bildirgec.org

gelecek hakkında tüm yazılar

değiştirebiliriz

rpc | 31 October 2008 20:14

Siemens Discovery Education işbirliği ile 6-8. sınıflar arasındaki çocukları dünyayı değiştirmek için değişim ajanı olmaya davet ediyor. bunun için hazırlanan wechange isimli site ve oyunda dünyayı yeşillendirmek için gerekli ekipman da mevcut. haydi iş başına

GELECEK NESİL BİLGİSAYARLAR (3)

ramstein | 28 October 2008 15:47

GELECEK NESİL BİLGİSAYARLAR (3)
Abaküsten hatta bırakalım abaküsü, Charles Babbage’den, onuda geçtim, Iowa State Üniversitesi profesörü John V. Atanasoff ve yüksek lisans öğrencisi Clifford Berry ‘den bu yana (ilk elektronik hesap makinesini tasarladılar) ne değişti; elbette teknoloji… Başdöndüren bir hızla değişen, gelişen ve kendini yenileyen teknoloji… Yapay zeka yeni bir kavram değildir, şimdilik ütopik olan, gerçekte beynin bütün fonksiyonlarını yerine getiren bir yapay zekadan bahsetmektir. Bu, teknolojinin çizdiği çizgiyle yakından ilgilidir.

Aslında bahsettiğimiz yapay zekanın bir takım “önceden programlanmış” işleri yerine getirmesi değil, gerçekte yapay zekanın bir insanda var olan bütün özellikleri taşıyıp, düşünebilmesidir. Elbette günümüz koşullarında bunu sağlayacak bir yapay zekadan bahsetmek güç olsa da, beşinci nesil bilgisayarların tanımına bunu ekleyebiliriz. Öte yandan bilgisayar mühendisliğinde bilgisayar için kesin kurallarının önceden belirlendiği (formel) ve aynı girdilere aynı cevaplar vermek zorunda olduğu gerçeği vardır; yani bilgisayar deterministiktir. Kurallara katiyen bağlıdır. Yani tuştakımından bir “a” karakteri girdiğinizde, ekranda başka bir harfin çıktığını görmezsiniz. Şayet görüyorsanız kesinlikle klavyenizi kontrol ettirin.

Şimdi ne demek istedim? Şunu; beşinci nesil bir bilgisayar (ya da bir makine) insansı tepkiler verecekse, bu bilgisayar mühendisliğine (geniş anlamda fen bilimleri) aykırı olacaktır. O halde beşinci nesil bir bilgisayarı, yapay zeka ve mühendislik bilimiyle ortak noktada buluşturmak gerekir.

Baba benden torun isteme…

adoxxoda | 28 October 2008 10:22

Bu gün işimiz yoktu zaman boş yere geçeceğine bir şey yapayım dedim. Muhasebeye gittim ordakilerden okuyacak bir şey varmı diye sordum. “Bana sırtını dönme” diye bir kitap verdiler elime. Okudukça ağzım açık kaldı. Allah tüm erkekleri öyle kızlardan korusun. Ya bırak şeytanı kimsenin bile aklına gelmeyecek şeyler yaşanıyormuşta bizim haberimiz yokmuş. Kendi temiz dünyamdan uzaklaştıkça. Resmen kararıyordum o kitaptaki bütün erkeklere acıdım resmen. Öyle çarpık ilişkiler öyle düzensizlikler varki en iyisi bile o kitabı okusa aklına bir sürü soru işareti takılır. Bitirdikten sonra kitabı acabalarla dolu bir ruh haline bürünüyor insan.

6 Bin Yıllık Bilgisayar, 20 Yıllık PC

ramstein | 16 October 2008 15:22

Bir çok tarihçi, bilgi işlemin ve sayısal hesaplamanın tarihinden bahsederken, abaküsün ilk kez kullanıldığı MÖ 4.000 yılını başlangıç noktası olarak değerlendirir. Gerçekten de sayısal hesaplama ile ilgili o döneme ait en önemli icat abaküstür. Abaküsün icadı bir zorunluluk veya ihtiyaçtır çünkü; abaküs, sayılarla işlem yapma ve buna paralel olarak bilgiyi sayısal olarak değerlendirme, yani “bilgi işleme” düşüncesinin, bilgiye erişimi kısaltmanın veya pratikleştirmenin bir ürünüdür.

