bildirgec.org

horon hakkında tüm yazılar

Daha fazla hayat

ahmethakan | 28 December 2010 11:14

Turkcell Daha Fazla Hayat sloganını bir internet sitesi ile pekiştiriyor.

Siteye girip kendinizin ve 4 arkadaşınızın fotoğrafını yükleyerek kafkastan horona kadar birçok dans figüründe nasıl hüner sergilediğinizi görebilirsiniz.

Doğal zenginliklerimizden Artvin-Camili…

akoni | 25 December 2008 12:05

camili köyü
camili köyü

Bitki örtüsü, hayvanları, doğal yaşamı, ormanları ile çevre duyarlılığı örneği bir yöremizi tanıtmak istiyorum. Artvin-Borçka- Camili Köyü, UNESCO tarafından, “İnsan ve Biyosfer Programı” koruma ağı altına alındı. Bu Türkiye’de bir ilktir.Zirvedeki dumanlı dağları, cennet yaylaları, ahşap yayla evleri, geleneksel yaşam tarzı, cana yakın insanlarıyla Karadeniz başlı başına bir kültür merkezimizdir. UNESCO tarafından değeri anlaşılan özel bir bölge var; Artvin’e bağlı, Borçka ilçesi, Camili Köyü (eski adıyla macahaveli). Bir kısmı Türkiye, bir kısmı Gürcistan’da olan bir yörenin adıdır aynı zamanda. Camili havzası, Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından Avrupa’da acil korunması gereken yüz ormandan biri olarak ilan edildi. Bunun yanı sıra havza, Türkiye’nin önemli doğal yaşam alanları tanımlamasında” Önemli Bitki ve Önemli Orman Alanı” ilan edilmiştir.
Toplam 25 bin hektar büyüklüğündeki Camili Projesi alanında iki adet doğayı koruma alanı (Efeler ve Gorgit) vardır. Projenin amacı:Biyolojik çeşitlilikle ilgili yasal düzenlemelerin gözden geçirilerek iyileştirme ve düzenlemeler yapılması.Ulusal ve yerel bazda, halkın katılımı ve bilinçlendirilmesi.Biyolojik çeşitliliğin izlenmesi için bir sistemin kurulması ve etkin bir korunan alan yönetimi için modeller geliştirilmesi.Uluslar arası Çevre Koruma Örgütü, Dünya Bankası ve Küresel Çevre Fonu tarafından dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve aynı zamanda tehlike altındaki en önemli 25 karasal “ekolojik” bölgesinden biri olarak tanımlanmaktadır.

DENİZ ÇARŞAF GİBİ…

teacher07 | 27 August 2008 15:24

Deniz çarşaf gibi derler ya… İşte Öyle tatlı bir titreşim, insana masaj yapan bir kıpırdanma… Deniz simitleri içinde çocuklar, kollarında şişme kolluklar, hayallerindeki oyunlarındalar… Keyiflerine diyecek yok… Denize yeni gelenler belli, hemen seçiliyor. Pamuk gibi bedenler, ciğer gibi kızarmış omuzlar… Eskiler memnun, şikayetçi değil hallerinden. Pırıl pırıl bronzluk…Deniz çarşaf gibi… Çocuklar şen…

HORON..

pillibebekkuyuda | 26 March 2008 10:13

Uyansam, sabaha aşık rüzgarda
Uzansam, buluta hayran yağmura
Islansam , nehir in hoyrat dansında
Gel, desem, sabırsız bir çocuk gibi.
Deli et beni, bastırsın karayel
Fırtınalar sessizliğinde,süt içen beyaz bir kedi
Koparır mı, bir meltem, dalından özlemi.
Gel meydana , tepelim güzel bir horon,
Susar sazlar, sensiz olmaz bu düğün.
Topraklar kurak, ıslanmak ister,
Kara bir buluta, gebe hayaller,
Ateşin, içimden geçen, kızgın bir demir
Sözleri dinlemem, gözlerin emir.
Bağışla beni, canım sevgilim
Sana değil, hasrete olmuş, bedenim esir,
Gel, desem, sabırsız bir çocuk gibi
Azabın kıyısında yıkandım, uslandım artık
Yeter bu bekleyiş, çile mi devir
Sabrımla bir devri ördü, ellerim
Geçer mi, bir ömür, soğuk dağında.
Bülbül bile sustu, böcekler sersem,
Tilki kurnaz değil, arı iğnesiz.
Ayrılık, seçilmiş bir sürgün gibi,
Ölüm oyuncak, güldürme beni..

TULUMİ

peripetty | 10 October 2007 11:58

Bildiğiniz üzere her yörenin kendine has örfleri , adetleri , gelenek ve görenekleri , halk oyunları vardır.

