bildirgec.org

gitmek hakkında tüm yazılar

bir iki şiir, üç; biraz eski bir yazı

mengu yincge | 24 January 2008 00:44

Masumum
Günahlarım kadar
Yüzümde bir tebessüm belli belirsiz
Damla damla akıyor sular bedenimde
Çıplak bedenim
Ruhum çıplak
Görmüyor kimse
Banyodayım…

Hüzün saklansın
Günah aklansın
Hava kararsın
İstemen ne
Damla damla akıyor hayat bedenimde
Görmüyor mu kimse
Ağır aksak hafif bir
Yoldayım…

(01.01.08 R S K)

Ağlamak istiyorum
doya doya
güldüğümde
yalandan gülüyorsunuz ya
bir anlam yüklüymüşcesine siz
kahkahalar attığımda ben
müstehcen bir fıkraya
ve hayatın protokolüne
var ya sürüsüyle kinayeli bakışlarınız
Ağlamak istiyorum
doya doya
hıçkırıklarla
çünkü yumruğumda yüreğim
korkusuzca açıp
el sallıyorum
ve küçücük
ben
halen
kocaman
seviyorum
cesurca
Kahkahalarla gülün siz
ağlamak istiyorum ben
doya doya
Mumcu, Mardin, Ertegün
var nice sevgileri
bende.
“Tanıştım denmez”deme!
ben de
tanıdım
sevmek kolay mı
güzelim
ağlamak istiyorum
doya doya
hıçkırıklarla
Majörden minöre
Artandan dağılana
Doğrudan yanılana
Gülerken ağlayana
Sevilmeden sevene
Ağlamak istiyorum
doya doya
hıçkırıklarla
çünkü
ben
küçücük ve
kocaman
halen
seviyorum sizi
hem de
hepinizi
(25 Aralık 2006 – R S K)

VE KADIN YETER DEDİ.

haberhaberhaber | 08 January 2008 19:06

Ve kadın yeter dedi. Yirmi üç yıldan sonra her ikimize de yakışmayacak şeyler yaptın. Silahı sevdiği adama doğrultarak seni öldürürsem sensiz kalırım buna dayanamam. En iyisi mi ben gitmeliyim dedi ve silahı şakağına dayadı. Silahın emniyet kilidinin kapalı olduğunu anımsayıp çok kısa sürede ve ustaca kilidi açıp silahı tekrar şakağına dayadı..Etrafındaki tüm cisimler silinmiş tüm sesler kesilmişti. Karşısında sadece şaşkın ve korku dolu gözlerle kendine bakan bir çift göz vardı. Gözleri karardı, gözlerine tekrar ışık geldiğini hissettiğinde yerde oturmuş başı bacaklarının arasında sessiz sessiz sallanarak ağlıyordu.

TOPRAK

sahinden | 23 December 2007 23:38

Bugun sımsıyah bir bulutla duş aldım..
Gitsin diye üstümden bütün ilahi lekeler terledim ardından süresizce.
Düşünmek her şeyi. Bu ülkede veya bu ülkenin herhangi bir toprağında zerdali ağaçlarının hışıltısıyla.

Süresiz aşkların süreli birliktelikleri gibi ışıl ışıl çağlayan, içinden huzur geçen rüzgarların tadı gibi temizlenıyorum şimdi yavaş yavaş.

Düşüncerler değil düşüncesizliklerle kirlenen ruhumu yağmurlara vurdukça bütün kızıl bulutlar ruhuma iniyor gibi ürperiyorum.
Tanrıya dönüşü yaşıyorken sessiz sessiz dökülüyor kaşlarımın üntüne saçlarım.
Nan kokusundaki bereketlilik gibi düşündükçe o’na gidişimi hayal edebiliyorum sık sık.
Ben soyunuyorum sana dıyorum. Tüm lekelerimi çıkarmış ilahinin tınısını bekliyorum
Bir ses versen de gelsem diyorum. Etime sardığın ruh anlamını yitirdiği günden bu yana
Sesinin hasreti ile geceyi gündüz gündüzü gece ediyorum.
Bir yanda sarı siyah bir film şeridinden geçen et kokan bir hayat, bir yanda ahrimi ve ahrilerimi bütünleştirecek olan olan sen ebedi ışık.

bil ki.. bekliyorum sesini..

Fazıl Say ülkeyi terk ediyor!

makaleci | 14 December 2007 13:40

Alman Süddeutsche Zeitung Gazetesi Paris’te keman ustası Renaud Capuçon ve piyanist Fazıl Say‘la bir söyleşi yaptı. Söyleşide Fazıl Say şunları söyledi: “Bizim Türkiye rüyalarımız biraz öldü. Tüm bakan eşleri türban takıyor. İslamcılar zaten kazandı, biz yüzde 30, onlar ise yüzde 70. Başka yere taşınmayı düşünüyorum.”Haberin detayları burada

Umarsız Yazı

pilli pati | 09 December 2007 00:43

..
Yavaşça toparlıyorsun öykünü. Gitmeye karar verdiğini görüyorum… Bütün cümlelerin ansızın çırılçıplak kaldığını da! Sesini, kokunu, dokunuşunu, bakışlarını ve tebessümünü toparlayıp gitmek istiyorsun… Usulca noktalıyorsun bu öyküyü.

Ümitlerin var. Ümitlerini apar topar bir bohçaya dolduruyorsun. O ellerinde taşıdığın nehir, soluğunda taşıdığın rüzgar, o tenindeki serseri yaşam; hepsi silinecekler hayatımdan. O kendini alıp gidişin, bedenime birazdan şiddetli depremler bırakacak, biliyorum.

Şaşıran Yazı

pilli pati | 04 December 2007 09:13

.
Seni, yaklaşan geceye nasıl tanıtmalıyım? Bir bardak suyu kana kana içer gibi mi? Yoksa, gözlerini sessizce ufuk çizgisinde dinlendirir gibi mi?

Nelerden bahsetmeliyim? Düş kurar gibi mi yazmalıyım? Yoksa bir yolculuğu anlatır gibi mi? Belki de alıp başımı gitmeliyim bu satırlarda, güneşin battığı yere…

Ardımda koskoca bir şehir beni özlemeli. Sırtıma azgın okyanus dalgalarını salmalı, ama ben asla dönmemeliyim bildiğimden.

Kahverengiye dönüsmüsüzdür çünkü…

| 05 November 2007 09:31

Dogdugumuz zaman yuvarlak ,keskin,saf bir yüzümüz vardir.icimizdeki evren bilincimizin kirmizi atesi yanar durur.Ama yavas yavas ….
bizi
ana babalar yer,
okullar yutar,
sosyal kuruluslar emer,
kötü aliskanliklar kemirir,
yas ise tüketir.
Sindirildigimiz zaman;tipki ineklerdeki gibi alti mideden gectigimiz zaman,pis bir kahverengi tonunda cikariz.

bensiz bir hayat..

| 02 November 2007 09:08

“artık, senin benim sevgilim olmadığın bir hayat hayal ediyorum”
..
evet, bende bunu istemiştim küçük peri, hatta yalvarmıştım hıçkıra hıçkıra ağlarken; seni özlemek istemiyorum..
o kadar zor ki seni buna ikna etmek, o kadar zor ki seni beni şok eden mutluluğundan vazgeçirmek..
Ama gerçek.. ve o kadar gerçek ki..
ben denizlerde,, sen bensiz,, o kadar gerçek ki , senin bir an olsun hayaline getirmediğin, benimse en derin kabuslarım kadar gerçek..
Mesleğimden nefret ediyorum ama, ne yapayım kendimi çok seviyorum.. elimde kalacak tek şey bu, özgürlüğüm,,
Ve bak, sonunda elimde kalan tek hazinem de bu, sandığımda kilitlendiğim sonsuz denizler, sonsuz özgürlük..
sensiz özgürlük, , ,

MUTLAK DEĞER

linet | 01 November 2007 16:47

Bazen yol ayrımlarına geliriz, kimimiz en işlek yolu seçer, kimi ise kimse tarafından kullanılmamış olan çamurlu yollara sapar, neyle karşılaşacağının önemi yoktur, verdiği karara öylesine inanmıştır ki sonuçlarına katlanacaktır, geriye dönüp bakmaz bile…

Böyle kararlı olmak iyidir herhalde, ben hiç olamadım, yol ayrımlarına geldiğimde aklımı mantığımı kullandım, kalbimin sesini bir kez dinledim o da beni yanılttı malesef, belki de o yüzden artık kalbimi değil, mantığımı kullanıyorum.

Senin için af çıktı

plakton | 22 October 2007 16:35

Sanma sakın lanetin sende olduğunu, sanma sakın içimdeki nefretin aşk olduğunu. Yaptığım seçimlerle yenilenen lanetim, en büyük aşkım benim. Sende yoksun artık. Alışmak gerekirdi bu boşluğa, alışmak gerekirdi veda‘ya. Ama hiçbir zaman öğretemedin bana. Şimdi ben nasıl kendi uçurum kenarlarımda gölgemdeki yalnızlıkları sayıyorsam… Sen, benden de beter, kuru yapraklarında son harflerini sorgulayacaksın.

Gittin… Bilmeden zamanı da aldın yanına, geleceğin geçmişinin gölgesinde artık. Belki benden daha güvenle bakacaksın hayata, belki benden daha cesaretli olacaksın… Ama hiçbir zaman anılarını örtemeyeceksin perdelerle. Onları susturamayacaksın zihninde. Benim yüzümden işte… Hep bir kırık ayna olacağım hayatında. Taşıyacaksın beni yanında. Ve her düşündüğünde sana bakacağım kanayan kırığımla.