bildirgec.org

hafta sonu hakkında tüm yazılar

Orta ölçekli ev işletmeleri

bekdemir[pilli_silinen_hesap] | 27 February 2012 11:54

pazar sabahı saat 9
her daim çalışan buzdolabına alıştık zaten.
televizyonun sesi sonuna kadar açık yine o basit kadın proğramlarının
sesi
ev ev değil mübarek orta ölçekli sanayii işletmesi
altı üstü iki havuç doğrayacak blender sesi bir tarafta
çamaşır makinası,bulaşık makinası ve elektrik süpürgesi zaten
hafta içi bir türlü vakit bulamaz çalışmaya bütün işler
hafta sonuna kalır.bütün bunlar yetmez gibi
bu elektrikli süpürge halıdaki lekeleri çıkarmıyor.
bir halı temizleme süpürgesi almadın gitti nasıl adamsın anlamadım
dizeleriyle gürültüye eşlik eden bir ses
yatağın bir yerlerinde tabancamı arıyorum ama yok.
bu devletede aşk olsun evde bulundurma olsun bir ruhsat verde
tabancamız olsun en azından
kör şeytana dönüp baktım ne yapalım diye
pis pis sırıttı.
bir gazete okumuştum
acımasız koca karısını beşinci kattan attı
bir an gözlerimin önüne geldi.

Jean-Luc Godard

queennothing | 08 March 2011 16:34

Hollywood’un kalbi olan ticarete ve II. Dünya Savaşı sonrası çekilen Fransız filmlerine karşı olarak; Dostoyevski, Sartre, Heidegger gibi romancı/ filozofların bahsettiği ‘varoluşçuluk’ olgusu etkisiyle bir grup yönetmen tarafından çıkarılan Yeni Dalga‘nın usta isimlerinden olan Jean-Luc Godard, 3 Aralık 1930 tarihinde, Fransa’nın başkenti Paris’te dünyaya geldi. İsviçreli bir ailenin kızı olan Odile ile doktor Paul Godard’ın oğulları olan Jean, ilköğrenimi Nyon, İsviçre’de tamamladı. 1940 senesinde annesi ile babası boşandıktan sonra tekrar Fransa’ya gelen Godard, 1949 senesinde dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Sorbonne Üniversitesi‘ne girdi.

Week End (1967)

queennothing | 03 March 2011 10:13

Fransız Yeni Dalgası’nın öncü isimlerinden Jean-Luc Godard‘ın yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Week End” (Hafta Sonu), 1967 senesinde vizyona girdi. Bir çok filme ilham kaynağı olan ve sadece 250.000 Dolar gibi bir bütçeyle çekilen filmde 1938 doğumlu Fransız aktris Mireille Darc ve 2003 senesinde hayatını kaybeden Fransız aktör Jean Yanne rol alıyor.
Dünyanın en güçlü devleti olan Amerika’nın sinemaya el atarak ticari kaygı güden eserler ortaya çıkmasına öncülük etmesi, Fransız yönetmen Godard’ın da tepkisini çekiyor. Filmlerinde yaptığı türlü eleştiri ve göndermelerle sinemasal ve siyasi görüşlerini açıklamaktan çekinmeyen yönetmene verilecek olan Oscar Onur Ödülü, Amerikan Sineması karşıtı olarak Godard tarafından reddedildi. “Week End” de yine Amerikan politikasına karşı yapılmış bir film.

BİR ÇİFT GÖZ

mavilikler | 05 May 2010 10:39

Hafta sonlarına sığdırmaya çalışıyoruz gerçek yaşamlarımızı. Penceremizin köşesine çekilip çayımızı yudumluyor ve bu kez dışarıdan, içinde kaybolmadan seyrediyoruz kalabalıkları.

Herkesin aynı göründüğü bu yerde, farklılığını koruyan tek kişi kendimizmiş gibi keyifle içmeyi sürdürüyoruz çayımızı. Ilık ılık birşeyler duyarak içimizde, karşımızdaki koltuğa buyur ediyoruz kendimizi. Penceremizin diğer köşesinden ne de güzel gülümsüyor bize!..

