bildirgec.org

hüsran hakkında tüm yazılar

hüzünn

zeys | 05 October 2008 11:37

Çocukken.. çoocuk cagımdayken aklım henuz bır cok seye ermemısken herseyden uzakken yazılarım olurdu sonu bır turlu gelmeyen yazılarım..yazardım hepp..başlık genelllıkle aynı olurdu..
merhaba benle kalan tek sey kagıdım kalemım ve beyaz bır kagıdım..arkaası ıse hep aynı gelırdı o saf dusuncelerım soylerdı kı hayatım da keske boyle beyaz bı kağıda benzeseydı hayatı hep bı beyaz kagıda benzetırdım sankı kalem ben kagıt ta hayattı..ama anladım kı ..her zaman kalem ben olamıyormusum kagıt da her zaman hayatım olmuyormus….saat bılemıyorum kactır kaca varıyordur.. tek bıldıgım ..dudaklarımın büzülüşü aglamaktan korkum.. aglamaktan korkuyorum ..cok fazla aglamıyorum aglayınca da bı turlu susamıyorum..cok sey ızlıyor cok olaya tanıklık edıyorum ama sadece ızlıyorum bazen o hıc sevmedıgım dızılere takılıyorum.. sonra bı huzunle fırlayarak kalkıverıyorum cunku bana hersey benı ,hayatımı ,kararlarımı ,huzunlerımı ve en cok ta kırılan umutlarımı isteklerımı hatırlatıyor..her sahne bende buyuk bir ız bırakıyor..kactıgım hıc bırsye pesımı bırakmıyor..azmedıyorum ama kapılarım hep aynı yere cıkıyor..acılan kapıda gene aynı ruzgar ve gene aynı agacı goruyorum ruzgara kapılmıs yapraklarını savurmus solmus gene aynı ağacı goruyorum..
yıllarr cok hızlı gecıyor..benı benden alıyor yasam denılen sey..ıcımdekı saflıkları temızlıklerı sılıp supurmeye baslıyor..cunku o saf dusunceler o kadar cok yıkılp kırılıyor kı anlıyor.. uzulmemek kırılmamak yıkılmamak ıcın onlar gıbı olmalı ıncıtmemek ıcın kendını ıncıtmeyı unutmalı.. hayatından hayat feda etmeyı unutmalı..kendın ıcın yasamalı ..once kendın dıyor hayat…önce kendın..

PAUQYLN EVDEN KAÇIŞ

PAUQYLN | 06 July 2008 18:05

Babasının yaptığı eziyetler canına tak demişti,liseden mezun olunca hemen işe girdi tek isteği annesini zalimin elinden kurtarmaktı.Bu güne kadar çok girişleri olmuştu ancak hepsinde zalim babası saçlarından sürüyerek annesini eve tekrar getirmişti.Kendi ailesi bile zalim babadan korkuyor hiçbir şey diyemiyordu.Ölmesi için dua ediyorlardı bu adamdan başka kurtuluş yolu yoktu.İlk maaşını aldığında kaçacakları evi çoktan ayarlamıştı,annesini ve kardeşini alıp ortadan yok olacak ve bu zulüm bitecekti.Durumu annesine açtı,öyle korkuyordu ki “hepimizi bulur ve öldürür,yaşatmaz bizi” dese de kaçmayı da çok istiyordu.
Uzun ikna çalışmalarından sonra zaten dünden razı olan kadın “böyle her gün öleceğime,bizi bulduğunda öldürsün de bitsin bu işkence” dedi ve hazırlıklar başladı.Zalim babadan gizli yeni evin temizliği yapıldı,temizlik sırasında müthiş bir sevinç yaşıyorlardı.Yeni bir hayatları,yeni beyaz sayfaları olacaktı.Bunun için her şeye değerdi.O gün geldi,zalim baba işe gider gitmez yola döküldüler.Yeni evlerine gelmişlerdi,annesi dikiş makinesini da almıştı çalışıp kızlarına destek olacaktı.Giderken komşulardan görenler olmuştu ama yıllardır çekilen sıkıntılara şahit olduklarında hiç biri arayıp zalim babaya evi terk ediyorlar diye haber vermedi.Akşam oldu,kimsede uyku yok,her an “ya bizi bulursa” korkusu vardı,dualar edildi,uyumak için uğraştılar.Gece yarısını çoktan geçmişti ki “açın lan kapıyı bilmem neler hepinizi öldüreceğim,bunun hesabını vereceksiniz bana” zalimin sesi ile irkildiler.Kapıyı açmaya gerek kalmadı,kırmıştı çoktan…Anne 15 gün, PAUQYLN 1 hafta hastanede yattı…

