bildirgec.org

fantastik hakkında tüm yazılar

The Dispossessed (Mülksüzler)

768 | 25 February 2010 11:41

Antropolog bir babayla, psikolog ve yazar bir annenin kızı olan 1929 doğumlu Amerikalı anarşist ve feminist yazar Ursula Kroeber Le Guin‘in fantastik ve bilim kurgu türündeki kült kitabı Mülksüzler 1975’de bilim kurgu dünyasının iki büyük ödülü olan Hugo ve Nebula ödüllerini almıştır.

Kitap genel hatlarıyla ikili bir dünya sistemi içinde geçer. Bir tarafta kapitalist ve devletçilerin gezegeni olan Urras, diğer tarafta ise Odo’cu anarşistlerin gezegeni Anarres vardır. Odo, anarşist toplumun kurucusu olan ve kitaptaki olaylardan kuşaklar öncesinde yaşamış bir kadındır ve Anarresliler toplum içinde Odo’cu felsefeye göre hareket ederler.

Bir Peter Jackson rüyası: ”King Kong” (2005)

gorcun | 19 December 2009 15:58

Yüzüklerin Efendisi üçlemesiyle dünya çapında tanınan yönetmen Peter Jackson 2005 yılında bir Amerikan efsanesini yeniden yarattı. Adı King Kong olan bu korkutucu dev ama duygusal yaratık ilk olarak 1933 yılında sinemada kendini göstermiş. 1976yılında yeniden çekilen film bir çok kişiyi etkilemeye devam etmiş. Etkilenenler ve hayranı olanlar arasında Peter Jackson da bulunuyordu. Yönetmen, Yüzüklerin Efendisi‘ni çektikten sonra ”çocukluk hayalim” dediği King Kong projesine yönelmiş. Aslında 1996 yılında çektiği ”The Frighteners” filminden sonra sabırsızca King Kong’u çekmeye yöneldiyse de stüdyo Yüzüklerin Efendisi’ni çekmesi için yönetmeni ikna etmiş. Jackson, Yüzüklerin Efendisi’nin başarısından sonra aklındaki projeyi tekrar hayata geçirmek için harekete geçmiş. Filmin senaryosu ve hikayesiyse 1933 yapımı orijinaline olabildiğince sadık kalmış. Tabii bu durum yönetmenin bilinçli bir şekilde yaptığı bir tercih diğer bir değişle etkilendiği filme yaptığı bir saygı duruşu.

Bir uyarlama olarak ”Yüzüklerin Efendisi”

gorcun | 16 December 2009 12:45

The Lord of the Rings
The Lord of the Rings

John Ronald Reuel Tolkien’in yazdığı ve fantastik edebiyatın başucu eserlerinden biri olarak anılan Yüzüklerin Efendisi (The Lord of the Rings) filme alınmadan önce sinemada 1978 ve 1980 yıllarında animasyon olarak yer almış. Beyazperdede yer alması ise Peter Jackson’un insanüstü cesareti ve yeteneğiyle ortaya çıkan bir eser olmasına bağlı diyebiliriz. Zira o kadar önyargıya açık bir eser ki (özellikle kitabın hayranlarının hışmına uğraması kaçınılmaz) sadece bu açıdan bile acımasızca eleştirilmesini kabullenebiliriz. Dolayısıyla filmden önce J.R.R. Tolkien’dan ve yarattığı bu muazzam evrenden kısaca bahsetmekte yarar var.

