bildirgec.org

dünya hakkında tüm yazılar

Zamanda Yolculuk: yaşamın oluşumu ve gelişimi

ecrivain | 09 September 2007 20:10

Dünyada yaşam nasıl başladı ve nasıl gelişti? Farklı canlı türleri nasıl oluştu ve nasıl/neden yok oldu? Yaşlı dünyamızın ve üzerindeki yaşamın başlangıçtan günümüze macerasını merak ediyorsanız, bir zaman çizelgesi biçiminde hazırlanmış, estetik ve içerik açısından mükemmel bir kalitedeki bu sayfayı mutlaka görmelisiniz.

Life: a journey through time adındaki bu site, dünyada yaşamın oluşum ve gelişim sürecini anlatan harika bir kaynak. Flash animasyonu biçiminde hazırlanmış sitede, bir zaman çizelgesi üzerinde, olaylar hakkında fotoğraf ve açıklamalarla, bu arada güzel bir arka plan müziği de dinleyerek bir ansiklopedi kapsamında ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.

Voyager: Uzayda 13,000,000,000 km

KoRSaNaY | 09 September 2007 18:45

Voyager'lar 30 yılı geride bıraktı
Voyager’lar 30 yılı geride bıraktı

Uzaya önce Voyager 2, 20 Ağustos 1977’de fırlatıldı; hemen ardından da, 5 Eylül’de, Voyager 1 yola koyuldu. Yani bundan tam 30 yıl önce. Kağıt üstünde 5 yıl süreceği öngörülen görevin temel amacı Jüpiter ve Satürn’e daha yakından bakıp onlar hakkında bilgi toplamaktı. Ancak araçların yolculuk esnasında ‘başka uzaylılara rastlama ihtimali’ düşünülerek insanoğlu hakkında biyolojik ve kültürel veriler taşıyan altın-bakır plaklar kondu. Neler yok ki içinde. Balina seslerinden 55 dilde ‘merhaba’ya, erkek ve kadın insan çizimlerinden Back sonatına kadar.. Voyager‘lar elbette sadece bu işi yapmıyordu. 30 yıl boyunca 13 milyar km yol kattetiler ve 48 ay ve 4 gezegeni incelediler, fotoğrafladılar. Bunlar o güne kadar elde edilen en çok, en detaylı ve en doğru bilgilerdi. Voyager kardeşlerin yolculuğu orada bitmedi, uzayın derinliklerine doğru süzülmeye devam ettiler. Bugün Voyager 2, Güneş Sistemi’nin dışına çıkmış durumda. Kardeşi ise yıl sonuna doğru çıkacak. Ayrıntılı hikayeyi ve fotoğrafları merak edenler tıklasın…

ÖN YARGI…

akoni | 09 September 2007 13:10

Bu bana ,yakın zaman da gelen bir mail.Sanırım yaş biraz daha olgunlaşınca insanlar daha duygusallaşıyor. Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okudu.Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer, ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba harcıyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor.Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalardan dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir neden yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana dek de feryat figan bağırıyor .Bu olayı okuduktan sonra, Dr. Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemeyeceklerini sordu. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylediler.Dr. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırdılar.Daha sonra Dr. Ruskin hastanın (!) fotoğrafını dolaştırmaya başladı. Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıydı.“ Dinlemeden,düşünmeden,tanımadan sadece bir anlık düşünce zıplamalarıyla ya da çağrışımlarla yargılar,hüküm veririz.. Belki de böylesi daha kolay olduğu için.. Zoru seçmeyiz..Çünkü bir insan ya da bir olay hakkında düşünmek , o kişiyi tanımaya ,yaşadıklarını anlamaya çalışmak dünyanın en zor ve en fazla zaman alan işlerinden biridir. Kendimizle ilgili yanlış bir değerlendirmeye asla tahammül edemezken, başkaları için bu yöntemi bu kadar içimiz rahat kullanabilmemiz ne kadar şaşırtıcı değil mi? Önyargılarımız bizim hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırırken ,başka insanların hayatlarını aynı oranda zorlaştırır.Karşımızdaki kişi bize ne kadar önyargılı davrandığımızı anlatmaya çabalarken , biz çoktan konu ya da kişi hakkında “ karar vermiş olmanın dayanılmaz hafifliği”ni yaşamaya başlarız.Dünya sadece yaşadığımız anda bulunduğumuz yerden gördüğümüz gibi değil..Olaylar da öyle…İnsanlar da…Yapmamız gereken tek şey ( çok zor ve zahmetli de olsa) bakış açımızı 360 dereceye ayarlamak….Unutmayalım ki Tanrı bile insanları hakkında karar vermek için ömrünü tamamlamasını bekliyor…

çok fazla insan var bu gezegen üstünde

stickman | 07 September 2007 13:22

Bazen dünyada bu kadar çok insan yaşadığına inanamıyorum. İnanasım gelmiyor. O kadar fazla insan, o kadar farklı hayatlar varki, düşündükçe çıldırcakmışım gibi hissediyorum, bırakıyorum düşünmeyi…ama olmuyor, yeniden düşüyor aklıma. Bu kadar çok insan, bu kadar çok farklı yaşam nasıl olabilir.

Düşünsene Paris’in cafelerinden birinde oturup kahvesini ve sigarasını içen yaşlı bir fransız kadın, aynı anda Irak’da oğlunun cesedini arayan Iraklı bir kadın, aynı anda amerikada golf oynayan emekli bir adam, aynı anda Türkiye’de emeklilik maaşı yetmediği için çöplerden topladıklarını satarak geçinmeye çalışan yaşlı bir emekli var bu dünyada.