bildirgec.org

dünya hakkında tüm yazılar

Küresel ısınma fos çıkmış mış ?!

drblood | 20 May 2007 21:40

Bazı değişikliklerin olduğu aşikar
Bazı değişikliklerin olduğu aşikar

“Dünyanın giderek daha yaşanmaz bir yer haline geldiği hepimizin malumu. Çevre ve küresel ısınma ile ilgili hergün kitle iletişim araçlarıyla bilinçaltımıza yerleştirilen kıyamet bombası her iki ayağımızı da çukura ittiriyor. Peki bu haberlerin doğruluğunu daha önce hiç düşündünüz mü?

Newscientist’in çevre blogunda yayınlanan bu yazı daha önceden kulağımıza bir şekilde çalınan 26 iklim mitini açıklıyor.

Dünya İnsanı

redorack | 19 May 2007 02:54

Şu sıralar soy sop sohbetlerinin artmasıyla birlikte yeniden düşünüp başladığım noktaya döndüm. Çünkü başka oluru yok gibi geliyor bunun bana…

Benim soyum karışık. Baştan ayağa kırmayım ben. Ama ‘ırk’çı yaklaşımlar öyle boyutlara vardı ki; sanki bundan utanmam gerekiyormuş gibi bir halet-i ruhiye içine gireceğim… Girmiyorum. Bildiğim kadarıyla Sırp, Boşnak, Bulgar, Makedon, Yunan, bir de Çorum’lumuz var. Ben de Ankara doğumluyum ve İstanbul’da yaşıyorum. Oh!

Kültürel yapıların, ananelerin varlığı, aktarılması konusuyla ilgili hiçbir sorunum yok. Ama cins köpek gibi secerelerimizin tutulması, bunun dışında parsellediğimiz alanlara girenlere havlamamızla ilgili bir problemim var.

Arılar yok olursa?

| 18 May 2007 17:11

http://www.dastan.biz/2007/05/18/arilar-ya-yok-olursa/

Dünya da Kaçıncı Zenginsiniz?

topsy kretts | 12 May 2007 09:03

Dünya’da ki insanlar arasında kaçıncı zengin olduğunuzu merak ediyormusunuz? Bu sitede yıllık gelirinize göre dünya da kaçıncı zengin olduğunuzu öğrenebilirsiniz.

dünyanın en temiz şehirleri

ocun | 11 May 2007 12:23

http://www.forbes.com/2007/04/16/worlds-cleanest-cities-biz-logistics-cx_rm_0416cleanest_slide_5.html?thisSpeed=15000

Sınır sınır içinde..

