bildirgec.org

his hakkında tüm yazılar

Rüya- ı leb

bige | 05 June 2009 12:10

Öp beni
dudaklarının
daha önce öpülmemiş
olduğuna inandır beni

düşündüğümü bilme
ne aşk müzikleri akmış
mazide, lâl renginde
artık yarını düşünmeli
dudakların bana ait sadece

resim.k

aşkın aşkınlığı

taha3045 | 20 April 2009 10:49

Aşk ne kadar büyük bir şey Yarabbim. Soylusundan, hırsızına,kraliçesinden, amelesine kadar pençesine alıyor,bir ölüme bir aşka çare yok. Herkes farklı dile getirse de aşk aşktır, kimisi tek taş pırlantayla, yada çok özel bestelerle kimisi ağlayarak veya sessizce içinden yaşar aşkı ama hep birşeyler dile getirilir.

Burada bugün beste yapma, hediye alma gibi imkanı olmayan, belki yüzüne aşkını itiraf etmekten çekinen,belki de istenmediğini bilen yada kendisine denk olmayan birini seven ,olmayacagından haberdar yada umutlu ner olursa olsun aşka dair sağa sola karalanan duyguları yazacağım. Bunlardan bir kısmını ordan burdan hatırımda tuttum bazılarını bazı kaynaklardan okudum hepimizin bildiği bildiğimiz duvar yazıları, ülkemize has aklınca aşkı anlatan aslında duvardan çok kaldırımda,araba camında, okul sırasında yada nezarethanede karşımıza çıkan kazınmış cümleler.Bunların yanında bildiğimiz şairlerin,filozofların aşka dair sözleri, kısaca sınıf yada kültür ayırd etmeksizin aşka dair karalanan her cümleden parçalar.

ölü bir adam

taha3045 | 13 April 2009 15:52

Adını bilmediğim bir kafetaryadayım, girerken adına sanına bakmak aklıma gelmedi, tek başıma oturmayı severim böyle ama ille masada oyalanmam gerekiyor, etrafı izlemek çok salakça geliyor bana, sanki kadın kız görmeye gelmiş hıyarlar yada çiftlere bakıp iç geçiren aşk fakiri adamlar gibi görünmek istemiyorum. O yüzden kahvemi içerken ya dergi falan okurum yada bilgisayarımla içiçe geçerim.

Bugün de burada yazayım dedim, bir bahar günü,olması gereken dışarda olmak, yeşilliklerle yeşerip, güneşle ısınmak . Ama hala insanlar alışveriş merkezlerinin kasvetine hapsolmakta kararlı, buna bende dahilim. Bahar havasının tadını çıkarmak dururken gelmiş burada kahve içiyorum.

siktir et!

admin | 24 February 2009 09:50

gece içime kadar sokulur. konuşacak konular ararız. sen uzanmış gergin sırtının üstüne, gerginliğini atma derdindesin. en sağlam şahit bu duvarlar işte. canım her sıkıldığında kafa attığım bu duvarlar.

“tamam işte şimdi her şey mantıklı!”

sen gözlerini kısıp bakarsın yüzüme…
“bana acilen bir yalan söyle. gerçekliğine dayanacak gücüm kalmadı.”

sana aslında bunların boktan birer yalan olduğunu açıklayamam. sana doğru diye öğretilenlerin aslında koca bir yalanın sikindirik bir parçası olduğunu açıklayamam. ama benim yalanlarımın can acıtması, yalan olduğunu bile bile inanmaktan kaynaklanıyor.

Elektriği ye, müziği hisset!

pasacocugu | 27 October 2008 10:15

gizmodo’da “müziği hissetmek bu olsa gerek!” dedirten bir yazıyı sizlere aktarayım dedim!

Japon arkadaşımız Daito Manabe garip bir (ya da bir garip) uygulamaya imza atmış. Yüzüne bağladığı bantlara ses dalgalarına göre elektrik vermesi sonucu ortaya karışık, bir o kadar da komik yüz ifadeleri ortaya çıkarmış!

