bildirgec.org

erotizm hakkında tüm yazılar

Bol erotizm + bol gizem = ”Basic Instinct (Temel İçgüdü)”

gorcun | 06 June 2009 10:05

Basic Instinct
Basic Instinct

Paul Verhoeven’in kara film şaheseri Basic Instinct (Temel İçgüdü) 1992 yılında çekilmiş. Gerilim ve erotizmdolu bu film kanlı bir cinayet sahnesiyle açılır. Yatakta sarışın partneri tarafından buz kıracağıyla öldürülen Rock yıldızı Boz’un (Bill Cable) kurban olduğu bu cinayeti araştırmak dedektif Nick’e (Michael Douglas) düşer.
Dedektif Nick ve ortağı (Wayne Knight) araştırmaları sonucunda Boz’un birlikte olduğu kız arkadaşı Catherine Tramell’e (Sharon Stone) ulaşırlar. Tramell son derece çekici ve etkileyici bir yazardır. Yapılan soruşturmadan sonra Tramell’den etkilenen Nick onunla yakınlaşır ve ilişki yaşamaya başlar. Bu zaman içerisinde bir cinayet daha işlenir. Cinayetler, Tramell’in yazdığı kitaptaki şekilde işlenmektedir.
Bu durumu farkeden polis psikaytristi aynı zamanda Nick’in eski sevgilisi Beth (Jeanne Tripplehorn), şüpheli konuma düşen Tramell’den uzak durması için Nick’i uyarır.

Basic Instict
Basic Instinct

Tramell’in lezbiyen sevgilisi Roxy’de (Leilani Sarelle) işin içinde olunca bu karışık ilişkiler Nick için dahada çözülemez bir hale gelecektir. Film başarılı bir polisiye gerilim olmasının yanı sıra oldukça açık ve cesur sahnelerin olduğu bir film olarakta akıllarda yer etmiştir.
Femme fatale kadın tiplemesiyle Sharon Stone’un performansı sinema dünyasında unutulmazlar arasında yerini almıştır. Rol için Kim Basinger, Emma Thompson, Michelle Pfeiffer, Greta Scacchi, Julia Roberts ve Meg Ryan gibi bir çok ünlü kadın oyuncunun adı geçmiş ama sonunda Sharon Stone rolü almıştır.
Filmdeki Johnny Boz Club sahneleri, Warner Bros Stüdyolarında kurulmuş bir sette çekilmiştir. Film, gay ve lezbiyen komüniteleri tarafından büyük tepki çekmiş ve San Francisco Polisi grupların ayaklanmasını bastırmak için hergün şehrin heryerinde görevli olarak durmuşlardır.

Deliliğin Dudaklarındaki Islık

neceff | 24 October 2008 12:06

Clive Barker‘ın romanlarında korku kültü bir sis bulutu gibi çöker okuyucunun üzerine. Sis dağıldığında, zihninizi delip geçen fantastik dünyalar kalır geriye, o da kana bulanmış bir şekilde. Barker, kitaplarındaki kısa öykülerle üstünüze başınıza kan sıçratır adeta. Malzemesi, içerdeki veya dışarıdaki; ama daima devinim halindeki kan damarlarıyla insanın ta kendisidir. Ölüm, kan gölünün ortasında bir anda yükselen gizemli bir adadır adeta. Sonsuzluğun yeni bir boyutunu sunar okuyucuya. Ölümle yaşam arasında kalan varlıklar, tam da Barker’ın bahsetmeyi en çok sevdikleri arasındadır ve bu varlıklar illa ki deliliğin sularında yelken açan paramparça bilinçlere sahiptir.

Onun kaleminde insan malzemesi öyle bir şekil alır ve öyle bir teşhir edilir ki, öyküleri okurken tüm derinizi kaldırıp bizzat görmek istersiniz kendi içinizi. Öykülerinde, bir yanda üst üste yığılmış insan etlerinden oluşturulan tepeler savaşa tutuşturulur, diğer yanda yaydığı karanlıktan ötürü bugüne kadar gölgede bırakılan gecenin çocuklarına ya da ayın döllerine, gece ekspresiyle taşınır insanoğlu kurban olarak.