Orta Dünya
Orta Dünya

John Ronald Reuen Tolkien, 1892’de Güney Afrika’nın Bloemfontein şehrinde doğmuştur. Aslen İngiliz olan ailesiyle birlikte kısa süre sonra İngiltere’ye dönüp yaşamına orada devam eden Tolkien’ın Orta Dünya’yı yaratmasında çevrenin ve yaşadıklarının etkisi görülüyor. Ronald, üç yaşındayken babası ölünce annesi, onu ve kardeşlerini alıp Sarehole adlı küçük köye taşınırlar. Sarehole ve çevresindeki bataklıklar, tepeler vs… doğal unsurlar Tolkien’ın Hobbitler’in küçük cennetleri başta olmak üzere daha birçok doğal güzellikleri betimlemesinde etkili olduğu görülür. Bir başka esin kaynağı da gençliğini geçirdiği Birmingham’daki en eski mimari yapı olan Perrott’s Folly Kulesi. (İki Kule) Genç yaşta ailesini kaybeden yazar 1. Dünya Savaşı’nda orduya katılmış ve savaşın içerisinde yer almış. Savaşta yakın arkadaşlarını kaybeden Tolkien yakınında patlayan bir bombanın etkisiyle yaralanınca ordu tarafından İngiltere’ye geri gönderilmiş. Bu noktada Tolkien’in savaş notlarından da görüleceği üzere savaşın dehşetini yaşamış olan yazarın deneyimleri eserlerine yansımıştır.

Perdido Street Station

| 10 November 2009 10:40

Perdido Street Station, China Mieville’in kendi yarattığı steampunk dünyası Bas-Lag’da geçen ilk romanı.

Kitabımız birbirinden garip ırkların gettolarında yaşadığı, büyüyle teknolojinin iç içe geçtiği, Viktorya Londrası’ndan esinlenerek yaratılmış sanayi şehri New Crobuzon’da geçiyor.

Bu sekiz yüz küsür sayfalık, tuğladan biraz hallice, kitapta Mieville’in usta anlatımı sayesinde, bir anda şehrin karanlık atmosferinin içinde buluyorsunuz kendinizi.

SAPLANTI – Bölüm 2

byGA | 21 October 2009 09:38

Reklam antlaşması için gelen firmanın asistanı falan olmalıydı, onu daha önce bizim firmada görmemiştim.

“Demir bey, başlıyacakmıyız.”
“Efendim.”
“Toplantıya diyorum başlıyacakmıyız, misafirleri yeterince beklettik sanırım.” Patronun sessizce kulağıma fısıldamasına rağmen herkes bize bakıyordu. Galiba ben biraz yükses sesle cevap vermiştim.
“E. evet efendim, hemen başlıyorum. Özür dilerim, sadece kafamda toparlamaya çalışıyordum.”

Biz bu işi alamayalımda bak o zaman nasıl toparlanıyorsun ifadesini yüzünden okuyabiliyordum. Ama işin aslı şu anda gözüm o kızdan başka bir şey görmüyordu. Neler oluyordu bana, bu kıza aşık mı oluyordum, niçin bu kadar etkilenmiştim. Evet çok güzeldi, belkide gördüğüm en güzel varlıktı. Ama ben zaten Esma’ya aşığım, hem bu kızı tanımıyorum bile ve ilk görüşte aşk denen zırvalıklara inanmam.
Brifingi nasıl verdim, nasıl geçti Hiçbir fikrim yok, ilgilendiğim tek şey kızın bana bakıp bakmadığı. Oysa kafasını bile kaldırmadan gayet ciddi bir ifadeyle not almaya devam ediyordu.
Allahtan bir pot kırmadan toplantıyı bitirdim ve işi aldık. Yoksa ihtiyarın bana yolu göstermesi kesindi. Büromun ve işimin bir süre daha bana ait olduğunu bilmek gayet rahatlatıcı bir duygu.
Masamda işlerle uğraşırken bir yandan da kızı aklımdan çıkarmaya çalışıyordum. Ben Esma’yı seviyorum,buna eminim. Üç yıldır beraberiz ve ayrılmak gibi düşüncelerimiz ya da konuşmalarımız hiç olmadı. Hatta gelecek için planlar yapıyorduk. Kahretsin! Saat kaç olmuş, Esma’yı arayacaktım. Telefonda altı cevapsız ve hepsi ondan. Toplantıya girerken sessize aldığım telefonu açmayı unutmuşum. Esma’nın telefonu çalarken, masamdaki telefonun sesi ile irkildim, zamanımıydı şimdi.