*KAVGAM*

egomeltem | 27 August 2007 10:44

Ve kavga biter! … havadaki boşlukta asılı kalmış kelimeler çoktan vücut bulmuştur. Savrulmuş harflerin tokat izleri azgın geceyi dondurmaya yeter de artar bile… Aksak masanın üstünden yere damlayan kansa, az önce yitirilmiş beklentilerin, şiddetli sancıyla doğurduğu hüsrandandır. Pelteleşmiş acıyı kıvamında bırakan isteksiz haykırış da artık yavaş yavaş gölgesini terk eder. Soluk alışlar o kadar hızlıdır ki nutkun tutulur nerdeyse, soğuk bir sızı başlar ve nefes aldırmaz sesine . Boğulmak üzere bırakılan acı sükunetle beslenir ve büyür sinsice kaderiymişçesine. Yük ağırlaşır kendini aşar ve çöker olduğu yere… Uzlaşmak mı bitkinlik mi bilinmez tırsak titrekliğin sebebi. Sonra Ampirik bir bilim adamı düşüncesi bürünür donukluk son çırpınışlara aldırmaksızın , boşlukta kaybolmaya mahkum izler teker teker yok olur… Seçim hakkı olmayan bir kabulleniştir bu yengiyi mecburiyetle birlikte. Son darmadağınıklık kalmıştır artık geride çaresizce….. Daha tüketemediğin ürkek hımbıllığı da omzuna alıp yavaşça aynadaki çatlak aksini okşarsın hüzünle… Kendinden vazgeçişle, süzülen tortulaşmış aciz tuzlu birikintiyi fütursuzca silip dikili verirsin yine de. Yakıcı soğukluk gecenin karanlığında belirir, hesaplaşmaya tek şahittir ama umarsız çatırtıdaki asi sessizlikle yandaş olup çekilir gerilere. Ve bilirsin artık ‘’ben‘’ bir başkasıdır gerçekte… Sarılıp, yarı uyuşuk bedenine hazırlanırsın yeni kavga hallerine. Kendini kandırma acizliğini yaşamak mı? yoksa vazgeçiş basamaklarına tutunarak çıkmak mıdır bu? Hangisi daha erdemli? Hangisi daha azlettirici? Kim bilir ve kimin umurundaki… Eziklik haline geçişlerin ulvi bir sebebi olabilir mi? Çaresizlik değil bu kabulleniştir aslında gerçeği, özgür bırakılmanın tek hali. Az biraz takatin de kaldıysa, tapınarak mecbur kalışlara, saygıyla eğil haykırışlara ve azat ed kendini kendinden, ayır,acıt ancak bütünlük ve özgürlük (sanırım) böyle sağlanır. Siz kaç kere vazgeçtiniz kendinizden, kaç kere yalan gerçeklere haykırdınız hıçkırıklarınızla düğümlüyken ve kaç kere döne bildiniz gerçekten özünüze, kendinize ? kolay olan zor olmayandır ya hani işte hep zoru mu seçiyoruz dersiniz bilinçsizce ???( bu hak revamıdır bize?) Meltemce:)

İKİ YABANCI!…..

