bildirgec.org

gece hakkında tüm yazılar

Geceyi izlerken..

pillibebekkuyuda | 19 August 2010 09:12

Gece, karanlık..
Onları perdenin arkasından izliyorum..Yalnızım.
Bahçe sınırlarının başladığı yerde birşeyler (drag)çekiyorlar..Tam olarak göremiyorum, of çekiyorum.
Daha iyi görebilmek için evin kamerasını açma düğmesine dokunuyorum sessizce..İçlerinde gibiyim, sürekli konuşuyorlar, pis kelimelerle, görüntü yok ama.. Kapşonlu birşey giyip gizlice otursam yanlarına, ”bu kim” diye sormazlar bile..Ne macera olur, ama nerede bende o yürek..Yüreksizliğimi bile bile, bu kurduğum anlık hayal gülmeme sebep oluyor..Sesimi duymasınlar diye burnumu sıkıyorum..

Biri bahçe kapısı zorladı gibi geliyor..
Anında değişiyor, ciddileşiyorum..
Hatta korkuyorum.Polisi arıyorum, evime çok yakın bir yerde birilerinin aşırı gürültü yaptığını söylüyorum..5 dakika sonra derinden motorsiklet sesleri duyuyorum, 2 metre boyunda dev polisleri görüyorum..Bir hareketlenme oluyor. Bazılarını kıskıvrak yakalıyorlar, dehşetle izliyorum, film gibi..İyi bir iş yaptığımı düşünüyorum, kıs kıs gülüyorum yine..

gece…

firatocal | 17 August 2010 11:08

üşüyen düşlerimi şefkat dolu elleriyle örten sırdaş dostumdur gece… gözlerimi kapatıp tüm savunmasızlığımla kendimi bıraksam bile , bilirim bana ihanet etmeyeceğini…

bazen özlem dolu aşk kokan bir sevgili olur , bazense koruyup gözeten , başını güvenle yasladığın bir anne … dalıp gidersin düşler diyarına mehtap kokan , yakamozun ışıl ışıl aydınlattığı elleriyle…

yaşam yorgunu bedenimi , ayrılık bitkini ruhumu dinlendiren kendinden emin , yalnızlar rıhtımıdır kadim dostum gece… dobradır , dostların en harbisi… kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği gerçekleri düşlerime fısıldayan acı gün dostumdur…

sırtını hiç dönmez bana… gün boyu aklıma gelmese bile adı , güneşle veda
laşma anımda tüm affedi
ciliğini giyinip , güler yüzüyle karşılar onca karanlığın arasın dan … ayrılığın şiirini yazdırır kalp kırıklıkları üstüne… elimi kesse de kırıntıları , acıtmaz gün boyu canımı acıttığı kadar herşey onunla…

düş

neceff | 13 August 2010 10:52

mutlaka masadaydın mutlaka benziyordun
biz böyle iyiyiz
biz böyle şans eseri güzeliz

-bu fotoğrafınızda çok güzel çıkmışsınız…sanki cehennem sizinle yazılacak

mizah dolu reerkarnasyon, şefkat dolu uzaklaşmalar
manifesto dolu bar kalabalığı
aşkı, su içmek için yatağa eğilen başından savıyordun
hepsiyle dolu nick cave
üzgün kemiklerini mutlaka zorluyordun

-aa siz de mi geceleri penguene sarılıp uyuyorsunuz…sizde mi gökyüzünü yeryüzü sanıyordunuz..

uzun cümleler kurmaktan ibraet tüm erkeklerin gece seansı..
birden bir film başlıyor odanın duvarında
onu da izlemeli, onun da hakkında konuşmalı uzun uzadıya

Sıcak Geceler

karuma76 | 05 August 2010 11:45

Sıcak… Evde durulmuyor, odalarda durulmuyor… Duvarlar ateş gibi. Evin içinde serin bir yer bulmaya çalışıyor herkes. Serseri mayın dolu etrafta. Yatabilecek serin bir yer… Hepimizin tek isteği bu. Uyumak işkence oluyor damla damla ve süzülüyor yüzümden. Bu yapılan bir işin alınteri değil, sadece boşa akan damlacıklar. Eriyoruz, gündüz 45 derece sıcaklıkta, gece de nemli ve ateş gibi evlerde eriyoruz. Ne sevgi sözleri söyleyecek güç, ne de sevgiliyi özleyecek bir durum var. Sadece sıcak…
Balkonda aynı, mutfakta aynı, yatakta aynı… Uyku akıyor gözlerden ama korkuyoruz uyumaya. Kalktığımda erimiş olacağım, kalktığımda yağmurda ıslanmış gibi sırılsıklam olacağım.
Keşke yağmur altında yaşasam bu duyguları. sırılsıklam olsam yağmur altında. İçim ürperse serinlikte.
Saat 23:37. Sokak lambası göz kıpıyor uzaktan. Gel diyor, at kendini sokaklara… Sonra duruyor zaman. Bir esinti vuruyor yüzüme. Küçücük ve kısacık… Ama bir saniye de olsa içim ürperiyor, üşüyorum, buz gibi oluyorum ve gözlerimi kapatıyorum.
Yıldırmasın sizi sıcak geceler
Yaz da biter sıcak da biter
Zaman bu durmaz yerinde saatler geçer
Yapılacak tek şey : İyi geceler…