Weekend clock

noname1 | 22 February 2009 18:14

Hafta sonları, dört gözle beklenen günler sınıfında açık ara ilk sırayı alır. İşte bu fikirden yola çıkarak tasarlanmış bir saat “weekend clock“. Hafta sonuna ne kadar kaldığını gösteriyor. Pazartesi bakılınca çıldırtabilir ama cuma için durum tam tersi. Fiyatı 19.99£

Panikteyim

lorienn | 16 January 2007 16:46

15 yıldır görüşmediğm fakülteden bir arkadaşım aradı az önce… ufak bir telefon şakası yaptı önce. klasik ben kimim numarası… kim olduğunu öğrendiğimde (aslında son anda tanımıştım ama ) çığlık feryat figan…hal hatır ne haber vs. faslı bitti. evlenmişti en son görüştüğümüzde… sonra kaybettik birbirimizi… 2 çocuğu olmuş bu arada… oooo kimlerden bahsettik kimlerden… özlemişiz birbirimizi… sadece o mu? diğer arkadaşlar ne yapıyor, haberleşiyor muyuz falan derken e.. hadi ne zaman görüşüyoruz dedik… ben
– bu hafta sonu yemeğe bekliyoruz dedim istekle…
o ise ,
– ya çalışıyoruz evi boşver dışarıda diye dursun ben,
-olmaaazzz… eve bekliyorum. yeriz içeriz.. kafaları rahat rahat çekeriz (duyan iyi içki içtiğimi zannedecek) diye itiraz ettim… ettim de iyi oldu sanki!
ama ama ama… dedi karşıdaki. ya biz nurseller falan birlikte gelecektik. sonra metin tülay hep beraber…erkeklik öldü mü (kadın olduğumu unutmayalım)?olsunnn! ne olacak topu topu 10 kişi oluruz tamammm itiraz yok hepinizi çok özledim. bende toplanıyoruz deyiverdim…
SONUÇ 1: Panikteyiiiimmmmm…
ben ne yaptım ey büyük Allahım!.. o kadar insana ne hazırlayacağım… şu an sadece içkiler belli. kimin ne içtiğini biliyorum. fekaaattt yemek yemek işi zor olan… iyi yemek yapmak yetmiyor… menüyü çok iyi ayarlamam lazım. kaç yıldır bu kadar kalabalık misafir ağırlamadım ben! zeytinyağlılar sıcak soğuk ılık fasa fiso… meze? meze ne yapacağım…. imdaaaaaaaaatttttttt…. TAMAM…TAMAM… SAKİNİM… Bugün günlerden ne? SALI!… yarın gelir çalışırım.. perşembe cuma izin almalıyım? gidip patronla konuşayım. durun biraz…………………………………..SONUÇ 2:
izin yok!
Sonuç 3: Ben nerede yanlış yaptım? 🙁

Hafta sonu Dergisi

ChaosOpera | 01 February 2005 15:37

Geçen Bir Cafede Arkadaşımı Beklerken Dergilere Göz Atıyordum Hafta sonu Dergisi Geçti Elime Başlık Vardı Kapakta Türk Hackerlar Yunan Hackerlara Karşı Savaş Kızışıyor Merak Ettim Pır Pır Hemen Sayfaya Ulaştım İlk Dikkatimi Çeken Yazıyı Okumadan Webcamdan Çekilmiş 2 Tam Bir Lamer Resmiydi Saçlar Şöle Dimdik Başparmak Havada Birde Bi Türk Bayraklı Tişört Devam Edim Dedim İşte Türk Hackerlarımız Madde 2 Görünce Bunu Yazan Editörü Bulup Kafa Aatasım Geldi Türkiyenin En Lamer Sitelerinden Birini Bu Dergi Övüyordu Resmen Anladımki Lamerin Prim Yaptığı En İyi Ülke Türkiye Yazıları Hiç Anlatmıyacam Bile Tuttum Editöre Mail Attım Sonradan Sapısalak Bir Mail Geldi Geri Yaptığı İşin Çok Doğru Olduğunu Savunan Dahada Uyuz Oldum Site Hazır Nuke Denen Zımbırtılardan Olduğu İçin Tuttum Siteyi Kapadım Biz Yunandan Geliyoruz Abi Yazdım Haftasonu Dergisi Editörüde Tutup Bana İnternet Yasalarını Komple Yazıp Gönderdi Yani Allah Rızası İçin Şu Dergi Editörünün Evini Adresini Bilen Varsa Göndersin Tek Tek Götürecem Adamları

Haftasonu ne yapılır?

cekirge | 29 January 2003 15:13

tam bir hafta gecikti günlük. Hatta daha da fazla.

iki hafta önce bizim basketbolcu arkadaşlardan biri 19 ocakta izmitte maçları olduğunu söylediğinde çok sevindim. İzmit benim doğduğum büyüdüğüm ve okuduğum yer. Her fırsatta gitmek isterim oraya. Benim için iyi bir fırsattı bu basket maçı, hem ELOY’u da tanıma fırsatı bulacaktım.

