bildirgec.org

eleştiri hakkında tüm yazılar

CHP’Mİ GARİP YOKSA TOPLUM MU ?-2

admin | 02 March 2009 10:26

C.Eren ÇELİK

Bir önceki yazımda yıllardır eleştitrilen CHP ve O’nun lideri Baykal’ın aslında seçim sonuçları 1992’den bu yana -yani CHP yeniden kurulmasından bu yana- istatiki bir biçimde incelendiğinde oylarını sürekli arttırdığını ve bunun aslında bir sorgulama gerekliliğini de beraberinde getirmesi gerektiğini yazmıştım…

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum CHP’nin 1992’den beri her seçimde oyunu artırması ile birlikte bir parti -daha doğrusu ekol- daha sürekli biçimde oylarını artırmaya devam etti.

Bu parti önce Erbakan’ın Milli Görüş ekolünün partileri olan Refah ve Fazilet Partisi’ydi sonra bu partilerden ayrılanların kurduğu AK Parti iktidarını yaşadı Türkiye…

CHP’Mİ GARİP YOKSA TOPLUM MU ?-1

admin | 27 February 2009 10:21

C.EREN ÇELİK

Yıllardır bu ülkede CHP’nin politikaları ve Deniz Baykal eleştirilir durulur…

CHP’nin sol parti kimliğinden uzaklaştığı, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini uygulamadığı gibi pek çok nedenle eleştiri okları bu partiye yöneltilir…(Kİ bende bu eleştirilere canı yürekten katılırım)

Ancak işin ilginç tarafı 1980 askeri darbesinin ardından yeniden açıldığı 1992 yılından bu yana CHP’nin ilginç bir oy grafiğinin olması…

CHP 1992’de Deniz Baykal liderliğinde yeniden kurulduktan sonra ilk olarak 1994 yerel seçimlerine katıldı…

Stanza del figlio, La (Psikolojik Eleştiri)

knegel | 26 February 2009 11:25

  1. Stanza del figlio, La
    Yönetmen:Nanni Moretti
    Senaryo:Nanni Moretti, Linda Ferri
    Oyuncular:Nanni Moretti, Laura Morante, Jasmine Trinca, Giuseppe Sanfelice, Sofia Vigliar

Giovanni (Nanni Moretti) başarılı, sosyo-ekonomik açıdan üst-orta sınıf bir psikoanalisttir. Bir sanat galerisinde çalışan karısı Paola’yla (Laura Morante) mutlu bir evlilikleri vardır. Bu çiftin Andrea (Giuseppe Sanfelice) adında ergenlik çağında bir oğulları ve Irene (Jasmine Trinca) adında bir kızları vardır. Giovanni’nin hem hastalarını başarılı bir şekilde tedavi edebildiği hem de ailesiyle sevgiye dayalı bir ilişkisinin olduğu mükemmel bir hayatı vardır. Buraya kadar genel olarak bakıldığında Giovanni’nin, merkezde kendisinin olduğu, mesleki profesyonellik ve ailevi mutluluk ile nitelendirilebilecek imrenilesi bir hayatının olduğu görülmektedir.

Irk ve Gurur

Galanthus | 13 February 2009 18:06

Başlangıcının ne zaman olduğunu bilmiyorum ama bizlerin yıllardır yaptığı bir şey var; başka ırklara özenmek, hadi biraz daha yumuşatılmışını söyleyeyim imrenmek. Peki, neden bu kadar imreniyoruz? Neden sahip olduklarımıza sahip çıkmak yerine sürekli ve sürekli, hep başka ırkların, milletlerin özelliklerinin bizde olmasını istiyoruz? Ya da özenmek istemediğimiz milletler, kültürler var mı?

Tabi yanlış anlaşılmasın; tüm ırklara özenmek gibi bir durum söz konusu değil, bizim özendiğimiz hep malum Avrupa ülkeleri. Haklarını yememek lazım, gerçekten güzel bir sistem geliştirmişler, düzenli bir şekilde yaşıyorlar, insan haklarını biliyorlar ve insanlarına bizim insanlarımıza verdiğimiz değerden kat be kat üstün değer veriyorlar. Bunlar gerçekten ister istemez insanı cezbeden şeyler ama şöyle bir durum var ki biz onların gelişmişliklerinden, teknolojilerinden, sistemlerinde farklı bir şeylere imreniyoruz. Ne zaman biri Fransız kızlarına benziyorsunuz, tarzınız onları andırıyor derse ya da ne zaman biri İngilizler gibi gözüküyorsunuz derse sevinirim. Ama iş biri gözlerin İranlıların gözlerine benziyor derse değişir! Çünkü İran tu kakadır. Kızları karadır, beyazlamak için kremler kullanmak zorundadırlar.

Yahudi Efendi

Galanthus | 05 February 2009 14:02

Sayın Toksöz B. Karasu’nun kaleme almış olduğu Yahudi Efendi, Everest Yayınlarından ilk basımı 2006 yılında basıldı , daha sonra cep boy kitaplar furyasına bu eser de katılarak 2008 Eylül ayında cep boy olarak 2. basımını yaptı ve o zamandan beri kitaplığımda sırasını bekliyor okunmam için.

