bildirgec.org

dur bir hikaye anlatayım hakkında tüm yazılar

iyi.kötü

eyepixel | 10 February 2004 11:40

Yaşlı kızıldereli reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş,az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı.Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildibileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpektibunlar.Çocuk,kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesininikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyahve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık.O merakla, sordu dedesine.Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.”Onlar” dedi, “benim için iki simgedir evlat.””Neyin simgesi” diye sordu çocuk.”İyilik ile kötülüğün simgesi.Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadeleeder durur.Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm.Onun için yanımda tutarım onları.” Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündüve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:Peki, dedi. Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi ?”Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:”Hangisi mi evlat ?Ben hangisini daha iyi beslersem !”

ne istiyorlar benden?!!??

spk-13 | 01 February 2004 21:40

ne iş ama benim yaptıgım…yaptıgım şeyleri seviyorum ama başımın üzerinde gezen bok böcekleri yok mu beni çıldırtıyorlar..yok Onu da yapalım yok bunu da; neyim ben, cybercop mı?? hele bugün sınıra gene yaklaştım.iznime çıkacaaamı bile bile hala gider ayak kastırıp bana geçirmeye çalışıyorlar.. tamam beni sevmiyor yada bana tapıyoo olabilirsiniz ama gidin başımdan; rahat edeyim ve gereken neyse ben düşünüp yapayım.sizler masanızın başında oturup sadece komut vererek + GÖT büyüterek zamanı si.erken ben DOSTUM(pc)’la sizi siz yapıyorum. Aslında ne oldugunuz yada ne olacagınız beni enterese etmiyor… ama dedim ya beni dostumla başbaşa bırakın… bu arada Dostum!! bugün ilk gündü ve harika geciyor zaman….atlayışa giderken seni de yanıma almayı düşünüyom, sen ne dersin haa??? :))) tamam, bu sefer fazla yukarılardan atlamıcam… neyse ben ortamlara aksam iii olacak. biliyosun sınırdan yeni döndüm..:))***-**

samimiyet..

mornehir | 30 January 2004 01:33

nedir bu ya.. bu doktor milleti tıp fakültesine girince hayatla ilgili bildikleri ne varsa unutuyorlar mı?ya da birileri siz artık doktorsunuz hayatın gerçekleri sizi ilgilendirmez mi diyor..nedir bu tepeden bakma..nedir bu hepiniz bizim cocuklarımızsınız ayakları..siyaset meydanını izliyorum. tamam uyuşturucu kullanılmasın..uyuşturuculardan satanlar hariç kimse memnun değil..bu da tamam.. yahu..en basit sorunun en basit cevabıdır bu..sorun varsa sorun,o sorunun nedeni yok edilir ortadan.. koruyun bizi uyuşturucudan.. ben de gençleri hayattan koruma derneği kurucam..hiç değilse samimi olucam.. neden kullanır insan hiç düşünülmüyor mu bu?yeni bişey deneme heyecanı,merak,keyif,sorun..artık hayatın ağır gelmesi?vs.vs.vs… “gençliğin sorunları” artık komik hale gelmiş ama hakketten çözülmesi gereken bi problem değil mi? hepimiz rock yıldızı olucas.. büyünce doktor olucas.. hepimiz mutlu olucas.. hayat güzel.. hepimiz kardeşiz yahu uyanın artık ağır geliyor bişeyler..kaldıramıyoruz..nefret bile edecek mecalimiz yok artık.tutunamıyoruz.tutturamıyoruz.olmuyor..beceremiyoruz.. ailelerimizi hayal kırıklığına uğratıyoruz.. hatta içten içe bizden utanıyorlar.. hayatımızın en keyifli zamanlarında eve tıkılıp ders çalışamıyoruz.çalışsak da geberiyoruz.. ağzı açık reklam izleyerek mama yiyen bebeklerden korkmuyor musunuz sahiden.. vaat ettiğiniz simli hayatlardan korkmuyor musunuz? kırbaçladığınız yarış atlarının size rest çekmesinden korkmuyor musunuz? anlamıyor musunuz hakikatten? o kadar basit ki.. biz..istedikleriniz gibi olamıyoruz bu gençlik ateşi değil..isyan değil.. da-ya-na-mı-yo-ruz… amacım uyuştucuyu övmek değil..(ya da bağımlıları aklamak da değil..bağımlıların mühim kısmı burdan çıkıyor) maalesef ki bu ağırlıkların üzerini örten savunma objelerinden en olmaması gerekeni uyuşturucu..ama kaybedecek hiç birşeyi kalmamış insanlardan bahsediyoruz…. bu kadar!!

