bildirgec.org

gerçek hakkında tüm yazılar

Yalnız Bir Kadın Olmak…

hypatia | 09 May 2007 09:40

Bu gece, kulağımda ki “Camdan Kalp” şarkısının hüznüne, mail kutuma gelen Sayın Ahmet Altan’ın yazısından bir alıntının, kalbime verdiği sızı eşlik ediyor.

Gözler, tüm gerçekleri söyleyen ve baktığınızda acı ve mutluluğu görebileceğiniz, duyguların saklanmasının en zor olduğu yerdir. Hele ki bir kadının gözlerinde…
Zihnimin kabul ettiği tek gerçektir, mutlu ve mutsuz kadını gözlerindeki ışığın ele verdiği. Mümkün değildir ki sevgiye doymuş bir kadının gözlerinin içinin parlamaması, şevk ve heyecan dolu olmaması, enerjisi ve kahkahası ile gururla gezinmemesi. Ne acıdır ki, sevgiye hasret bir kadının gözlerinin feri sönmüştür. Bakışları donuk ve hissiz olabilecek kadar tepkisizdir. Tüm heyecan ve isteklerini yitirmiş, ertelemiş ve hatta unutmuştur. Amaçları da, kendi ben’i gibi kaybolmuştur. Sadece ve sadece yaşamın gereklerini yerine getirmek için hareket etmeye başlamıştır. Kırgın ve kırılgandır. Artık yıkılmış umutlarını bile hatırlamamaktadır.

Bir ricam var !!

| 05 May 2007 15:35

Kalk gidelim buralardan;

Bıkmadın mı bu şehrin gürültüsünden patırtısından ya insanların fütursuzca koşuşturmasından bıkmadın mı?

Bıkmazsın tabii çünkü sende onlardan birisin, çünkü sende gökyüzünün altında gezip bulutları hiç görmeyenlerdensin. Bir koşuşturmacadır gidiyor hayatımızda. Küçük bir anekdot aklıma geldi; İstanbul’a ilk geldiğimde otobüse bindik bir yere gidiyoruz insanların yüzlerine bakıyorum kimse gülümsemiyor, gülümsemeyi bıraktım herkesin göz kapakları kapandı kapanacak, ama yinede koşuşturmaca devam ediyor. O zaman “köyden indim şehre” oldum sanki. Sonra ne mi oldu bir gün aynaya baktım ve benimde gözlerim göçmüş artık kapanmak üzere, tek avuntum bu yazılar, beni tek dinleyen beyaz boş sayfalar. Kim ne derse desin bu bir ego tatminidir bence. Çünkü insanlar artık birbirleri ile konuşmuyorlar bile, dinleme işini unutalı çok oldu zaten. Bende beni dinleyecek bir şeyler vardır dedim ve yazmaya başladım.

Çözülmeler… Gelsin Bakalım…

hypatia | 04 May 2007 16:59

İtiraflarrrr...
İtiraflarrrr…

ÇÖZÜLMELER…

Evet sevgili hafif ailesi,
Sevgili arkadaşım @mosaicus ile yaptığımız yazışmaların bir yerinde, mosaicus “kendi kendimi çözmeye çalışmaktan yoruldum.” dedi ve karşılıklı bu işi masaya yatırmaya karar verdik. Dedik biraz geyik olsun. Yapalım bir açık oturum…

Sevgili @mosaicus, ilk önce kendisi talip oldu bu işe. Siz sorun ben söyleyeyim. Rahat adamımdır, alınmam, yazar sensin yaz bir yazı başlayalım dedi.

Bende onun onayını alarak bu yazıyı girdim. Çözülmelere başlıyoruz, ilk konuğumuz @mosaicus, sonrasında tüm çözülmek isteyenleri bekliyoruz.

Haydi arkadaşlar, hepiniz davetlisiniz açık oturumumuza…

Bu Gün …

hypatia | 03 May 2007 16:53

 Hayatımın tek varlığı...
Hayatımın tek varlığı…

Bu gün, içimden ağlamak geldiği halde senin o muhteşem yüzünü, sıcacık, ne oldu der gibi bakan koca gözlerini gördüğümde gülümseyeceğim. Bu gün için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım, gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Bu gün, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. Bu gün bulaşıkları lavaboda bırakıp 24 parçalık her gün yaptığın puzzle parçalarının nasıl birleştirildiğini bana öğretmeni izleyeceğim. Öğleden sonra telefonun fişini çekip, bilgisayarı kapatacağım ve oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra sana yaptığım dondurma teklifi karşısında senin attığın çığlıkların keyfini çıkartacağım. Bu gün senin o koca sesinle, öğrendiğin şarkı ve türküleri söylemeni dinleyeceğim ve bunların cennetin melodileri olduğunu anımsayacağım. Bu gün tüm o bilgiç tavırlarınla beni uyarmalarına karşılık sana teşekkür edeceğim. Bu gün o tavırları sergilerken sana eşlik eden o minicik ellerinin ve yüzündeki mimiklerinin tüm hatlarını ölene kadar unutmamak için zihnime kazıyacağım. Bu gün büyüdüğünde ne olacağın veya hangi okula gitmen gerektiği hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Ya da senin geleceğin hakkındaki konularda hiç bir düşünce üretmeyeceğim. Bu gün kurabiye pişirirken bana yardim etmene izin vereceğim ve çalışmayacağım. Bu gün Mc Donald’s a gideceğiz ve iki tane çocuk menüsü isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin. Bu gün seninle bebeklik resimlerine senin istediğin kadar süre bakmaktan hiç sıkılmayacağım. Bu gün senin bebekken yumurta ya mayna, makarna ya manina, karpuza babua demeni anlatırken, senin “tekrar söyle anneciğim” demene hiç kızmayacağım, istediğin kadar tekrar edeceğim. Bu gün sen hangi kitabı istersen onu okuyacağım. Bu gün kitabını okurken her kelimede araya girip okutmamana veya fikir değiştirmene büyük bir sevinçle bakacağım. Bu gün banyoda saatlerce balonuna su doldurmana ve suları bana sıçratmana hep güleceğim ve sana hadi yeter artık demeyeceğim. Bu gece geç saate kadar oturmana hiç karışmayacağım ve oturup seninle sonuna kadar çizgi film izleyeceğim. Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim her şeyi bir kenara bırakıp parmaklarımı saçlarında dolaştırırken bana en büyük armağanı verdiği için Tanrıya şükredeceğim. Bu gece yanağına iyi geceler öpücüğünü kondururken seni biraz daha uzun tutacağım kollarımda. Bu gece sen uyurken çizgi gibi olan o koca gözlerini seyredeceğim. Tüm gece her uyandığımda senin mis gibi kokunu içime çekip, ipek gibi tenini okşayıp, öpeceğim. Geceleri uyurken senin en sevdiğin nesquik li sütünü biberonunla nasıl içtiğini seyredip, işi biten biberonu bana uzatmana güleceğim. Bu gün sana hiç “dur, yeter artık” demeyeceğim bebeğim…