khun | 08 May 2007 23:55

Bir köyde yaşıyorlardı zamanla büyüyüp genişleyen.
Bir düzenleri vardı, çünkü kuralları vardı, sınırları içinde, basit.
Sınırları vardı aralarında ve etraflarında. Sınırlar iyiydi. Ve kuralları vardı, karmaşık görünen, ama basit.
Sınırları vardı içinde yaşadıkları, düşündükleri, hayaller kurdukları. Umut ettikleri.
Herkesin kendi sınırı vardı ve herkese ortak bir sınır, içinde yaşarlardı.
Kuralları vardı kendileri için. Ve kuralları vardı ortak. Çünkü bir düzenleri vardı. Hep vardı ve hep olacaktı.
Sınırları vardı aralarında, sınırlar gerekliydi, çünkü herkes kendi sınırları içinde yaşardı.
Sınırları vardı etraflarında ve hepsi o sınırın içinde yaşardı birlikte, ama ayrı. Çünkü herkesin ayrı sınırı vardı, sınır içinde.
Sınırlar birlikte çizilmişti özenle, etraflarına ve hepsinin etrafına.
Kuralları vardı sınırlar içinde.
Sınırların kuralları, kuralların sınırları vardı, düzen içinde.
Çünkü hayat böyleydi.
Kurallar koymuşlardı sınırlar içinde, zamanla ve gelişmişti kurallar kendi içinde.
Unutulmuştu bazı kuralların neden konduğu, zaman içinde, ama gerekliydi herhalde.
Sınırları vardı içinde yaşadıkları, sevdikleri, sevildikleri, paylaştıkları.
Kuralları vardı sınırlar içinde ve sınırların.
Paylaşmaktı esasında sınırlar, özgürlüğü, sevgiyi, umudu, hayalleri.
Ve ayırmaktı sınırlar, herkese ait olanı.
Sınırlar vardı sınırlar içinde, aşama aşama, derece derece.
Sahiplenmekti aslında sınırlar, belirlemekti neyin kime ait olduğunu ve ne kadarının.
Böyle olmuştu hep, sorgusuz, çünkü hayat böyleydi.
Bir sınır vardı bütün sınırları kapsayan ve herşey o sınırın içindeydi sınırlarla birlikte.
Kurallar vardı, artık kimsenin hatırlamadığı, nasıl konduğunu.
Böyle iyiydi, çünkü hayat böyleydi.
Kurallar iyiydi, kuralsız olmazdı, sınırlar içinde.
Sınırlar vardı herkesin bildiği, çünkü içinde yaşarlardı.
Pek azı merak etti sınırların ötesini, çünkü herşey zaten sınırların içindeydi, hayat buydu, bunu herkes bilirdi.
Sınırlar vardı tanımlı, tanım, tanım içinde.
Ben, vardı sınırlar içinde tanımlı, ben’le başlayan.
Ben’e göre yapıldı tüm tanımlar, ben için. Sınırlar vardı ben içinde, ben’le başlayan tanımlı.
Ben içinde sınırlar vardı, sınırlar içinde ben’ler.
Hayat böyleydi.
Sınırlar gerekliydi.
Sınırlar, paylaşmaktı, sahip olmaktı, yalnız kalabilmekti kalabalık içinde, var olmaktı.
Sınırlar ben içindi. Çünkü ben, var olmaktı, sevmek, kıskanmak, öfkeden deliye dönmek, anlamak, ağlamak, tiksinmek, alışmak, kanıksamak, acıkmak, doymak..
Sınırlar, bensiz olmazdı ve ben, sınırlar olmadan.
Sınırlar ölçüydü, ben bunu bilirdi.
Bunu herkes bilirdi.
Kurallar buna göreydi ve sınırlar.
Ben’ler vardı yan yana, aralarında ve etraflarında sınırlar.
Düzen içinde yaşarlardı, çünkü kuralları vardı.
Düzen içinde düzen vardı, çünkü kural içinde kural, sınır içinde sınır vardı.
Sınırlar tanımdı, hayatı özetleyen.
Ben bilirdi, herkes bilirdi, hayat böyleydi.
Bir köyde yaşarlardı sınırları belli, ordan ötesi önemli değildi.
Çünkü ordan öte birşey yoktu.
Hepsi buydu.
Bunu herkes bilirdi.

Nüfus = 1 miLyar

necronamber | 08 May 2007 17:07

Bu gün elime gazeteyi aldım sayfaları karıştırırken şuradaki haber dikkatimi çekti. Dünya Çevrecisi Paul Watson, Dünya nüfusunun hızla artması insanları tehlikeli bir duruma sürüklediğini bundan kurtulmak için, Dünya nüfusunun

1 milyar olması ve çocuk doğurmanın meslek haline gelmesini önerdi.
Radikal davranarak, insan nüfusunu 1 milyarın altına düşürmeliyiz.

tamam kabul ama nasıl ? 1 milyar insan bunlar seçilmiş olsun geriye kalan insanları ne yapacağız ? Problem tamam ama bence çözüm yok…

15

buddhala | 06 May 2007 23:05

Sanırım aranıyorum. Duvarda birkaç resmimi, kayıptır diye asmışlar.
Son derece steril bir ortamdı yaşadığım yer. Ailem benim için her türlü yatırımı yaptı, onlara müteşekkirim, onların bu olayda olumsuz hiçbir etkisi yok. Olumlu etkisi de yok, kıssadan hisse onları bu konuda yargılamayın memur bey!