………..

mornehir | 27 January 2004 22:24

parmak kadar çocuk vallahi parmak kadar..bi saat önce çaldı kapıyı..karnım aç dedi.sadece karnım aç dedi.içeri girdi.ne varsa koydum önüne.çekirdek bile..hayatında ilk kez portakal yemiş.yedi yaşında.. sadece yedi yaşında.öyle bilgece duruyor ki..utandım hala da utanıyorum.hayattan nefret ediyorum iliklerime kadar.. ağız dolusu küfürler ediyorum bi saattir.yedi yaşıma..yirmi iki yaşıma..gözüme ne değse,aklıma ne gelse küfür ediyorum..

si NE! ma

sour | 18 January 2004 23:11

Akşam sularında sinemaya gidelim dedi bi arkadaş. Bende ok’ledikten sonra koyulduk yola. Bu arada başka bir arkadaşta avantadan katıldı bize. Sinemaya öyle böyle vardık. Arkadaşların kararsızlık sorunsalı yüzünden 2 kere biletleri değiştirmek zorunda kaldık. Arada biraz atıştırdık ve sigara içtik. Bu arada atıştırırken rastgelen otantik ve hesaplı olma amaçlı konmuş tuzlukları keşke koymasalardı. Çünkü tuzluklar işlenmemiş halde olan tuzu, ucunda bilek kuvvetlendirici alet gibi birşeyle sıkarak hem kırmaya hemde boşaltmaya yarıyor. E bizim insanımız rahatsız bir şekilde onunla oynayacak. Bizi bozacak şeyleri yurdum insanının eline vermemek gerek. Hikâyeye dönmek gerekirse film saati geldi ve bizde popcornla kolalarımızı alıp süzüldük salona. İyi güzel izledik filmiki ben kötü bulmadım o kadar. Tabi her öküzün benim bakış açımdan bakacak hâli yok. Bu donanımlı kişiliğimi şu an vakti ile yaptığım ukalalıklar ve burnu kalkıklığımla yaratmadık. Öküz hâl ve tavırları ile nası yaratsın. Neyse arada dışarı çıktık benim ayak felç. Maşallah narkoz versen böyle uyuşmazdı. Topallaya topallaya yürüyorum ve insanlar öyle bakıyor ki sanki “filme girerken bu yürüyordu; filmde kafa kola mı aldılar da biz film yerine onu izledik, sahneyi göremedik” der gibi bakışlarla. O yurdum insanı mallıklarının yarattığı sorunsalların toplanıp, İstiklâl Caddesi içinde patlayan bomba gibi efkarla bi sigara yakarak püfürttürdüm. Sonra “ulan bunun dahasıda var amına koyiyim” diyerek devamı izlemek için yerime geçtim. İkinci yarıyıda izledim. Bardağın dolu tarafına bakmak gerekirsede film ne kadar nötr olsada çevremdeki zat-ı kütüklerden iyiydi. Ordan eve yol aldım ve toz tutmamış klâvyemin tuşlarına hasret giderircesine kavuştum Allahıma bin şükredercesine.

