bildirgec.org

eski mısır hakkında tüm yazılar

TARİHÇE-İ FUTBOL

azturk | 31 August 2010 16:16

Yapılan anketlere göre en çok takip edilen sporun futbol olduğu belirlenmiş. Futbol : beş yaşında belki daha küçük çocuklardan belki yetmiş beş belki sekesen beş yaşındaki ihtiyar delikanlılara kadar her yaş gurubundan insanının ilgisini çeken bir spor. Her ne kadar toplumumzda erkeklerin oynadığı ve erkeleri iligilendiren bir spor olsada sayı bakımndan azımsanmayacak kadar çok sayıda bayan izleyecininde iligisini çekmekte. Hatta bayanların kendi ligleri de var. ( İsteyenler TFF nin sitesine baklabilir) Hele bir de ortada ekabet varsa , hele bir de taraflar fanatikse işte o zaman kıyamet kopuyor. Arabaları yakmaktan dükkanların camlarının kırmaya stad da ki koltukları sökmekten- ki onları sökmek oldukça zordur ve büyük emek ister – stadı ateşe vermeye kadar bilimsel olarak Vandalizm olarak adlandırılan davranışları sergiler insanlar. Daha doğrusu kontrolden çıkarlar ve ne yaptığını bilmez yaratıklar haline gelirler.

Peki nedir insanlara bunları yaptıran. Kontrolden çıkaran cani ya da “holigan” haine getiren. Bu sorulara cevap bulabilmek için futbolun tarihine ink-mek gerekiyor bence.

Türk Piramitleri

Max27 | 15 February 2009 17:08

piramit
piramit

Google‘de bir anda karşıma çıkan bu bilgi beni oldukça şaşırttı ve doğal olarak biraz da heycanlandırdı. Bu heyecan ve şaşkınlığım gectikten sonra biraz araştırmaya başladım ve bu bilgileri sizinle paylaşmak istedim.

Çin sınırları içinde bulunan bu piramitleri Türkler’in yaptığı tahmin edilmekteymiş ve bu, batılılar tarafından gizlenip inkar edilmeye çalışılıyormuş. Ama durum daha fazla gizlenememiş ve asıl ilginç olan ise Mısır‘daki piramitlerden daha eski olduğuymuş ki bu doğruysa Mısırlıların piramit inşaat etmesini eski Türk medeniyetlerinden öğrenmiş olma olasılığı ortaya çıkıyor.

Atonun hizmetkarı: Akineton

syris | 15 October 2008 03:18

Akineton (Akhenaton). Bu ismi bir yerden hatırlıyorsunuz değil mi? Hemen hafızanızı tazeleyeyim: Akineton, şizofreni, ajitasyon, delirium, anksiyete ve bazı psikotik hastalıkların tedavisininde kullanılan ilaçtır. Aynı işi yapan pek çok ilaç vardır ama akinetonun yeri başkadır.

Benim size bahsedeceğim Akineton, M.Ö. 14.yy. da yaşamış olan ve yaptıklarıyla kendini diğer firavunlardan ayıran Akineton.

Akineton
Akineton

Akineton’un (nam-ı diğer Akhenaton, Amenhotep IV, Amenofis) annesi Kraliçe Tiye ve babası Firavun III. Amenhotep’tir. Kaderinde yazılı olan firavunluk biraz da şans eseri, zamansız ölen abisi Thutmosis yüzünden babasından hemen sonra tahtı devraldı (yaklaşık M.Ö.1352-1334). 17-18 yıl kadar firavunluk yaptı. Tam olarak firavunluk sayılmaz çünkü Akineton bir sabah uyandı ve tarihi değiştirdi.

Yüzük

YaMTaR | 19 July 2008 10:00

Yüzük
Yüzük

“Oh be! Sonunda işim bitti, artık eve gidebilirim” dedi. İş arkadaşlarına iyi akşamlar deyip aceleyle çıktı. Hatta arkasından arkadaşlarının bu ne acele arkandan atlı mı kovalıyor dediklerini bile duymadı. Acelesi yoktu aslında ama bir an önce evine gitmek istiyordu. Evde onu bekleyen karısını çok özlemişti. Koşar adımlarla durağa geldi. Ama duraktaki otobüse binebileceğini hiç sanmıyordu, durakta acayip sıra vardı. Hadi arkadaşlar son beş kişi, son üç kişi derken zar zor otobüse binebildi. Otobüse bindiği için Allah’a şükretti, parmağındaki yüzüğü öptü ve bir an önce evine varma isteğiyle yanıp tutuştu. İneceği durağa gelmeden orta kapıya ulaşamadı. “Lütfen düğmeye basabilir misiniz?” dedi ve biri yüzük asık bir şekilde düğmeye bastı. Otobüs durunca zar zor otobüsten indi ve koşarak evine geldi, zili çaldı. Kapıyı karısı açtı, sevinçle karısının boynuna atladı, seni çok seviyorum karıcığım dedi. Karısının elini tuttu, öpmek için havaya kaldırırken ne görsün, karısı yüzüğü yüzük parmağından çıkarmış, serçe parmağına takmıştı. Neden serçe parmağına taktın diye karısına bağırdı, çok sinirlenmişti. Yüzüğün yüzük parmağına takılması Eski Mısırlılardan kalma bir gelenekti, gerçi sonradan bilimsel olarak da ispatlandığını, o parmakta doğrudan kalple bağlantılı bir aşk damarı olduğunu duymuştu ama bu onun için önemli değildi. Önemli olan Mısırlılardan kalma bir gelenek olmasıydı. Mısır medeniyetine çok ilgi duyuyordu, keşke filmlerdeki gibi Mısır’daki amcamdan miras kalsa da oralara gidip görsem, gezsem oraları diye aklından geçirdi. Ama bu imkânsızdı çünkü ne parası vardı ne de Mısır da bir amcası. Bu hayalleri unutup tekrar karısına döndü, çünkü çok üzülmüştü. Mısır sevdasından başka tek sevdası vardı o da karısına duyduğu sevdaydı. “Niye yüzüğü serçe parmağına taktın” dedi. Karısı da “artık kilo aldım biraz, yüzük yüzük parmağımı sıkıyor” cevabını alınca “yarın hemen yüzüğü genişlettirelim tekrar yüzük parmağına tak, bir daha da hiç çıkarma” dedi. Karısı da tamam canım dediği an derin bir oh çekti ve Mısır hayallerine kaldığı yerden devam etti…

İnsanlar Ölünce Ne Olur?

ikonoklast | 10 September 2007 11:19

Bu soruyu konuyla ilgili bir kitabın reklam afişinde görünce, aklıma ilk gelen, “Merhum kör idiyse badem gözlü olur, kel idiyse sırma saçlı olur.” cevabıydı. Kitapta ne yazıyor, okumadım. Ama İslamla ilgili kitaplar satan bir mağazada asılı olduğuna göre, herhalde İslami anlayışa uygun cevaplar içeriyordur.
Sadece İslamda değil antik dönemden bu yana bütün kültürlerde bu meş’um soruya cevap arandığını görüyoruz. Bütün kültürler de farklı farklı cevaplar bulmuş maaşallah. Cevapların hiç biri birbirine benzemiyor, sadece birbirine yakın olanlar var, kültürel etkileşim nedeniyle olsa gerek. Bu ne hayal gücüdür, ne fantazidir. İnsan insanların yaratma, uydurma yeteneğine şaşıyor. Bütün kültürlerin yaklaşımlarını ele almaya kalksak, kitap yazılır. Bunun için sadece Eski Mısır’dan ve Eski Yunan’dan örnek verebiliriz. Ama temelde Eski Yunan’dan Japonya’ya kadar bütün kültürlerde, yaygın inanışlar, ölümün insanı mutlak bir yok oluşa, hiçliğe götürdüğünü kabullenmek istemeyen insanlara, onları üzmeyecek, kaygılandırmayacak cevaplar sunmuştur diyebiliriz.

Adınızı Hiyeroglifle Yazın

ecrivain | 23 July 2007 09:49

Eski Mısır’da yaşasaydınız adınızı nasıl yazardınız? Biliyorsunuz, bunun için hiyeroglif yazısı kullanmanız gerekirdi. Ama, Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi‘nin şu sayfadaki ilginç uygulaması sayesinde adınızı bu dilde yazmak için hiyeroglif bilmenize hiç gerek yok! Yapmanız gereken tek şey adınızı girmeniz (Türkçe karakterler kullanmamalısınız) ve “inscribe” tuşuna basmanız. Ve ta taa… adınızın hiyeroglifle yazılmış karşılığı anında karşınızda..!

Mavi Yolculuk

EUQON | 17 March 2007 03:11

Bu öykü, serdarsabri’nin kadim zamanlar ve orta asya’dan gelenler kimlerdi yazılarınıa ve o yazıların altındaki yorumlara ek olarak hazırlanmıştır. Bunu okumadan önce, sözkonusu yazıları okumanızı tavsiye ederim.

Şimdi efendim; zamanında Glaukos diye bir arkadaş varmış, bu Girit kralının oğlu olarak doğmuş. bir gün, henüz çocukken, eskiden hydromel (şaraptan önceki içki) saklanan bir mağaraya girmiş, ne olduğunu bilmeden içebildiği kadar o çok güzel bulduğu içkiden içmiş ve düşmüş kalmış. Kral babası çıldırmış tabii. hemen ülkenin dört bir yanına haber salmış, en iyi hekimlerin getirilmesini istemiş. Poluidos’u, ülkenin en bilge hekimi olarak kralın karşısına dikmişler. çocuğun cansız bedenini inceledikten sonra Poluidos; bunun bir ölü olduğunu ve ölüleri kendisi dahil hiçbir ölümlünün diriltemeyeceğini konusunda kralı ikna etmeye çalışsa da, sonunda ancak cesedi ve kendisini bir labirente kapattırabilmiş. Ya oradan çocukla beraber çıkabilecekmiş, ya da hiç çıkamayacakmış

çok eskilerden oyuncaklar getirdim

kahkar | 02 September 2006 20:41

Eski mısır’da çocuklar veya büyükler oyuncaklarını daha çok taş ve topraktan, tahtalardan tasarlamışlar. Yaptıkları piramitler kadar yaratıcı bu oyuncakları pek sevimli buldum.

tahta bi' at
tahta bi’ at

Mesela bu at dört tekerlekli, evet ve günlük hayatta bile kullanılmış. Bu oyuncak bize, çocukların oynadıkları oyunlar hakkında da bi’ fikir verir, figüre bakılırsa. O zamanın marangozlarının becerilerini anlayabiliriz.