bildirgec.org

idam hakkında tüm yazılar

Bil Bakalım

karuma76 | 03 August 2010 11:24

7 yaşındaydı daha ve o küçücük yaşında başladı acıyla tanışmaya. Küçük yaşta babasını uğurladı son yolculuğuna ve yetim kaldı. Okumayı çok seven o yetim 8 yaşında okuldan alındı ve köy hayatına terkedildi. 10 yaşında okulun en korkunç yüzüyle tanıştı. Yüzü kanlar içinde kalana dek yeni okulundaki yeni hocası tarafından öldüresiye dövüldü. 17 yaşında ilk hayal kırıklığıyla tanıştı. Hayal ettiği okulun, en çok istediği bölümü için gereken not otalamasına ulaşamadı. 24 yaşında tutuklanıp günlerce sorguda kaldı ve sorgudan sonra tam 2 ay boyunca tek başına hem de küçücük bir hücrede günleri saydı. 25 yaşında sürgün hayatına merhaba dedi. 27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşının ağırlığı altında ezildi, arkadaşı kahraman ilan edilirken kendisi sefil muamelesi gördü. 30 yaşında başka şehirler için cephede savaşırken doğduğu şehir düşman işgaline uğradı. Yine 30 yaşındayken amiri tarafından başka görevlere atandı ve orada uzun süre işsiz bırakıldı. Hayatı yalnızlıklar ve sefalet içinde geçerken 37 yaşında böbrek hastası olduğunu öğrendi. Viyana’da 2 ay boyunca bu hastalığın pençesinde yattı. 37 yaşında komutan yapıldı ama onu komutan yapanlar başında bulunduğu orduyu dağıttı. 38 yaşına geldiğinde üzerindeki kara bulutlar hala vardı. Savunma bakanı tarafından görevine son verildi. 38 yaşında cebindeki 80 lira ile yaşam mücadelesi veriyor, takım elbisesi bile olmadığından toplantılara katılmak için ödünç alıyordu. 38 yaşındayken kendisine tekrar tutuklama kararı çıkarıldı. Aynı yaşta, etrafına toplayabildiği en yakın 5 arkadaşından üçünün ihanetine uğradı. Arkadaşları onun kongre temsil heyetine üye olmaması yönünde oy kullandı. 39 yaşına geldiğinde artık beklenen oldu ve idam cezasına çarptırıldı.
Ve sonra… Ne olduysa ondan sonra oldu.
42 yaşında iken ülkenin cumhurbaşkanı ilan edildi.
Kim bu zaferi icad eden, kim bu başarma azmiyle dolup taşan, kim bu en büyük kötülükleri zafere çeviren?
Bilen var mı?

1940’lı Yıllar… Yüz Karası Yıllar…

HBOZTOPRAK | 24 June 2010 14:57

İkinci Dünya Savaşı adı her geçtiğinde, hep Hitlerin canavarlığı ve Yahudilerin yaşadığı dram akıllara gelir. Ama en az bunun kadar bilinmesi gereken de; Stalinin canavarlığı ve Türkler’in yaşadığı dramdır. Bu yazı; bir yandan Nazi, diğer yandan Sovyet faşizmi arasında kalmış, çaresiz ve umutsuz dış Türkleri anmak ve 1940’lı yılların Türkiye’sinin bu insanlara bakışını sorgulamak için kaleme alınmıştır.

Her ne kadar Türkiye bu savaşa fiilen dahil olmasa da Kırım, İdil-Ural, Türkistan, Kafkas Türkleri, gözü dönmüş Stalin tarafından savaşın tam ortasına itildiler. Savaşa katılan Türk sayısı tam olarak bilinmemekle beraber, kimi kaynaklarda yarım milyon kimi kaynaklarda ise bir kaç milyon olarak telaffuz edilmektedir.

idamlık kadınlar– dördüncü yazı

nazokiraze | 31 May 2010 10:09

Tarihin en önemli olaylarından biri olan Fransız Devrimi getirdiği yenilikler kadar idamlarıyla ünlüdür, Fransa kralı 16. Louis ve Maria Antoinette idamları sonrasında her türlü fikir uyuşmazlığının çözümü giyotinde bulunmuş, bugün birinin idam hükmünü veren kişiler daha sonra kendilerini idam sehpasında bulabilmişlerdir.

İhtilalin ilk dönemlerinde oldukça sevinçli olan Olympe de Gouges sonraları eşitlik kelimesi ile ilişkili gerçekleştirilen devrimde aslında en büyük eşitsizliğin kadınlar ve erkekler arasında olduğunu düşünür.Kadınlara eşit haklar için çalışmalar yapan Cercle Social’e katılır, Erkek ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne karşın Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayınlar.(Bildirgenin onuncu maddesi:”Kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır”)

öldükten sonra idam edilen bir devlet adamı

nazokiraze | 01 May 2010 12:46

Tarih sayfalarına bakacak olursak sağlığında haksızlığa uğrayan öldükten sonra kıymetlenen (Deniz Gezmiş ve arkadaşları) hatta Jeanne d’Arcgibi yüzyıllar sonra azize ilan edilen, öldükten sonra taç takılan (Ölü Kraliçe) gibi sayısız örneklerle karşılaşabiliriz. Öldükten sonra onurlandırılmayı bir kenara bırakın bir de öldükten sonra hain ilan edilen hatta daha fazlası da yapılan insanlardan birinden bahsedeceğiz.

