bildirgec.org

eşitlik hakkında tüm yazılar

Engelleniyoruz

akbelen79 | 04 March 2011 11:18

Engellerimizi yazarken nereden başlayacağımı bilemiyorum. Niye mi? Engeller bazen çok çeşitli olabiliyor. Resmi işlerimiz çoğu zaman bir engele takılıyor. Yapacak bir şey yok aslında . Sistem böyle kurulmuş ve gidiyor.

Bir de Devlet tarafından verilen özgürlüklerin ,tekrar devlet tarafından engellenmesi durumu var ki bu durum daha vahim. Ne var ki bunda dediğinizi duyar gibiyim. İnsanca yaşamak için bir yerde kanunlar vardır uygulansın diye değil mi? . Evet kanun önünde her birey eşit ama , buradaki eşitlik hükmü, iş hakimin önüne varana kadar kağıtta yazan oluyor. Fakat hakimin önüne gidince sen ne yaparsan yap , ne kadar suçsuzda olsan ispatlayamadığın sürece suçlusun. Aslında karşında bulunan adama göre uygulamaya tabi oluyorsun.

ilk özgür yaşayan kadınlardan birinin hikayesi

nazokiraze | 14 May 2010 15:41

Hipparkhia (Hipparchia) Antik Yunan’da Kinikler Okulu‘ndan kadın filozoftur,soylu bir aileden gelir,zengindir ancak erkek kardeşi Metrocles’in eğitmeni ve Kinikler Okulu’nun en önemli kişilerinden olan hayırsever ,çileci ve çirkin olmasıyla bilinen Krates’e aşık olur. Bu birlikteliğe karşı çıkan ailesi ve çevresindekilere ise Krates’le evlenmesine karşı çıkıldığı taktirde canına kıyacağını belirtir.

Ancak Krates bu evliliğin olmaması gerektiğini düşündüğünden Hipparchia‘nın kendisinden vazgeçmesi için elinden geleni yapar,öyle ya bu soylu ve genç kadın kendisi gibi elinde mal,mülk tutmayan, ordan oraya gezen,fakir ve çirkin bir adamı ne yapsındı.Hatta ne yaparsa yapsın kendisinden vargeçmeyen kadının karşısında çırılçıplak soyunarak işte malım mülküm bu diyerek ayaklarının dibine bile yatar ancak Hipparchiakararlıdır , ne olursa olsun ruhen ve bedenen Krates’in olmaya hazırdır. Kaynaklarda o an Hipparchia’nın da soyunduğu yazar.

Hipparchia evlendikten sonra eşi gibi gezgin hayatı yaşamaya başlar hatta söylenenlere göre açıklıkta yatar,kalkar,birlikte olurlar ve bu da halkın tepkisini çeker.Geleneksel evlilik düzeninden çok uzak olan bu yaşam biçimi her ne kadar bazı kesimlerce yadırgansa da Hipparchia kıyafetlerinin o dönemki ilginçliğine rağmen eşiyle birlikte ziyafetlere davet edilir ve davetlere gitmekten geri kalmaz, bu o dönem için çok ilginç bir durumdur, kadınlar erkekler gibi eşitlik sergilemesi Hipparchia sayesinde başladı bile denilebilir.

POĞAÇA KOKULARI

mavilikler | 11 May 2010 09:44

“Kadınlar çok değişti!” diyorlar. Modern dünyaya atıfta bulunarak… Demeseler de herşey bas bas bağırmak için yarışıyor zaten bu değişimi. Her geçen gün kadın elinin değdiği yeni birşey daha ekleniyor erkeklerin dünyasına.

Kadınlar o dünyada yer açtıkça kendilerine, bir o kadar yeri de kaybediyorlar kendi dünyalarından. Elleri değmiyor artık evlerine. Poğaça kokuları yükselmiyor mutfaklardan.

Rahmetli Duygu Asena’nın ruhu şad olsun! Bu kadarını O bile tahmin edemezdi. Dayak yiyen, yokluk çeken, istemediği evlilikler yapmaya zorlanan, fuhuşa sürüklenen… Sonuçta hep ezilen, eşya gibi görülen kadınlardan yola çıkmıştı O. Onları o kuyudan çekip çıkarmak, güneşle tanıştırmak istemişti.

KADINLAR ERKEKLERLE EŞİT MİDİR

bellybul | 09 November 2009 20:11

Kadınların erkeklere eşit olduğu masalını bence kadınlar değil erkekler uydurmuştur. Çünkü bu eşitlikten kadınlar değil erkekler yararlanmaktadır. Kanun önünde kadını, erkeği osu busu yok herkes eşit, buna bir itirazımız yok bunun bir alternatifi de yok. Ancak yaşamın içinde kadın neden erkeğe eşit olsun ne münasebet? Doğa “siz eşit değilsiniz” diyorken “illa da biz eşitiz” demenin alemi ne. Bu durum en çok kimin işine geliyor bir düşünün bakalım. “Kadın erkek eşit değildir, olmamalıdır”. Erkekler kendi işlerine, kadınlar da kendi işlerine bakmalıdırlar. Erkekleşmiş kadınların olduğu dünya daha fazla mutsuz insan yaratmaktadır. Kadınlar “erkeklerle eşit değiliz” diye ortaya çıkın ki çıkarlarınız korunsun. Bu düşünce bir erkek oyunudur, oyuna gelmeyin!

