bildirgec.org

evsiz hakkında tüm yazılar

Dilencilik ama tarz farklı, olacak o kadar

thomasguven | 13 September 2010 16:57

Dünyada Dilencilik-Dilenme Yöntemleri.

Biraz da Dünya Manzaraları
11 ilginç dilenme tabelası.
Siz olsanız yardım yaparmıydınız bu kişilere,

1. Fahişe olmak için çok çirkin

FAHISE OLMAK ICIN ÇOK ÇIRKIN
FAHISE OLMAK ICIN ÇOK ÇIRKIN

2. Eşim kaçırıldı ve fidye için 98 cent açığım var.

esım kaçırıldı biraz para lazım
esım kaçırıldı biraz para lazım

bir belgesel başyapıtı Baraka

nazokiraze | 31 March 2010 11:52

Joseph Chemple’in “The Power of Myth‘inden aldığı ilhamla bu belgesel başyapıtını ortaya çıkaran Ron Fricke, Baraka ile tabiatı ve insanı sorguluyor.Her bir karesi ustalıkla yakalanmış, fotoğraf tadında yapılan bu eserde dünyanın çeşitli yerlerindeki insanların ibadetleri, yaşayışları ard arda soluk kesecek güzellikte yer alıyor, Kudüs’ten aniden Brezilya ormanlarına gitmek an meselesi. Budistler, Hindular, Müslümanlar, Yahudiler tüm kültürler iç içe.

Belgeselde ne bir anlatım ne de bir mesaj var, yerlerin isminden başka bir şey yazmıyor.Ödüllü bu belgeselin tasarlanması yıllar sürdü, 6 kıtada ve 24 ülkede çekildi.

Kış

Galanthus | 28 February 2010 18:16

Kış.

Çetin cevizdir, kara kış. Atlatmak zordur, her seferinde farklı bir haliyle yıkmak ister insanı, her seferinde farklı bir şekilde devirmek ister karşısındakini. Kimi zaman tipi olur yağar; göz gözü görmez, kimi zaman fırtına olur eser; toprağa bağlı bir kök bırakmaz, kimi zaman da buz olur dondurur, insan kendine sığınacak bir kapı arar.

Hayatımın kara kışını yaşadığımı düşünüyorum ama insanın hayatında tek bir kara kış olmaz biliyorum.

O – 4

admin | 01 December 2009 14:01

Yeniden uyandı. Mavi bir ışık. Tek gördüğü buydu. Işığın içinde kıpırdayan silüetleri farkederken ilk düşüncelerini de oluşturmaya başlamıştı. Gördükleri yavaşça netleşiyor, konuşma sesleri buna eşlik ediyordu. Seslerdeki anlamsızlık içini ürpertmişti. Eskiden bir ara, anlamsız sözcükler türetip, bunlara farklı anlamlar yükleyerek şifreli bir konuşma şekli ortaya çıkartmaya çalışmıştı. Bu sesler ona bunu hatırlattı. Geldiği yerde tek bir lisan var olduğu için farklı dillerin algısında karşılığı yoktu.

Yavaş yavaş tüm vücudunu saran bir acının varlığını hissetmeye başladı. Bu acıyla birlikte sanki zihnindeki tüm açıklık ortaya çıkıyordu. Etrafı tamamen net bir şekilde görmeye başladığında ise şaşkınlıktan donup kaldı. Ders kitaplarının içindeydi adeta. Milyonlarca yıl önce Pladeba’da yaşayıp yok olan bir ırkı oluşturan canlılardı bunlar. Ya da şaşırtıcı derecede benziyorlardı.

O – 3

Colpadan | 02 November 2009 12:57

Şehrin ışıklarından kurtulmuştu. Günlerdir yağan yağmur da dinmiş, yerini pırıl pırıl sakin bir geceye bırakmıştı. Kumsalda uzunca bir süre yıldızları seyretti. Zihnindekilerin tamamı boşalmıştı. Evrenin sonsuzluğuyla karşılaşınca, düşüncelerindeki harflerin her biri yıldız olmuştu sanki. Kelimelerse takımyıldızları oluşturuyordu. Tüm gökyüzü büyük bir hikayeydi adeta. Tüm yapması gereken, bu hikayedeki rolünü bulmaktı. Şehirden uzaklaşınca tüm dünyadan kurtulmuş, uzaydaki boşlukla hayat bulmuştu. Az önceki haykırışını durduran da işte bu derin boşluktu.

O – 2

Colpadan | 31 October 2009 19:01

Gün doğarken yavaş adımlarla hala yürümeye devam ediyordu. Uyumayı hiç düşünmemişti. Nasıl olsa zamanı gelince bir yerlerde yığılır kalırdı. Bitmeyen bir enerji vardı sanki içinde. Bu binalar, evler, içindeki enerjiye uygun değildi. Bedeninin kendisi kocaman bir saraydı zaten. Kapalı bir mekana girdiği anda bu sarayın üstünün karanlık bir kubbeyle örtüldüğünü hissederdi. O yüzden bu berduşluk, bu sefillik değildi onu öldüren. Sadece kimliksizlikti. Geçmişi yoktu. Kim olduğunu bilmiyordu. Uyanışlarındaki tuhaflık, kafasının içindeki uğultu… Hepsi birer soru işaretiydi. Kim olduğunu bulması gerekiyordu. İçinde güçlü bir istek vardı bunun için ama nereden başlayacağını bilemiyordu. Ya diğerleri? Onlar biliyorlar mıydı kim olduklarını?