”On yurttaştan dokuzu benden nefret mi ediyor? ne önemi var; eğer tek silahlı olan içlerinde, onuncusu ise” sözlerinin sahibi Oliver Cromwell‘den bahsediyorum.Cromwell İrlanda ve İngiltere’de en nefret edilen devlet adamlarından biri, öyle ki tarihte unutulmak istendiği bile söylenir.

Kral Sekizinci Henry’nin ferman mührü emini ve sözüne bakarak özel hayatını şekillendirdigi, dini reform konusunda aklını çelen, eşini idam ettirmesinde en büyük rolü oynayan ama sonunda kendi kellesini de kaybeden Thomas Cromwell’ in soyundan gelir Oliver Cromwell . Yaşadığı dönemdeki resmi din olan Protestanlığı seçmemiş onun yerine koyu bir Puritan (pruten)dır.

Henry’nin kadınları–üç

nazokiraze | 11 March 2010 14:48

anne boleyn
anne boleyn

Sekizinci Henry ‘nin ikinci ve birinci eşi aynı yıl bir kaç ay arayla ölürler, Anne Boleyn’in boynu uçurulurken gelinliğini seçen Jane Seymour ,Boleyn’in aksine daha sessiz, ılımlı ve sevilen biridir, her ne kadar kralın yeni çıkardığı dini genelgeleri kabul etmiş olsa da içten içe katolikliği benimsediği de gerçektir.(The Tudors dizisinde piskopos ona kralın ilk eşi Catherine’nin tespihini gizlice hediye eder) Boleyn’nin idamından on gün sonra evlenen ve taç giyme töreninden sonra yeni kraliçe krala kızı Mary’i tekrar saraya kabul etmesini rica eder, kızı ile barışmasının tek dileği olduğunu belirtir. Bunun sebebi hem yeni kraliçenin hala katolik dinini sevmesi ve ,ilk kraliçeye yapılan haksızlığa tahammül edemeyip Anne Boleyn’den nefret etmesidir. (Seks ve ölüm birbirleriyle ilintilidir. Özellikle VIII. Henry’nin sarayında”)

Kralın kendisine aşık olduğu zaman Anne Boleyn tarafından hakarete uğrayan ve saraydan uzaklaştırılmaya çalışılan Jane Seymour artık İngiltere Kraliçesidir, tarihin tekerrürden ibaret olduğu bir kez daha ortaya çıkmış, Anne Boleyn geldiği gibi giderek yerine bir başka nedime kraliçe olarak geçmiştir, Jane Seymour’un hamilelik haberi ise krala yeni bir umut ışığı olur.

Henry’nin kadınları–iki

nazokiraze | 11 March 2010 13:23

Yirmidört yılını birlikte geçirdiği, abisinin eşi olması yüzünden evliliklerinin geçersiz olduğunu dünyaya duyuran ve Papalığa karşı kafa tutan VIII.Henry sonunda karnında bebeğini taşıyan Anne Boleyn‘le evlenip onu sarayının kraliçesi yapar,kızı Mary ‘i ise gayrimeşru ilan eder. Anne Boleyn ve ailesi hızla yükselen yaşamlarının tadını çıkarırken Catherine hala kendisinin kraliçe olduğunu düşünerek güçlükle ayakta durmaktadır.

İlk doğumda bir kız dünyaya getiren Kraliçe Anne kralın hayal kırıklığını görür ama umudunu yitirmez, yaşları genç olduğu için daha çok çocuk yapma fırsatları vardır. Ama huylu huyundan vazgeçmez misali kral çeşitli kadınlarla gününü gün etmeye, yatağını hareketlendirmeye devam etmektedir ve bunun farkına varan kraliçe eski kraliçe gibi sukunet yerine hiddet gösterir ve bu durum kralı sinirlendirse de davranışlarından vazgeçmez. Sürekli babasından ve abisinden akıl alan kraliçe kendi yaptığı gibi başkasının da elinden kralı almasından korkarak kralın koynuna kendi seçtiği hırsı ve aklı olmayan zararsız kadınları göndermeye başlar, ikinci bebeklerine hamile olduğunun müjdesi ise kısa sürede gelir.

Henry’nin kadınları–bir

nazokiraze | 11 March 2010 10:38

Elhamra Sarayı’nı zaptederek İspanya’daki yüzlerce yıllık Müslüman egemenliğine son veren Ferdinand ve zulümleriyle tarihe geçen Kastilyalı İsabel‘in kızları olan Aragonlu Katherine küçük yaştan beri İngiltere Kralı Yedinci Henry’nin oğlu tahtın varisi Arthur Tudor ile nişanlı olmasına rağmen bir türlü İngiltere’ye yollanmaz, uzun süren bekleyişten sonra ülkeye gelin gelen Katherine Arthur Tudor ile evlenmiş olsa da 140 gün sonra dul kalır, terleme hastalığından dolayı ölen Arthur Tudor’un ardından kendini Arthur’un ölümüyle taht varisi olan Sekizinci Henry ile nişanlı bulan dul prenses uzun yıllar nişanlı olarak bekledikten sonra kendisinden altı yaş küçük Henry ile evlenir.

