bildirgec.org

francis ford coppola hakkında tüm yazılar

Baba Türkiye’de

morkadln | 18 October 2009 13:28

Baba üçlemesinin ünlü yönetmeni Francis Ford Coppola Türkiye’ye geldi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı ziyaret eden Coppola, yapımcılığını kendisinin yapacağı Osmanlı ile ilgili bir filmde Türk bir yönetmenle çalışma hayalinin olduğunu belirtti.

19 Ekim Pazar günü de Sait Halim Paşa Yalısı‘nda basın mensuplarının sorularını yanıtlayacak.

Nicolas Cage

queennothing | 09 June 2009 14:18

7 Ocak 1964, Kaliforniya doğumlu Nicholas Kim Coppola, gösterişsiz bir mahallede, psikolojik sorunları olan bir anne ve işçi bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. İtalyan asıllı babası ve Alman asıllı annesinin harmanlanması olarak, bir Amerikalı olan Nicolas, ilkokulu bitirince, liseye başladı. Gün geçtikçe okuldan nefret etmeye başladı ve “The Godfather“, “The Godfather: Part II” ve “The Godfather: Part III“ün yaratıcısı olan amcası Francis Ford Coppola‘nın da etkisiyle sinemaya yöneldi.
San Fransisco’da ikamet eden American Conservatory Theater‘i bitiren Nicolas, gerçek bir çizgiroman hayranıydı ve adını, Marvel’in ünlü çizgiroman karakteri ‘Luke Cage‘ etkilenerek, ‘Nicolas Cage‘ olarak değiştirdi.
İlk televizyon deneyimini 1981 yılında, “Best of Times” ile yaşayan Cage, 1982 yılında Sean Penn‘in de rol aldığı “Fast Times at Ridgemont High“da yer aldı. 1983 yılında, adını sinema sektörüne duyurmayı “Valley Girl” sinema filmi ile başaran Cage, Martha Coolidge‘nin yönetmenliğini üstlendiği filmde, Deborah Foreman ile birlikte başrolde yer aldı. Cage, filmde ‘Randy‘ karakterini canlandırdı. 1983 yılında S.E. Hinton‘un romanından uyarlanan, amcası Francis Ford Coppola‘nın yönetmenliğini üstlendiği “Rumble Fish“de Mickey Rourke, Chris Penn, Dennis Hopper, Tom Waits gibi isimlerle birlikte rol aldı.

1984 yılında “Racing with the Moon“da yine Sean Penn ve Elizabeth McGovern ile birlikte oynadı. Aynı yıl, yine amcası Coppola‘nın yönettiği “The Cotton Club“da Richard Gere ile oynadı. Film, 2 dalda Oscar adayı oldu. Yine aynı yıl, Alan Parker‘in yönetmenliğini üstlendiği “Birdy” geldi. 1986 yılında, ‘Ned Hanlan‘ karakterini canlandırdığı “The Boy In Blue” geldi. Aynı yıl, yine amcası Coppola‘nın yönetmenliğini üstlendiği “Peggy Sue Got Married” komedisi geldi. 1987 yılında Holly Hunter ile “Raising Arizona“da rol aldı. Film, Ethan & Joel Coen kardeşlerin elinden çıktı. Aynı yıl, ünlü pop şarkıcısı Cher ile 3 Oscarlı “Moonstruck” adlı romantik / komedi filminde yer aldı.

Tüm zamanların en iyisi: Godfather

JaAaa | 26 September 2008 10:41

Dünyanın en çok bilinen sinema dergisi Empire’ın tüm zamanların en iyi 500 filmini belirlemek için düzenlediği ankette birincilik koltuğuna Francis Ford Coppola‘nın yönettiği 1972 yapımı Godfather (Baba) filmi oturdu. İlk 10 ise şöyle:

1. “Godfather” (Baba)
2. “Raiders of the Lost Ark” (Kutsal Hazine Avcıları)
3. “Star Wars-The Empire Strikes Back” (Yıldız Savaşları-İmparator)
4. “Shawshank Redemption” (Esaretin Bedeli)
5. “Jaws”
6. “Goodfellas” (Sıkı Dostlar)
7. “Apocalypse Now” (Kıyamet)
8. “Singin’ in the Rain” (Yağmur Altında)
9. “Pulp Fiction” (Ucuz Roman)
10. “Fight Club” (Dövüş Kulübü)

Kıyamet (Apocalypse Now)

menese | 10 August 2008 13:28

Yönetmen Francis Ford Coppola‘ nın, ilk orijinal haline eklemeler yaparak ve onu yeniden kurgulayarak oluşturduğu -redux- versiyonuyla Kıyamet, yıllar sonra sinemalarımızda yeniden vizyonda..

Joseph Conrad‘ ın ‘Heart of Darkness’ isimli romanından sinemaya uyarlanan 1979 yılı yapımı bu destansı film, The Doors‘ un The End’ i ile güçlendirilmiş, muhteşem bir sekansla başlar.. The Doors nağmeleri ve uçmakta olan helikopter gürültülerine tezat bir tropik orman görüntüsü, çok geçmeden başlayan bombardımanla cehennemi bir manzaraya dönüşür..