| 20 August 2007 10:07

Neydi bizi iki yabancı yapan??
Birbirimizi çözememiş olmamız mı yoksa sevgimizi ve aşkımızı yeterince kanıtlıyamamış olmamız mı???Cevaplarını bulamadığım daha bir çok sorudur bizi birbirimize iki yabancı yapan aslında………
“Yeni bir başlangıç” dedim” mutluluğu” sanırım artık yakaladım dedim,ama yakaladığım mutluluk değilmiş……Balıkçı oltasına takılan ve kendisine ağır gelen şeyi bilmiyordu,merak ediyordu ama çekiyordu çekiyordu zorlanıyordu…Kendince “işte büyük balığı”yakaladım demişti.Çekiyor çekiyor zorluyordu hem kendisini hem oltasını,ama bilmiyordu aslında zorladığı zaman oltasının parçalanacağını……..Çekmişti sonunda o “büyük balığı!!” ama hem oltası zarar görmüştü hemde umutları,elinin acıması umrunda bile değildi balıkçının, onu yıkan şey,umduğunu bulamamasıydı…..Çünkü balıkçının karşısında duran şey sadece”boş bir ağırlıktı içinde ne olduğunu bilemediği bilmekte istemediği bir ağırlık işte”……
İşte benimde mutluluk diye yakalamaya çalıştığım sadece koca bir “HÜSRAN”dı….Ne olduğunu hala anlayamadığım “hüsran” bana anlamlandıramadığım bir”acı” veriyordu.Ama gitmek istiyordum,bırakmak istiyordum bu aşk-sevgi dolu ruhumu çünkü karşılığınıda alıp gitmişti sevdiğim,kaybolmak istercesine kaçıyordum sanki.ama bu kaçış sanki sadece hayallerde kalıyordu çünkü gidemiyordum ondan geçemiyordum….
Aklma birden sezen aksu’nun bir şarkı sözü gelmişti:
“Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
unutamam acı-tatlı ne varsa hazinemdir..
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem…
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir…” ona göndermiştim bu şarkıyı,sorada ondan gelen cevap aklıma geldi:”Geç bunları atık”demişti…..demekki geçmemi ve gitmemi istiyordu…
Onu beğenmediğimi iddia ediyordu,onu yeterince sevmediğimide..Çözememişliğin göstergesidir bu dedim kendimce…Çünkü bilmiyordu onu gördüğümde gözlerine bakamadığımı, baktığım zamanda gözlerinde kaybolduğumu önümü göremediğimi bilmiyordu yada bilmek istemiyordu …….
Yüreğimin kıpırtılarını duyamamıştı,içimdeki aşkın-sevginin sonsuzluğa doğru gittiğini bilmeden bana”aşk kırıntılarıyla doyamam”diyordu….
Aşk kırıntısı değildi onun önüne serdiğim, masada onun göremeceği şekilde sonsuz,uçsuz bucaksız aşk-sevgi yemekleri duruyordu ama o sadece kırıntılarını görüyordu,yani neyi görmek istiyorsa onu görüyordu,……
Şimdi gittin hayatımdan bende senin hayatından….Giderken “yeni bir güne başlayacağız yarın,gülerek başla güne çünkü ben öyle yapacağım”diyerek gittin sevdiğim……….Hep gül,her yeni güne başladığında benim için bir kez daha GÜL….Bana ne dediğini hatırlıyormusun sevdiğim:”kalbini kalbimin üstüne koy,ona ii bakacağıma söz veriyorum demiştin”ama ii bakıyorsan eğer neden ben içimdeki hüsran ve acı ile geziniyorum…..
Ona şimdi acı ve hüsran içinde diyebildiğim şu cümleler çıkıyor sadece:”İÇİMİ DÖKTÜM,YOKLUĞUNLA KONUŞTUM BUGÜN,GİTTİM ÇIKTIM HAYATINDAN BUGÜN HOŞÇA KAL SEVDİĞİM……..