Mektup bırakmayı düşündüm, çocukça geldi bana. Aslında yaşıma bakınca o kadar da büyük değilim. Yola koyulmadan önce yanımda ne götüreceğimi düşündüm, benimle gelecekler bu yolculuğu kaldırır mı, geri kalanlar yanıma almadım diye alınır mı? O kadar soru geldi ki aklıma… hiçbirini almadım.
Telefonu cinayet işlenmiş gibi arka bahçedeki saksının dibine gömdüm. Aynanın karşısına geçip, izlediğim bir filmdeki gibi saçımı sakalımı kestim. Yanıma birkaç gün idare etmemi sağlayacak para, gece içine yumulacağım ceket, birkaç mum, gözlük, kimlik ve don aldım.
Yolculuğa çıkacağım sabah, bakkala gidip onu satın aldım. Bana tüm dünyayı gezdirecek olan şeyi…

balon
balon

Balkona çıktım; anneme, babama, ablalarıma beni duymasalar da hoşçakal dedim. Sonra da silindirik kutudaki suyu, içine birkaç kez ucunda ortası delikli bir daire olan çubuğu batırıp köpürttüm. İçine sığabileceğim bir balon yaptım. Gözlerimi kapayıp, içine geçtim. İlk rüzgarda uzak diyarlara doğru yol almaya başladım. Balkon gittikçe ufaldı, balonun etrafında mordan sarıya tüm renkler vardı. Çocuklar beni görüp parmakla işaret ediyorlardı. Sonunda bu dünyadan kurtuluyordum. Hiçbir bilet almadan, hiçkimseyi kırmadan, üzmeden. Baktım herşey düşündüğüm gibi gidiyor, aşağıya doğru kimliğimi, paraları, mumları, ceketi, gözlüğü ve donlarımı bıraktım. Birkaç saat geçmeden, nefes zorluğu çekmeye başladım. Balonu toprağa yakın bir yerde patlatıp, aşağı düştüm. Dizim biraz incindi.

kaçmak
kaçmak

Sonra tekrar çubuğa arasına rüzgarı alacak şekilde üfleyip balon yaptım. Gözümü yanmasın diye kapayıp, içine atladım. Bir ara duvarlara gözüm takıldı. Kayıp ilanım vardı. Aranıyordum. Ardımdan üzülenler vardı. Kimliğim ve bana ait birkaç eşya dağınık halde bulununca bizimkiler kesin üzülmüştür. Artık bir yola çıkmıştım ama. Öyle çekip gittim işte. Dünya cennet olsa da çekip giderdim. Şimdi ki halinden zaten memnun değildim. Kimsenin keşfedemeyeceği bir sırdan haberim vardı; bize çocukken içine üfleyip balon yapalım diye elimize tutuşturulan çocuk oyuncağı, aslında gerekli büyüklüğe ayarlayınca içine atlayıp uzak diyarlara gidebileceğin birşeydi. Çocukken çoğu arkadaşım uçurtmaya atlayıp gitmişti. Daha da küçükken kağıttan gemilere atlayıp, engin denizlere açılan arkadaşlarım vardı. Sakızdan şişirdiğin balonlara ya da özel günlerde sevinsin diye eline verilen balona büyülü sözler söyleyip uzaklara giden arkadaşım da yok değildi! Hiçbirinden haber aladım. Hiçbirine gitme diyemedim. Çünkü oyun oynuyoruz sanıyordum. Dayımın hediye ettiği tren takımıyla da birkaç arkadaşımı uğurlayınca yapayalnız kaldım. Büyüyünce aslında hepsini kaybettiğimi fark ettim. Şimdi bu balonda onları aramaya gittiğim yok, öyle işte. Sadece üreyebildiğimiz bir dünyada, kendi oyuncaklarımız, bizimle oyuncak gibi oynayanlar ve bize oyuncak verenler. Bu balonla daha ne kadar giderim bilmem. Gerçi balonun içinde, çeperlere uygun bir yakınlıkta, dışardan yeni temiz bir hava kütlesiyle, yeni bir balon yaratmayı keşfettim.

çocuk
çocuk

Artık daha yükseklere çıkabiliyordum. Birgün elbet düşeceğim. Yerde kimin ölüsünü bulurlar bilmem ama ben arkadaşlarımınkini bulamamıştım…