Elektroşok dalgaları dinlediğiniz müziğe göre belirleniyor ve bu dalgalar sonucu yüzünüzdeki kasların istemsiz olarak hareket etmesi/uyarılmasıesasına dayalı olduğundan, tarafsız olarak, dinlediğiniz müziği tanımlayan, bir sonuç ortaya çıkıyor!

“Geceniz aydınlık olsun İnşaallah”

pasacocugu | 27 September 2008 16:39

Torch isimli yeni geliştirilmiş olan fenerden sizin de elinize geçerse “geceniz aydınlık” olabiliyor. Şimdiye kadarki en güçlü el feneri 160 lumen gücünde ışık yayabilirken torch ismi verilen bu el feneri tam 4.100 lumen gücünde.

Torch bir odayı çok rahatlıkla gündüz hissi verecek düzeyde aydınlatabiliyor, ancak bazılarına göre avantaj bazılarına göre dezavantaj sayılabilecek önemli bir özelliği daha var: Kısa sürede aşırı ısınması. Eğer videoları izlerseniz görürsünüz, bir halatı yakabilecek, yumurtayı pişirebilecek derecede ısınıyor, bizim halkımız bundan en iyi şekilde istifade eder:) Uzun süre elle tutulamaması ve yangın çıkarma tehlikesi, şarjının 10 dakikada bitmesi ve 2 dakikada bir kapatılıp dinlendirilmesi gerekmesi ise Torch’un kötü özellikleri. Bu el feneri Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeyi başarmış.

300 dolarınız varsa “Geceniz aydınlık olsun İnşaallah”

Karpuz tadında her şey

sandyclaws | 08 September 2008 10:05

Var olmayan bir şeyi hissetmek garip şeymiş dedi kendi kendine uykudan uyanınca. Yatakta doğrulmuş öylece boşluğa dikmişti gözlerini. Bir an önce bütün rüyasını gözden geçirip her ayrıntısını unutmamak istiyordu. Bunu yaparken kocaman bir gülümseme vardı yüzünde.

Çok zaman olmuştu böyle rüyalar görmeyeli. Aslında onu en çok düşündüren , sadece fotoğraflardan tanıdığı bir insanın nasıl olurda her halini görmesi ve onu hissetmesiydi. Bilemedi. Zaten bilecek bir şey de yoktu ortada rüyaydı işte.

Gökkuşağı

makaleci | 05 August 2008 13:48

Yağmur bitmiştir…Ne var ne yok yere inmiştir de, ortalık sahici bir toprak kokusuyla canlanmıştır…

Ne zamandır birikmiş olan bulutlar ağlamış, rahatlamış, sesini çıkaran gök gürültüsü bile ortalığı kaplarken umarsızdır artık, dökmektedir içini…Her şey gri görünür o an…Başka bir renge mecâlleri olmayan yağmur ve bulut ikilisi renk isteminden yoksunlardır, rahatlamaktır istedikleri…İşte tam da bundan sonra,gri bir ağlamadan sonra gelir güzellik…Gökkuşağı o kadar berrak ve kararlıdır ki;daha önce gökkuşağının içindeki renkler başka zeminlerde görülmüş olsa da, o yağmurdan sonra bunu arz-ı endam ederken görmek insana o renkleri ilk kez keşfediyormuş heyecanını verir…Emek vardır sanki biraz…Az önce yağan yağmurun hediyesidir o…Acı çekilmiş, ortalık yerle yeksan olmuştur evvelinde…Ve sonrasında bu renklere kavuşmak varmış, hediyedir…Dibe vurmak en iyidir, daha hızla yukarı yükselirsin…yağmur en iyidir, akmalıdır, seslenmelidir ki arkasından gökkuşağı gelsin…Gökkuşağı bünyede, bu gözler tarafından görülmekte…Ne güzelmiş…!