Çizgiler (1)

plakton | 06 August 2007 15:08

Sevgi ile nefret arasında ince bir çizgi vardır. Bu çizgiyi geçmek çok kolaydır. Ya geçersiniz yâda birileri sizi iter geçmek zorunda kalırsınız. Kimseyi nefret etmek için sevmezsiniz. Ama nefret ettiğinizi aslında seversiniz…

Tutku ile aşk arasında, kalın bir çizgi vardır. Bu çizgi zamanla oluşur, zamanla kalınlaşır. Ne kadar çok isteseniz de bu çizgi düzgün çizilmediyse kalınlaştıramazsınız…

Umut ile isyan arasında, tutkulu bir aşk vardır. Aşkınızın tutkusu sizi ya mutsuz bir isyankâr yapar yâda mutluluk dağıtan, umut dağıtan bir âşık

*LEZZETLİ SEVGİLER*

egomeltem | 02 August 2007 10:23

Bir yağmur tanesi düştü yanaklarıma,Ve onu tattım dudaklarımda. İstemeden oldu aniden inan bana… Sızdı masum bir sinsilikle çatlak dudaklarımın arasına.Tadı hoş biraz buruk sanki ama nedendir bilinmez güzel bir sızı bıraktı akıllarda…Düşünmeden oldu işte öylesine ,bilirim düşünmek yersizdir çoğu zaman gecede… ama bir düşünsene! çarpıntı yaptı ya yürekte… Hani yerli yersiz kontrole geçti sonra sessizce,belki de o bir sesti sessizliğin içinde…haklısın konuşmakta yersiz sence, ya beynim …durmaz işler gene de sonra vurur çeneme … ne yapayım ben böyleyim işte, istesem de istemesem de. Susmak yerine düşünmeyi seçtim yine… bilirim hayat acımasız bende hayata acımıyorum işte, öylesine yaşıyorum bazen çığlın bazen delice… Bazen duyarlı ve sinsi, çoğu zaman da bastırılmış duyguların esiri. Kim ne derse desin bana çelişkilerimle ben ; benim işte … Bir dahaki sefere kaçırılmış fırsatların eşiğinde ; tüm mutluluklar benim olmalı sorgusuz sualsiz ellerimin içinde…Hissedip karanlıktaki buruk gülüşü susmalıyım geceye… Sonu her neyse çıkarıp üstümdeki endişeyi koşmak çıplaklığın sesine… dizginlemeden yarı uysal dürtülerimi… şahlandırmalıyım gizemli düş bahçemde romantik düşlerimi. Ben bensem eğer ve kalmışsam kendimle, bir başka yalancı bahar yaşamak istemiyorum, koklamak istemiyorum sahteliği yapay çiçeklerde*** Sevginin nefesi vardır bilir misiniz? soluğunu keser pervansızca hani hani sadece yutkunu verirsin istemsizce ve midende uçuşan bir dolu kelebekler vardır çarpar yarı sarhoş yarı umarsız durdurumazsın , onlar kanat çırptıkça suratında ki güzel tebesüssüm baş köşeye kuluçlanır ve sen hiçbişey yapmazsın, ki zaten elinde de bir şey gelmez. Sahipsiz bir mutluluk sarar içini, niçin geldiğini asla sormazsın, gereksiz mi bilinmez ama huzurda yoldaş olur arsızca sokulu verir dokunulmaz yumuşaklığıyla… sonra zaman aşımından mı nedendir bilinmez yerini sahiplenme alır ve acı tebessümler başlar. Kelebekler her nasılsa yok olmuştur, artık karın boşluğunu sancılı öfke sarar, anlamsızlıkla beraber yayılır vücuduna, sarar sarmalar düğümlenir sayğısızca… Kişilik değişim sürecine girmeye başlamıştır salınımında…
Öfkeye karşı kazandığınız tek şey kişiliğimiz oluyor ne yazık ki bir müddet sonra. Sanki insanlar sevmeyi bilmiyor öfkeye ve şüpheye yenik düşüyor vee daha sonra sevilmek istiyor yani yanlışı bile yanlış yapıyor . Nedendir bilinmez ama yenik düşmeyi kâr sayıyor … Sevmek var olanı kabullenmek demektir olduğu gibi. Koşulsuzdur aslında ama etiketlenmiştir ne yazık ki … Sevinç giyinir, acı bürünür, karşılık bekler, yargılar, sorgular, değer biçer ve derken sevmek rafa kalkar ortada var olan etiketler dolaşır ve üstünde sevgi yazar… bu mu dur ? Ne yazık ki artık nerdeyse budur. Her şeye rağmen koşulsuz sevmek nerede ? kimin yüreğine kim dokunabilmiş incitmeden; hissetmek, düşünmek, özlemek hücrelerinde titremek umarsızca ve sadece var olduğunu bilmek, nerede? Soyutu somutlaştırmak için tezahür ettirirsin dokunursun okşarsın öpersin görürsün soyut somut ikilisini kardeş yaparsın koklarsın, bakarsın, duyarsın kısacası sadece var ettiğini seversin ama var olanı değil…işte bu yüzden beklentilerin başlar çoğalır çoğaldıkça hüsranında aynı paralelde artar kısır döngü döner durur. Beklemeden seversen sevmenin tadına varırsın, özümsersin, kalbinde beyninde yok olmayan tad olursa lezzetine varamazsın … Nice lezzeti sevgiler dilerim herkese…
—————————–

