bildirgec.org

hikaye hakkında tüm yazılar

Dişi Sinek

mavilikler | 10 June 2011 11:04

“Deniz olan bir yere gitmek istersin sanmıştım.”

Bir sitem mi saklıydı sesinde? Her zamanki anlayışlı koca ifadesini azıcık da olsa gölgeleyen o şey herneyse cansıkıcı bir şey olmalıydı.

Meltem kocasını iyi tanımanın verdiği sezgiyle sesteki bu çatlamanın daha büyük çatlamalara yol açabileceğini anladı ve en tatlı sesiyle “Hayatım, istersen gidebiliriz.” dedi.

Bikinili kızlar hayalinde resmi geçit yapsalar da o şimdi gerçek bir dünyanın tam ortasındaydı. Gerçek şeylerden söz etmeliydi öyleyse. Gölgelerle savaşmaya niyeti yoktu.

içine girmişti 2 – Yayılıyodu

endop | 08 June 2011 17:55

Berkecan yaşadığı şoku atlatıp koridor boyunca koştu. Merdivenleri üçer üçer çıkarak deli Hayri’nin odasına yöneldi, beşinci kata doğru koşarken hiçbir şeyden haberi olmayan çocuklar ne olduğunu anlamaya çalışarak ona baktılar , o ise onların arasından, arkasından edilen küfürlere aldırmadan hızla geçti. Sonunda ulaştı Hayri’nin odasına . Odada cılız keçi sakallı bir öğrenciye rastladı. Delikanlının elinde bir kitap vardı ve incil gibi göğsüne bastırmıştı. Ağzı dua eder gibi oynuyordu. Ama duayla değil , logaritma tablosuyla. Biraz daha yaklaşınca göğsündekinin matematik kitabı olduğunu anladı. Gözleri boş ve anlamsızdı. Berkecan’ı görmüyordu sanki. Sonra garip bir şekilde kafasını ona doğru çevirdi, garip bir ses çıkarıyordu. ” delta eşittir be kare eksi ce ” dedi ve olduğu yere yığıldı . O da kriz geçiriyordu tıpkı müdire gibi. Berkecan hızla ayrıldı odadan , nefes nefeseydi ve ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Yurtta neler oluyordu ve bu olanlardan kimler etkileniyordu. Koşarak aşağıya indi, deli Hayri kaybolmuştu, yerler yapış yapıştı ve kan kokuyordu, paslanmış demir gibiydi. Garip bir şekilde kimse yoktu burada, yurtan çıkmak için kapıya yöneldiğinde ,

Çamurlu Paçalar

mavilikler | 27 May 2011 09:11

Bu çamurlu yollarda yürümek uzun bir seyahati andırır. Daha çok içe doğru yapılan türden…

Çamurlarla cebelleşirken bir an gelir yabancılaşırsın her şeye ve kendine. Öylesine akıp giden bir yolda yürüyenler gibi akışa bırakamazsın kendini.

Ayrılırsın her şeyden, paçalarında çamurlar… Sınıftaki arkadaşlarının tertemiz pantolonları çok uzağında kalır.

Rüya

| 12 May 2011 09:52

Derin bir sessizlik tüm evreni kuşatmıştı. Gökyüzünde tek bir kıpırtı yoktu. Kapkara bulutlar, göğü esir almış sanki yeryüzünün tadını çıkarıyorlardı. Doğa soluğunu yitirmiş gibiydi. Yeryüzü bir nefes arıyordu. Güneşe dair küçücük bir parıltı bile yoktu. Doğanın devinimi durmuştu. Yaşamın varlığına ilişkin en küçük bir ize rastlamak mümkün değildi. Yerle gök iletişim dilini yitirmişti sanki. Evrendeki tüm varlıklar birbirine yabancılaşmış, tepkisizleşmişti. Canlılar kendi varoluş nedenlerini unutmuşçasına şuursuzca varlıklarını devam ettiriyorlardı. Farklı bir güç onları yapmaları gerekenden uzak tutuyordu sanki. Bir kaosun başlangıcı mıydı yoksa? Ne oluyordu böyle? Kıyametin habercisi miydi bu yaşananlar?

Yeryüzü farklı bir kişiliğe, kimliğe bürünmüştü. Evren, o eski evren değildi. Sanki ruhunu yitirmişti. Her şey hızlı bir değişime ve dönüşüme uğramıştı. Dünya o kusursuz, mükemmel ahengini kaybedecek miydi?

Yeryüzünü derin bir endişe ve dayanılmaz bir korku sarmıştı. Belirsizlik ve bilinmezlik tüm bedenleri etkisi altına alarak, karamsarlık ve çaresizlik içinde kıvrandırıyordu. Evren, büyük bir açmazın kucağında yaşama tutunmaya çalışıyordu. Aniden kulakları sağır edecek kadar yüksek bir ses, bir patlama yaşandı.

doğal kaynakların verimli kullanımı

super hero | 15 April 2011 03:58

Birbirlerine yakın iş yerlerinden akşamları aşağı yukarı aynı saatlerde çıktığımıza göre onu herhalde daha önce de görmüşlüğüm vardı; ama onu fark edişim bundan 5 – 6 ay öncesine rastlar. Ya da belki daha fazladır, çok emin değilim.

Benim boylarımda, muhtemelen benimle aynı yaşlarda, ve aşağı yukarı aynı kilodaydı. Aksayarak yürüyordu. Saçları alın bölgesinden başlayarak yarı yarıya seyrelmeye başlamıştı. Dişleri eksikti; zaten çirkin bir adamdı, ağzını her açtığında iyice itici oluyordu.

