bildirgec.org

geçmiş hakkında tüm yazılar

Sokrates’in Son Gecesi ve ötesi…

il mare | 07 January 2010 10:57

-Ne kadar aptalsın ki bir kitap bile yazmadın düşüncelerini belgelemek için;şu baldıran zehrini içip öldükten sonra sen,yokolacaksın”

-Ben kitap yazmadığım için aptal değilim;çünkü kitaplar yakılabilir.Ama beni dinleyen insanların tümünü yakamazsınız.Beni dinleyen insanlar,ben öldükten sonra benim düşüncelerimi taşıyacak ve benim söylediklerimi yorumlayacaklardır.Ve ben onların ekledikleri yorumlarla sonsuza dek yaşayacağım.Beni öldürerek ölümsüzleştirmek istiyorsunuz!!!

Zehri içirmek için üçüncü horozun ötmesini bekleyen gardiyanın karşıt bir görüşü üzerine devam eder Sokrates:

geçmiş bayram yazısı

admin | 02 December 2009 13:23

Geçmiş kurban bayramını kutlayarak başlamak istiyorum .

Kurban bayramına şiddetle karşı çıkanlardan, et görünce kaçanlara, koyunlara başsağlığı dileyip rahmet okuyanlardan kavurmanın başından kalkmayanlara kadar herkesin geçmiş bayramı kutlu olsun. Genellikle her bayram oldugu gibi bu kurban bayramı da yağmurlu geçti İstanbul’da, ilk iki gün yağmasa da üçüncü gün yağdı , yağmur bana göre temizliktir, bayramda oluşan kurban kanlarını alıp götürür.

İnsan nereye gitse oraya alışmasa, eski yerini unutmasa herhalde mezarında ne çok zorluk çekerdi diye düşündüm bu bayram. Altı ay önce taşındıgım halde eski mahallemize hiç gitmemişiz orada hiç yaşamamışız gibi oldum bu bayram. Eşimin aile büyüklerinin orada olmasından dolayı geleneksel kalabalık bayram sofralarına damlamak için yaptıgımız ziyaret, ara sokakların hınca hınç araba dolu olması, yakın otoparkların kurban kesim işlemini uygulaması sebebiyle o kadar yolu kapıdan bayamlaşıp içeri girmeden eve yollanmakla bir hiçe dönüştü. Arabayı koyacak ne bir kapı önü , ne bir boş yer bulamamış olmaktan beş dakikalık bu ziyaretten sonra anladım aslında bu yeni bir olay değil, her yıl kapıdan çıkıp yan apartmana gittiğim , hatta biraz geciken uzaktan gelenleri eleştirdigim zamanlar da varmış bu keşmekeş ama ben yoldan gelince anladım.Bayramın ilk günü eve kös kös kavurma bile yiyemeden giderek suratımı ekşittim ve akşama kadar film izledim.

kavuşması mümkün olmayan tılsım üzerine bir önceki yüzyıldan buruşmuş mektup…

astral | 17 November 2009 10:46

Küçük renkli bir düş’sün benim için…
Yıllar öncesinden kalan. Bir yanımın temelli unutmak istediği bir yanımınsa unutmaya kıyamadığı ve bunu kendine itiraf edemediği bir düş…

Renkli bir düş. Bazı düşlerin içinde, düş olduğunu bilirsin. Düşün içinde yol almanın kazanç olmadığını bile bile yürürsün yine sıcaklığın çıplak ayaklarına basa basa.

Bir yanın yanar, (bir sessss) ‘Dikkattt eetttt!!!!’ diye fısıldarken bir yandan, sen o sesi göz ardı edip, ‘Aman duymuyorum seni’ deyip; gece yarısı saat 00.05’i gösterirken 630 km gitmek için, ‘O’nun için terminalden el sallayan ellere bakarsın, yukarda ay varken, aklında o varken…

Çizgiyi Aştığında Zaman

Colpadan | 11 November 2009 17:34

Geçmişi düşündükçe içim sızlar bazen
Ah o eski şarkılar, gençlik ve aşk
Özlemle baktığımda nostaljiden
Dindirmez hüznümü mercanköşk

71 YILDIR SENİN EVLADIN OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM….!

zzeliha[pilli_silinen_hesap] | 09 November 2009 11:44

ATAM.
Özlüyorum seni…
İnsan hiç görmediğini birini özler mi?
Özlermiş be Atam,yokluğunu derinden hissederek…
Unutuyoruz sanma seni ne olur?
Sanma bıraktıklarına sahip çıkmıyoruz olur mu?
Sen her an aklımızdasın,emanetlerini canımız pahasına koruyoruz emin ol biz gençlerden…!

Son zamanlarda daha da bir hisseder olduk yokluğunu senin.Olsaydın keşke şu an,sesini ve nasihatlarını dinliyor olsaydık.
10 kasım denen o kara gün olmasaydı hiç…
Bayraklarımız yarıya inmeseydi;senin gibi dimdik ufuklara bakıyor olsaydı…

