa anın kendisi mianlayamadığın zamanlardandır.

tastamam

astral | 03 November 2010 09:08

İşte bir şarkı başlıyor. Rengarenk. Tek kelimeyle tanımla dense, bunu derim.

Arabadayız, saçlarımı savuruyorum. O zamanlar onun benim birtanem olacağını bilmiyorum, fotoğraf çekmek için uzak diyarlara gidiyoruz. Cd’deki şarkı bizim şarkımız olacakmış, bilmiyorduk.

Şu anda uyuyor güzelim, ben onu düşünüyorum. Oysa ‘otokontrol sahibi üstad ben’, aradığında ne denli kısa kestim konuşmayı, sadece iyi geceler dedim.

Oysa benimle uyusun, benimle uyansın istiyorum ve sabah sabah gördüğüm mahmur bakışı güneşim olacak biliyorum.

İlişkiye Saygı, Sevgiden de Önemli

astral | 24 October 2010 14:20

Tony Duran’ın objektifinden yansıyan Rene Russo
Tony Duran’ın objektifinden yansıyan Rene Russo

Dünyanın senin çevrende dönmediğini görmen ne kadar önemli! Ne sözler, ne de o masum gülüş masumluğumuzu betimlemiyor, bu ahenkli çağ bozumlarını yaşadığımız son devrede…

Herşeyi geçtiğimiz, olgunlaştığımız bu evrede sözde kendimizi bilmemiz lazım. Nasıl? Güven sözlerle, vaatlerle olmuyor, çoktan çoktan anladım. Hikâyeler mi anlatılmalı kendini önemli hissetmen için? 20 dk’da bir aranılıp ama gayet güzel aldatılabildiğini gören biri olarak bunlara inanmıyorum. Hesap, sorgu, sual; hikaye. Geç, inanmıyorum.

Samimiyetsiz Sevgi

ventola | 20 October 2010 10:40

“Sevgi dediğin, aşk dediğin kendinden feragat etmektir, samimiyettir” bu gibi sözler hemen herkesin dilindedir ve çoğu insan birilerini delice sevdiğini düşünür; annesini, babasını, eşini, sevgilisini, kardeşini, arkadaşını, vesaire… Ama tüm ilişkileri, küçük-büyük sayısızca yalanla yürür. Hiçbir ilişkisinde zerre samimiyet yoktur, fakat bin çeşit kurnazlık vardır. Hep idare etmek, geçiştirmek üzerinedir. Kişi “o yalanların hepsi öyle gerektiği için, onlar ufak şeyler; ben gerekirse canımı bile veririm” diye düşünür sevdikleri için. Canını verir mi bilemem, seven canını verecek diye bir şey yok; ama benim kafamdaki asıl soru işareti: sevginin samimiyetten uzak olup olamayacağı. Yani samimiyetsiz bir sevgi de var mıdır yoksa o adına “sevgi” dediğimiz başka bir şey midir?

İnsan sorunlarıyla ve içine girdiği çıkmazla yıpranıyor, ayrıca samimi olmanın da zorluklarını görüyor. Samimiyet çoğu zaman daha fazla karışıklık doğuruyor, öyle olmasa da insan bunu düşünüyor. “Kimseye anlatamam derdimi” gibi… Kalabalıklar içindeki yalnızlık biraz da bu… Yalnızlık, samimiyetsiz, çıkarcılık; peygamber gibi insanda bile bunlar kökleşiyor zamanla. Tabii bunun yanında hala samimi, dürüst ve sevgi dolu olma iddiası var. Bu çelişkinin sebepleri belli, biraz sorgulayan her insan görür.