bildirgec.org

gebze hakkında tüm yazılar

NİJERYA KRALI İSTANBUL’ DA

colorito | 03 February 2011 19:48

nijerya kralı geçen yıl da İstanbul' daydı

Havalımanındaydım. Amerika’ da yaşayan kızının yanından dönen kızkardeşimi bekliyordum. Daha uçağının inmesine vakit vardı. Bende sağa sola bakınıyor arada elimdeki gazeteye göz atıyordum. Gazeteden dolayı huzursuzdum. Eğer elimi silmeyi unutur, sağa sola sürersem …hele de yüzüme…kirli suratlı olmam işten bile değildi…Evet, üzgünüm ama bu bezdiren bir durum. Benim gibi boş durmayı sevmeyen, her anını değerlendirmeye çalışanlar için can sıkıcı bir durum.

izmir-istanbul III

kahramancayirli | 06 August 2009 16:07

lapseki.bel.tr adresinden alınmıştır: eski lapseki
lapseki.bel.tr adresinden alınmıştır: eski lapseki

Pazartesi sabahı Çanakkale’de uyanmıştım en son.
Otelin güzelim kahvaltısının peşine, Lapseki’ye doğru çıktık yeniden. Bir yanda Çanakkale Boğazı, sular, karşı taraf; öbür yanda rengarenk tarlalar, en keyifli yollardan biri oldu bana Çanakkale-Lapseki arası.
Lapseki’den de Biga’ya doğru. Şimdi Marmara Denizi’nin kıyılarını görüyorduk artık, suyun rengi, karakteri değişmişti, daha hırçın daha koyu daha soğuk. Güreci’deki dev gibi dalgaları görünce, hemen burada da denize girdik. Denize girmek dediğim dalgalarla boğuşuyorsun pür. Yerden yere çarpıyor, tabii başka bir keyif bu da.

2004 – Gebze

kahramancayirli | 26 June 2009 09:35

2004 bahar

Gebze.

Gökhan Özen’in Hatırla diye bir şarkısı vardır, kenarda köşede kalmış, kasetin A-6sında.
Allahım nasıl aşığım o zamanlar birine ama öyle böyle değil. Son ses bu şarkıyı dinliyorum.
Arkadaşım çağırmış, Ankara’dan gelmişim, sabahın körü. O, dershaneye gitmiş.

Gebzeymiş. İzmitmiş. Körfezmiş. Derince’ymiş. Denizmiş suymuş parkmış güzelmiş. İnsanlar eğlenirmiş yemek yermiş vs.

Yollar otobüsler hava bulutluymuş, yağmur yağarmış. Suymuş denizmiş.

Aşk aşkmış. Aşk hayattan büyük bir şeymiş.

Sanrı

proksima[pilli_silinen_hesap] | 01 December 2007 16:35

Günboyu binmeye tereddüt ettikten sonra buradaydı işte. Kursak derdi ağır basıp, içine işlemiş deniz korkusunu yenmiş, feribotun Harem’den kalkan son seferlerinden birisine binmeye cesaret etmişti.
Trenlerin tempolu süratine alışmış yorgun ayakları, daha attığı ilk adımda devasa ataletiyle bu yekun metal gövdeyi yadırgayıverdi. Soğuk rüzgar denizin yüzünü buruşturup, küpeşteden birkaç aracın olduğu geminin kıç tarafında doğru esti. Hissettiği ürpertiye aldırmadan, hızlı adımlarla feribotun sol kenarından ilerleyip, dar ve paslı merdivenleri takip ederek yukarıya çıktı ve yolcuların olduğu bölüme doğru yürüdü. İçeridekiler, sadece oradaki kalorifer petekleri çalıştığı için yolcu salonunun sağ tarafında toplanmışlardı. Göz göze gelmemek için farklı yönlere dönmüş çay içen iki kişi, ayakta dikilen bir delikanlı, bir anneyle çocuğu, koltuğa gömülmüş yorgun bir kadın, hepsi topu iki elin parmakları adedinceydi tüm yolcular. Çocuğunu uyutan anne, gözlerini karşı koltukta yatan oğlundan kaldırıp, ona elindeki iğne setlerinin fiyatını sordu. Bir diğeri bir örnek aldı. İnceleyip geri verdi .

işte yine oLdu!

naftalin-hafif | 25 March 2002 07:32

bugün babamın direktifi ile Gebze’ye gitmem gerekti ve bunun için Haydarpaşa’dan tren yolu ile gitmeyi tercih ettim, “eee bunun bizi ilgilendiren tarafı ne diyebilirsiniz” ki benim anlatmak istediğim şeyde bu değil zaten 🙂

,sadece konuya girme amaçlı ve anlatmak istediğim konuyu buraya nasıl yansıtabileceğimi – daha doğrusu yazıya nasıl aktarabileceğimi – düşünürken her şeyin aklımda darmadağın olmasından sebepLe yazacaklarımı sürdürebilmek amaçLı böyle bir giriş yaptım 🙂

…aslında her şey bir nevi buradan başlıyor. kafam da o kadar güzel kurgulamıştım ki eve gelip bilgisayar başına geçtiğim anda ki durumumu [unutkanlığımı] en iyi belirten cümle yazıya attığım başlıktır… evet bir kez daha unuttum [dağıldım] ve tutukluk yaptım. biraz kafamı toparlayayım he! Evet; Vapurda ki sakız çiğneyen adam, pis adam ! beni soktuğu duruma bak. Trene binmeden önce bindiğim vapurda karşımda mıydı? Ya yakınımdaydı işte ! sakız çiğneyen bir adam vardı ve sakızı çiğneyiş şekli iLe uyuz oLma dürtülerimi harekete geçirdi, daha sonra trene bindim ve tren yolculuğu yaklaşık bir buçuk saat kadar sürüyor ve buda bir şekilde kafanızda dolanan şeylerin üzerine gitmeniz ve onlar hakkında yorumlar yapmanız için bir fırsat gibi görülüyor ki o an için benimde kafama uyuz oLma dürtülerimi harekete geçiren – o adamın da iğnelemesi iLe – huylarım aklıma geldi ve biraz olsun onlar hakkında neler konuşabileceğimi ve neler söylenebileceğini merak ettim… Tabii ki bunları kronolojik bir sıraya sokamam ki buda saçma oLur zaten aklıma geldikçe ve toparlayabildiğim kadarı ile yazacağım…