Sevgiliye… ( Sahibini Arayan Şiir … )

firatocal | 29 July 2010 09:57

hatıralar istiyorum unutulmayacak
bir dokunuş istiyorum sonsuza dek hep kalacak
eellerini gözlerini istiyorum yanlızlığımı unutturacak
sevmeni istiyorum beni dünyalar benim olacak

sevgilim demek tek dileğim sana
saçlarını okşamak dağıtmak isteğim esen deli rüzgarda
dokunmak tenine bir mesaj kalbine dudklarımdan
işte bu seni sevmek bitmek bilmeyen sonsuz bir arzuyla

esmer sevdim yalnız kalbimde
sevilmeyi hakkeden bir tek sevgiliyi
istedim ona ulaşmayı düşlerimde
aaahh ahh nasıl isterdim bir yolunu bilmeyi

kolay değil sevgisizlik
anılarım yapayalnız çekilmiyor sensizlik
eriyorum karanlık odadaki anlamsız bir mum gibi
gözlerim arıyor değerli gerçek bir sevgili

Tanrı ‘ nın Çiçekleri

admin | 26 July 2010 23:32

hayat bahçesinde açmış
çiçekleri gibiyiz Tanrı ‘nın…
güneşle açıp ,
geceyle soluyoruz…
cana hasret
nefes nefese ,
ömür ömür diye diye ,
ölüm soluyoruz…

Tekirdağ Yemek Geceleri ile felekten geceler!

romanistabukowski | 21 July 2010 10:16

Tekirdağ Yemek Geceleri, Tekirdağ Rakısı’na “Benim Rakım Tek” diyenler için Facebook üzerinde geliştirilmiş bir uygulama. Bu uygulamayla masa organizasyonu yapılıyor, sonra davetlilere Tekirdağ Rakısı bir soru soruyor. Bu soruya en hızlı ve doğru cevabı veren, Tekirdağ Rakısı’ndan özel hediye kazanıyor. Bu özel hediye de hesabın 300 TL’sini Tekirdağ Rakısı’nın karşılayacağı bir yemek organizasyonu. Katılmak için adres şurası.

