bildirgec.org

empati hakkında tüm yazılar

sizi anlayan telefon; blackberry empathy

nazrdogan | 30 November 2010 12:32

blackberry empaty
blackberry empaty

Blackberry tasarım merkezi tarafından geliştirilen bu konsept telefon sosyal ağ kavramıyla insan duygularını birleştiren bir arayüze sahip. Telefonun gayet ilginç ve heyecan verici bir görünütüsü var.

blackberry empaty
blackberry empaty

Parmağınıza taktığınız biyometrik yüzük sayesinde sizin duygularınızı algılıyor. Ürünün diğer bir önemli özelliği ise “duygusal sağlık tablosu”. Bu tablo grafik şeklinde kullanıcıya gösteriliyor ve bir olayın veya telefonunuza gelen bir mesajın sizi nasıl etkilediğini görmek mümkün oluyor. Telefonun ön tarafı tamamen dokunmatik bir ekrana sahip, arka tarafında ise fiziksel bir klavye var.

Yazma Yetisinin Kaybolması

ZKUD | 15 October 2010 17:19

Bugün çok hastaydım ve işe gittim fakat daha fazla duramadığım için izin alıp eve geldim. Biraz kendimi topladıktan sonra bilgisayara geçtim birşey beni yazı yazmam için dürttü ve yazmaya karar verdim. Çalışmaya başladığım günden bu yana bendeki değişimleri düşündüm;

Çalışmaya başladığımdan beri yazı yazmıyorum. Sürekli çalışmak çalışmak , işim gereği hergün yeni insanlar ile muhatab olmak , çeşit çeşit insan görmek, acısı, tatlısı, gülmesi,ağlaması , sinirlenmesi derken 1 sene geçmiş. Bu süreç boyunca ilginçtir ki empati yapma yeteneğimin kaybolduğunu farkettim. İş insana yeni çevreler, maddiyatlar vs. sağlıyorsa da bazı yeteneklerini kaybettiriyor. Henüz 1 sene de böyle olduğum halde uzun süredir çalışanları şimdi daha iyi anlar oldum.

Kendimi Tanımak

bilisikbey | 24 July 2010 11:20

Çok geç oldu sabahla tanışmam.Günümü ışıldatan güneş bilirdim.Oysa fikirlerimmiş.Ne karanlıkmış dünyam.Şimdi yavaş yavaş benimde dünyam aydınlanıyor sanki.Biraz istek lazımmış kapalı kapıları açmak için.Müebbet değilmiş cezam.Övündüğüm herşey beni öldürmek için birbiriyle yarışıyorken.Kaçtığım benmişim.Neler geçiyordu oysa kafamdan şeytanın bile ürktüğü ben.Birgün kendi mahkememde suçlu bulunacağımı nerden bilirdim.Bütün günahlarıma rağmen beni benden çok seven biri varmış.Her daim kapısı açık.Gel diyen.Şimdi gül değil tomurcuk , büyük değil küçüğüm hayatı en başından tanımaya çalışan.Bu sefer günahsız değil en az zayıfsız devam edeceğim yoluma.Nefsimin kara hançerini söktüm kalbimden akan kan değildi.Geçmişim dolusu irin.Öyle ya hangi ısrar gerçeği örtebilirki beni aklasın.Kabullendim haddimi bildim.Ve ilk defa kendimi tanıdım galiba.Hayatın gerçekleriyle değil, O’nun gerçekleriyle yaşamak ruhuma sunulmuş bir çiçek gibi hiç solmayacak.Alışkanlıklardan kopmak, zevk ve sefadan ayrılmak zor zannederdim.Tek gereken teslimiyetmiş.Gerisi çorap söküğü gibi.Zaten bütün yollar O’na çıkarmış.Biz yoldan çıkmadıkça.Şimdi hücrelerime derin derin bana sunulan çiçeklerin kokusunu çekiyorum.İçim rahatlıyor.Huzur buluyorum.Sanki ilk defa aşık olmuş gibi.Tenime yapışmış zifir, dua ile sökülüp kayboluyor.Üzüntümde sevincimde bir başka güzel.Dönüp aynaya bakıyorum.Gittikçe güzelleşiyormuyum ne.Oysa kendimi hep çirkin bilirdim.Çirkin olan fikirlerimmiş.

anlıyorum üstelik

astral | 21 December 2009 15:44

Adiliğinin sebeplerini de gayet iyi anlıyorum üstelik…

Ben, onu baştan sona, tüm nedenleri ve aşamalarıyla anlıyorum. O benim onu anladığımı bilmiyor. Anlıyorum çünkü anlatamayacağım kadar çok adilik yaptım zamanında.

