bildirgec.org

fakirlik hakkında tüm yazılar

Gölgeler Kımıldamıyor

mavilikler | 15 February 2011 09:22

Torbada birkaç parça erzak, omuzlarındaysa tonlarca ağırlık, yorgun adımlarla döndü köşeyi. O derme çatma ev göründü az ileride. Ama hiç gülümsemedi adama. “Hoş geldin.” dercesine açılmadı perdeler. Tek bir kımıltı yoktu evde. Kendisini bekleyen tek bir gölge belirmiyordu pencerelerin gerisinde.

Bir baba geldi aklına. Yıllar önce seyrettiği bir filmde görmüştü onu. Gerçeğini hiç göremediği bir hayal kahramanı olarak kalmıştı hep zihninde. O baba aynen kendisi gibi, bir yoldan geçiyordu filmin bir sahnesinde. Akşam güneşi vuruyordu üzerine. İş dönüşüydü. Adam bir köşeden döndü. Bir ev göründü karşıda. Çok uzaktan bile görebiliyordu adam: Gülümseyen bir evdi bu. Kendisini bekleyen, hoş geldin diyen…

the innocent africa

admin | 03 January 2011 23:41

vahi yaşamı,büyük düzlükleri,koyu tenli insanları,fakirlik,açlık,sayısız hayvan türü deyince akla gelen ilk coğrafya. sürekli izlenen bir kıta.ama artık izlemekle kalmak istemiyor devler.
artan nüfusları ve teknolojileri için başrol oyuncuları yine afrika.

Donup kaldık… (Bu olay dün saat 14.00’de Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesinde yaşandı)

hayalicindegecti | 19 October 2010 09:31

Uzun süredir görmediğim bir arkadaşımla dün Tunalı Hilmi Caddesinde (*) buluştuk, sonra, öğlen kalabalığının arasına karışıp yürüyerek, bir restorana gittik. Arkadaşım sigara içer (oysa önemli bir rahatsızlık geçirdi, yani yaşam ona bir şans daha tanıdı, ne mutlu… Keşke sigarayı bırakabilse!) o yüzden kaldırım kenarındaki bir masaya oturduk, garson geldi, menüleri elimizden alırken:

-Seçebildiniz mi?
-Evet, birer tavuk şnitzel alacağız, yanında ne veriyorsunuz?
-Patates kızartması efendim.
-Hardal da getirin.

Egoistlik iyi bir şey değil

zarifce | 21 September 2010 14:12

İnsanı, yaratılanlar içerisinde sadece insanlar anlar. Her insanın bir sorunu vardır ayrıca gerek aile gerekse iş hayatında üstlenmek zorunda kaldığı bir sorumluluğu da vardır. Kim istemez ki maddi ve manevi sıkıntılar içerisinden kurtulup refah içerisinde yaşamayı. Evet birçoğumuz bunu isteriz. Belki bilerek beklide bilmeyerek bu refahı isteriz. Tabii ki insanın refah içerisinde yaşamını idame ettirmesine bir itirazım yok. Ama refaha ulaşan insanın halen kendisi istemediği halde sefalet içinde bulunanları unutmasına ne demeli? “Bana ne kardeşim herkes kendisinden sorumlu” deyip bir çırpıda işin içerisinden çıkmak mı yoksa “Neticede hepimiz kardeşiz. Ben refah içerisinde yaşarken ve Allah bana bunca malı ve mülkü vermişken sefalet içindeki kardeşlerime bir yardımım dokunsun” diye bir şeyler yapmaya çalışmak mı daha iyidir.Günümüz insanlarının çoğu egoist bir yaşamı tercih ediyor. Bizim atasözümüz olmadığı halde yıllarca bize atasözü diye yutturulan “bana değmeyen yılan bin yaşasın” mantığı ile bir yere varamayız. Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak, renk, ırk, dil, din ayrı yada aynı hiç fark etmez bulunduğumuz konumun hakkını vermemiz lazım. Yukarıda söylediğimiz gibi kimisi zengin kimisi fakir olabilir. Zengin üzerine düşen vazifelerini yerine getirirse yani vergisini hakkıyla verir, malından bir kısmını zekatı olarak dağıtırsa zannediyorum ki ülkede fakir diye bir şey kalmaz. Fakir olan da “nasıl olsa birileri yardım yapıyor böyle de hayatımı sürdürürüm” demeyip elinin erdiği ve gücünün yettiği kadar çalışmaya devam ederse hem zengine, hem ülkesine, hem de kendisi ve ailesine bir katkı da bulunur. Unutmayalım ki ömrümüzün her anında ayrı bir sınava tutuluyoruz.Teşekkür ederim.