Ama bu adamı fark etmemin, fark ettiğim günden itibaren de tiksinmemin sebebi dış görünüşü değil, o gün şahit olduğum inanılmaz derecede seviyesiz küfürleşmeydi.

Projenin adı; MAVİ IŞIK 7

nihansage | 15 April 2011 00:42

Başbakan Tâlât Özügüzel, genç asistanlara döndü.

– Fazla vaktimiz kalmadı. Mehdi nin askerleri isimli savunma sistemimizin devre dışı bırakılması an meselesi. Şu an ki durumunuz nedir?

Gurubun lideri olan Emre, başbakana cevap verdi;

-Virüs sadece ana bilgisayarı etkilemiş. Bu konuda çok şanslıyız. Eğer tüm sisteme ve uydulara karışmış olsaydı, mehdi nin kalkanı nı çalıştırmamız asla mümkün olmazdı. Ana bilgisayarı devreden çıkardık, birazdan yenisi gelicek. Arkadaşlarımızdan Uğur ve Ahmet yeni getirilen bilgisayarı monte ederken biz de Aylin ile birlikte, Muhsin hocamızın daha önceden yazmış olduğu ve bazı eksiklerinin bulunduğuna inandığı eski yazılım üzerinde çalışıyoruz. Virüs giren yazılım, bu proğramın beşinci versiyonuydu. Bizim elimizde dördüncü üretilen yazılım proğramı var. Üzerinde çalışıp, onu geliştirmeye uğraşıyoruz. Fazla bir işimiz kalmadı. Bilgisayar monte edilir edilmez hemen yüklemeyi yapıp, mehdi nin kalkanını çalıştırabiliriz.

O gece (4)

zarifce | 13 April 2011 16:59

Nihayet hanım patronunu karşılamak için inmişti, “bu sessizlik iyiye alamet değil” diye geçirdi içinden. Öyle ki ağaçlarda bir tane bile serçe ses vermiyordu.Parkta oturan ihtiyar dikkatini çekti, güvenlik görevlisine ihtiyarı sordu,

Projenin adı; MAVİ IŞIK 6

nihansage | 11 April 2011 20:12

Osman Eripek ve hanımı Esma, evlerine girmiş, tüm perdeleri çekmişler, televizyonun başında olanları izlemekteydiler. Tüm dünyadan kaos haberleri gelmekteydi. Terör saldırıları had safhadaydı. Kimsenin güvenliği yoktu. Askerler ve polis teşkilatı, yaşanan olaylar karşısında yeterli olamamaktaydılar. Durum çok vahimdi.

Osman bey cep telefonuyla, İstanbulda üniversite öğrenimi gören kızını arıyordu. Sonunda karşı taraf telefona cevap vermişti.

-Kızım Aslı iyimisin, durumunuz nasıl?

Aslı, ağlamaklı olarak babasıyla konuşmaya başladı;

Projenin adı; MAVİ IŞIK 5

nihansage | 08 April 2011 12:21

Emre ve arkadaşları, tılsımlı gömlekler Topkapı sarayından getirtilene kadar, TBMM nin imamının kendilerinden istediği gibi gusül abdesti almışlardı. Yanlarında bulunan imam Hüseyin onlara ne yapmaları gerektiğini söylüyordu.

-Bu gömlekler çok özeldir. Osmanlı padişahları, savaşa giderlerken ve önemli kararlar alırken bu gömlekleri giymişlerdir. Şimdi de sizleri Allahın izniyle koruyacaktır.

Gurubun elektironik dehası olan Uğur, Hüseyin hocaya merak ettiği soruyu sordu.

O gece (2)…

zarifce | 07 April 2011 15:30

Yazlık evine giden Halim bey Güler’i yanına çağırarak,
-Teşekkür ederim. İstediğim gibi evin bakımını ve temizliğini yapmışsın elinize sağlık. Şimdi kendine bir çeki düzen ver, hatta şoförle birlikte gidin ve üzerine gece için kıyafetler al. Misafirlerle sen ilgileneceksin.

Güler, “tamam efendim” diyerek Halim beyin yanından ayrıldı. Yazlık ev boğaza nazır tepede, dubleks, villa tipi ev idi. Mimarisi ile gözleri dolduran evin temizliği de kolay değildi. Buna rağmen her türlü fedakarlıkla temizliği yapan ve yaptıran Güler, yorgun bir vaziyette alışverişten dönmüştü. Evde sürekli kalınmadığından hizmeti görecek belirli insanlar yoktu bu yüzden organizasyon şirketinden yardım almışlar, geceyi misafirlerine unutulmaz saatler yaşatmak için hazırlıyorlardı.Bülent bey misafirlerle geldi. Onları kapıda karşılayan Halim beyin yüzündeki gülümseme Bülent beyi daha da motive etmiş ve rahatlatmıştı çünkü kendilerine tercümanlık yapacak arkadaşın gecikeceğini patronuna söylemeye çekiniyordu ancak söylemek zorundaydı. Halim bey konuyu öğrenince biraz gerildi ve “heyetin haberi var mı?” diye sordu, Bülent bey “evet efendim bilgileri var” dedi. Beş kişilik heyet kendi aralarında konuşurken yanlarına gelen Güler onları oturma odasına davet etti bu arada telefon görüşmesini bitiren Halim bey de odaya geldi ve genç bayana,