bildirgec.org

his hakkında tüm yazılar

HAFİF’TEN İÇMEDEN İÇERLEDİM İÇKİLERE!

| 26 September 2007 14:49

RAKI: absurd masallardan ödünç alınmış bir öcü gibiydi yüzün.
uzun uzadıya ve uzaya savrulurken teyellenmiş hüznüm aşkla tarandı tarator ömrüm.

ŞARAP: ahşap bir masada maşrapayla içerken
içerledim aşka ve sana ve hayta aylak hayata…
boyuna posuna ve çocukluğumu dağıtan
o kaba postuluna…
kalbimdeki kırık ukde hep aşşaa…

CİN: ecinni bir buluta tutunurken çatlamış damarlarım,
lifleri lif lif lamelif alaturka ihtirasıma sırnaşırdın.
meyvelerin aftos piyosu cin’sel, tin’sel ve feri alınmış
bir can’sel yıpranmışlığındaydı cin ayetlere kazıdığım masum
cinayetlerim…

PC oyunlarını sadece oynamak kesmiyor mu???

atakner | 27 May 2007 23:48

Video oyunlarını sadece oynamak ile yetinemeyenler için hergün bir ürün çıkmakta. Bu seferki görsel ve işitsel olarak tatmin olmayanlar için. Eğer sizde oynadığınız oyunu hissetmek istiyorsanız bu yüksek teknoloji ürünü sandalyelerden isteyeceksiniz. Ayrıntılı foto ve videolar için şuradan…

Yalnız Bir Kadın Olmak…

hypatia | 09 May 2007 09:40

Bu gece, kulağımda ki “Camdan Kalp” şarkısının hüznüne, mail kutuma gelen Sayın Ahmet Altan’ın yazısından bir alıntının, kalbime verdiği sızı eşlik ediyor.

Gözler, tüm gerçekleri söyleyen ve baktığınızda acı ve mutluluğu görebileceğiniz, duyguların saklanmasının en zor olduğu yerdir. Hele ki bir kadının gözlerinde…
Zihnimin kabul ettiği tek gerçektir, mutlu ve mutsuz kadını gözlerindeki ışığın ele verdiği. Mümkün değildir ki sevgiye doymuş bir kadının gözlerinin içinin parlamaması, şevk ve heyecan dolu olmaması, enerjisi ve kahkahası ile gururla gezinmemesi. Ne acıdır ki, sevgiye hasret bir kadının gözlerinin feri sönmüştür. Bakışları donuk ve hissiz olabilecek kadar tepkisizdir. Tüm heyecan ve isteklerini yitirmiş, ertelemiş ve hatta unutmuştur. Amaçları da, kendi ben’i gibi kaybolmuştur. Sadece ve sadece yaşamın gereklerini yerine getirmek için hareket etmeye başlamıştır. Kırgın ve kırılgandır. Artık yıkılmış umutlarını bile hatırlamamaktadır.

patrick süskind- koku

astral | 27 February 2007 13:21

Ey hat!Koku vizyona girmiş. Rahat bin kitap okumuşumdur. Klasiklerin çoğu hafızamdan silindi. Koku kaldı. Daha okurken görmüştüm her sahnesini.

Nefis bir dili vardı ve etkileyicilik. Kokunun duymanın etkileyiciliğine kapılmıştım iyi koku alan biri olarak…

‘Ey hat! Koku vizyonda’ dedim kardeşime. Acil gitmeliyiz!

Acaba kitabın tadını verir mi?
Veremez dedi içimde bir ses. Kitap o kadar güzeldi ki, o lezzet zor dedi. Oysa umarım o lezzeti verir diyerek tuttum sinemanın yolunu…
Romanın arasında kaybolduğum gibi kaybolacak mıydım, filmin arasında akıp gidecek miydim, dim, dim???….???
Çok sevdiğim bir adamı ilk defa koklarmış gibi tat aldım ilk iki saatten. Son yarım saati saymazsam romana yakın bir tat aldım. Son yarım saatte yönetmen saçmalamış, velakin romanın güzelliğini alamadı. Kafamda katilin kim olduğunu anladıklarında çıktım sinema salonundan ve film bozulmadan kaldı bende.

We Feel Fine: Dünya Ne Hissediyor?

menguzar | 16 September 2006 15:12

We Feel Fine, Jonathan Harris ve Sepandar Kamvar tarafından yaratılmış, çok zekice bir uygulama.

MSN Spaces, MySpace, Bloglines, Wordpress benzeri bir çok blog sitesini 10 dakikada bir tarayarak önce içinde “i feel” ve “i am feeling” geçen cümleleri yakalıyor.

Daha sonra bu cümlelerin geçtiği postlarda bir resim varsa “bu duyguyu hisseden insanın resmi” olarak bunu kaydediyor. Daha sonra, eğer kullanıcı profili destekleyen bir blog sisteminde bulduysa cümleyi, kullanıcının profil sayfasına giderek kullanıcının yaşını, cinsiyetini ve yaşadığı yeri öğreniyor. Yaşadığı yer bilgisini hava durumu veritabanını sorgulayıp postun yapıldığı zamandaki hava durumunu öğrenmek için kullanıyor ve sonuçta, “Singapur’da yaşayan 19 yaşındaki Amy, havanın 23 derece olduğu 15.9.2006 günü kendini ‘amaçsız’ hissetmiş” gibi bir cümle kurabilecek veriye sahip oluyor.

YAZ

emsvizyon | 11 June 2006 22:16

hani yaza özel anlar vardır,yorgun argın bir yere oturmuş yorgunluğun ve kendin dinlenmektesiniz, tam o sırada, yaza özel o an gelir kalbine. esen ılık bir rüzgarla belli eder kendini. sonra, terli tenine dokunur yavaşça,saçlarının arasından süzülmeye başladığında, o olduğuna emin olursun…
etraf daha bir tatlı görünür. zemin,çimenler,kalabalığın sesi bile…
üzerinden akIp giden her bulutun neşesini nerdeyse tek tek hissedersin, işte tam o an, hani demli bir çayı canın çekmeden hemen önce hissettiğin o an varya, işte o anda; ne kalbinin parçalanmışlığı, ne ezikliğin nede yaşlanmışlığının hiç bir anlamı kalmaz. işte o an yaşadığın andır, işte o an kendin olabildiğin yegane zamandır… işte o an… yaz dır…