Sabah erken saatte yapılan yolculuk sonrası öğlen 12′ de İzmite vardık. Ben maçı 2 de başlayacak diye bildiğimden planımı ona göre yapmıştım. Maçın ilk yarısından sonra stadtan çıkacak, eski arkadaşlarıma kısa ziyaretler

yaptıktan sonra İzmitteki amcamları arayıp gece onlara geleceğimi bildirecek sonra da Gölcük’e geçecektim, saat 4 civarında. Fakat işler umduğum gibi gelişmedi (ne zaman oldu ki!) maç saat 13:00 teymiş ve maç sonuna kadar beklemem gerekiyormuş (koçun ricası). Hal böyle olunca 14 ü geçti stadtan çıkmamız. Adamlar hemen döneceklerdi ve Gölcük’e de uğrayacaklardı geçerken. Tamam dedim ben götüreyim sizi gideceğiniz yere zaten Gölcük’ e gidecektim bende. Peh ne kadar zormuş parkedecek yer bulmak. Bir de altınızda minibüs varsa…

Sonunda basketçilerden ayrılıp minibüs durağına vardığımda saat 16 yı geçiyordu. Adres te oldukça ilginç. 8 nolu minübüse bin, 17. adada in. Bir de tembihlemişti. Şoföre söyle diye. Minübüsün geleceğinden tam ümidi kesmişken minibüs yanaştı durağa. Amma da çok bekleyeni varmış. Eh şoföre söyleyemedik kalabalıkta nerede ineceğimizi bir de en arkaya kaldık. Umarım duraklarda yazıyordur durak isimleri diye düşünürken bir bayan bindi minibüse. Hah 17. ada da inecek. Neyse vardık 17. adaya. Minibüsten inince çağrı bırak demişti ELOY. Kontör de yok mecburen ödemeli arama yaptım. Bu arada ben minibüsten indiğimde karşı durakta iki tane genç bekliyorlardı. birinin elinde de cep telefonu. Bana epey bir dikkatli baktıktan sonra telefonla ilgilenmeye başladılar. Bende bu arada ödemeli aramamı yaptım ve oda ne?!. aradığınız numaraya ulaşılamıyor diye bir mesaj. bir daha denedim. aynı mesaj. Hah karşıdaki iki genç te duraktan ayrılıp hızla uzaklaşmaya başladılar. Tamam dedim baktılar tipe verdiler notu, tüyüyorlar şimdide. n’apacağım diye düşünürken bir baktım yukarıdan biri geliyor etrafa gülücükler saçarak bir yandan da elini kaldırıp gel der gibi elini sallıyor. Bir etrafıma bakındım şöyle civarda bir hatun var mı diye.

Ne olur ne olmaz temkinli olmak lazım. 🙂 Kazasız belasız buluştuk derken eve girer girmez bulaşık makinası bozuldu (tam da bana bezelye yemeğini ısıtırken). Hah dedim uğursuz adam olacağı buydu. Neyse bezelye çok güzeldi (o kadar açtım ki içinde et olduğunu bile umursamadım) ve büyük ihtimalle Volkan yapmıştı. 🙂 Hayır ELOY yemek yapamaz demiyorum. Yumurtalı yemekleri güzel yapıyor. Sadece fazla vakti olmuyor yemek yapmaya. 🙂 Ne demişti menemen yemeği için?

Volkan’dan daha önce bahsetmişti ELOY, benim onlara gittiğim gün o da yola çıkıyormuş, Eloy bir yandan benimle uğraşmaya çalışırken bir yandan da Volkan ile ilgilenmek zorunda kalıyor odaya bir girip bir çıkıyordu (Bak o zaman baya kahrolmuştum zamansız geldiğimi düşünürek, bir saat sonra gelsem ne olurdu ki?). Volkan gittikten sonra muhabbet yavaş yavaş ısınırken, tuttu sobayı yakacağım dedi. yok zaten içerisi iyiydi dedim ama dinletemedim. bir yandan sohbet etmeye çalıştı bir yandan da sobayı yakmaya. Bak hala söylüyorum yakmana gerek yoktu…

Vampirler evet bir ara bundan bahsettik. Kulağını ısıran tamil miydi yoksa thelaw mı? unutmuşum. 🙂 Buffy yi izledikten sonra mı bahsettik? Yoksa Angel den sonra mı? Ahh Rock müzik. gecenin ana konulardan biriydi..