İki Film Bir Kitap:Lolita

lovesredcloud | 05 June 2008 15:27

Vladimir Nabokov’un ünlü romanından ilk kez Stanley Kubrick’İn uyarladığı ve en az kitabın kendi kadar tartışma yaratan “Lolita“, döneminin en çok ses getiren işlerinden birisiydi. Böyle bir projenin altından da ancak Kubrick gibi zeki bir adam kalkabilirdi.

Aradan geçen 30 senenin ardından yeni bir Lolita’nın vaktinin geldiğine inanan yapımcılar Adrian Lyne ile anlaştılar. Yönetmenin ellerinde çocuksu masumiyetiyle Dominique Swain ve Jeremy Irons‘ın tecrübesinden fazlası yoktu. Zaten sonuçta da çıkan iş büyük çoğunluğu tatmin etmedi. Bu sayede ensest konusu gündeme geldi ve bir süre devam edecek tartışmalarla iç ve dış basın meşgul oldu.
Sonuç olarak iki film ve bir kitap var elimizde. Kıyaslamalarla sevmek ve tartışmak mümkün olabiliyor böylece.

porno mu, erotizm mi…

linnux | 08 April 2007 22:56


Porno dediğin nedir?

Belki herkes farklı algılayabilir…

Ama ben,

porno ile erotizmin arasını

belirgin bir çizgiyle ayırmak istiyorum.

***

Cinsellik, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası.

Sağlıklı her insan, cinsel ilişki kurmaktan

büyük bir zevk alır.

Duyularımız,

karşı cinsle ilgili sinyalleri algıladığında

diğer sistemlerin tetiklenmesine neden olur.



Bir koku, bir dokunuş, bir bakış…

Davetkar bir ses tonu…

***

Bizim erkeklerimizde yaygın olan bir anlayış var.

Fiziksel gücü ve organ boyutlarını

birinci derecede önemsiyorlar.



Kadınlar ise duygulara daha çok önem veriyorlar.

Aslında bu öncelikle bizim doğamızdan kaynaklanıyor.



Biz erkekler, fiziksel olarak uyarılıyoruz.

Kadınlar ise duygusal uyarılara daha açıklar.

EROTİK MASAJ

sinemasever | 26 January 2007 10:56

Masaj sözcüğü ingilizce, fransızca ve almanca da “Massage” olarak yazılmakta, İtalyancada “massaggio” ispanyolcada “masaje” şeklinde yer alıyor. Ve hepimizin bildiği gibi masajın tarifi de şöyle: Vücut yüzeyine el, elektrik, su aracılığıyla çeşitli işlemler yapma biçiminde, iyileştirme ve bakım yöntemi, ovma, ovuşturma. Buna bağlı olarak masajcı ise: “Sağlık ve tedavi amacıyla masaj yapan kimse, masör”. diye tanımlanıyor. (Aman ha Masaj ile mesaj’ı birbirine karıştırmayın!)

Peki bir de masaj yapan yapon masajcılar var bunlara ne ad veriliyor, bilen var mı?

ERKEK VE KADINDA ÖN SEVİŞME

sinemasever | 20 January 2007 12:13

Erkeğin ön sevişmeye olan ihtiyacı

Genel kanının aksine erkekler de ön sevişmeye gereksinim duyar ve ondan hoşlanır. Ön sevişme onlara iyi, kuvvetli bir ereksiyon için gerekli olan uyarıyı verir ve penisi cinsel birleşmeye hazırlar. Aslına bakılırsa, ön sevişme yeterince uzun ve heyecan verici olduğunda, bir çok iktidarsızlık durumu önlenebilir. Gel gelelim, ‘ön sevişmenin uzunluğunun ve türünün dikkatle tartışılması gerektiği iki durum söz konusudur. Bunlar erkeğin zamansız bir boşalma yaşadığı ya da ereksiyon halini sürdürmekte güçlük çektiği durumlardır. Bazı erkekler ön sevişmeyi partnerlerini birleşmeye hazırlamak için yapmaları gereken şeyler biçiminde algılarlar. Bazılarıysa bedensel akşamaların tadını çıkartmakta güçlük çekerler ve dosdoğru partnerlerinin jenital organlarına dokunmasını isterler. Yeni deneyimler yaşamaya istekli görünerek, ön sevişmenin sunduğu hazları takdir etme konusunda erkeğinizi cesaretlendirin, böylece cinsel aktivitede alınan tadın büyük ölçüde aranızda ifade edilen sevgiyle birlikte her zaman olması gereken okşamalar, sarılmalar, öpüşmelerden geldiğini anlayacaktır

