bildirgec.org

edebiyat hakkında tüm yazılar

Beklentiler ve Godot

sislipuslu | 22 December 2010 11:15

Godot’yu beklerken, Samuel Beckett‘ın absürd tiyatro biçiminde yazdığı, beklemeyi konu alan ünlü bir eseridir.

Beklemek, talihsiz bir eylemdir; kontrol sizde değildir, gelip gelmemek beklenenin elindedir. Beklenen, bir çocuğu gönderir ve “bugün gelemeyeceğini ama yarın kesinlikle geleceğini” bildirir. Çaresiz beklersiniz. Çünkü iki seçenek vardır; beklemek ve vazgeçmek. Vazgeçmek intihardır; sizi yaşama bağlayan tek şey her gün Godot’yu bekleyişinizdir çünkü ve Godot’nun her gün gelmeyişi.

Ütopya nedir?

sislipuslu | 13 December 2010 10:29

Şu sıralar siyaset felsefesine ilgi duyduğumdan dolayı sürekli ütopya şeklinde yazılmış eserleri okuyup duruyorum. Yazımı da bunun hakkında yazmak istedim.

Öncelikle ütopyanın ne demek olduğundan ve nereden geldiğinden bahsedelim. Ütopya kelimesi Thomas More tarafından, Yunanca ou (yok) ve topos (ülke) kelimelerinin birleştirilmesiyle türetilmiştir. Yani yok-ülke demektir. Aynı zamanda içinde muzip bir kelime oyununu da barındırır; eu (iyi) ön ekiyle yazıldığında iyi-ülke, yaşanası-yer anlamına gelir.

Ütopya tanım olarak; bir ideal veya karşı-ideali temsil eden bir toplum ve insan tasarısıdır. Üstün insanların yaşadığı, mükemmel yasalarla yönetilen, ideal ülkedir. Karşı ideal diye bahsedilen çeşit, ters ütopya, diğer adıyla distopyadır.

Arif Nihat ASYA

queennothing | 08 December 2010 12:31

5 Ocak günü Adana, şehrin her yerine dalga dalga yayılan şenliklere sahne olur. Türk Edebiyatı ise 1922 senesinde şehirlerinin Framsızlar’dan kurtuluş günü olarak kabul ettikleri bu günü, Arif Nihat Asya’nın yazdığı “Bayrak” adlı şiiri ile hatırlar. Milliyetçiliğiyle bilinen Asya, bir Türk çocuğunun Marksist olamayacağını söyleyecek kadar antikomünist idi.

7 Şubat 1904 tarihinde Tokatlı Ziver Efendi ile Tırnovalı Fatma Zehra Hanım’ın oğulları olarak İstanbul, Çatalca’nın İncek Köyü’nde dünyaya gelen Arif Nihat Asya, henüz 1 haftalıkken babasını kaybetti. 4 yaşına gelince annesi, ikinci evliliğini yaparak, oğlunu bırakarak İsrail, Akka’ya gitti. Akrabalarının büyüttüğü Arif Nihat, ilkokulu doğduğu köyde bitirdi. Daha sonra İstanbul’a taşınan aile, küçük çocuğu Haseki Mahalle Mektebi’ne gönderdi. Daha sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’nde eğitim gören Arif Nihat, yatılı olarak gittiği Bolu Sultanisi (bugünkü Bolu Atatürk Lisesi) kapatılınca Kastamonu Sultanisi’ne (bugünkü Kastamonu Adburrahmanpaşa Lisesi) aktarıldı. Resmi olarak 1919 senesinde başlayan Milli Mücadele döneminde 16 yaşından gün alan genç çocuk, dönem şairlerini okumaya başlamıştı.

Zarf / Haydar Ergülen

kahramancayirli | 08 December 2010 09:36

Zarf, iki kısımdan oluşuyor: Kitabın ilk kısmı, Zarf, bildiğimiz şiir formunda ürünlerden oluşurken, Mazruf kısmında şiirden çok düzyazıya yakın duran metinler var. Zarf, Mazruf’tan kesinlikle daha iyi, daha yetkin.
Bütünlüklü, içten içe birbirine bağlı şiirlerden müteşekkil, Zarf. Ve Haydar Ergülen, karıncanın ayağına dolanacak incelikte şiirler yazıyor yine. İki Küçük Nar (s.23), kurgusu ve kendi içerisindeki bütünlüğüyle dosyanın en nitelikli şiiriyken, Kağıda Mektup (s.70), Rubai (s.71), Sözün Fiyakası (s.55) ve Bir Şehre Dönememek (s.49) gibi görece zayıf şiirler de var Zarf’ın içinde.

Bir Hülya Adamı: Ahmet Hamdi Tanpınar

queennothing | 30 November 2010 09:25

“…Acıdan acıya fark var. Ve benimki acıların en büyüğü, evlat acısı idi, üstelik de yağmur yağıyordu.”

Kadı Hüseyin Fikri Efendi’nin oğlu olarak 23 Haziran 1901 senesinde İstanbul’da dünyaya gelen Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk Edebiyatı’nın belkemiğidir. Hocası Yahya Kemal Beyatlı‘nın yönlendirmesiyle Batı Edebiyatı’na merak salan Tanpınar, Balzac ve Dostoyevski romancılığını, Paul Valery şiirlerini ve Marcel Proust’un ‘Kayıp Zaman İzinde’ serisinden etkilenmiştir.