SAPLANTI – Bölüm 1

byGA | 16 October 2009 19:00

Adanada geçen garip bir hikaye sıradan normal bir insanken elde edememenin,kıskançkığın ve aşkın yol açtığı şizofrenik ve tehlikeli duygularç Bu Romana bayılacaksınız. Her hafta Cuma saat 19.00 da yeni bölümleri yayınlanacaktırnot : sitenin onay için yazımı bekletmesi benim insiyatifim dışındadır.Siz okurken ben yazıyor olacağım o yüzden yeni bölümler hakkında benimde bir bilgim yok. 🙂 Umarım beğenirsiniz.İlk 25 bölüm yazılmıştır.

Herşey soğuk bir kış sabahı başlamıştı,saat yedi günlerden çarşamba, üstümde boğazlı yün bir kazak ve altımda kot pantolon. İşe gitmek için hazırdım. Sıradan normal bir güne başlar gibi değil mi? Bende öy sanmıştım,nerden bilebilirdim ki? Hayatımın bugün değişeceğini!

Tim Burton’ın Harikalar Diyarından ilk fotoğraflar

gorcun | 25 June 2009 09:45

Alice in Wonderland
Alice in Wonderland

Johnny Depp - The Mad Hatter
Johnny Depp – The Mad Hatter

Tim Burton’un yeni filmi Alice in Wonderland (Alice Harikalar Diyarında) filminin çekimleri İngiltere’de sürerken ilk fotoğraflarıda piyasaya çıktı. Oyuncu kadrosunda yönetmenin değişmez oyuncusu, yakın arkadaşı Johnny Depp ve nişanlısı Helena Bonham Carter’ın yanı sıra Anne Hathaway, Michael Sheen, Christopher Lee gibi isimler yer alıyor. Alice rolünde ise Avusturalyalı genç aktris Mia Wasikowska oynuyor. Çok geniş kadrosu olduğu görülen filmin fotoğrafları, Burton’un alışıla gelmiş masalsı atmosferi ve mekan yaratımını üst düzey boyutlarda göreceğimize işaret ediyor. Filmin 5 Mart 2010’da gösterime girmesi planlanıyor. İşte filmin piyasaya sürülen ilk resimleri.

binbir gece masalları ( ingilizce )

biSGen | 23 June 2009 11:00

binbir gece masallarını net ordamında okumak isteyenler ( ingilizce malesef ) buraya tıklasın. Aman ha dikkat, sakın tamamını okumayın. Sebebini öğrenmek için orhan pamuk‘a kulak verelim isterseniz:”bu konuda çok yaygın iki söz vardır. Biri bu kitabı sonuna kadar kimsenin okuyamadığı diğeri ise, tamamını okuyan kişinin öleceği üzerinedir. ” ===>

”Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl”

gorcun | 09 June 2009 16:16

Pirates of the Caribbean : The Curse of the Black Pearl
Pirates of the Caribbean : The Curse of the Black Pearl

Jerry Bruckheimer yapımcılığında Gore Verbinski tarafından 2003 yılında çekilen Pirates of the Caribbean : The Curse of the Black Pearl (Karayip Korsanları : Siyah İncinin Laneti) şimdiye kadar yapılmış en eğlenceli korsan filmlerinden biri sayılabilir. Bunda senaryosundan, oyunculuklarına, müziklerinden, çekimlerine kadar tüm unsurların başarılı olması yatıyor.
17.yüzyıl yada ona yakın bir zamanda geçen filmde, tehlikeli korsan Kaptan Barbossa (Geoffrey Rush) ve tayfası, Valinin (Jonathan Pryce) kızı Elizabeth’i (Keira Knightley) kaçırırlar. Özgürlük düşkünü bağımsız korsan Jack Sparrow (Johnny Depp) ve Elizabeth’in çocukluk arkadaşı Will Turner (Orlando Bloom) birlik olup korsanların peşine düşerler.
Will’in amacı gizli aşkı Elizabeth’i korsanların elinden kurtarmak olsada Jack’in daha farklı amaçları vardır. Uzun zaman önce Kaptan Barbossa tarafından ihanete uğrayan, gemisi Kara İnci elinden alınan Jack, Barbossa’dan intikamını almak ve Kara İnci’yi ele geçirmek istemektedir.

Pirates of the Caribbean : The Curse of the Black Pearl
Pirates of the Caribbean : The Curse of the Black Pearl