GECEYİ YAZAN KALEM

ayzeff | 31 May 2010 11:51

GECEYİ YAZAN KALEM

Gecenin her yeri kuşatan kara çarşafı odamın aydınlık yüzünü gizlemekte ısrar ediyor. Cılız ve titrek bir mum ışığı hüküm sürüyor dört duvar arasında; aydınlığı temsil eden yegâne ışık kaynağı sadece bir mum ışığı…Karanlığın keskin kılıcıyla savaşan mum ışığı yavaş yavaş güç kaybediyor gözlerimin önünde.Bu güç karşısında damla damla eriyip gidiyor.Ödediği bir bedel var onun; karanlığı aydınlığa çevirmek uğruna her saniye eriyip kaybolmak…Titrek mum ışığı karanlıkla mücadele ederken karşımda, ben kalemimin ucundan savrulan kelimeler sayesinde dipsiz kuyulara düşmekten kurtuluyorum. Kalemim kuyulara set çekiyor baştan başa. Derin düşüncelerle başlıyorum yazı yazmaya…
İçimde müthiş bir yazma tutkusu; sayfalarca, kalemimin mürekkebi bitene kadar. Ne varsa yaşamaya dair herşey kalemimin ucundan çıkacak kelimelerle ifade edilmeli.Gökyüzünde uçan güvercin kadar özgürce, bahçelerde ötüşen, şarkılar söyleyen minik serçe yavrusu kadar şence, yuvasına buğday tanesi taşıyan küçük bir karınca gibi sabırla…
Geçen zaman içerisinde, karanlık hakimiyetini tekrar kurmak istiyor, tüm gücüyle gidiyor savunmasız mum ışığının üzerine…Kalemimin ucundan savrulan kelimeler beni dipsiz kuyulara düşmekten kurtaramıyor bu sefer…Gözlerim bir nokta odaklanıp kalıyor; içimde ne fırtınalar kopuyor… Sığ sularda gezinirken kendimi birden derinliklerin içinde buluyorum. Bu derinlik ki karanlıklardan daha derin ve bu karanlık ki gecenin kara çarşafın dan daha da kara…Neyin nesi bu kara elmaslar; kime ait bu yıldızlardan daha çok ışık saçan bir çift göz…Karanlıklar! yeter bu hakimiyetiniz artık gündüzün aydınlık yüzünü göreyim.Beni kurtar ey bütün kainatı aydınlatan güneş, ey ateşböceği gibi parlayan yıldızlar ve ey masamda boynu bükük duran mum ışığı… Kurtarın beni bu esaretten. Güçsüzüm, karanlıklar içinden çıkıp gelen bu gözleri görmeye cesaretim yok, nefessiz kalamak istemiyorum yine, ellerim titremesin her gidişinde…
Ey katip yazsana halimi hani içinde tarifsiz bir yazma arzusu hakimdi? Ne oldu, neden oynatamıyorsun kalemini? Neden kaçışıyor sözcükler senden? Sen ki onların hakimiyeti sende olan kişi değil misin? Haydi anlat o kara gözleri ,tasvir et yüreğime ok gibi saplanan o kiprikleri, Hilalden daha kıvrak olan o kaşları anlat bana; güllerden narin olan o gülen yüzü de yaz…Susma, dillerini zincirlere vurma, görmüyor musun ki asıl zincire vurulan benim; ellerim ayaklarım ve benim dillerim…Unutulmuşluğun arkasına saklama hiç bir şeyi,anlat gönül rahatlığıyla…

İçinizi ısıtacak bir haberim var!

Beacool | 30 April 2010 09:49

Abartımı geldi? Bir daha düşünelim...
Abartımı geldi? Bir daha düşünelim…

Kabul edelim! Bir programcı, IT’ci, oyuncu ya da kısaca bilgisayarcıysak hepimiz yarasayız. Ya da çok ama çok büyük bir kesimimizin öyle olduğuna eminim. Yazılar, sayılar, kodlar, binaryler (ve bazılarımız için canavarlar, düşmanlar filan) derken saatlerin nasıl yok olduğunun farkına varamıyoruz.

Mug with a temperature sensor
Mug with a temperature sensor

Hal böyle olunca uykusuzluk ve dikkati toplamak üzere bolca kahve tüketiyoruz. Bu noktada oyuncu kesimi dışarıda bırakıyorum çünkü onlar kahvelerini bile yudumlayamayacak kadar çok çalışıyorlar (kendimden biliyorum). Sizi bilmem ama ben bir kahve koliğim. Günde tükettiğim kahvelerin yanı sıra uğraşılarım arasında unutarak buz gibi yaptığım kahvelerin sayısı hiçte az değil. (Bu yüzden frappe’yi keşfettim 😛 )

Aşkım, ravel ve yorucu gece:)

| 05 April 2010 13:46

dünyamın sırrı...
dünyamın sırrı…

2 nisan çok çok değerliydi benim için. O gün caddebostan kültür merkezinde, S.Rachmaninoff 3. Piyano konçertosu ile caykovsi 2.senfonisini seslendirdik.. mucizem de dinliyiciler arasında, ben bir başkayım birbaşka sarılıdım kemanıma… Şefim sayın Emin Güven bile bendeki değişikliği anladı, sık sık bana tebessüm etti:)) hatta sopasını sallaken seni gidi dercesine utandırdı beni…
Konser bitiminde çılgınca alkışlandık, solist leonel moralles bizleri tebrikler etti…
Kuliste aşkımı arkadaşlarımla tanıştırdım konseri nasıl buldunuz sorusuna vermiş olduğu yanıt hepimizi çılgınca güldürdü…
– Tatlı bir ninni gibiydi, güzel düşler gördüm diyebilirim, ama gördüğüm en güzel gerçek kemanı ile yanımda duran arkadaşınız-

İşte o an sevgili arkadaşlarımdan biri, yorgun olmasına rağmen, en sevdiğim eser olan haydn nın 102 miracle den kısa bir bölümü bizim için çaldı… Bu eserin bir çok kişiyi ölümden döndüren hikayesini sevgilime anlattım… Ve hiç yapılmamış bir şeyi onun için kuliste yaptık, Ravel Bolero ile dans ettikkk…
Harika geçen başarılı bir akşamın gecesini nasıl olursa öyle yaşadık..
Beatles dan “the hard days night” dinliyerek:))