Yağmur yağıyor. Damlalar ince, hafif. Ara ara büyüyor, sertleşiyor. Toprağa çarptıkça parçalanıp dağılıyor. Sonra yumuşuyor. Toprağa çarpınca parçalanmadan kendini salıveriyor. Karşıdaki ağacın yapraklarına dokunup kaçıyorlar sanki. Tutunamıyorlar belki de… İstemeden de olsa düşüyorlar toprağa. Hiç incitmiyorlar birbirlerini. Sırasını bekliyor her damla. Gökyüzünden düşmeden önce vedaları sevmeyen yürek gibi gözlerini kapatıp toprağa yürüyorlar! Görmeleri önemli değil. Toprak sevecek onları nasıl olsa. Belki de bu yüzden ihtiyaç duymuyorlar vedalara… Gerek görmüyorlar son bir kez gökyüzüne sarılmaya. Doğru ya! Gökyüzü âşık değil miydi yağmura? Ve bütün aşklar mahkûm değil miydi ayrılığa?
gökyüzü hakkında tüm yazılar
İçimdeki Soğuk
mavilikler | 12 February 2011 16:30
Yalnızdı yine. Ama çok güzel bir güneş vardı dışarıda. Yalnızlığı yasaklıyordu insanlara. Herkesin yanında birileri vardı. Kahkahalarla çınlıyordu her yer. Belki de sırf böyle kahkahalar atabilmek için birbirine yaklaşıyordu insanlar. Güneşe layık bir cıvıltıyla bir şeyler söyleyebilmek için…
ŞEFFAF UÇAK
admin | 07 January 2011 13:06
Artık gelişen teknolojiye ayak uyduramıyoruz.daha rahat bir yaşam ve olanakların daha iyi hale getirilmesi için yapılan çalışmalar ve araştırmalar devamlı bizlerle paylaşılıyor.
tabula rasa fabrikasyon ayarları
hafifkullanicisi | 24 December 2010 11:14
Zihni boş bir levha olarak düşünmek ilk olarak hangi filozofun aklına geldiğini hatırlamıyorum.Hangi ayvayı yerken ya da mercemeği istediği fırına verememenin hezayanı yaşarken buldu umrumda değil.Bebek kafasına olan ihtiyaç umrumda olan.İnsanların kişilik yapıtaşlarının o kişinin kişisel görkemini belirlediğine inanıyorum.(en azından şu an için) Bunları mimari yapılara benzetmek eğlenceli geliyor ;kulubeden tutunda gökdelene kadar.Birinde beton biriketden gücünü alan duvarlar, yapının ayakta kalmasını sağlayan şey, diğerinde ise çelik iskeletlerle desteklemelisin ki göğü delebilenin sağlam bastonlarını yapının koltuğunun altına verebilesin.
(kerpiçten de yapılar var onları değerlendirmeye almadım amacım sadece kıyas yapabilmek için bir zihinsel harita çıkarmak ve en düşük örneği olarak kulubeyi seçtim.)
elektrik ve su tesisatı ayrıca iç dizayn, dış dizayn vs birer kıstas (problem yaşanmaması için gerekli ve düzgün bir görünüş için) olarak ele alınabilecek şeyler bununla ilgilenmiyorum sadece ayakta tutan nedir bizi…
UÇURTMANIN İPİ
mavilikler | 01 November 2010 11:01
Karanlık… Ama zifiri değil… Sokak lambasının ışığı eşyaların yok olmasını önlüyor.
Yatakta doğrulmuş, sessizliği dinleyen adam hiç de hoşnut değil bu durumdan.
