bildirgec.org

hüzün hakkında tüm yazılar

dık

astral | 20 March 2010 11:57

Sesim kuytu bir köşede kalmış gibi sessiz ve habersiz. Buruk. Hissiz ve ruhsuz. Sebepsiz ve bir o kadar hırçın sebepleri olan. Bu dünyayla derdi olan, kadın. Belki kendiyle derdi olan. Belki normal belki değil. Duyduğu sesler ne uzak… Duymuş olduğu sesler. Bir ırmak gibi devam etmeli hep akmalı yaşam diyorlar, geriye bakma diyorlar- lar.

Bir akşamın içine düşmüş kuyuyum. Sözüm kim, ben nerdeyim? En son hangi okyanusta boğulan hangi okyanusta seninle tanışan, kadınım? Sözlerimin gelmediği yerler var, pişkinlik gösteren dünyada. Benden içeri bir kadın var, en senin gördüğünü sanmıştım. Hiç.

hüzün..

Leb i Nar | 08 March 2010 16:38

yüreğim hayli karanlık bu gece. ne tarafa baksam çıkmaz bir sokakla karşı karşıya kalıyorum. ne aklım çözebiliyor soruları nede yüreğim cevap verebiliyor bu anlamsızlığa. öyle yoğun bir duygu tüneline girdim ki çıkışı hem yakın hem uzak. bazen ışığını görüyorum gündüzün, bazen karanlık oluveriyor her yer gece gibi ve keskin bir rüzgar esiyor karanlığın içinden canımı alacak gibi ama gidiyor usulca beni bana bırakarak daha var diyor, savaşmalısın! savaşmalı mıyım! diyorum içimden. kavga ediyorum peşinden onunla, biliyorum duymuyor beni umursamıyor da. ne anlamsız diyorum gittiği tarafa bakarak ve yine kaçıyorum kendimden. düşüncelerimde ölmekten korkuyorum onların yoğunluğunda ezileceğimi hissederek. ve bir ses daha geliyor kulağıma işe yaramaz diyor alaycı bir tavırla. irkiliyorum birden, soğumuş yüreğimde bir acı beliriveriyor beni rahat bırak diyor oda. sanki bütün hücrelerim benden kaçmak istercesine ağıtlar yakıyor bana bağlı olmaktan. sanki isyan cümleleri duvardan duvara vurup gelip bana çarpıyor bırak bizi rahat bırak diyorlar .. sinirleniyorum tamam diyorum, tamam tamam!! ama nasıl? yine cevabı belli olmayan bir soruyla karşı karşıya kalıyorum.. susuyorum kendime, yalnızlığıma küsüyorum.. dışarda yağmur hüzün kokuyor ve ben benden kaçan bedenime sarılıyorum bir kez daha kayboluyorum gecenin karanlığında …

Evlen, benimle..

pillibebekkuyuda | 20 February 2010 18:57

Bahçesine ilk adımını attığında, ormanın kuytuluklarındaki bu güzel okul, onu bir hayli ürkütmüştü..

Yatılı kısmına eşyalarını babası getirmişti..Onu başlarından mı atmışlardı, yoksa iyi eğitim almasını istedikleri için mi, terketmişlerdi..Yıllar geçse de cevabını bulmakta zorlandığı sorulardan sadece bir tanesiysi..

-Zeynep, benim akıllı kızım, böylesi daha iyi olacak..Annenle aramızdaki sorunların senin okul hayatını etkilemesini istemiyorum..Sadece çalışmalısın, seni hep izleyeceğim..

öpülesi bir gamze.. öyle işte!!