sadece merak, ben iyim aslinda

dani-hafif | 05 January 2004 11:50

Clicia da gitti kim yazacak simdi bir sürü entel dantel yorum?! sarkazm yapiyorum, herneyse merak ettim sadece, bu konuda da benim gibisi var mi acaba, yoksa ben mi anormalim? aslinda george orwell’e gore ben normalim, ama yine de sormak istedim: bitmis tükenmis (tek tarafli tükenmis olsa bile) bir iliskiyi ozleyen, 8 ay aradan sonra bile, o 8 ay boyunca yasanmis olaylara ragmen hala eski kiz arkadasini ozleyen var mi? hala onu ruyalarinda goren, yasamis ilsikilerinden memnun kalmayip hepsini bitiren. “allah kahretsin seni” deyip hala O’nu düsünen, hemen hemen her gece ne kadar damar sarki varsa hepsini toplayip demlenerek gecmise küfrederken bir yandan gecmisi ve O’nu ozleyen var mi? ben mi anormalim?! bir tek ben mi su berbat günde “zalim” dinliyorum üstüne de “zor” cekiyorum? olamaz diyorum, kendi kendime. psikologa mi gitsem diye düsünüyorum. O’nunla gorusuyorum, “arkadas” olarak tabi ki, arada bir. bu son zamanlarda biraz sik oldu gorusmeler. cagdas yaklasimla tabi ki: icq, mail, cep telefonu vs. yüz yüze gorusmemeye karar verdim ama nereye kadar ayni okulda okuyoruz. subat bitsin sike sike, affedersiniz, görecegim O’nu. neticede hala O’nu görmek istiyorum cünkü ignorant degilim ama öbür yandan da O’nu görmek istemiiyorum! eheh al sana dilemma, iki ucu boklu degnek. isin kotusu, sonradan yasadigim iliskileri hic mi hic begenmeyip hepsini bitirdim, uzaklastim hepsinden, aramiyorum bile. ve de bugün teorik olarak 1 sene oldu bir ayrilali, 4 ay süren uzatmalari saymazsak, bilanco yapip sunu düsünüyorum: “koskoca 1 sene oldu, hala terk-i diyardayim”. gelisme yok mu, var tabi ki! durup dururken aglamiyorum, zirt pirt herkese zirlamiyorum ama ruh sagligi acisindan “delta x” pek büyük degil! kotu olan O’na kin nefret beslemiyorum, O ki beni hala cok iyi anlayan, benden daha iyi olmasin, bana istedigimde destek olan (bu son aralar oldu) ve de O cok güzel ve akilli ve de zeki ve de “bilmemne olan – etc” olan birisi… ten beyaz saç kızıl güller kahkahasında bülbüller kirpiği kapkara tüller ben o afete vuruldum göz değil nakış mübarek bendeki aşk değil ibadet elleri sevdi nihayet ben ebedî saadetten kovuldum gölgemi aldım yanıma vurdum hasretin yoluna benzedim bahtsız mecnuna yüce mevlaya sığındım ask bu mudur? aski nasil bitirebilirsin? yeteri kadar zaman gecmedi mi? bile bile nasil birisinden hoslanmamaya baslarsin? her sey bitip uzun süre görüsmedikten sonra O’nunla günün birinde yakinlasip kendine bile itiraf etmedigin ya da edemidigin hisslerini O’na anlattiktan sonra O “istemiyorum” diyorsa ve de bütün kirilmalarina ragmen hala onu önemsiyorsan bu nedir? aglama istegi gelip de “artik koca adam oldun, hem de kac zaman gecti” deyip kendini cimdikleyip, zorla gözlerini kisiyorsan, bogazin, yumruk yemis gibi, dugumlendiginde zar zor yutmaya calistiginda “ben ne olmusum” diye kendine sordugunda ve o anda O’nun hayali gözünün önünde canlandiginda ne hissetmelisin ki? ne?! nefret, sevgi? belki ikisi bir arada… ama yardim etmiyor ki… bilmiyorum

kubi-kiri….. seppaku(seppuku)sepuu

me7ar-hafif | 02 January 2004 22:14

japon olme sanatlarından ıkısı aklıma geldıyazım dedım.. japonlar geri zekalımı ustamı gurullumu herkezin fıkrı ayrı tabı ama oldum olası sevmısımdır japonların bazı adet mı dıyım tore mı olme cesıtlerınımı ama sevdım ıste:) olmek cesaretmı ısteyen bısey yoksa sadece anlık ego mu (hayata) sadelık onların yaptıgı olmeler nekadar zengın gozuksede.. kubi-kiri 15cm lık tin kılıcı(halk dılınde bıcak:)) eger bı ailede yuz kızartıcı bı suc ıslersen yapacagın eylen:) sanat gerı zekalılık aptallık herkez bi seyler der.. neyse bole bı olay yaparsan bu 15cm lık tin le sol tarafından sokmayabaslarsın saga ve sola tum vucudundakı organları parcalayana kadardevam edersın(tabı hala yasıyorsan) ve artık o aile anasının ak sutu kadar temızdır cok eglencelı dımı bole anlatayım dedım de ısın absurd du cıkmasın urkutucu bı olay tuyler dıken dıken olma ıhtımalı yuksek bı olay.. seppaku(bazılarınca seppuku yada seppu) aslına bakarsanız herkez bunu bı kadın olme sanatı olarak bılr fakat lk yapan bı efsaneye gore bır erkek mıs.. o efsanede arkadasın anlatısıyla oda dedesnden duymus n kadar doru bılmıyorum bı samuray savasa gıdıyor esı hazırlık yapıyor esınle konusuyor nasıhat felen esı hamıle cogugumuz olursa ben donmeden ona ıyı bak felen fılan… adam samuray gıder 3 yıl gecer bı cocukları olur kadın camasırları yıkarken(veya baska bısey yaparken mesela utu) cocuk yabancı bı otyıyerek oluyor muhtemelen hıntkenevırı yada japon ya ya ozgu bı zehırlı ot(roka belkı kokusundan gıtmısdır garıbım) neyse…. aynı aksam kocası askerden(savasdan gelıyor)olayı duyuyor dolun ay varken aynı tin kılıcı ıle sol yandan sokuyor ve kalbe gıdene kadar yukarı doru cekıyor ole kılık cı o tum kemıklerı parcalar her santımı 30kez donusumlu olarak atesde dovulmus ve bıleylenmeden orgınal dovuk sekılnde satısa sunulmustur:)) ve oluyor kadın bunu gorunce oda aynı secle yakın bı sekılde kendını olduruyor ve seppaku(seppuku yada seppu cıkıyor ortaya Fennesz dınlıyorum su an dehset ustu bı olay bu yaa made in hongkong:)) ıf ya ever want to fly yre star tonite r.e.m :electrolite buda dınlenmesı gereken bı turku sey sarkı hade see ya round til’em