DOYA DOYA YAŞAMAK

teacher07 | 20 October 2009 10:44

Birileri diyor ki:
“Türkiye’de Müslümanlığımı doya doya yaşayamıyorum.” Zaten en özgür sensin, yaşa be kardeş…
Soran olmaz mı? Dur bakalım, doya doya yaşamak ne demek? Miyonların doya doya yaşamak istediği şey farklıdır. Obur doya doya yemek, kimi doya doya macera yaşamak, kimi güç, kimi para, kimi sex, kimi din, kimi de doya doya bilgi ister. Bu kadar farklı yaşamları doya doya yaşayanların ülkesine demokrasi dense gerektir.

Londra’da Pakistanlı Müslümanlığı, eşcinsel eşcinseliğini, solcu solculuğunu yaşıyor. Fransa’da Budist Budist’liğini, Yahudi Yahudi’liğini, Ateist Ateistliğini doya doya yaşayabiliyor. Örnek çoğaltılabilir. Bunlar demokrat toplumlardır. Türkiye’de bunları kim doya doya yaşayabiliyor? Aslında doya doya yaşamak konusunda Bazı toplumsal kısıtlamalar vardır. Zenginler doya doya , fakirler doymaya doymaya yaşamaktalar. Bizde “demokrasi” dediğinde mangalda kül bırakmayan doya doyacılar, doyamayanların haklarını doya doya engelliyorlar.

İnsan ve Dünya

furkan iren | 17 July 2009 09:44

Beni ondan ayıran bunu çizebilmem midir?
Beni ondan ayıran bunu çizebilmem midir?

kişiselleştirilememiş bir yaşamaktı
özgürlüğümüze gem vuran,
en dirençli zamanlarında bizleri yorgun kılan,
mantıklı düşünceleri savurup atan,
hep “birlik” olmak isteğiydi “ayrılığı” doğuran.

oysa ki zenginliğin ve tabiatın esasıydı;
bir bütün üzerindeki farklılıklarımız…
yaşamın, doğanın döngüsüydü eşitsizlik.
herkes ve herşey aynı güçte olsaydı
bütün kurtlar aç, bütün kuzularda otsuz kalırdı!
yağmur yağmaz ve kış hiç gelmezdi!
güneş doğmaz ve ay batmazdı!
eğer masallarda ki kadar güzel bir gezegenimiz
varsa şayet biri bana anlatsın:
neden var bunca savaş?
neden mutsuz gördüğüm tüm tebessümlü maskeler?
neden yaşamak için binlerce kurallarla sınırladık kendi kendimizi,
(oysa ki çok basitti yaşamak ve nefes almak!)
neden daha da fazlası için hep bir kavga?
ve sorularla dolu bir beyin ve cevapsız dudaklar..
biri narkozla uyuşturmuş gibi her birimizi
her duyulana “iman”ı, her söylenene “itimat”ı
kabulenilemezliğe “tahammül” ve sessizlik haksızlığa..
dünyanın yaradılış fıtratındaydı acımasızlık
birileri yaşamak için diğerini öldürmek zorunda kalırken
diğeri yaşamak için kaçmak zorundaydı

ÇAĞDAŞLIK

teacher07 | 04 May 2009 11:11

Bir devletin, toplumun olmazsa olmaz ölçütü çağdaş olmaktır. Çağdaş olmayan toplumlar, sömürülmeye ve çağa ayak uyduran egemen güçlere köle olmaktan kurtulamaz. Bilimde, sanatta, sanayide, sporda, eşitlik ve özgürlükte vb. dünya ortamlarında boy göstermek, bu ortamlara ayak uydurmaktır çağdaşlık. Dogmatik düşüncelerle hareket eden toplum, çağı yaşayamaz, egemenlerin ayakları altında ezilmeye mahkumdur.

Osmanlı devletinin gerileyip yıkılma nedenlerinden en önemlisi, çağa ayak uydurmada gösterdiği duyarsızlık, hatta reddetmesidir. Toplumu çağdaş yaşama götürecek adımları atamamış, cılız reform hareketleriyle yetinmiştir. Saltanatın, halkın yaşamında çağdaşlık seviyesine gelmesi işine gelmemiştir. İstenen ümmet ve tebaa toplumudur çünkü…

gay sanatçılar

Thing | 30 March 2009 14:34

http://www.gaygaye.com/edebiyat_gay_lezbiyen_biseksuel_unluler.htm

VIP Cami

Asturias | 16 August 2008 09:26

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9657553.asp?gid=229&sz=38969