Beni terk etmesini de anlıyorum üstelik. Tamam, yalan da olmayabilir; o hisler. Ben yapmadım mı tüm bunları? Alasını yaptım. Sevdim, çıktım, gönül verdim, gönlünü çaldım ve ‘Olmuyor sıkıldım!’ deyip; ortalıktan kayboldum mu? Evet, ta kendisiyim. Yaptım. Bir kez de değil üstelik. Sonradan kendimi kınasam da o sıra bana o doğru geldi.

2008 biterken. yılın en iyi kitabı?

kahramancayirli | 30 December 2008 10:58

bu yılın da en çok tartışılan edebiyatçısı: orhan pamuk
bu yılın da en çok tartışılan edebiyatçısı: orhan pamuk

Yeni yıla girmemize tam bir hafta kalmışken geçen yılı değerlendirelim isterim. Geçtiğimiz yıl içinde en çok severek okuduğunuz kitap hangisi oldu?

esaslı okurlarının pek beğenmediği siyah süt ile: elif şafak
esaslı okurlarının pek beğenmediği siyah süt ile: elif şafak

Bu yıl en çok satan kitapları biraz sayarsak değerlendirmemiz daha kolay olacak muhtemelen: Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi epeydir beklenen bir romandı ve elbette çok sattı. Murathan Mungan’ın Kadından Kentler’i de uzun haftalar boyunca listelerin üst sıralarında yer aldı.

Empati uzun vadede çiftlerde görsel benzerlik yaratıyor

denizkar | 28 December 2008 10:55

25 yıl birlikte yaşayan çiftlerin gerçekten birbirlerine benzeyen yüz yapısına sahip olmaya başladıklarına inanır mısınız? Psikiyatrist R.Zajonc’un çalışması bu garip olayı destekleyen sonuçlar ortaya koyuyor.

Deneyde 110 katılımcıya evliliklerinin ilk yılında olan ve evliliklerinin 25. yılında olan çiftlerin fotoğrafları gösterildi. Hangi erkeğin hangi kadınla evli olduğu söylenmeden, katılımcılardan yüzleri birbirlerine benzeyen çiftleri tespit etmeleri istendi. Katılımcı sonuçları gösterdi ki, 25 yıldır evli olanların yüzleri birbirlerine benzemektedir.

içgüdüsel soru: kimmiş hayvansever?

cellatlina | 01 December 2008 19:03

‘Bizimle birlikte yaşayacağına göre,’ diyoruz, ‘bizim düzenimize uysun.’ Doğru. Her konuk, az ya da çok, bunu yapar zaten. Evin düzenine uyar. Uymayanın ‘konuk’luğu sona erer. Ama hayvanlarımız konuğumuz değil. Yaşam ortağımız.

Evet, Bilge Karasu Bir Hayvanla Yaşamak adlı denemesinde böyle demişti. Nice hayvansever yazar vardır fakat bu konuda ilk aklıma gelen o oldu. “Ne Kitapsız Ne Kedisiz” adlı kitabından olsa gerek. Ne güzel bir kitap ismi!Şimdi “hayvansever” ne demek bir bakalım… Evde bir çok hayvan beslemek, hayvansever olmak mıdır bunu bir düşünelim. “Yaşam ortağımız” olmasına karar verme hakkına sahip miyiz, bu ayrı konu, yani bir başka canlıyı iradesi olmamasından faydalanarak yavruyken ya da yaşını/yaşlarını doldurmuşken evimize almaktan bahsediyoruz. Doğadan olmalarına rağmen “medeniyetleşme”mizden ötürü şehirlerde yaşamak zorunda kaldılar çoğu,bizler gibi. Bizimle yaşamaya devam ediyorlar, hakları bile var! Bizden daha masumlar, hayatla mücadele etmek zorunda değiller; zira işe gitmiyorlar ve karınlarını doyurup yavrularına (çoğu kısırlaştırıldığı için “varsa” demeli) bakmaları ve yaşamlarını sürdürmeleri kafi. Halbuki bizler daha çok zorlukla yüzleşmek ve savaşmak zorundayız. Çoğumuz, çoğu kedinin yaşadığı “çöp tenekesinde karın doyururken kafasına düşen poşetin yarattığı acı” hissini yaşamamışızdır ama manevi olarak, çoğu kedinin yaşamadığı, “yaptığımız iyiliğin müsait yerimize girmesinin acısı”na alışığız. Bu durumda bizden daha masum bir toplumla karşılaşıyoruz. İyilik yapmıyorlar dolayısıyla bu onlara acı vermiyor. Dolayısıyla “iyilik yaparsam anamı ağlatırlar” anlayışları yok ve bu yüzden kimseyi de sömürme isteği duymuyorlar.
(Hayvanların masumiyeti daha kısa yoldan da açıklanabilrdi ama ben bu yolu daha uygun gördüm.)