Yeni yıla giriş hikayesi

rusty-hafif | 02 January 2004 12:20

İşten 9da çıktım, yeni yıl yada eski yılın son günü işte. herkes bir plan program içinde. Ben ne yapacağımı bilmez bir vaziyette, yorgun vede argındım. Yahu benim hatırladığım yılbaşlarının hepsinde de erken bir vakitte uykum gelir benim. Hani sabahlara kadar oturan gece kuşu ben yıl başı yada o son gün gelince gözümden uyku akıyor. Sanki bir gün = bir yıl ve ben saat 12 olmadan danalar gibi esnmeye başlıyorum. Eh çevremdeki aktivasyon insanlarıda yeni yıl geliyor hadi eğlenelim içelim sıçalım diyor. Bide bu da ilginç normal zamanlarda sünger gibi içebilirken yeni yılda yada yılın son gününde içemiyorum. Bünye redediyor içkiyi.

Her neyse efenim,yine bu yılda aynı şeyler tekrar etti. Kardeşime gittim yeni yılı kutlayalım diye, uykum var, içkiler açılmış millet içiyor, ben bir bira aldım geçtim bir köşeye. Bira içip muhabbet derken uykum geldi. Gittim içeri yattım daha 12 bile olmadan. Yarı uykul halde içeriden 5 4 3 2 1 seslerini duydum. Aha şimdide beni uyandırmaya geliyorlar diye beklerken, içeriye iki kişi, arkalarında bir süper market arabası, içinde kardeşimin ev arkadaşı, onun arkasında da iki kişi, noel baba ve ren geyikleri kıvamında daldılar içeri. Uyku sersemi rüya falan mı görüyorum derken, yılbaşı kutlamaları, tebrikler falan filan. Baya komikti bu manzara işte.

isim de yok başlık da

lulu-thebrainsweeper- | 02 January 2004 03:32

13 yıl önce creative writing dersinde yazdığım bir öyküyü buldum, hoşuma gitti, türkçesini de yazayım bakalım aynı etkiyi bırakacak mı diyerek yazıyorum şimdi:

altıda uyandı. on yıldır hep altıda kalkardı. geç kalmadığından emin olmak için saate baktı. aslında hiç geç kaldığı olmamıştı. yüzünde yeni bir kırışık aramadı, aksine dinginlik, huzur buldu. O yüzden aynadaki aksine gülümsedi. kahvaltıyı hazırladı: çocuklar için süt, yumurta, reçel; koca için kahve ve gazete. Önce kocayı uyandırdı. Koca kravatını bulamadı. Çocuklar kalkmak istemediler. onlara çikolata alacağına söz verdi. yıkanıp giyinirlerken çocuklara yardım etmek gerekiyordu; kahvaltılarını bitirmeleri için de başlarında durmak. koca hazırdı. masaya biraz para koydu. çocuklar da hazırdı. öpüp onu çıktılar dışarı. yıkanmayı bekleyen bulaşıklarla, pişirilmeyi bekleyen yemeklerle, ütülenmeyi bekleyen giysilerle yalnız kaldı. o, kendisi bekleyecekti. bulaşıklardan başladı. dışarıda yağmur yağıyordu. bulutlar güneşe geçit vermiyordu. yine de o gün ev kasvetli gelmedi ona. koca için enginar pişirdi. çocuklar için köfte ve patates kızarttı. odaları topladı. pantolonları, gömlekleri ütüledi. çiçeklere de su verdi. söz verdiği çikolataları aldı, reçelli ekmekler hazırladı. çocuklar eve geldiklerinde atıştıracak birşeyler bulmaktan hoşlanıyordu. üzerindekileri değiştirip makyaj yaptı. koca onu güzel ve bakımlı görmekten hoşlanıyordu. sonra balkona çıktı. bulutlar dağılmıştı ve gökkuşağı açmıştı. Bu kez kendisi güneşe geçit vermedi. çocuklar ağladılar. “anlamıyorum” dedi koca, “mükemmel bir evliliğimiz vardı.” “anlıyorum” diye düşündü komşu kadın, “ama yoktu buna hiç hakkı.”