bildirgec.org

huzur hakkında tüm yazılar

Yalnızlık huzuru ..

zyprexa | 18 June 2009 14:57

Kendini kaybetmişliğin kuytusunda kendini yeni tanımış olmanın telaşı ve o şaşkınlığı biraz …
Vay be ne adammışım ben …
Vay be …
Ruhumun bir kenarına gizlenmiş bir sihirden ötesi değildi huzur …
Oysa ben daha yeni öğreniyordum 62 den tavşan yapmanın ilizyon olmadığını …
Ve yalnızca kendini kandırabilen yalancının bırak yatsıya kadar yanmayı , kibritin kıvılcımı ile bile sevişemiyen mumuydum ..
Sölenen bütün şarkılarda ben bir parça mutsuzluğu bulurdum …
Elime yüzüme bulaştırdığım bir işim bile olmadıki, dikili bir fidanım olsun bu kurak yüreğimde …
Biri bir resim çekti …
Ben ona baktım …
Resimde bir şey vardı …
Ben huzur sandım …
Yanılmışım …
Yanlızlıkmış …

Kalemimden …

çarpıcı doğa temalı resim kaynakları

safayasin | 15 June 2009 17:10

Harika doğa ve bitki görüntüleri insanları mutlu eder ayrıca huzur veriri veya orada kendinizi düşleye bilirsiniz. Şahsen ben he böyle resimlerin olduğu yerleri görmek isterim bunu yapmak zor olacağından bu bildiri aracılığı ile birçok doğa üzerine duvar kâğıdına ulaşa bilirsiniz

kesinlikle görmeniz gereken 87 tane doğa resmi
gübatımı,plajlar,çiçekle,çöller,dağle ve şelale resimlerine ulaşa bilirsiniz

500 e yakın doğa resimleri

4000 e yakın resim@DeviantArt

50 önemli doğa resmi

32 duvar kağıdı @ crazy-frankenstein

100 e yakın duvar kağıdı

100 e yakın Kesinlikle Güzel Doğa Duvar Kağıtları

börtü böcek

odanıza güneş girecek

lifesucks | 14 March 2009 02:27

İsveçli Parans firmasının gün içinde güneşin girmediği odalar için tasarladığı ürün, güneş ışıklarını karanlık odalara taşıyor.

 karanlık odalar aydınlanacak
karanlık odalar aydınlanacak

Özellikle tiyatro, sinema, müze, alışveriş merkezleri ve hastaneler için kullanılacak ürün, yapay ışığın verdiği huzursuzluğu önleyebilecek ve enerji tasarrufu sağlayacak.

GÖZLERİ KAPAYALIM,YENİDEN DOĞALIM

il mare | 11 February 2009 18:24

Hadi biraz oturup tüm yalanlar arasından henüz doğmamış gerçeklerden bahsedelim.doğmaya yüz tutup yarıda bırakılmış,tamamlanmamış,kimi zaman fazla erken ve çoğu zaman da fazla geç bizi bulmuş ya da kendimizi, ellerimizi kollarımızı saklandığımız yerden sağa sola sallayarak zorla buldurttuğumuz bi dolu şeyden… Ya da yok yok… Bunlar her yerde…Güzel çirkin, verimli verimsiz ,doğru yanlış da olsa birşeyler her biyerde,dışarı çıktığımızda kollarımızla bir sağa bi sola itiştiriveriyoruz hepsini bu havuzda boğulmamak için,kalabalıklar her yerde… Biz iyisi mi bi dünya kuralım kendimize… 🙂 Ve önce bizi değiştirelim gene.

Yaşam ve Yaşamak

sudenayay | 26 January 2009 12:07

Dünyayı çok çeşitli insanlarla ortak kullanırız. Dünyayı bir mekan olarak düşünürsek ,aslında diğer insanlarla paylaştığımız şeyin açılımı hayattır. Neden mi, yaşadığımız hayatı dünyada yaşıyoruz. Bu mekanda ki kişiler farklıdır; dolayısıyla çok renklilik ve seslilik de beraberinde geliyor. Hayatı herzaman olduğu gibi kabul edip, yaşamak lazım. Yani karşımızdaki insanın kişiliğini, davranışlarını, dış görünüşünü vs… olduğu gibi kabul etmek aslında…Tabi ki onun yanlışlarıyla değil, doğru olan yönleriyle kabul etmek; sonuçta yanlışlarını düzeltecek olan da kişinin kendisidir.