O

Colpadan | 29 October 2009 15:25

Gözlerini açtığında hafifçe yağan yağmurun kendisini ıslattığını farketti. Gene sokaklardaydı. Az ileride kendisine bakan kediyi görünce, yolda yürüyen insanlara kediyle aynı hizadan baktığını farketti. Aslında daha bile aşağıdan bakıyordu. Altındaki preslenmiş koli kutusunun hafif ılıklığı içine nüfuz edip, yağmurun serinliğine karışarak yok oluyordu. Hissettiği tuhaf huzuru besleyen bir his gibi düşündü bunu. Başka daha derin sebepler de olmalıydı kendisini bu kadar rahat hissettiren. Her uyanışta nasıl oluyordu da bu kadar paniksiz ve rahattı? Sanki aynı yeri onlarca kez ziyaret etmiş bir turist gibiydi. Bu sakinlik kendini tatil rutinine kaptırmış bir turist için bile fazla iken, onun durumundaki birisi için kabul edilemez derecedeydi.

Evsizlere El Yapımı Isıtan Çadır

zabun | 03 December 2008 01:57

Michael Rakowitz çok soğuk havalarda evsizlerin hayatını kurtarabilecek “paraSITE” isimli bir konsept geliştirmiş. Ana fikir, binaların ısıtma/havalandırma sistemlerinde kullanıldıktan sonra bina duvarından dışarı verilen sıcak havayı değerlendirmek. Rakowitz bu amaçla, sıcak havayı içerisinde dolaştıran kanal sistemlerine sahip çadırlar tasarlamış. Ana kanal binanın sıcak hava çıkışına bağlanıyor. Buradan gelen sıcak hava, şişerek çadırın iskeletini oluşturan kanalcıklarına yayılıyor. Bu çadırlar sadece plastik poşetler ve selobantlarla yapılabilen son derece ucuz, basit hayat kurtarıcı çözümler. Rakowitz tasarladığı farklı çadırlarla birçok evsizin ısınmasını sağlamış.

Dolaptaki yabancı

Gigabyte | 03 June 2008 12:32

Yazının başlığı size film isimlerini çağrıştırabilir ancak konumuz gösterime girmeye hazırlanan bir film falan değil. İngiltere’nin yüksek trajlı gazetelerinden Telegraph‘ta yayınlanan bir habere göre Japonya‘da 58 yaşında evsiz bir kadın, bir adamın evindeki dolapta hiç farkedilmeden bir yıl süreyle yaşamış.
buzdolabındaki yiyeceklerin sürekli eksilmesi nedeniyle evine bir hırsızın dadandığından şüphelenen ev sahibi sonunda çareyi gizli kamera yerleştirmekte bulmuş. Kameralara yakalanan davetsiz misafir sonunda yakayı ele vermiş. Eve gelen polis yaptığı arama da kadını yüklük olarak yapılmış bir dolabın içinde bulmuş. Yapılan sorgusunda kadın yaklaşık bir yıldır bu şekilde yaşadığını, evsiz olduğu için başka çare bulamadığını söylemiş. İşin ilginç tarafı kadının oldukça temiz ve bakımlı olmasından banyo ve tuvalet ihtiyacını da rahatlıkla karşıladığı anlaşılmış. Hakikaten inanılır gibi değil. Üstelik Japonya’da evler oldukça küçüktür. Adam nasıl bu durumun farkına varamamış hayret doğrusu.

Çöp

Cevval Portakal | 09 October 2007 10:55

Bu ayakkabıları kim çöpe atar ki.

Gerçek bir ganimet bu güzel ayakkabılar. Ve bir güneş gözlüğü, kullanmaktan pek hoşlanmam aslında kendimi çok tuhaf hissediyorum güneş gözlüğü takerken, yinede almamda bir sakınca yok. Dibinde biraz bırakılmış kola şişesi, gazı hala kaçmamış.

İnsanlar çöpe hep pis şeylerin atıldığını düşünürler. Kapağı kapatılarak atılmış bu şişenin içindeki kola nasıl pis olabilir. Özellikle ayakkabılar daha giyilmemiş bile. Belki de kolanın kalanını içen aptala bu ayakkabılar hediye edildi, beğenmedi ve çöpe attı. Dünya aptal insanlarla dolu. Başıma gelebileceğin en kötüsü de, beni en rahatsız eden aptal insan yine pencerede. Halbuki uyanmamış olacağını düşünerek erken gelmiştim bu sokağa. Geri dönsem iyi olur…