kendi kendine psikanaliz

zedd | 20 April 2007 17:42

Çoğu insan, kendisini tam bir içtenlikle anlatmanın zorunluluğunu anlar. Kendimizi analiz etmek, bazı temel noktalarda başkalarını analiz etmekten farklıdır; zira buradaki en önemli fark herbirimizin tamsil ettiği dünyanın kendi dünyamız olduğu gerçeğidir. İnsanlar hayatlarını kendi bütünlüğünde görür ki aslında bu, bizim geçekten bildiğimiz tek dünyadır. Amaç ta bu bizimle birlikte gelişen dünyamızı yorumlayabilmek ve yön vermekle güç kazanmaktır.

Analatik çalışmanın başlangıç noktası ve temeli; serbest çağırışım (o anda akla gelen herşeyin ifade edilebilmesi), dürüst ve açık sözlü kendini ifade sürecidir. Bu süreç yalnızken daha kolaydır. Kişi gerçekten hissettiği şeyleri dile getirmelidir. Burada amaç, kendini sorgulama ve bastırgan duyguları serbest bırakmaya yarıdımcı olmaktır. Mantık yürütmekten kaçınmalı çünkü mantığın arkasındaki büyük güç zeka, bu anda hizmetini kullanmayı bekleyen bir fırsatçı olarak karşımıza çıkacaktır; fakat analizin özü doğruluktur.

EMoTO`danSuyun Gizli Mesaji

| 06 April 2007 09:08

“Hiçbir kar kristali bir diğerinin aynısı değildir” sözünden yola çıkarak su kristallerini incelemeye karar verdiğini söyledi Emoto, ve son derece hassas bir mikroskop kiralayarak buzluktaki donmuş buz kristallerinin fotoğraflarını çekmekle işe başladığını belirtti. Bu çalışmalar sırasında 50 değişik su numunesini, -20 derecede üç saat boyunca derin dondurucuda dondurduktan sonra buz damlaları elde ettiğini belirten Emoto, iki ay süren deneyler ve zorlu çalışmalarından sonra ilk fotoğrafı elde ettiğini ifade etti.

“Elbette asla elli benzer kristal elde edemezsiniz. Kimi zaman tek bir kristalin bile biçimlenmediği de olur. Kristal oluşumunun grafik eğrisini çıkardığımızda farklı su numunelerinin farklı kristaller biçimlendirdiğini fark etmiştik. Bazı sulardan aldığımız kristaller, gözle görülür biçimde benzerlik gösteriyordu. Bazı sulardan elde ettiğimiz kristallerse deformasyona uğramış halde oluyordu, bazıları da hiçbir zaman kristal formu almıyordu.

Gerçek Kesit

| 19 March 2007 09:33

Gerçek Kesit Efsanesini keşfedin. Flash TV’nin bu ülkeye ve bu insanlara ne katkısı olmuştur diye bir soru sorulursa kuşkusuz bu soruya verilecek tek bir cevabımız vardır: Gerçek Kesit. Bursa’da yerel bir televizyon kanalında ortaya çıkan, 1992’den beri de Flash TV’de gösterilen Gerçek Kesit, ciddi ve gayrıciddi hayran kitlesiyle Türk televizyon tarihinde bir kült olmuştur. “Hadi oradan” demeyin, inanmazsanız dizi hakkında duygu ve düşüncelerini dile getiren internet topluluklarına bakın: ekşi, sosyomat, itüsözlük, zamanesözlük, sinema fanatik. Basında çıkan şu iki yazıyı okuyun.

Bir bütün olarak değerlendirirsek “Çirkindir” bu program. Bu çirkinliğin detaylarına sonra değineceğim. Varmak istediğim nokta şu: bu programa olan bu ilginin nedeni, güzelliğin ölü kargada ve havada uçuşan torbada arandığı American Beauty filmindeki gibi, çirkinliği “güzel” olarak değerlendiren mazoşist yaklaşımdır. Peki nedir bu yerli Dogville’in “Çirkinliği”, onu irdeleyelim: