bildirgec.org

eşitsizlik hakkında tüm yazılar

AMİRALİN KARISI

hayalicindegecti | 29 July 2010 17:38

O meşhur deyimle herşey “film şeridi” gibi aklından geçti bir anda.
O müthiş yaz tatilini, gittikleri küçük kasabada o yakışıklı deniz teğmenine ‘ay çarpması’na uğramışcasına aşık oluşunu. Bu aşk uğruna üniversiteyi bile terk edişini… Evlenmelerini, çocuklarının büyüyüşünü. Aşık olduğu adamın bitmek tükenmek bilmez tayinleri sırasında aylar, hatta seneler boyu ayrı kalışlarını… Genç teğmenin yıllar içinde kendini nasıl geliştirdiğini, aldığı yurt içi ve dışı eğitimlerle beynini nasıl zenginleştirdiğini… Zamanla saçlarına düşen akların onu nasıl daha yakışıklı kıldığını… Parlak mesleki başarılarını, geçen zaman içinde mesleğinde hızla yükselişini, en sonuna amiralliğe tırmanışını… Katıldıkları davetlerde kadınların neredeyse tamamının gözlerini ondan bir türlü alamayışını. Onun bu durumu hafften gülümseyerek anlayışla karşılayışını ve etrafa çaktırmadan kendisine göz kırpmasını… Sohbetlerde herkesin “amiral ne söyleyecek?” diye onun ağzına bakışını. Bitmek tükenmek bilmeyen çalışma, araştırma, uygulama azmini… Dünya meselelerine “aydınlık” bakış açısını.
Ve şu başlarına gelen… Daha doğrusu kafalarına çarpan uğursuz “balyoz…
Yüzlerce sayfalık suçlamalarda amiralin isminin sadece 3 yerde geçişi… Ona yöneltilen suçlamaların gayri ciddiliği ve gülünçlüğü… Yöneltilen suçlamaların aksinin defalarca kanıtlanmış oluşu ve daha önce 1 ay bu yüzden tutuklu kalmışken, iddiaların aksinin kanıtlanmış oluşu nedeniyla salıverilişi…

Bir karabasan mıydı bütün bunlar?
Ülke sevgisiyle bunca çalışma, bunca özveri, bunca emek yanlış mıydı? Keşke bıraksalardı herkes ne yapacaksa yapsındı… İnsanlar aydınlıkyerine karanlığa gitmek istiyorlarsa bu onların sorunu muydu? Bu bilim ve aydınlanma çağında ortaçağa özlem olacaksa olsundu. Hele kadınlar? Bu düzene evet demek, kendi gerilemelerini, eşitsizliklerini, boyun eğişi, cehaleti, acıyı, statükoyu istemek değil miydi?
Bıraksaydık keşke, öyle yaşasalar ve bunun adına yaşamak deselerdi.

haftanın sözü-9- *Özel

| 08 April 2009 12:47

Dali / photobucket.com
Dali / photobucket.com

“Haksızlıkların yanında hakkı aramak; çölde su aramaya benzer. ‘Bulabilene ne mutlu.’
Dünya da var olan iki boyutlu gerçek, insanları da ve inançları da bir ipin uclarında çekiştirmektedir.”
Kemal B.velioğlu…

İnsanoğlu’nun istekleri de idealleri de bitmez. Sonsuz ve sürekli isteklerin, tam olarak karşılanması olanaksız. İsteklere kavuşmak için girişilen çeşitli yollarda, farklı kulvarlarda yürürüz. Ruhumuz, karakterimiz, inançlarımız, insaf ve merhametimiz ayrı ölçüler bulmaya çalışır. Acımasız davranışlar bu yüzden de doğmuştur, diyebiliriz.
Evet, bilim buna ‘eşitsizlik’ demiş, maddi bakımdan çare ve imkanlar aranmış olsa bile, inançlarımız manevi yönde ele almıştır. Madden ve mannen, bu iki olguya göre hak ölçüsünü aradığımız da: Birincisi, insan çoğalmalarına istinaden çok fazla idealizm; diğeri de çok fazla fatalizm, yani hadiselerin önceden belirlenmesi, kaçınılmaz kader ve insan iradesinin dışında tek ve tabiat üstü bir sebep, ‘alın yazısı’…

gay sanatçılar

Thing | 30 March 2009 14:34

http://www.gaygaye.com/edebiyat_gay_lezbiyen_biseksuel_unluler.htm

YILMAZ GÜNEY: “Vatanından Çok Uzakta, Sürgünde Ölen Sinemacı”

| 05 December 2008 11:17

Akdeniz’in şirin bir köyünde (Yenice/Adana) Pütün soyadı ile dünyaya gelen Yılmaz Güney (1937-1984), sefalet içinde büyüdü. Köy hayatından kurtulup üniversitede iktisat fakültesinde okumayı başardı. Genç yaşta devlet yönetimi ile çekişmelere katıldı. Güney, 1958 yılında “Üç Bilinmeyenlerin Eşitsizlik Sistemleri” adlı öyküsü yüzünden komünizm propagandası yapmakla suçlandı ve 1961 yılında yargılanarak, 18 ay hapis ve 6 ay sürgün cezasına çarptırıldı. Bu hüküm ile yönetmen yardımcılığı, senaryo yazarlığı ve başrol oyunculuğuna kadar geldiği sinema kariyeri yarım kaldı.

Yılmaz Güney, yüzden fazla macera filminde oynadı. “Türk Sinemasının Çirkin Kralı” lakabı ile sevildi.
1966 yılında senaryosunu yazıp aynı zamanda oynadığı, Lütfi Akad’ın yönetiminde çekilen “Hudutların Kanunu” adlı filmi, Güney’in sinema kariyerinde dönüm noktası oldu. Film, büyük beğeni topladı.

TÜRKİYE’DE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ ÜZERİNE…

mucizemsin | 18 July 2008 16:33

Tarihimizin çoğu döneminde; kadın, nüfus olarak ülkemizin neredeyse yarısından fazlasını (savaşlarda erkek nüfus kaybı nedeniyle) oluşturmasına rağmen çoğu zaman hiç yokmuş gibi muamele görmüştür. Atatürk’ün toplumsal reform çerçevesi içerisinde kadınlara birtakım haklar vermesiyle birlikte toplumda kadınlarda vardı ya! sesleri yükselmeye başladı. Fakat Atatürk’ün ardından bir arpa boyu dahi yol alamadığımızın farkındasınızdır umarım. Biz Türkler geçmişten getirdiğimiz yapımızın bir yansıması mıdır? bilinmez ama şu bir gerçek ki, erkek egemen bir toplumuz. Kadınların çoğunun da bu durumdan pek rahatsız olduğunu düşünmüyorum doğrusu. Hala kadınlarla ilgili konularda erkekler, ahkam kesiyor ve kadınlar adına karar veriyor, hatta lütuf da bile bulunabiliyorlar. Örneğin; Türkiye’nin uzunca bir süre gündemini meşgul eden “türban” konusunda bile bir tane kadın çıkıp konuşmadı. Çünkü mecliste konuşacak kadın yok! Kadınların bu konuda ne düşündüğü pek de umurunda olmayan siyasilerimiz komisyonlar kurdular (içinde bir tane kadın yok!), karar verdiler. Böylece bizim sadece başı türbanlı değil de, beyinleri de türbanlı olan kadınlarımız yine erkeklerin ego tatminine araç olmaktan öteye geçemedi.
Peki bu konuda hep erkekler mi suçlu? Bence hayır. Kadınların suçunun daha çok olduğunu düşünüyorum. Kadınların apolitik ve asosyal olarak yetiştirildiği doğru ama bunu aşmakta kadının elinde. Kadın kendini yetiştirmeli bence. Türkiye’nin sorunlarıyla ilgilenmeli, siyaset ve bilimle ilgili düşünmeli, okumalı, düşündüğünü söylemeli ve yazmalıdır.

Kendini çizdiren formül

spinodal | 16 July 2007 08:43

Geçen hafta Pi’nin basamakları arasında saklı yinelenen rakamlardan söz etmiştik. Bu hafta da matematik dünyasından çarpıcı bir formüle göz atacağız.
Toronto Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Bölümü’nden Jeff Tupper, kendi geliştirdiği GrafEq isimli formül grafiklerinin çiziminde kullanılan uygulama ile ilgili yöntemlerden bahsettiği makalesinde, resimdeki eşitsizlikten sözeder.

Tupper'ın eşitsizliği
Tupper’ın eşitsizliği

Bu eşitsizlikte, alt kısmı köşeli parantezler, matematik ve programcılıktaki floor fonksiyonunu temsil etmekte (bilmeyenler için: tamsayı olmayan bir sayı için, o sayıdan küçük en büyük tam sayıyı döndüren fonksiyon). mod ise, moduloyu yani bir bölme işleminde kalanı döndüren fonksiyonu temsil etmekte.
Eşitsizliği 0<x<<106 ve n<y<n+17 aralıkları ve n = 960939379918958884971672962127852754715004339660129306651
505519271702802395266424689642842174350718121267153782770
623355993237280874144307891325963941337723487857735749823
926629715517173716995165232890538221612403238855866184013
235585136048828693337902491454229288667081096184496091705
183454067827731551705405381627380967602565625016981482083
418783163849115590225610003652351370343874461848378737238
198224849863465033159410054974700593138339226497249461751
545728366702369745461014655997933798537483143786841806593
422227898388722980000748404719 (biliyorum şaka gibi bir sayı ama napalım :o) ) için çizdirdiğinizde ortaya çıkan monokrom bitmap görüntü formülün kendisi olur. Yani formül aslında kendisini çizdirmektedir.

Sonuçta ortaya çıkan imaj
Sonuçta ortaya çıkan imaj

Formulün JavaScript ile gerçeklenmiş halini ve bu gerçeklemenin çizilişini izlemek için şurayabakabilirsiniz.