İlk kez Çinliler tarafından kullanıldığı söylenen abaküs, birbirine paralel çubuklar üzerine dizilmiş renkli boncukların yer aldığı, ağaçtan yapılma mekanik bir cihazdır. Kullanımı son derece kolaydır ve bu kolaylık, günümüzde abaküsle yapılan basit bir işlemin, bilgisayarla yapılandan daha hızlı olduğu düşüncesini ortaya çıkarmıştır. Bu cihaz yardımıyla, dört temel işlemin ve üs, kök alma gibi aritmetik hesaplamaların son derece hızlı gerçekleştirildiği söylenir. Abaküsle yapılan işlemlerde, kullanıcının herhangi bir sayı sistemini bilmesi, aritmetiği öğrenmesi gerekli değildir. Ama, abaküs bilgi depolayamaz. Bu ihtiyacın farklı metod ve ürünler ile karşılanması gerekir. Dolayısı ile, özellikle yazının gelişmesi ve arşivleme sisteminin bulunması sayesinde, bu bilgiler en azından yazılarak saklanmış, böylece bir çeşit depolama işlemi gerçekleştirilmiştir. Bunu böyle değerlendirdiğimizde, yazının ve kağıdın (hatta kil bloklar, parşömen, papirüs vb…) bulunması, aynı zamanda ilk depolama araçlarının da bulunmuş olması anlamı taşır.

BİYOMETRİK TANIMLAMA SİSTEMLERİ

ramstein | 16 October 2008 14:15

BİYOMETRİK TANIMLAMA SİSTEMLERİ

Bir gece, bilgisayarlanma arzusuyla, arkadaşınızın dizüstü bilgisayarını aldınız. Belki vergi iade fişlerini girecek, oyun oynayacak, belki de bir evrak yazacaksınız. Açtınız bilgisayarı, klavyenizin ya da tuştakımı mı demeliydim? Neyse, tuşlarına bastınız… Ne o, bilgisayar sizi tanımadığını söylüyor ve hiç bir işlem yapmanıza izin vermiyor. Ama nasıl olur? Gün boyu arkadaşınız tıkır tıkır kullanmıştı.

Bir sonraki gece yine bilgisayarlanma arzusuyla, diğer bir arkadaşınızın dizüstü bilgisayarını aldınız. Belki bir film seyredecek, çizim yapacak, belki de internete bağlanacaksınız. Kapat–Aç düğmesine bastınız… Bekliyorsunuz ama ekranda hiç bir hareket yok… Ama nasıl olur, bilgisayar açılmıyor? Arkadaşınızda tüm gün çalışmıştı oysa, tam da sizde bozulacağı tuttu.

Daha bir sonraki gece, yine bilgisayarlanma arzusuyla, başka bir diğer arkadaşınızın dizüstü bilgisayarını aldınız. Belki bir beste yapacak, fotoğraf albümünüzü oluşturacak, belki de çizimlerinizi aktaracaksınız. Bilgisayar bu kez normal bir şekilde açılıyor galiba, ama o da ne? Bilgisayar sizden adınızı ve soyadınızı seslice söylemenizi istiyor. Sesiniz odanın içinde yankılanıyor ama nafile, masaüstü bir türlü ekrana gelmiyor. Üstüne üstlük, ekranın sağ üst köşesindeki optik bir alıcıya sağ gözünüzü yaklaştırmanızı ve bir kaç saniye göz kapaklarınızı açık tutmanızı istiyor…

Sakin olun, arkadaşlarınız söylemediği sürece siz nereden bileceksiniz ki, ödünç bilgisayarınız bir takım biyometrik tekniklerle koruma altına alınmış, sahibinden başkasını tanımıyor…

Gelecek Nesil Bilgisayarlar (2)

ramstein | 15 October 2008 13:37

HAL’i HAL yapan elbette zekasıydı… HAL neydi peki? O insanlarla iletişim kurabilen, bir bayana o gün ne kadar güzel olduğunu söyleyebilen, bir erkeğe bel altı şakası yapabilen, dahası bütün bunları önceden yaşadığı(!) deneyimlere bağlı olarak gerçekleştirebilen bir bilgisayardı… Aslında bir bilgisayar değildi, O bambaşka birşeydi ya, neyse…

Yine de, bir bilgisayarın veya diğer söylemle bambaşka bir neysenin (nesnenin) önceden gördüğünü öğrenmesi dışında bir de ukala ukala size hava basması yeni bir düşünce değildir. Bu tarz bir hava basma olayını elbette Alan Turing zaten tasarlamıştı, ama o günlerin teknolojik yetersizlikleri nedeniyle uygulayamamıştı..

