bildirgec.org

gerçek hakkında tüm yazılar

sana doğru

Alperun | 06 October 2009 18:14

gözlerin’de yaşıyordu
bir yalandı belki,
fakat;
özlemi’nde taşıyordu
tüm gerçekliği
ve geleceği,
sana dair
bir kalbi,
kaderi,
ve seninle doğacak
ve hiç batmayacak
bir günün hayalini
düşünüyor,
düşlüyordu
senden arta kalan
bir ben.
sözleriyle aşıyordu
aşkın hudutlarını,
açmıştı kanatlarını
sana doğru
uçuyordu.

gerçeğin yıkılışı mı, gerçeğin açığa çıkması mı?

astral | 07 September 2009 11:30

Zaman gerçeğin yıkılışıdır. Tercih çok kolay, gerçeği unutmak. Baudrillard başka türlü mutlu olmayacağımızı söylüyor. Gerçek ki, adım atan kırıntılardan bir yaşam oluşmuş ve şimdi o kırıntılar bize kalmış, baş kaldırmış, üstelik; ‘Gerçek olan benim, idealıyım bu konuda, ispatlayabilirim de’ deme cüretini gösteriyor.

Oysa bilinir ki, gerçek gerçek ideasında bulunmayandır. Buna ihtiyacı yoktur.

Tüm zamanlar içinde gerçeğin bu denli pusuya yattığı bir zaman görülmedi. Her zaman kendi içinde gerçekliğini kaybetti gibi tanımlansa da XXI. YY. gibi değildi elbette. Soğuk, işini bilen ve Marduk’la çoktan imzayı basmış bir zaman. İşte bu, içinde olduğumuz zaman son dönem ve bizim bu denli kahır içine gömülmemizin tek nedeni de elbette. Kardeşlerden Marduk’un güçlü gelmesi. Lakin bu bilinen bir şeydi.

çatlak bir sabır taşım var

aydindil | 20 August 2009 19:03

Tahammül ediyorum, sabrediyorum, itaat ediyorum, vazgeçiyorum, kabul ediyorum, gel diyorlar geliyorum, git diyorlar gidiyorum. Bi süre sonra robotlaşıp, işaret edilmeden yapıyorum, ne yaptığımı bilmeden yapıyorum yaptıklarımı, sürekli tahammül… Sabır taşı çoktan çatladı. Tutkalla yapıştırdığım çatlak bir sabır taşım var, kimyasal takviyeli algının kaldrıabileceği bir kırık sabır taşım var.. Bir de cesurum bu kadar; ancak kendi gerçeğimi inkar etmeyecek kadar, işaret edilenin dışına çıkamayacak olan özünde cılız bir cesaret.. kimler gözlüklerindeki tozlu pembeyi silerek gerçeğiyle kavruldu? ve kimler büyülü narsizm denizinde yüzerek tatmine yaklaşmaya zorladı!?

Zamansız

limoncello | 05 August 2009 12:45

Diyecek birşeyi kalmamıştı. Söyleyecek söz bulamıyordu. Boğazında birşeyler düğüm olmuştu. Çok sevdiği zeytinyağlı barbunyadan bir çatal almış devamını getirememişti.
Kendi yapmıştı.
Hep kendi yaptığı yemekleri yerdi.
Güzel de yapardı açıkçası, seviyordu yemek yapmayı. Sevdiği şeyleri yaparsa insan hem daha mutlu olurdu hem daha başarılı, buna inandırmıştı kendini.
Ama sevdiği şeye sevdiği şeyleri söyleyememişti.
Zeytinyağlı barbunyayı masadan alıp buzdolabına geri koydu. Tabağı, çatalı da mutfak lavabosuna bıraktı. Masadaki ekmek kırıntılarını bir eliyle sıyırarak diğer avucunda topladı ve pencerden dışarı fırlattı.
Martıların haykırışlarını duydu. Üç-beş martının anında ekmek kırıntılarına hücum edişlerini seyretti.
Sonra masadaki yarımdan biraz daha büyük ekmeği alarak dört beş parçaya ayırdı ve onları da martılara attı.
Sahile çıkıp yürümeye başladı.
Çok uzun zaman yürüdüğü halde bir yere varamadığını farketti.

ÖNÜM ARKAM SAĞIM SOLUM

il mare | 14 July 2009 10:05

İçerilerden bu sayfanın yolunu bulabilmiş,sıyrılmış bir ışıkla yazıyorum kalbimden çıkanların gözümle ilişik olmadığı cümlelerimi.Işığa gerek duymadan da yazabiliyormuşum,içimdeki karanlığın sayfalarla uyumunu hayranlıkla izleyerek.Nasıl da kolaylıkla yolunu buluyor kalem,her zamanki gibi iki kelimenin arasına standart mesafeyi koyabiliyor,satır başları düzenli;fakat alt alta iki satır arasındaki boşluk biraz fazla gibi sanki,korkuyor olmalıyım birşeyleri birbirine karıştırmaktan,bu karışıklıkta üst üste binerek kendi kendilerini yok etmelerinden.Ama bu korkunun sayfamı daha düzenli yapmayacağını biliyorum,ki ben korktuğum şeyleri hiçbir zaman güzel yapamıyorum.Falan fistan işte…

İnsan : Beden, Gezen ve Nefes Alıp – Veren

sametparpar | 08 June 2009 10:54

Yıllardır hatta asırlardır üzerinde türlü türlü yorumlar yapılmış, türlü türlü araştırmalar yapılmış bir konu da “insan” konusudur. Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Erol Erbaş ‘ta bir insan tarifi yapıyor. Erol Erbaş’ın insan tarifine geçmeden önce bugüne kadar yapılmış diğer tanımları kısaca inceleyelim.

Wikipedia tanımına göre İnsan, dik duruşa, görece gelişmiş bir beyine, soyut düşünme yeteneğine, konuşma kabiliyetine, alet kullanma ve üretme becerisine sahip primat türü. (wikipedia.nın insan tanımının devamına buradanulaşabilirsiniz, bizimkisi biraz daha farklı)

başıma gelen salak bir olay

nazokiraze | 27 May 2009 16:44

Evvelsi gece yaşadıgım bana göre film gibi ,şaka gibi olayı yazmadan önce uzun uzun düşündüm , ama dayanamadım yazacagım diye karar verdim. Öncelikle şunu bilin ki yazdıklarım tamamen gerçektir, zaten bu kadar salakça birşeyi insan kafasından uydurarak yazmaz heralde çekinir en azından .

Pazartesi akşamı eşim format atıyor diye kızımın odasından girdim Hafif’e , saat 23:00 sularıydı belki de daha geç bir vakit birden patır kütür bir ses oldu ,o esnada kızım çekmecesini kapattıgı için acaba o mu geldi kulagıma yoksa deprem mi oldu derken , içerden eşimin beni çagırdıgını duydum, hemen koştum baktım ki ne göreyim yatak odamızdaki Taha’nın kıyafetlerini koymak için aldıgım iki uzun ahşap dolap yerde, eşim altında.

Marijuana Yapraklı Kravat

admin | 04 March 2009 10:18

Başlık aklıma geldiğinde keşke olsa böyle bir şey diye hayal etmekten alıkoyamadım kendimi. Şöyle çok sıkıldığımız, çok bunaldığımız anlarda bi yaprağını çekip sarsak, tokasındaki hazneden kağıdı çıksa. Ne güzel olurdu bir düşünsenize.
Daha sonra kravatı suladıkça zamanla yeni yapraklar çıksa üstünde. Siz kravatınıza ne kadar iyi bakarsanız o da o kadar güzel ürün verse size.

Hayal dünyasına adım attıkça; sıradışı ama nedendir bilmem, çocukluğumdan beri “öcü diye bir şey yoktur.”, “filmlerdeki karakterler senaryodur, bilgisayar animasyonudur, gerçekte yoktur.” gibi realiteye ait unsurlara bir türlü inanasım gelmiyor. Bu daha sonra ayrıntılarla değinmek istediğim bir konu, çünkü kendim hakkındaki bazı “kritik” sorulara yanıt bulabilmiş değilim.

TRAJİKOMPLİKE

admin | 28 February 2009 18:02

Rüzgara kapılmış gidiyorum ben…

Mümkün mü? 2 yanımı da alıp gitmem… O kadar soyut olabilir miyim?Hayal ederken bile şu an yaptığım gibi onu gerçeğe dönüştürme çabam, herşeyin illa bir gerçekliğe kavuşması gerektiğini vurgulamıyor mu zaten? Hayallerimin amacı gerçeğe ulaşmaksa;ya da her hayalin sonu gerçekse, güzel olan hayal değil de sonsuzluk,sınırsızlık olsa gerek. Sonu yok çünkü hayal kurmanın. Özgürlük güzel olan yani.Özgürce düşün ve özgürce sınır koyma işte. Nereye istersen oraya git,anında, yanına iki kanat almayla biter iş. Ve bir gün gerçekten de git. Ve bir sonraki gerçeğe devret bir sonraki hayalini… Güzel olan gerçek mi yani bir de şimdi? Yani,güzel olan özgürce bir gerçek olsa gerek.