Türkiyem’de , benim güzel yurdumda her yörenin öfr , adet,gelenek ve görenekleri ,halk oyunları güzeldir tabiki.
Ancak ben bugün Karadeniz’in tulumundan bahsetmek istiyorum.
Öyle bir sestirki tulumun sesi, isterseniz çok hüzünlü çıkar, ya da sizi yerinizde birdakika bile oturtmayacak bir hal alır:)
Horonların anasıdır.Genellikle oğlak (çebiç) derisinden, hayvanın gövde kısmı kesilerek, derisinin temizlenip, delik yerleri bağlanıp, ön ayaklardan birine lülük (boru), arka ayak-larından birine de nav takılarak yapılan ve lülükten şişirildikten sonra, sıkışan havanın nav içinde bulunan çimonlar (Trabzon’da çimbon/ zimbon) sayesinde ses elde edilen komalı pentatonik (beşsesli) bir nefesli çalgı adı dır (daha çok si ve la tonlarında akort edilir)(1923 mübadelesi öncesinde Trabzon’lu Rumlar tarafından Santa, Gümüşhane, Maçka, Krom ve İmera bölgelerinde çalınmak-taydı. Sürmene ve Çaykara Holo köylerinde, Şebinkarahisar’da bir iki kuşak öncesine değin kaval ve kemençe kadar olmasa da tek tük tulum çalanlara rastlanmaktaydı. Tulum yapılacak keçi yavrusunun (çebiç) bir yaşından küçük olmamasına dikkat edilir. Daha küçük hayvanların derisi çok yumuşak olduğundan çabuk deforme olmaktadır. Deri zedelenmeden çıkartıldıktan sonra, küllü suda 2-3 gün bekletilerek tüylerin kendiliğinden dökülmesi sağlandıktan sonra tabak-lanır. Tulumun kuruyup hava kaçırmaması için sürekli olarak yağlanması (genellikle badem yağıyla) gerekmektedir, aksi halde de-forme olup özelliğini kaybetmektedir.
Tulumun içi hava ile doldurulan gövde bölümüne “guda”, “dankiyo”, “post”, “göv-e” adları verilmektedir)
Tulum düğünlerimizin en kıymetli davetlisi olur her zaman. Ardından kocaman bir çember kurulur.Ritimlere karar verildikten sonra başlanır tulum eşliğinde ‘Cilveloy Nanayda’ ardından Atabarı. Herkes bir ağızdan bağırıp eşlik eder tulumun o enfes ritimlerine:) Hatta izleyemedim ancak Sultans Of The Dance’ı izleyen herkes engüzel halk oyununun Karadeniz horonu olduğunu söyler.Güzelim tulum olmasa ritimler nasıl çıkardı!!!
En büyük hayalim Ayder yaylasına çıkıp,tulum eşliğinde horon tepmektir:) Ama öncesinde içinde erimiş peynirli muhlama,yanında şuka(salatalık):) ardından misgibi yayla havasıyla birlikte horon:)
Bütün sevdiklerimin de yanımda olmasını isterim tabiki:)
Evet Evet böyle bir organizasyon yapmaya karar verdim. Uygulamaya geçirmek zor olmayacaktır. Ne dersiniz hafif ailesi? Hem Karadeniz turu hemde yaylada enfes Karadeniz yemekleri ve horon…
En güzel yeşillerin olduğu cennet mekanda! Hoş olmaz mı?

Anadolu Ateşi hakkında ne düşünüyorsunuz?

cossack35 | 25 April 2007 19:00

Benim şahsi görüşüm zeybek oynamaya başladığımdan beri Anadolu Ateşi’nin modern dans-zeybek sentezinden tat alamıyorum. Tamam onların amacı halk danslarına yoğunlaşmak değil, modern dansla bizim ezgi ve figürlerimizi birleştirmek… Ama yine de ikisine de ulaşılamadığı gibi oyunlarımızın özünde biraz değişime neden olduklarını düşünüyorum. Yöresel kostümler giyen iki dansçı birkaç dakikalık şovdan sonra yerini modern dansçılara bırakıveriyor. Bizim oyunlarımıza tat katan bir yerde kostümdür zaten. Beyaz gömlek siyah pantolonla oynanan zeybek, bizlere aynı etkiyi verebilir mi? Hepsinin emeğine sonsuz saygım var kuşkusuz ama ben başlarında kukula ile horon tepen, cepkenle zeybek oynayan, şalvarla halay çeken, kalpakla kafkas oynayan anadolu ateşi dansçılarını görmeyi tercih ederim… Bu da benim düşüncem…