herşeye ragmen

osghur | 15 March 2010 09:51

wwwpc teknik.net
wwwpc teknik.net

Kan revan savaşını gördük bu toprakların
Boşaltılan köylerin yalınayak çocuğuyum ben
Nereye sürülsek itilip kakalandım
Tenimiz teninize bu kadar benzerken
Zenci gibi dışlandım okullarda
Pek iyi değildir türkçem aslında
Ama Nazım Hikmet’i de sevdim Tevfik Fikret’i de
İstanbulda bomba patlasa yüreğim kanar diyarbakırda
Barış ve kardeşlik kadar sevdalıyım bu vatana
Aşka inandığım kadar inanırım bu bayrağa
Ama kimse inanmaz bana
Çünkü doğu köylerinde on çocuklu bir babanın ayakkabısız on çocuğundan biriyim ben
Ve en kötüsü ayakkabıya hiç ihtiyacım olmadı

Barbarlığa Geri Dönüş

super hero | 09 March 2010 17:22

Bu yazı, Global Researches sitesinde yer alan, Finian Cunningham imzalı Descent To Barbarism adlı makalenin, site yönetiminden izin alınarak yapılmış çevirisidir.

Not: Bu makaleyi çevirmek için harcadığım zamandan da anlaşılacağı üzere, nakalenin genel içeriği benim fikirlerimle örtüşmektedir. Ancak burada yazılanlar öncelikle yazarı bağlar. Yazarın her görüşünü birebir savunduğum anlamına gelmez.

İddia kazanılmıştır: toplumu düzenleme ve insanların ihtiyaçlarını karşılama açısından, kapitalizm süresi dolmuş bir sistemdir. Kanıtlar kesin. ABD ve Avrupa’da ekonomiyi canlandırmak için akıtılan trilyonlarca dolar, finansal sınıfa, rulet çarkını bir kere daha döndürmesi için geçici bir hayat vermiş olabilir; ancak bu farazi “iyileşme”nin bir durgunluktan ibaret olduğu bugün daha da açık bir şekilde görülmektedir. Emsali görülmemiş boyutlarda kişisel ve ulusal borçla kapana kısılmış olan gerçek ekonomi, yani üretim, ölü vaziyettedir.

Bu çöküş çok uzun zamana yayılmaktadır. Ücretlerin düşmesi, refahı azaltan vergilendirme ve kamu harcamalarında kesintiyle büyüyen oligarşi yüzünden, 1970’lerin ortalarından itibaren hayat şartları giderek kötüleşen işçilerin durumunu sübvanse etmek maksadıyla, hakim sınıf (hükümet, şirketler, finansal kuruluşlar) on yıllar boyunca kolay kredi verme yolunu seçmiştir. Liberali olsun, muhafazakarı olsun, sağcısı olsun, solcusu olsun, bütün bir siyasi sınıf, refahı silip süpüren bu süreci hep birlikte tesis etmiştir.

korkunç yemek istatistikleri

pisho | 31 July 2008 23:53

Aşağıdaki resimlerde bir dizi aile ve sahip oldukları yemekler dolar bazında karşılaştırılmış .. ilk resimle son resim arasındaki farkı görünce bildirinin başlığını neden korkunç yemek istatistikleri bıraktığımı anlayacaksınız.

almanya : Bargteheide kentinde yaşayan Melander ailesi

haftalık gıda masrafları : $500.07

Alman aile
Alman aile

A.B.D : kuzey karolina‘lı Revis ailesi

Bu da geçer…

| 30 July 2008 13:46

http://www.sufizmveinsan.com/cuma/budagecer.html

açlık sınırından el sallayan banka

kahkar | 14 April 2008 16:16

Tek kişinin açlık sınırını düşündüğümüz zaman hemen sayısal veriler bizi bulur ve 940 YTL gibi bir miktar gözümüzün önüne gelir. Bu miktarın hemen her yıl katlanarak arttığını da ayrıca belirtmeye gerek yok, birçok kişi bunun farkındadır. Bu kadarlık bir parayla aklımıza gelen bütün harcamalardan sadece, sağlıklı beslenme kısmını alalım ve düşünmeye başlayalım. Bu sınırda beslenme gibi önemli bir ihtiyacı karşılayabilmek için neler yapılabilir? Üstelik, küresel ısınma yüzünden yavaş yavaş başlayan kuraklık yaşanırken. İşte tam da bu noktada, aklımıza gıda bankaları -ufak bir çözüm olsa bile- gelebilir ve böylece bu yazının konusu belirlenmiş olur.

kaynak: flickr.com/photos/uncultured
kaynak: flickr.com/photos/uncultured

1) Gıda Bankacılığı fikri malesef benim değil, John van Hengel’in. Kendisi 1967 ‘de pek küçük olan bu organizasyonu Arizona’da kurmayı akıl etmiştir. Hengel, ancak yaşlı teyzelerde olabilen bir meraka sahip bir insandı. Bu merakını bakkallardaki stoklar üzerinde kullanmayı düşündü. Stoklardaki ürünler arasında yırtık pakete sahip olanlar ve son kullanma tarihi geçenler, doğrusu onu cezp ediyordu. 1965 yılında gönüllü olarak katıldığı St. Vincent de Paul derneği için gereken gıdayı bu yolla karşılamayı düşündü ve sanırım bunu başardı. St. Mary’s bankası faaliyete geçti. (Bu arada 39 yıl sonra Türkiye’de ilki Diyarbakır’da açıldı.)