Aşk

Colpadan | 27 October 2009 13:58

En tahmin edilemeyende gizlidir
Belki de artık aklımızın en ücra köşesinde
Bulabilmek için artık olmayan bir yere gitmek gerekir
Geçmiş günlerin olduğu yere…

gizli saklı

furkan iren | 22 June 2009 16:51

ve kendi cehennemimde yanarken vicdanım
beynim, düşüncelerim erirken anlamsızlıkların potasında
ben öylesine durağan ve durdurulmuş
geçmişe dair an’ları yeniden yaşamak çabasıyla bugünü, yarını elimde bir silgi
aldığım nefesleri silmeye çalışırken
herkese ibret bir delilik hali sayarken uzaktan izleyen yabancı gözlerin esaretinde
ben kendimi,
ben kendimden
olduğumdan uzak, olmak istediğimden ve senden uzak
kendime el olmuşluğumla, yüreksizliğimle
terk ediyorum bu şehri sana veda etmeye, seni son kez görmeye
cesaret edememişliğimle, sana söyleyemediğim hislerimle
gönülde özenle büyüttüğüm fakat o kadar çok kurgulamama rağmen karşına çıkıp dillendiremediğim
o kırık, o narin ve o söylenememiş tek kişilik yaşanmaya bağımlanmış ama bir türlü alışılamamış
bir sana dair; gizli gizli sevmek içimde hoyratça, asice, bildiğimce, hudutsuzca sevmek
bir sana adanmış, bir sana ait, bir tek sen diyen sevmek
ve sana bunu gizli gizli, suskunca
gözlerine her baktığımda her seferinde çekingen ve ürkekçe bir tutkuyla anlamanı dileyerek
tanrıdan, ağaçtan, ormandan, aldığın nefesten, yerdeki çiçekten, ondan bundan sebeple..
fakat kelimelere dökmeden sana söyleyemeden seni sevmek
belki bencilce, belki de çocukça, belki de.. belki de;
korkulardır bana suskunluk duvarlarını ördüren
senden adımlar beklerken gözlerim ve naif yürekteki sevdalık, tutku, hasret
belki gizli saklı seni sevmek istemek ve dahi sürekli bile bile acıların en beterini hissetmek
seni kaybetmekten korktuğumdandır belki de;
bu hodbinlik, bu anlamsız tecrit,
gözlerimdeki sevmek çoşkusunu saklambaç oynarmışcasına gözlerinden kaçırmaya çalışmam
belki de senin benden kaçıyor olmanın sebebidir benim tüm hatalarım
seni kaybetmemek uğrunda çektiğim acıya direnmem ve susmalarımdır
çünkü sen benden daha çok susuyorsun ve ben biliyorum ki
sen bana anlattıklarından daha fazlasısın, anlatacağın kısım anlattıklarından çok daha fazlası
senin suskunlukların, anlamayışların, gizemlerin, anlatmadıklarını bilmemi bekleyişin
yorgunluğumun senden değil hayattan olduğunu kabullenmeyişin
çekip gitmelerin ansızın anlamsız şeylere anlam katıp uzun uzun küsmecelerin
bunlar değil
seni benden uzaklaştıran
tamam diyorum her seferinde
anlatacaklarım bir kaç kelime, biraz daha varsa o anda cesaretim belki bir kaç cümle
ondan sonra bir ses derinden ya sonrası, ya sonrasında “ne olacak”?
işte bu his, bu düşünce senden kaçmak istememin
sana dair, sana ait sevmeyi dillendiremeyeşim, suskunluğum ve bir çok şeyin
nedeni, sebebi, anası, kaynağı

BİLMELİSİN Kİ

liquidlightening | 01 June 2009 17:29

Bilmelisin ki; bugün yazmak için güzel bir gün, akşamı bekledim…

gökyüzüne bakıyorum, güneşin son demleri…

bulutları delen o ışık, aldırmadan kol geziyor gri gökyüzünde

düşmek üzere olan yağmur taneleri, bizi gözlüyor

ve tam da zamanında başlıyor.

bir pencere camından gördüğüm dünya, duru

renkler albenisini kaybetmiş, yağmur yağınca hep böyle oluyor

Bilmelisin ki; yaprağı kımıldatan rüzgar bugün ne kadar eksik

hayatın kargaşası yok, insanlar bir bir kaçıyor

geçmişten siyah beyazlar

nazokiraze | 28 May 2009 19:40

Bir derginin arşivlerini kurcalarken buldum bu fotografları, çok hoşuma gitti biraz da tuhafıma geçmişe gezi düzenleyelim istedim.

Fotograf 1943 yılında çekilmiş,Bolivya yerlilerinin zengin kişileri, son model beyaz eşya modellerine bakıyorlar.

1921 yılında çekilmiş ve altına kadınların kuşandığı en son moda diye not düşülmüş bir fotograf. O zamanın hanım mankeni ve son model kıyafet tanıtımı içeriyor. Manken günümüz manken kriterlerinden çok uzak ölçülerde ,demek k, eskiden 90-60-90 o kadar da önemli değildi.

O Ses

Galanthus | 25 May 2009 09:18

Bir ses.

Halbuki ben ne güzel yolumda yürüyordum kendi kendime.

Güneş gözlüklerimi yanıma almamıştım, gözüme gözüme giren güneş sayesinde kimseyi görmüyordum, sadece kokluyordum ; yolun kenarıdaki ıhlamur, erguvan ağaçlarını ve nergisleri…kokularıyla ayırt edebiliyordum hangisinin sokağın kaçıncı cmsinden itibaren yer almaya başladığını ve bunu yapabilmek beni mutlu ediyordu.

O ses.

Yıllar öncesinden zihnime yerleşmiş…
Duyunca irkildim. Olamaz dedim, tesadüfün bu kadarı olamaz.

Ama oldu işte. Hafızam sesin sahibini tanıdığını bas bas bağırıyordu. Güneşin katkılarıyla yüzünü göremesemde, nasıl biri haline geldiğini anlayamasam da, emindim o olduğuna. Onun sesiyle birlikte tüm duyularım açıldı bir anda; üç tekerlekli bir bisikletin tekerleklerinin taş döşenmiş sokakta çıkardığı ses, bisikletin üstündeki ufak çocuğun mutlulukla çıkardığı mırıltılar ve yine o ses.