_Zaman_

yelkenlitren | 06 October 2008 12:13

Herşeyin bir başlangıcı ve bir sonu var. Baki olmayan varlığımız her geçen gün zamanla birlikte bir nebze daha ilerliyor yokoluşa. Nerede ve ne zaman sona ereceği belli olmayan , gerçekliğinden bi haber , yarışmaya çalıştığımız ama hiçbir zaman yetişemeyeceğimiz , hızına kapılmış ilerliyoruz sonu belli olan yola. Durdurulması imkansız , yinelenmesi ise hayallerle mümkün olan ”Zaman”

Değeri her bir insanın yaşantısıyla bağlantılı olarak farklı , ama çoğunun farkında olmadığı kadar değerli.

GELECEK NESİL BİLGİSAYARLAR (1)

ramstein | 04 October 2008 01:48

GELECEK NESİL BİLGİSAYARLAR (1)

Düşünelim; bilgisayarın karşısına oturuyoruz ve parmaklarımızı dahi oynatmadan, sadece yapmak istediğimizi düşünerek bilgisayarı kumanda ediyoruz. Yazılarımızı daha hızlı bir şekilde yazıyor, oyunlardaki karakterleri sadece düşünerek yönlendiriyor veya mırıldandığımız bir melodiyi aynı anda notaya dökebiliyoruz.

Abartalım; sizinle sohbet etmeye başlıyor bilgisayar, iletişim kuruyor ve karşı fikirlerini size söylüyor.. Edebiyatçı iseniz edebiyat hakkında, politikacı iseniz politika, matematikçi iseniz matematik, aklınıza gelen her konuda… Araya kendi esprilerini de sıkıştırmayı ihmal etmiyor. Siz sadece konuyu belirliyor ya da işi ona bırakıyorsunuz…Biz iyisi mi gerçekçi olalım; elbette şimdilik sadece Hollywood filmlerinde görebileceğimiz türden insan-bilgisayar ilişkisinin, gerçek hayatta uygulanması için biraz daha beklememiz gerekecek. Ancak, sıklıkla Japonlar düşünceyle kontrol edilebilen bilgisayarı geliştirdi, Amerikalılar sadece parmak hareketiyle kumanda edilen bilgisayarı tasarladılar türden haberleri de gazete köşelerinde okumuşsunuz veya televizyondan izlemişsinizdir. Sansasyona yönelik bazı haberleri de ilave edersek, sanki Arthur C. Clarke’ın 2001:Space Odyssey romanındaki HAL (HAL9000) adlı bilgisayarın gerçekleştiğini gördüğünüzü düşünürsünüz. Ama, şimdilik bilgisayar kullanırken klavye-fare-monitör bizim en yakın arkadaşımız olmaya devam edecek, en azından bir süre…
(Devamı gelecek hafta…)

Vazgeçme gönül!

srkncntrk | 19 September 2008 09:36

Zaman, mekan tanımadan
Yaşamak lazım herşeyi
Geçmişe dönmek imkansız
Bari yaşayalım geleceği
Gelecek özgürlük
Ne yapacağın belli değil
Geçmiş ise belli
Tekrarı hoş değil
Zamanın varken yaşa hayatı
Her zamankinden daha özgür
Yeni birşeyler yap,
Hayatına renk kat
Yeterince var zaten hüzün
Yaşam bu bedelleri ağır
Ödülleri olmasa
Çekilmez bu kahır
Hep sev, sevmeye çalış
Duy, işit, gör.
Boşverme hayata
Bir film bu sonu belli değil
Belki ödül alacak, belki de değil.
Ödüller öldükten sonrada alınır
Pişmanlık günü değil
Sarıl hayata,
Gün vazgeçme günü değil.