admin | 02 February 2010 10:37

yüreğimde gördüm seni bugün. baktığım yere yansıtıyordu seni. gülümsüyordun bana her zamanki gibi.gülüyordum bende sana karşılık olarak. gözümü kapatsam yok olacaktın biliyorum ama ordaymışsın gibi hissetmek ayrı bir huzur veriyordu bana, nerden geldiği bilinmeyen bir mutluluk dolduruyordu içimi.. gülüyordum.. gülüyordun.. hatırlaması acı olsada hatırlıyorum işte; birbirimize bakınca hep gülerdik ya hınzırca, o gelir hep aklıma ve her seferinde yine gülerim. sanki yanımdasın da bir muziplik düşünüyorsun bende merakla bekliyorum öyle hissederim.. ve bir tebessüm belirir yine sende ve öpülesi bir gamze gülüverir dudağının yanında. çakmak çakmak olur gözlerin hani içimi kıpırdatır ya işte öyle.. gülerim yine.. sonra bir hüzün belirir gözlerimde. hayalinde olsa karşımda saklarım senden, sende hüzünlenip kaybolma die.. öyle işte.. gidişini kabullenemediğimden midir nedir sanki varmışsın gibi yüreğim seni gösterir ..öyle işte..

bir dakika kırk saniye

astral | 21 January 2010 11:35

Bir dakika kırk saniye. Kapağı kapanan telefona bakarken bir iç çekiverdim. Bir iç ki, ömür var içinde; bilen bilir.

Küçük bir konuşma. Şurada bir haber gördüm, okudun mu? Bıla bıla. Yapılan küçük yorumlar.
-Sen nasılsın?
-İyiyim.
-Sen nasılsın?
-İyiyim.
-Tamam canım.
-Tamam.
-Öpüyorum.

Kapanan telefon. Ne bitti? O kim, ben kimim? Neden bu haldeyiz? O kim, ömrüm? ‘Ben olmasam da olur, o önemli’ dediğim varlık… Ne kadar konuştuk? Bir dakika kırk saniye. Nerdeyiz, neden? Oysa en uzak, hiç de kanım olmayan ve aynı rahimde döllenmeyen tohumlarla gün boyu ne gereksiz konuşamaları ne çok yaparken; nerdeyiz?

ölü bir kan damlası ölü bir yaşam!

Leb i Nar | 17 January 2010 15:02

Bir yaşam vardı içimde sana dair, seninle birlikte oluşturduğumuz. Ayrılık yoktu hiçbir zaman. Hayalleri sen kurardın ben ikimiz için inşa ederdim. Zemin sağlam omalıydı ve sen bana güvenirdin. Adımlar atardık beraber. Bazen küçük, bazen büyük. Çukurlar çıkardı önümüze atlar geçerdik ya da düşsekte sallamazdık. Çünkü kurtarırdık birbirimizi. destek olmak böyle bir şeydi heralde, birbirimizin elinden sıkıca tutmaktı… uçmayıda öğrendim seninle. bulutlara çıkardık seyrederdik altımızda akıp giden yaşamı. bazen umarsızca bakardık hayatın akışına, bazen tereddütle. korkardık elbet ama yansıtmazdık birbirimize. bakışlarımız buluştuğunda sıyrılırdık bu duygudan ve gülerdik ve mavimsi pamuktan uçağımızı sürerdik başka semalara…
şimdi bakmaya korktuğum bir hayatın enkazı var içimde. hiç yıkılmayacağını sandığımız beraber attığımız o temeller nasıl yıkıldı, tereddütle ama cesurca baktığımız o hayatın akışına nasıl kapıldık, kimler kopardı bizi, nelere yenildik..
şimdi o enkazın içinde dolanırken bazı sesler geliyor kulağıma.. seni seviyorum diyor bir ses fısıltıyla.koşuyorum , yakalamak istercesine sesi takip ediyorum ama .. sonrasında bir çığlık yükseliyor .. bu ne acı bir ses.. kendimi görüyorum.. sana çağırıyorum korkak ve anlamsız bir halde.. elimi uzatıyorum belki tutarsın diye ama ne çare, boşlukta sallanıyor bir yaprak gibi elim yanıma düşerken.. bakıyorum kendime .. bu hale nasıl geldik, nerede kaybettik bizi, neredeydik kaybolurken tutamadık elimizi.. nerede.. ve içimde bir yaşam sana dair eskisinden farklı.. bir mezar.. ve ölü bir kan damlası , ölü bir yaşam..

Sonra çıkart hayatından, ben seni gecenin yarısında uğurlamaya bir gün önce gelmişken…

astral | 05 January 2010 14:27

Yatağa yattım. ‘Beni istemiyor’ dedim. Ağlamaktan kızarmış gözlerim düşündü. O yorganda kokunu duymak daha da üzerime getirdi her şeyi. Hayatımın en güzel iki gününü geçirdim sadece bir gün önce. Bir gün önce.