Hayatta herzaman yaşanılan yada görülen, işitilen davranışlar akıl süzgecinden geçirilerek bir sonuca varılır. Bunun adına kabaca mantık da denilir. Aslında bu kabaca tanımından hiç hoşlanmadım; bunu değiştirirsek ortalama dersek kanımca daha uygun olur.

Yol

sandyclaws | 05 January 2009 12:16

Dedi: Al benim ceketimi giy, üşüme.
Giydim bana büyük olan ceketini. Kokusu sinmiş üstüne, şimdi ben de öyle kokuyordum. Elimi cebime attım sonra.
Dedim: Cebinde bir şey var.
Dedi: Papatya koparmıştım, gidince veririz Peter’e, sevinir.
Dedim: Geçerken Beter’e de uğrar mıyız, özlemiştir bizi.
Dedi: Al bu portakallı bisküviyi, bunu da ona veririz.
Dedim: Bir tane yesem olur mu, sadece bir tane?
Güldü, bir tane benim elime tutuşturdu, bir tanesini de hemencecik ağzına atıverdi.
Dedim: Hep yanımda kal böyle, papatyalar cebimizde, ceketin üstümde..
Dedi: Sende… Hep süper kahramanlarımıza gidelim seninle, dönüş yolunu bulamasak bile..
Dedim: Bisküvi kırıntılarını bırakırız yola öyle buluruz yolumuzu, olmaz mı?
Gülümsedi yine.
Dedi: Olur tamam, hadi o zaman tut elimden ,yolumuz daha çok uzun…
Dedim: Tuttum yol arkadaşım. Gidelim…

Huzurlu Oda

mucizemsin | 23 December 2008 10:39

İzin günüm olmasına rağmen bugün erken uyandım, bir hafta öncesinden sözleşmiştik arkadaşlarla. Dışarı da ise, yağmur yağıyor bir yandan da soğuk rüzgar esiyordu. Böyle havalara pek rastlanmaz burada. Havanın kötü olduğunu fark eden arkadaşlar yavaş yavaş arayıp, gelemeyeceklerini bildirmeye başlamışlardı bile. Ben kararlıydım fırtına da kopsa gidecektim. Sıkı sıkı giyindim, şemsiyemi de aldım koyuldum yola. Buluşma yerine vardım. 10 kişilik gruptan 4 kişi kalmıştık,ama olsun, kalan sağlar bizimdi. Hazırladığımız kekleri, poğaçaları ve pastaları arabaya yerleştirdik ve huzurevinin yolunu tuttuk. Evet bugün huzurevinde yaşayan yaşlıları ziyarete gittim arkadaşlarımla.
Yazıyı yazmak istememdeki amaç, bundan önceki ziyaretinde arkadaşımın tanıştığı ve benim de tanışmamı istediği Mehmet Hoca’yı size anlatmak.Kendisi 65 yaşında emekli öğretmen, gözleri görmüyor. Kendisine soramadık ama arkadaşımın söylediğine göre geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle görme yetisini kaybetmiş. Fakat çok şakacı ve hayattan zevk alabilen birisi. Çok titiz, huzurevinin kahvehanesinde bile ona ait çay bardağı ve bardak altı var. Odası ise inanın o kadar temiz düzenli ki, hiç huzurevi odası demezsiniz. Odalar iki kişilik fakat Mehmet Hoca ile kalabilmenin şartları var; kapı çalınmadan içeri girilmeyecek, ayakkabılar çıkarıldıktan sonra balkona kaldırılacak, tuvalet temiz tutulacak ve ona ait olan buzdolabına dokunulmayacaktı. Bu şartlara uyamayanlar tabi hemen yönetimle konuşup oda değiştiriyorlar. Takım elbisesiz odasından dışarı çıkmıyor.

Fakat beni en çok etkileyen kısım ise; maddi durumu kötü olan bir çocuğu okutması. Huzurevini ziyarete gelen bir öğrenci bu. Muhabbetleri ise, Mehmet Hoca’ya “benim hiç dedem olmadı dedem olur musun?” demesiyle başlamış. Öğretmeniyle görüşmüş, çok zeki ve çalışkan olduğunu, maddi durumlarının da kötü olduğunu öğrenince, eğitim masraflarını karşılamaya karar vermiş. Aile ile görüşülmüş ve Mehmet Hoca öğrencinin masraflarını karşılamaya başlamış. Hatta onun adına birde banka hesabı açmış. Emekli maaşını alınca önce ihtiyacı olanları alıyor, geriye kalan parayı da bu hesaba yatırıyormuş.