Konuştuklarımızı fazla aktarmak istemiyorum. 🙂 Ayrıca şunu belirteyim televizyonla arası pek iyi değil. Tabii Buffy ve Angel yoksa. Çıt bile çıkarmıyor ya izlerken. Walla nefes almaya korktum ses çıkaracağım diye. 🙂

Bütün gece konuşmayı planlamış olmamıza rağmen akşam yemeğinden sonra başlayan baş ağrısı ve mide bulantısı (zaman zaman oluyor bu bana sanırım migren) iyice halsiz düşürünce erkenden yatmak zorunda kaldım. Bu arada

evinin hiç bekar evine benzemediğini aktarmadım buraya kadar. Çok güzel dekore edilmiş bir ev. Hiç belli olmuyor bekar evi olduğu. Yatak odası da güzel. Epey zora sokmuş zaten taksitleri.

Sabah kendimi affettirmek istediğimden kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Ekmek ve gazete aldım bu arada kapıyı açık bıraktım. Döndüğümde zili çalmamak için. Masayı hazırladım. Ana!. Ee çay yok ortalıkta. Evet haddim olmayarak bütün mutfağı karıştırdım çay bulacağım diye. N’apalım süprizi bozup kaldırdım çocuğu. Tahminimden kolay oldu. Seslenir seslenmez uyandı. Ne kadar da kolay bir yerdeymiş. Olması gereken yerde, ocağın hemen üstünde ama kimin aklına gelir ki bir güğümün içinde çay olacağı 🙂 (bak zamanları karıştırdım. Menemen mi yapmıştın) Güzel bir kahvaltıdan sonra bazen bilgisayar(kaç defa resetlendi o öyle?) bazen müzikle ilgilenip bolbol sohbet ettik. İki erkek neden bahseder ki? Ya futbol, ya politika ya da kadınlar. Aslında sonuncusunu kadınlar da başbaşa kalınca çok konuşuyor ya!, neyse. Ben ne futbolu ne de politikayı sevmem 🙂 Ahh kadınlar…

O kadar dalmışız ki muhabbete ve bilgisayara (ipucu vereyim mi bilgisayarda neyle uğraştığımız hususunda?… yok yok söylemem) ne diyordum o kadar dalmışız ki neredeyse Angel kaçıyordu. Bağlantı kopmasa kaçmıştı da 🙂

Sonrasında akşam yemeğinde üzerine kaşar rendelenmiş acılı sucuk. Ayhh şimdi bile içim yandı. (tamam abarttım sadece benim için fazla acıydı) muhabbet muhabbet ve ayrılık vakti.

Bundan sonrası kesinlikle kendi şanssızlığım. sırasıyla bulaşık makinasının bozulmasında, sobanın yanmamasında ve bilgisayarın habire resetlemesinde benim katkım (şanssızlığımla) olmadığını varsaysam da, son olay tamamen şahsımın şanssızlığı.

Gölcük merkeze inmek için minübüse bindiğimde ELOY şoföre yabancı olduğumu ve terminal için uygun bir yerde indirmesini söylemişti. Bir ara epey ara sokaklarda ilerleyince ben de şoföre tekrar hatırlatmıştım terminale gideceğimi. Sonra bir baktım eski terminale ulaşıyoruz, şoföre yaklaşıp durumu aktardığımda demez mi ben unuttum seni!?. ya otobüse kalmış 10 dakika… dedi karşıya geç minibüse bin tamaşta ineceğim de tamam. geçtik karşıya bindik minibüse. kaldı 5 dakika minibüs bekliyo hala sonmuş saati gelmeliymiş. Saati geldi. gidiyoruz. Adama söyledim yabancıyım terminale gideceğim tamaş mıdır tabaş mıdır orada indir beni. tamam tamam dedi iyi

dedik bizde. Ee tamam da İzmit yolundan çıkıyoruz. Kaptan Terminal. Allahım bu da unutmuş neyseki zamanında söylemişim yoksa gideceğiz bir yerlere. velhasıl otobüs kaçtı, kaldık sonraki otobüse. Şans ilk defa burada güldü. 🙂 Muavin asker arkadaşım çıktı. Yanımdaki astsubaya inat asker muhabbeti yaptık yol boyunca. eve girdiğimde saat 04:20ydi ve mesaiye sadece 3 saat 40 dakika kalmıştı 🙂