Ben fotoğrafımızı çekemeyen kadınım. Ya sadece fotoğraf, anı olursak diye. İki gün çantamda taşıdığım makineyi çıkartamayan kadınım. Oysa bizim birlikte hiç fotoğrafımız yok lafın hem içime oturmuştu hem de ne kadar duygusal düşünüyor diye daha da beter içime oturmuştu.

Saati 04.00’ a kurdum. Uyumaya çalıştım. Uyandım. Yatakta döndüm, çok fazla düşündüm. Cümlelerden kurtulamadım. Neden dedim. Sevmenin kendisi mi yalan dedim. Yalan dedim yalan. Sondu bitti. Aşk yok artık. Kumarbaz oyunda kaybetti, aşktan elini eteğini çekmek vaktidir. Adına iki ayda elli yazı yazmışım, bu mudur yalan olan? Ama dedim ya aşkın kendisi yalan diye… Tüm bunlar beynimi yakmışken, saat dörde yaklaşmıştır herhalde diyerek kalktım, saat 01.00’miş kayıp odadaki kırmızı saate kafamı çevirdiğimde…

ZAFER SAYDIKLARIN K..INDA PATLADIĞINDA, GÖRECEKSİN ZAFERİ!

astral | 31 December 2009 12:28

httpfirenzegold.files.wordpress.com200903tears.jpg
httpfirenzegold.files.wordpress.com200903tears.jpg

Ki, ben beni biliyorsam geleceksin; kim ki gelmedi? O açılmayan telefonların sahibi kişi; kim zamanı geldi, ikna etme çabasına girmedi, tekrar?

Duy zaman! Hiç mi yok, inkarın, ihtimalin? Teninde fermandım ki, ben anında gün batımında yaldızlı ışıktım ufkunda, terinde; nerede? Neredesin? Ey zaman! Konuş benimle, konuş ki, zaman dursun biraz. Durmalı bu gönlümdeki isyan. Sana ‘yok’ gelen bu çağrı, benim son haykırışım zamana…

CANIM

astral | 30 December 2009 12:09

httpimg.blogcu.comuploadsMeLye_uzuntu_Neden_Tek_Kisilik.jpg
httpimg.blogcu.comuploadsMeLye_uzuntu_Neden_Tek_Kisilik.jpg

Şimdi bir düşün yanmış isiyim…
Geride kalmış buzdolabında içilmemiş/içilememiş hevesle alınmış, hevesli akşam/ geceler için saklanmış alkoller…

Soğuk bir ‘Nasılsın canım…?’ olmuş-um. Susakaldım, diyeceklerimi unuttum. ‘Bu muyum ben?’ dedi kendim kendime bin kere, saniyenin bin de birinde.

Susakaldım, canım lafından nefret ettim, hayatım boyunca artık canım lafından nefret edeceğimi anladığım andı.

Garson Gelip Bardakları Aldı

Kuduz maymun | 26 December 2009 16:27

İstemiyordum. İçim istemiyordu. İstemeyerek gittim.
Kös kös. Başım önümde.
Küçük bir yer. Akşam karanlığı çöktükten sonra suların güzelliği iyice görülemiyor. Yüzüne bakmak zorunda olmamak için pencereye dönük bir sandalyeye çöktüm. Hiç aldırmadan denizi seyretmeye koyuldum.Konuşmadım.
Bir zaman denizi seyrettim durdum. Gelen garsonu görmezden geldim. Ama ben istemeden bir çay geldi önüme. Bir sigara yaktım. Çaya bakmadım.
Sinirlenecek miydi. Sinirlenmedi. Öyle, beni izliyordu. Konuşmak istemeyişimi anlayışla karşılarmış gibi bir hali vardı.
Çay çoktan soğudu. İçmedim.
Garson gelip bardakları aldı.

Bir döndüm. Şaşırdım. Öyle hüzünle bakıyordu ki bana. Gözleri kocaman olmuş, sokaklarda itilip kakılmış bir it yavrusu gibi, ezilerek bakıyordu.

Bakma bana öyle, dedim.

Kocaman bir göz oldu.