Papa’dan alınan özel bir izinle nişanlanan prenses bu evliliğin olması için ilk eşi Arthur ‘la hiçbir şekilde cinsi münasebetinin bulunmadığına yemin eder, ancak kaynaklar aslında bu evliliğin normal şartlarda gerçekleştiğini ve prensesin sırf ölen kocasının kardeşi ile evlenebilmek için bu yalana başvurduğunu doğrular, Kral Henry’nin babasının son nefesinde oğlunun Katherine ile evlenmesini istediği, belki Henry’nin bu kızı sevdiği de yer alır.. Evliliklerinde aralarında erkek te olmak üzere bir kaç çocuk sahibi olan ancak bunlardan sadece bir tanesi (Mary Tudor) yaşayabilen İngiltere Kraliçesi Aragonlu Catherine ve Sekizinci Henry’nin evlenmesi VIII. Henry’nin tahta çıkışıyla aynıdır.

Yirmi küsür sene içinde pek çok metres edinen , bu metreslerinden birinden gayrimeşru bir de oğul sahibi olan ancak onu da hastalıktan kaybeden Kral eşi Aragonlu Catherine‘nin yaşının ilerlemesi ile kendisine taht varisi verebilecek biri arayışına girer. Yıllarca Henry’nin pek çok sevgilisine ses çıkarmayan kraliçe yine kralın metreslerinden biri olan Mary Boleyn’nin ablası olan nedimesi Anne Boleyn ile diğer kadınlardan daha farklı romantik bir ilişki içinde oldugunu düşünmez. Oysa VIII. Henry Anne Boleyn’e aşıktır ve onunla evlenirse tahtına varis olacak erkek bebeklerin olacagına emindir.

evlerden uzak yerler–2

nazokiraze | 15 January 2010 15:38

Yedikule Zindanları daracık merdivenleri, korkutucu kuytuluktaki izbe köşeleri, tepeleri , mazgalları ile korku filmlerini aratmayacak niteliktedir. Görüntüsü kadar insanın zamanında orada ne tür işkencelerden geçtiğini , Genç Osman’ın burada öldürüldügünü (hatta bazı kaynaklara göre önce yeniçerilerin tecavüzüne uğradıgısöylenir) düşününce aklında binbir türlü düşünce oluşuyor.

evlerden uzak yerler

nazokiraze | 15 January 2010 13:41

Thames Nehri kıyısında turistlerin ilgisini çeken Londra Kulesi (Beyaz Kule) pek çok esaret,idam ve işkenceye sahne olmuş tarihi bir yapıdır.

VI. Henry’in kapatılıp öldürüldüğü (Güller Savaşı),Anne Boleyn’den Birinci Elizabeth‘e,dokuz günlük kraliçe Leydi Jane Grey‘e pek çok tarihe mal olmuş kişiler bu kuleye kapatıldı, kimileri başını kaybetti kimileri kurtularak saltanatına devam etti. Efsanelere göre onbirinci yüzyılda yapılan kulenin harcına kanlar karışmıştır, kesik baş veya hayalet hikayeleri Londra Kulesi ile özdeşleşmiştir.İngiliz deyimi olan kuleye gödermek, hapise yollamak demek oluyor. Hükümdarlar ve soyluların idamı genellikle kule içinde yapılırdı, halktan kişiler kule dışına layık görülürdü.

kaçınılmaz son hikayeleri bölüm 2

nazokiraze | 16 November 2009 20:17

Televizyonlar iki kanallı iken ilkokulda okuduğum sırada Cover Up (gizli görevli) adlı bir dizi vardı, orada oynayan yakışıklılar yakışıklısı delikanlıya bayılıyorduk, sonrasında onun ölüm haberini almıştık.(Zamanda Yolculuk dizisinde de oynamış ben bilmiyorum) Yıllar sonra ölümünün sebebini öğrenme şansım oldu, küçüktüm sebebini merak etmemiştim ve unutup gitmiştim.(Mac Harper rolündeydi)

Hexum, dizinin çekimleri arasında arkadaşlarına şaka yapmak amaçlı silahı şakağına dayar ve tetiği çeker.Boş kuru sıkı silah geri tepince de kafatasında çatlaklar oluşur, hastaneye kaldırılan genç oyuncu altı gün sonra ölür.Ve eleştirmenlerce geleceğin yıldızı olarak görülen Jon Eric Hexum şöhrete tırmandığı sırada hayattan göçer. Dizi hem onun ölümüyle hemde “Holding out for a hero” (O Benim Dünyam şarkısının orjinali) şarkısıyla anılarda yer alır.(öldüğünde 26 yaşındaydı)