VAGİNAM PATLADI !…

koza 68 | 19 January 2007 10:41

Tempo dergisinden,Erdal İpekeşen’in haberi; Gaz kaçıran çakmak kadının vaginasına temas ederse MS hastalığına sebep olurmu?…Aynı haber Hürriyet’in 18 ocak tarihli sayısında da yer almış…
Efendim olay dava konusu olmuş ve de muhtemelen seyri şöyle olacaktır…

Hakim;Gözlüğünün üstünden bakarak sanığa seslenir…
” Hadi anlat bakalım neden yaptın?”
“Ben bir şey yapmadım efendim!…”
“Oğlum o şeyi sen sokmadın mı oraya?”
“Neyi hakim bey?” Hakimin rengi sararır,alt dudağını ısırarak
biraz da alçak bir ses tonuyla;” Ulan delirtme beni,kadının vaginasına, çakmağı sokan sen değilmisin?”
“zinhar ! hakimim,ben geldiğimde “o” ordaydı zaten”
“Ne ordaydı,çakmak mı?”
“Evet hakimim”
“Hep orda mı durur?” Hakim sorduğu sorunun anlamsızlığını farketmiş olacak ki,sorusunu değiştirir…
“Kadın şikayetçi evladım,onu oraya sen sokmuşun!”
O sırada kadının avukatı söz ister;” sayın hakim bey,çakmağı sokmakla kalmayıp,gaz kaçıranını sokmuş…Müvekkilim bu durumdan rahatsız ve rencide olmuştur…Efendim bu gaz kaçağı yüzünden müvekkilim MS hastası oldu…”
Hakim avukata dik dik bakarak; “Gaz kaçıranı da ne demek yav! Adam nerden bilsin gaz kaçırdığını…Dupont’u,cartier’i bu yoklukta kim bulmuş ki !”…
Avukat,hakime şaşkın şaşkın bakarak” Ama efendim mesele “marka” meselesi değil ” dediyse de hakim oralı bile olmadan,yeniden sanığa döndü;
“Sen , niye normal yolları denemiyon ha!” diye çıkıştı…
Sanık, kurtuluşun sosyal bir yaraya parmak basmaktan geçeceğini düşünmüş olacak ki, hakimin gözlerinin içine bakarak; ” Sayın hakimim, bu ülkenin bir yurttaşıyım; Malum geçim sıkıntısı, hepimizin belini büküyor “protein” alamıyoruz…onun için de “şey” yapamıyoruz, anlarsınız ya!”
Sanığın bu söylemi hakime ” sosyalist” bir bakış açısının mesajı gibi gelmişti…Sanığa sert sert bakarak ;
“Bana bak olayı saptırma, açlığı maçlığı bırak, sen niye normal yolları denemiyon ,onu söyle…” dedikten sonra, söz almak için elini indirip kaldıran avukata dönerek;
” Duydunuz işte, adam yetersiz beslenme falan diyor”
“Hayır efendim ! Bu adam,müvekkilimi resmen kandırmış”
” Nasıl kandırmış yav, koskoca kadını…” Avukat ,davanın seyrinin, aleyhine gelişmeye başladığını hissedip, can havliyle hakime; “ Efendim ! Bu adam müvekkilimin “şeyine”, cinsel yaşantımıza yeni bir boyut kazandıralım diyerek “çakmağı” sokmuş!…
Hakim sanığa dönerek tekrar sorar;” Amacın bumuydu evladım?…Hakim bu soruyu öylesine babacan bir tavırla sordu ki, onun bu bağışlıyıcı tavrından cesaret alan sanık;
” Evet efendim, çakmağı sokmadan kendisine danıştım, markasını biçimini her şeyini gösterdim kendisine”
Hakim; ” Yani, aldım kabul ettim dedi mi?”
sanık; ” Demez mi hakimim !… ”
Son sözleden sonra; Hakim , davanın reddine karar verdi…Davacı da bu kararın iptali cihetine gitmedi…”
Memlekette ” çakmak” satışları patladı…