Kara anlatı yazarı: Vüs’at O. Bener

queennothing | 13 November 2010 14:00

“…Yazdıklarım trajediden komediye, komediden trajediye akıyor. Konuşmayı seviyorum. Gevezeyim de galiba. Yaşadığım, gözlemlediğim şeyleri yazayım istiyorum. Birileri yazsın veyahut ben yazayım. Olmuyor ama. Yazdıktan sonra, başka türlü anlatılmalı, diyorum. Başka türlü nasıl anlatılır? Zamanı gelir, diyorum. Zamanı gelince önemi olmuyor, bugüne kadar benden çıkan her şey ‘zamanı gelir’ dediklerim, ‘işte budur’lar değil.”

…diyor değerli yazarımız Bener. 1922 senesinde Samsun’da dünyaya gelen ve “Dost” adlı öyküsüyle edebiyatımıza yeni bir soluk katan Vüs’at O. Bener, Erzincan ve Sivas’ta ilk ve orta öğrenimi bitirdikten sonra liseyi Bursa Işıklar Askeri Hava Lisesi‘nde tamamladı. 31 yaşına kadar orduda görev yapan Bener, “Dost” adlı öyküsüyle (Dost da dahil bir kaç öyküden oluşan kitap, YKY’de Dost-Yaşamasız adıyla basıldı) Yeni İstanbul ve International Herald Tribune/ NY Times Öykü Yarışması’na katıldı. Bakınız, vakti zamanında İletişim Yayınları’nın bastığı “Dost“.

Binbir Çiçekli Bahçe’nin Ölmez Otu: Yaşar KEMAL

queennothing | 30 October 2010 10:55

Türk romancılığının kilometre taşlarından Kemal Sadık Gökçeli, bildğimiz adıyla Yaşar Kemal, Sadık Bey ve Nigar Hanım’ın oğulları olarak Adana’nın Osmaniye İlçesi’nde dünyaya gelmiştir. Kütüğe 1936 olarak geçse de, esasen 1923 doğumlu olan Kemal, ailesiyle birlikte Birinci Dünya Savaşı’nın dayattığı göç sebebiyle Osmaniye’nin Gökçedam Köyü’ne yerleşmek zorunda kaldı. Bir gözünün görme yetisini kaybetmesi ve kısa bir zaman sonra babasının cinayete kurban gitmesine tanık olan küçük çocuk, ilkokulu Burhanlı Köyü ve Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’nda tamamladı. Ortaokula Adana’da başladı, ancak çalışmak zorunda olduğu için son sınıfta bıraktı. Abidin ve Arif Dino’yla tanışması ve şiirlerini yayımlayan Çığ Dergisi, Kemal‘in ileriki yıllarda yapacağı seçimlerde bir nevi yön belirleyici etmenler olmuşlardır. Kısa dönem çalıştığı işlerden sonra beş sene çeltik tarlasında denetleyici (kontrolör) olarak çalışan Kemal, 1950 senesinde ‘siyasi görüşü’ sebebiyle Adana Kozan Cezaevi’nde hapsedildi. Ceza süresi 1951’de bitince İstanbul’a gitti. İstanbul, Kemal’in yazarlık kariyeri için büyük bir şans olacaktı. Cumhuriyet Gazetesi için röportaj ve köşe yazarlığı yapmaya başlayan yazar, 1963 senesine kadar bu işe devam etti.

devre anahtarı

astral | 14 October 2010 10:05

Gittiği bir doktor yaralarını incelemiş ve ölüme sebebiyet verecek kadar ciddi olmadığında ısrar etmiş ve tüm hikaye bundan sonra başlamış…

Bu yazı çok ıssız. Ne kadar yakın ne kadar uzağımdasın? Sığınaksızlar penceresi çoktan dolmuşken; var oluş psikozlarını yazarken, sen geri dönenlerdenken, tütsülenmiş gerçek şişeye konulmuş, bekliyor…

Söylesene sesindeki kimsesizlik, kime? Adres veriyorum: Çalınmış ruhlar pazarı yerine batık ruhlar kenti. Ayrıksı otlar birlikteliği, kendi içinde bütünlük yaratıyor; öyle mi? ‘Söz söyleme süreçleri henüz bitmedi,’ diyemeyeceğim.

Muaf şiir dergisi VI

kahramancayirli | 21 September 2010 09:40

Muaf şiir dergisinin kıpkırmızı altıncı sayısı yayımlandı. Beğendiğim şiirleri onlarca fotokopileyip iplere asmak gibi bir hayalim vardı. Bu yeni sayı buna imkan tanıyor. Peki hangi şiirleri asmalı ipe? Sayalım. Yusuf Alper’in Yol, Veli Düdükçü’nün Bahçesizlikler Bahçesi III, Kaan Koç’un İç Ses ve en çok da Küçük İskender’in Azılı Aşklar Şatosu isimli şiirlerini. En çok Azılı Aşklar Şatosu’nu. Ben bu sayıda en çok bu şiiri sevdim.