The Godfather’dan Unutulmaz Replikler

chikusho | 13 June 2008 10:06

The Godfather (1972)
The Godfather (1972)

Imdb okuyucularının oylarıyla belirlenen En İyi 250 Film Listesi‘nde uzun zamandır en iyi film ünvanını kimseye kaptırmayan ve Baba serisinin ilk filmi olan The Godfather’dan unutulmayan diyaloglar;

[kendi kendine konuşarak söyleyeceklerinin provasını yapar]

Luca Brasi: Don Corleone, kızının düğününe beni de çağırman benim için büyük bir şeref. Umarım ilk çocukları erkek gibi erkek olur.
——————————-
Calo: Sicilya’da, kadınlar tabancadan bile tehlikelidir.
——————————
Don Corleone: Ailenle vakit geçiriyor musun? Güzel. Ailesiyle vakit geçirmeyen bir adam asla gerçek bir adam olamaz.
—————————–
Don Corleone: Ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım.
—————————–
Clemenza: Tamam, diyelim ki ikisini de vurdun. Sonra ne yapacaksın?
Micheal: Oturup yemeğimi bitireceğim.

Böyle “Baba” Görülmedi – The Godfather 1

toz66 | 03 June 2008 11:06

The Godfather
The Godfather

Onlar, sinema tarihinin büyük babaları… En büyük baba ise Don Vito Corleone ( Marlon Brando)… New York‘un en güçlü ailesi ise İtalyan Corleone ailesidir. Aile göçten sonra sıkı bir şekilde birbirine bağlanmış, güçlenmiş, kendilerine göre iyi bir aile; başkalarına göre ise büyük bir mafya olmuştur. New York’taki güçlü çevreler Corleone ailesi ile birlikte uyuşturucu işine girmek istemişlerdir. Bu teklifi reddeden Don Vito Corleone, çevresine düşman toplamış ve bu düşmanlık kendisine suikast düzenlenecek kadar ciddileşmiştir. Yaşanan düşmanlıklar sonunda yıpranan Büyük Corleone, yerine veliaht olarak soğuk kanlı 2. Dünya Savaşı’nın Kahramanı, en küçük oğlu Michael ( Al Pacino) tayin eder. Mafyalık işleriyle alakası olmayan Michael bir anda kendisini çatışmaların ve intikamın içinde bulur…

Yönetmen, yani yöneten insan

Razielz | 16 May 2008 14:43

Film izlemeyi aklımızdan geçirdiğimiz zaman yapabileceklerimiz arasında : sinemaya gitmek, cd-dvd’den izlemek, internetten indirmek veya tv’den izlemek gibi seçenekler bulunmaktadır.
Evde otururken canımızın sıkıldığını hissettiğimizde televizyonu açıp, kanallar arasında zapping yaparken denk gelen herhangi bir filmi izleyebiliriz veya önceden tv dergilerinden gördüğümüz bir filmi bekleyip izleyebiliriz.
Evde tv’den film izlemek açıkçası benim yıllardır yapmadığım bir şey, çok severek izlediğim tv-dizilerini bile artık tv’den izlemiyorum. Reklam arası, tv’nin ses kalitesi, çevre şartları (çoluk çocuk, anne, baba, misafir) gibi engelleyici faktörlerden dolayı evimde film veya dizi izleyeceğim zaman bilgisayarıma yöneliyorum. Güzel bir ses sistemi, büyükçe bir monitor, kaliteli görüntü(DVD, HD) ve yüksek hızlı internet(veya cd-dvd’ler) yeterli oluyor.
Ama sanıyorum çoğunuzun bana katılacağı gibi film izlemenin en zevkli yeri sinemadır. Atmosfer, ses sistemi, dev ekran, patlamış mısır (içimde her ne kadar yiyenleri öldürme hissi doğursa da), bileti ikiye bölen eleman, fenerle yer gösteren eleman sinemada film izleme keyfini artırır. Aslında şimdiye kadar kısaca anlattıklarım çok farklı bir konu olarak yazılabilir, işlenebilir ama benim değinmek istediğim konu biraz daha öncesine dayanıyor.
Film izlemeye karar verdikten sonra ilk aşamayı geçmiş bulunmaktayız, ikinci aşamada ise (ki en önemli aşamadır kendileri) izleyeceğimiz filme karar vermek.
Karar verdikten sonrası malum ama filmi seçerken neye göre seçiyoruz?
Bazılarımız oyunculara göre, bazılarımız son çıkan filmleri, başkaları filmlerin ratinglerine bakarak seçerler. Peki siz hangisine göre izleyeceğiniz filmi seçiyorsunuz? Bu faktörlerin biri veya hepsi etkili olabilir tabi ama çok önemli başka bir faktörü daha eklemek istiyorum: Yönetmen.
Bazılarımız için en önemli etkenlerden biri olan yönetmen kriteri bazıları için hiçbir şey ifade etmeyebilir.