Nihayet kendisini okumaya fırsat bulduğumda bu kadar geç kaldığım için üzüldüm. Tarih romanı sevenler ve özellikle Osmanlı Çöküş Dönemi hakkında okumayı sevenler için kaçırılmaması gereken bir kitap. O dönemin yaşayış tarzına ayna tutulabiliyor. Duyarlı yazarımızın kitabın başında yazılanların gerçek olduğunu belirtmesi de ayrıca sevindirici bir unsur. Tarih romanları çoğu tarihe ilgi duyanlar için hassas bir konu,genelde yazılanların ne kadarı kurgu , ne kadarı gerçek sorusunu oluşturduğu için , bu ayırımı yapmamızı engellediğini düşünüyorum . O yüzden bence böyle bir ibare yerinde olmuş.

Cesur olmak gerekir bazen…

kahramancayirli | 02 February 2009 11:41

türk aydını neden susuyor? bu yazıda cevabını arayacağım temel soru bu. susuyor çünkü vatandaşlara birer birer düşüncelerini anlatmakla, koca bir toplumun değiştirilebileceğini ıskalıyor. belki de üşeniyor. kendini iyi ifade edemeyeceğini düşünüyor, belki. herhangi bir vatandaşın, zihnine (aydının zihnine) göre gereken altyapıdan yoksun olduğunu varsayıyor da olabilir. okuyor, gözlemliyor, diyelim biriktiriyor sonra öykü, şiir, roman, denemeler yazıyor. yazıyor ama aydının yazdıklarını kaç kişi okuyor? milliyetçiliği güdüleyen tarihi bir roman veya bir kişisel gelişim kitabı yazmamışsa, bir avuç entellektüel. bu ülkenin o bir avuç entellektüelden oluşmadığıysa gün gibi ortada.konuşmaya, uyarmaya çekiniyor, aydın. düşündüğü, makaleler dolusu yazdığı gibi yaşamıyor. kitapları, gazeteleri dolduruyor fikirleri ama kâğıt üstünde kalıyor kıymetli düşünceleri. gündelik hayatta yol alabilmek için aydının daha cesur olması, düşündüğü, yazdığı gibi yaşaması gerekiyor. kuşkusuz, emekleri, ürünleri boşa gitmiyor, ama bu şekilde değiştirip dönüştürmek, güç. sahada da cesaret etmek gerekiyor. camdan şatolarda yazılar kaleme alarak düzelmiyor maalesef, hayat. somuta aktarabilmek gerek cümleleri.bu noktada şöyle bir ayrıma gitmek gerekiyor. aydın etiketi altına adı yazılan oncası, dünyadan bihaber, eleştiriye tahammülü olmayan, toplumdan geride yaşayan insanlar. onları ayrı tutalım. kimleri aydın kabul ettiğimiz de tartışılabilir elbette. etrafındaki insanlara somut faydaları dokunan, toplumunun, kendinin farkında olan herhangi biri, raflar dolusu kitap yazmış, otobüste yanına oturan genci uyarmaya çekinen ünlü yazardan yeğdir. kitaplar da, makaleler de ileriye götürür bir toplumu mutlaka. ama aydın daha bilinçli yaşasa, anlatarak, konuşarak bilinçlendirse etrafındaki insanları da, bu dönüşüm / değişim (kafka’ya selam gönderelim buradan) daha kolay, sağlam ve köklü olmaz mı?

Barcelona Barcelona Spoiler

| 17 January 2009 11:14

Birazdan okuyacağınız Barcelona Barcelona filminin spoiler içeren eleştirisi amiyane bir uslub ile yapılmıştır, okuyanların bu uyarı çerçevesinde değerlendirmeleri rica olunur.

vicky cristina barcelona
vicky cristina barcelona

Başına buyruk iki Amerikalı hatun barcelona şehrine giderler. Bu hatunlar kaldıkları evin sahipleri tarafından bir resim galerisine davet edilir. Orada scarlet yavrusu yani kristina, normal hayatta değil vermek, yüzüne bile bakmayacağı pörtlek gözlü ispanyol herife fena bakar. Orada herifin eski karısından bıçaklanıp boşanmış bir ressam olduğu bilgisini edinir.

Günlük Yaşamın Eleştirisi

phileosophia | 07 January 2009 17:45

Dünya var olduğunda insanlarda diğer varlıklar gibi ilkel ve doğanın kanunlarına uygun yaşıyorlardı. Gün geçtikçe bu durum değişti. İnsan aklı ve yetenekleri sayesinde gelişti. Doğanın tehlikelerinden uzaklaştı. Bu uzaklaşma sonucudur ki insanlar artık kendi kurallarını koyan kendi standartlarını çizen bir varlık haline geldi. Zamanla bu gelişmenin ve büyümenin önüne geçilemez oldu. Büyüyen insanlık yükselen yapılar kurulan düzenler insanı gün geçtikçe kendi dünyasında kaybolan pratik çözüm varlıklara dönüştürdü.İnsanlar doğadan sıyrıldıkça kendi iç dünyası yerine kurdukları şehirlerin boğucu sesini dinlemeye başladılar. Huzursuz monoton hayatlarını kendi kurdukları büyük mezarlara gömdüler. İnsanoğlu hiçbir zaman kusursuz bir yapı bir düzen üretemedi. Tıpkı bizi yağmurdan koruması gereken şemsiyenin ayakkabılarımız için hiç bir şey yapamaması gibi. Günümüzde bu gözlem daha acı sonuçlarla karşılaştırıyor bizi.