O her şey yok olsun istiyor. Karanlığa gömülsün her yer… En küçük ışık kalmasın…
Tek bir kişi bile kalabalık demek şimdi. Hiç değilse bu saatte yalnız kalabilsin. Böylelikle de unutabilsin bir süreliğine de olsa insanları… Ki onların arasında en az var olanını, yani kendisini buraya çağırabilsin…
Yasal Yalnizlik
sinbad | 10 September 2010 10:56
oysa cok guzel bir filmin son sahnesi gibi bitebilirdi.. Yagan yagmurla giderek uzaklasan botun icinde veda bile edemeden ayrildigim guzel kiz olarak kalirdin, uzgun olan sadece gozler olurdu o zaman, soylenmis sozlerde pismanlik aranmazdi, kabullenisler bu kadar acitmazdi ve yasanma ihtimali olan guzel gunler olurdu…
yanimda olusunun farkindaligini sana gostermeseydim eger, o gece hizla atan kalbimi elinle hissetmeseydin…
icinde sakladigin hircin kucuk kizi gormeseydim eger, seni anlamasaydim, hic bilmeseydim,
ve ben yanindayken tek basina aglayabilseydin eger…
İlk
mascalzone latino | 22 February 2010 18:28
Eylül ılıklığında, nispeten rüzgârsız güzel bir gündü. Gökyüzü denize dik uzanan dağın tesinden atlayan parasailingciler ve rengarenk parasailinglerle doluydu, masmavi denizde birkaç sürat botu arkalarında beyaz izler bırakarak kıyıya paralel hızla geçiyorlardı.
Upuzun kumsal plajdan, gökyüzünden iniş yapanları anlatan megafonik bir erkek sesi duyuluyordu. Soğuk biramızı tek kutudan içerken bunları seyrediyorduk. Ama en güzeli, tam karşımızdan denizin içine içine doğru güneşin ağır ağır girişiydi.
”Keşke sonsuza kadar burada kalabilseydik.”
”Arabayı iade etmem gerek.”
”Yalnızca içimden geçeni söylemiştim” Bana baktı ”Yanıma otursana.” Hafifçe yere serdiğim kilime vurdu. Gözleri en içten halleriye üzerime dikilmişti.
Eğilip yanağından öptüm o da kollarıyla boynumu öyle bir sardı ki gövdemin yarısı üzerine abandı ve ağızlarımız birbirimizin sol kulağına denk gelecek şekilde fısıltıyla konuştuk.
DOSYALAR BEKLEMEKTE
admin | 01 February 2010 09:24
Pencerenin önündeki saksıda bir tutam yeşillik… Bu havasız, toz dolu odaya bir tutam gökyüzü getirebilir mi? Camın ardında kalan tüm yeşilleri ve mavileri; camdan yapılma, gerçek dışı şeyler olmaktan çıkarıp; onlardan bir iz, küçücük bir dokunuş ya da koku ulaştırabilir mi bize?
Kimbilir; bu büroda, bu dört duvar arasında, yerinden bir an için kalkmadan ne kadar oturulabileceğini birbirine kanıtlama yarışına girişmiş görünen bu insanlara, koca bir ayna tutabilir belki de, bu bir saksı dolusu yeşillik. Onlara neleri gözden kaçırdıklarını gösterebilir.
Beautiful Sun and Skies Ultra HQ Wallpapers
dotass | 15 December 2009 22:48
Güneş ve gökyüzünden oluşan harika duvar kağıtları masaüstünüzü aydınlatacak. Bu duvar kağıtları toplam 40 adet ve tam 12.7 MB
En Büyük Soruların Şimdiki Cevabı: KURAMSAL FİZİK
Colpadan | 10 November 2009 14:19
İnsanlık tarihi boyunca zaman zaman kafamızı kurcalayan birçok soruya cevaplar aradık durduk. Her şey algılama ve arkasında barındırdığı merakla gelişti. Bir şeyi merak ettiğimiz andan itibaren artık ona bir cevap bulmamız zorunlu hale geliyordu. Bulduk da. Geçmişten günümüze bulduğumuz cevaplar çok değişti ama temel sorular hep aynı kaldı.
Önce yaşadığımız çevre ilgimizi çekti. Rüzgar esiyordu, bulutlar toplanıyordu, çiçekler açıyordu, yağmur yağıyordu… Sonra müthiş bir güç ile bir kaç saniyeden fazla bakamadığımız bir ısı ve ışık kaynağı yükseliyordu ufuktan. Tüm bunlar neydi? Ya o yıldırımlar, devasa sesler ve ateş? Her yer kapkaranlık olduğunda havada beliren binlerce parlak ışığa ne demeli? Bir de karanlığın gücünü kıran başka bir ışık dairesi vardı havada. Gündüzü aydınlatan o güçlüğü ışığın yerine geceyi boş bırakmamaya çalışan donuk kardeşi nöbeti devralıyordu adeta.