üşüyorum

necronamber | 17 December 2007 03:05

…. saat 17:00 olmuştu kafam halen boştu doldurmak için caddeye çıktım aramaya başladım kendimi hayatımı beni var eden her şeyi ama bulamadım. Birkaç arkadaş beraber buluştuk saat 18:30’da birlikte tarlabaşı’na gitmeye karar verdik. Saat 19:30 divan otelinin arkasında bulunan parkta oturup soğuk havanın tüm gereksizliğini içimize hapis etme kaygısı idi bizimki. Doldurduk beynimizi beyinsizlik üzerine tüm yargıları sildik hep beraber. Amcalarım yine korumaya başlamışlar şahzadeyi ama nafile, kendilerini kollamaktan aciz bir durumda bulunanları başkalarını korumaya hangi kudret yeter ve ihsan ederdi.
İstiklal caddesi’nde galatasaray lisesi’nin önünde durdum kalabalık insan yığınının akışısı seyrettim seyrüsefer içinde herkes ve onları yönelten hisleri
İleri geri derken kendimi buldum tekrar boşlukda, boşluğumda sen vardın seni buldum orada. Elinden tuttum çekmek istedim ikimizi de o boşluktan ama hiçbir şey gelemedi elimden.
Seni düşünüyorum tekrar tekrar bakıyorum fotoğraflarına galata kulesi’ne girdim baktım istanbul’a aşıktım bu şehre, gecesi ise daha başka güzeldi. Buram buram fotojenik kokular sunuyordu insanlara… Bizler zaten fotoğraf olmuştuk bile.
Evime geldim üşümeye başladım donuyordum, kendimi ısıtmak için her şeyi yaptım ama olmadı halen üşüyordum. İçime girdin taaa derinlerine ama yine de olmadı, üşüyordum. Kalktım ve saçmalamaya başladım tekrar sensizliğin içinde…
(03:08) beni yok edecektin ama hala ben buradayım.

Araya AyrıLık…

necronamber | 06 December 2007 19:09

  • Biliyorum çok şey söylecektin bana. Hayatının sırlarına ortak edecektin beni. Kendini anlatacaktın, özlemlerini, beklentilerini, nasıl,
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Sen anlatacaktın, ben dinleyecektim. Hiç bıkmadan bir dinleyici olacaktım. Ne kadar konuşursam o kadar mutlu olacaktım. Ağzından çıkan her cümleyi büyük bir açlıkla içime çekip beynime kazıyacaktım. Sonsuza kadar çıkmayacaktı oradan…
    Ama araya ayrılık girdi.
  • En sevdiğin şarkıyı söylecektin örneğin ben hemen çalacaktım. Bulamazsam, kendim söylecektim. En sevdiğin yemekten söz edecektin, ben üşenmeyip sana onu yapacaktım.“Duru sudan daha temizdir benim sevgim ; Sevgiyle bu oynayış da hakkımdır benim, halden hale girer başkaların da sevgi: Neyse hep odur.”
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Hayallerini anlatacaktın bana, ben de seninle o hayalin ortasın da olacaktım. Karın yağışına falan aldırmayacaktık, kendimizi güneşin ısıttığı kumsala atacaktık. Masmavi deniz bizi bekliyor olacaktı. Serin suların vücudumuzu ürpertmesine izin verecektik. Sonra yeniden kumsala uzanıp, hayalin içinde başka bir hayak kuracaktık. En çok nereye gitmek istediğini söylecektin, yolculuğa vuracaktık kendimizi. Git git bitmeyecekti yollar ama biz sıkılmayacaktık…
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Bana sevdanı anlatacaktın, yüreğim heyecanla çarpacaktı. Bir sevgiliye sunuluş gibi sözcüklerin yüreğime işlecekti. Konuşssaydın, sözcüklerinle sevişecektim. Gözlerimi kapatıp, hazzın en dorukların da pervasızca dolaşacaktım. Kokunla sarhoş olacaktım.
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Kelimeler tutuldu sende. Ben gözlerinle konuştum. Bir dalgıç edesıyla daldım derinlere. Bodrum katın da sakladığın ne var ne yok çıkardım gün ışığına. Utandın, sıkıldın, sakladın ama yorulmaz bir keşifle karşı karşıyaydın sen…
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Kelimeler tutuldu ama gözlerin konuştu benimle. Sen sustun, gözlerin içini gösterdi bana. Bir konuşsaydın, ah konuşsaydın… Senin kıyılarına vurmuş ve binlerce seferden sonra yorulmuş köhne bir tekne olurum ben.