*yalnızlığım*

egomeltem | 17 June 2007 02:47

*Bu gün yalnızlığımı yıkadım göz yaşlarımla ,Biliyorum yetmedi hıçkırıklarım hala derinlerde saklı kaldı anılarım.Nedir içimizde ki hüsran;beklentilerin tortusu mu yada umudun yıkıntısı? Ne farkaderki işte adı hüsran, saklandıkça sobelendiğimiz,sinsi bir ebe saki sırıtan arsız …Yeterinden az mı ki duygularımız yada yeterin den fazla mı kurgularımız..? Neden yeterince sevemiyor anlaşılmıyor ki sol yanımız..? Kim bilir kaçkere daha natamam inşalarda yapıp yıkılacağız ,kim bilir kaç kere daha yok oluşlarda çabalayacağız… *Bu gün yalnızlığımı oyaladım Poll Yanna oyuncaklarımla,biliyorum yetmedi ğülüşlerim, hala ağlamaklı biraz gözlerimama susun sakın söylemeyin az biraz oyalansın, geçicide olsa bu gün bebekçeyim…Nasıl olsa mecburen büyüyecegim sadece bu günlük ebe benim…rahat bırakın çocukluğumu sobeleyeceğim ki yarın büyüdü dediğim benliğim rahatça gülerken,ağlasın düşlerim…çok geç kalmış gibi ama vaktinden erken umudumu bileyeceğim. *Bu gün yalnızlığımı sevdim gizlice usul dokunuşlarla,sarıldı anladı ağladı her dokunuşumda sessiz hiçkırıklarla bağırdı” neden” dedi cevap veremedim,neden sevemez sevilmez insan,nedenini neden bilmez dedi sessiz kaldım… gülümsedi yaşlı parlak gözleriyle,o da bana sarıldı. Üzülme sakın sevmeyi bilmek sadece yetersiz ;seveni bulmak zordur gönülden dedi kulağıma ”o da zaten sende saklı çıkar onu ortaya”… *Bu gün yalnızlığımı tekrar yıkadım gözyaşlarımla, temizlendi sakin sessiz masum bir sığıntı gibi ama gururlu, göz yumuşu sadece boyun eğiş değil yakarıştı sanki yarı sitemkar yarı destekkar.Yanındayım artık desteğin benim der gibi kıvrılıp sokulu verdi ne çare biz bizeyiz artık, bir kabulleniş mi bu yengiyi yoksa inkar ediş mi çaresizliği bilinmez…yalnızlığı basıp bağrıma yıkandık usulca gözyaşlarımızla…yalnızlığım ve ben artık kaldık baş başa…
Meltemce:)