İnsanların Sabırlarını Fazla Zorlamayın!

BAYEMRE | 26 August 2008 12:30

Bir arkadaşım bir yerden taksitli alışveriş yapmış. Taksiti ödemek için Pazar günü boş olduğundan gidip gitmeme konusunda tereddüt yaşamış belki mağaza kapalıdır diye telefonla ulaşmaya çalışmış.Önce 118’i arayıp mağazanın telefonunu alması gerekiyor.118 bilinmeyen numaralarda görev yapan memure ile arkadaşım arasındaki konuşma şöyle gelişip sonlanmış;

• Bilinmeyen numaralar buyurun
• G…… mağazasının ….. Şubesinin telefonunu rica edecektim.
• Bakıyorum hemen takip ediniz.
• Tamam, teşekkür ederim.
• O kayıtta bir numara görünmüyor.
• Peki o zaman ….. şekilde bir kayıt var mı?
• Hayır, o şekilde de kayıt yok.
• Hımm o zaman ….. bu şekilde bir kayıt var mı?
• Hayırrrr, o şekilde de bir kayıt görünmüyor.
• İyi o zaman sizde ne şekilde kayıtlar görünüyor?
• Pantolon, kazak gömlekkkk

ADA VAPURU YANDAN ÇARKLI

ewrim[pilli_silinen_hesap] | 18 July 2008 12:12

…En son lise yıllarında gitmişti Heybeliada ya.
Aradan geçen 10 yılda çok şey değişmişti hayatında.
Son günlerde geçmişiyle ilgili çok fazla görüntü geliyordu hatırına…
Bahar geldiğinden beri birkaç defa teklif etmişti Heybeli ye gitmeyi,
Oraya onu çeken neydi bilinmez ama 21 yaşında,daha üniversitede okurken evlendikleri,birbirlerini büyüttükleri ve 7.yıllarını devirdikleri kocasıyla gitmeyi istedi oraya.
….ve işte o gün gelmişti,çocukça bir sevinçle uyandı o Pazar sabahında,sevinçleri hep çocukçaydı…
Yanlarına neler almaları gerektiğini düşündü yatakta,
Mayoları,havluları,yedek tişörtleri ve güneş gözlükleri….o böyle durumlarda temkinliydi,kafasında her şeyi yedekler,listeyi gözden geçirirdi çoğu zaman,
Unutmak ve bir şeyleri ıskalamak ona göre değildi,
Karısının bu huyunu bilen kocası,sorumluluk almamanın dayanılmaz hafifliği içindeydi…
Uzun zamandır evde yapılmayan kahvaltılarla(buna genellikle akşam yemekleri de
dahildi) birlikte mutfakla aralarına mesafeler girmiş,diğerleri için özel bir yere sahip olan,anlam yüklenmiş bu mekan,onlar için oldukça sıradan,musluğu olan,evin herhangi bir odası haline gelmişti.
Yolda bir şeyler atıştırabileceklerini düşünüp-ki yemeseler de olurdu,kafaları o kadar doluydu ki midelerinin dolu ya da boş olması çok da önemli değildi-evden çıktılar.
Her zamanki rahatlığı ve dalgınlığıyla ağır ağır hareket eden kocasının hiçbir zaman acelesi olmazdı.

Örtünen de özgür, örtünmeyen de!

Efsan | 03 February 2008 16:21

Yıllardan beri tartışıla gelmiş bir konu bu, adına türban, eşarp, başörtü denen bez parçası… Evet dinin gereği olarak takılan, Diyanet’in de anlattığı bir gerçek.

Kimileri “kafanızdaki o bez parçası” diyerek küçümseme yoluna bile gidiyor okuduğumuz internet köşelerindeki yorumlarda. Yahu gerçekten de kumaştan yapılıyor bu. Evet bir bez parçası.. E o zaman bu bez parçasıyla, düşmanla savaşır gibi niye savaşmaya kalkıyorsunuz ki?? Canlı değildir kendini savunsun, size cevap versin. Sizinle düelloya tutuşsun.. Canı yoktur ki, boğazından sıkıp hayatına son veresiniz onun.