NEDEN?

BodrumSibel | 28 November 2008 17:19

Neden insanlar birbirine çamur atmakdan hoşlanır?

Neden laf yetiştirme çabası vardır herkes de?

Neden kimsenin kimseye saygısı yokdur?

Neden herşeye burnumuzu sokarız?

Neden kimse kimseyi çekemez?

Neden ahkam kesmeyi severiz?

Neden hep başaklarının yaptıklarını kıskanırız?

Neden içimizdeki kıskançlık duygusunu yenmekden aciziz?

Neden içimizdeki fesatlık duygusu her daim ortaya çıkarma gereği duyarız?

Neden insanları hep yargılarız?

Huzur

linet | 20 November 2008 12:23

Sabah saatin beşi, yan odadan sinirle kurulmuş cümlelerin sessizce söylenmesine rağmen kinini, nefretini duyabiliyorum, öyle hınçla söyleniyorlar ki huzursuzlanıyorum, kalbim hızlı atmaya başlıyor, geçmişe dönüyorum hiçbirşey değişmemiş sanki. Yattığım yatakta yıllar öncesine dönüyorum, gözlerim sımsıkı kapalı sanki açarsam beni de çekecekler kavganın içine, sesleri çok kısık ama içindeki şiddet yüzüme patlıyor sanki. Yorganı başıma çekiyorum, sesler biraz uzaklaşıyor. Ama tamamen duymamak istiyorum, duvarların arkasından, kapalı kapıdan nasıl oluyorda şiddeti, huzursuzluğu iliklerime kadar hissedebiliyorum kendime şaşırıyorum. Tabi geçmişte şaştığım şeyin ne olduğunu bilmiyordum, kalbim ve midem arasında dolaşan şeyin huzursuzluk nedeniyle olduğunu da bilmiyordum, duyduğum şeyi o yaşlarda herhalde korku, üzüntü gibi sade kelimelerle anlatabilirdim. Uyumak istiyordum, az önce gördüğüm rüyaya devam etmek, ama susmuyorlardı. Tam sustular tamam bitti derken, ağlamaklı bir sesle annemin sesi geliyordu. Kapının sertçe açıldığını duyduğumda yüreğim ağzımdan çıkacakdı.. Sanki beni yatağımdan çıkaracaklar ve söyle bakalım kim haklı kim haksız diyeceklerdi. Ne diyecektim ben, annemin yaşlı gözleri babamın kızgın bakışları arasında ne diyebilirdim? Hiç olmadı böyle birşey ama ben hep o korkuyu duydum..

Yatakta dönüp duruyordum, işe gitmek için kalkmama daha çok vardı, ama bir kere odaya giren huzursuzluk havası tüm oksijenimi tüketmiş, uykumu alıp götürmüştü. Hiç birşey değişmemişti 36 yaşındaydım, hala annesi babası kavga edince yüreği ağzına gelen o küçük kızdan ne farkım vardı? Sadece ne oluyor bunlara hala diyip, cık cıklıyordum, değişen tek şey buydu sanırım..

Yelizin aşkı hepimizi deldi

nazokiraze | 14 October 2008 16:17

YELİZ VE SEVGİLİSİ
Biz bir grup arkadaş komşuyuz. Evlerimiz yakın,Yeliz bekar olanımız ,sevgili ile yaşıyor.

Yeliz çok duygusal bir kadın, sevgilisini de öyle bilirdi.Ama artık öyle olmadığını anladık sülalecek, şiddetle kınadık , adamı değil tabi Yeliz’i..

Yeliz duygusal laflar ederken, bu herif çiftetelli oynar. Yeliz ağlar,biz güleriz.Adam o esnada ekmek arası peynir domates yemeye başlamıştır bile, hemde pul biber doldurmuş arasına.

Bu adam kişisi kız gündem haberlerini internetten takip ederken bile biz yoksak önünü okşar, eğer varsak burnunu karıştırır.Zaten sürekli çorabı da yırtıktır. Makara yaparız kendisiyle anlamaz, sırıtır. Yeliz kahrolur, biz kızarız Yeliz’e bu salağı çok sevdiği için.