bildirgec.org

dogma hakkında tüm yazılar

Evrim Teorisi: Din İlişkisi ve Yanlış Bilinenler

majesty s infinity | 27 July 2010 19:01

Evrim günümüzde sosyal bir mesele halini almış bulunmakta. Bunun sebepleri çeşitli olmasına rağmen çoğunlukla özetlenebilecek tek bir sebepten bahsedebiliriz: Bu konuya taraf olanların tamamının kolektif cahilliği.

Teoriyi savunan da karşı çıkan da birbirinden farklı noktalarda durmuyor. Teoriyi savunmak “bilimsel” olmadığı gibi karşı çıkmak da “dini” değil.

Aidiyet

haritametoddefterikasalKSL | 20 May 2009 13:13

Bizler niçin ait olma güdüsü ile davranir,yaşariz.ve neden kendimizden daha büyük ,daha güçlü ve daha güzel olanla yan yana durmak isteriz?

Nedir bu mensup olma eğiliminin altındaki şey?Niçin bir takım tutma gereksinimi duyariz,yada niçin bir milliyete,dine,ülkeye.Daha güçlü olani gördüğümüzde ,veya arayıp bulunca neden sığınır o doğrultuda bütün tanımlari sorgular ve şekillendiririz kendimizi.Bu öğrenilmiş bir davranişmi yoksa içsel bir davranişmi?
Elle tutulur bir faydasi olmadiği halde neden ısrarla bir yerin bir şeylerin parçasi olma isteği?
Kendimizden korkuyor olabilirmiyiz?Umud ederek daha mı az yıpraniriz.
Kendisini doğasini,cevresini ve olgulari sorgulayan hemen herkesin sorabileceği türden sualler bunlar.
Bütün bu sorularin nedeni olan ait olma duygusu,milyonlarca yildir var olan insanin diğer insanlarla ve doğaya karşi yaşamini sürdüren insanin varolma ve türünün devamini sağlama dürtüsünün bir ürünü .
Topluluklar dahilinde yaşayan tüm varlıklar gibi insanoğlunun da bir başina varlığının devamını sağlamasi ve gelişimini sağlamasi söz konusu olmazdi diye düşünüyorum.
Doğuştan edinilmiş bir davraniş olan ait olma isteği.Sağlıklı bir biçimde giderilmezse,sağlıksız yollara başvuruyoruz.Bahsi geçen sağlıksızlık cocukken baslıyor.Özgün karakterimizi,yansitamadiğimiz birey olarak kabul edilmediğimizde bu duygu tatmin edilemiyor.Farklı mecralarda bu arayış sürüyor.

Salma Hayek

queennothing | 21 October 2008 11:40

Gözünü Meksika’dan Hollywood’a diken, ailesi başta olmak üzere yoluna çıkan herkesi yanıltmayı başaran “femme fatale”; Salma Hayek Jimenez.
Lübnan asıllı zengin bir iş adamı olan Sami Hayek Dominguez ile Meksikalı opera sanatçısı Dani Hayek evliliğinin ilk çocuğu. 2 Eylül 1966 tarihinde Meksika’yı oluşturan 31 eylaletten birinde; merkezin doğusunda yer alan Veracruz‘da dünyaya geldi. (Coatzacoalcos)

Daha sonra, aileye ‘Sami‘ adında bir erkek çocuğu daha katıldı.
Meksika’da normal bir hayat sürdüren Hayek ailesi, Salma’nın henüz 5 yaşındayken sahnede izlediği “Willy Wonka and the Chocolate Factory” adlı fantastik / müzikal oyundan etkilenip de kurduğu oyunculuk hayallerine aldırış etmedi.
Salma 12 – 13 yaşlarına geldiğinde aktris olma isteğini bastıramıyordu, fakat her seferinde ailesinin onun için yaptığı planlar daha baskın geliyordu. Salma için karar verilmişti; iyi gelir getiren düzenli bir işte çalışacak ve geleceğini garanti edecekti. Uzun süre onların istediği gibi davransa da, ‘kendi kimliği’ni daha fazla bastıramadı ve ailesine karşı çıktı.
Meksika Ulusal Üniversitesi‘nde profesyonel oyunculuk eğitimi almaya başlayan Hayek, bir çok tiyatro ve reklam filmlerinde rol aldı.

İlk olarak 1988 yapımı “Un Nuevo amanecer” adlı TV dizisinde rol alan Hayek, bu romantizm temalı pembe dizide ‘Fabiola‘ karakterini canlandırdı.
1989 – 1991 yılları arasında ise, daha sonra adından sıkça söz edilecek ve “Salma Hayek’i Meksikalılar’a tanıtan dizi” şeklinde anılacak olan “Teresa” adlı pembe dizide de rol aldı. Dizide, Kaliforniyalı müzisyen Roberto Enrique ve “Babel“den tanıdığımız aktör Gael García Bernal da rol almıştı.

Meksika sokaklarında parmakla gösterilecek kadar ün sahibi olan Hayek, Hollywood’da kararlıydı. Çünkü, Meksika’da ne kadar başarılı ve ünlü olursa olsun, asla tatmin olmayacağını ve çok fazla kazanamayacağını biliyordu.
Meksika başarısının ardından arkadaşları ve ailesi de Hayek’e destek oluyordu. Nişanlısı Richard Anthony Crenna JR.’dan da (Richard Crenna‘nın oğlu) ayrılarak Hollywood’a gitti.

Hollywood; kurtlar sofrası. Meksika aksanıyla Hollywood’da şansı düşüktü. “Bir Meksikalı’nın Hollywood’da işi yok” denildiyse de, 1941 yapımı “Shadow of the Thin Man” adlı filmle tanınan aktris Stella Adler, Hayek’e oyunculuk ve diksiyon dersi vermeye başladı. Adler, 1992 yılının Aralık ayında yaşamını yitirdi.

Hollywood yıldızlarından Liv Tyler’da da bulunan “Dyslexia” hastalığı, Hayek’de doğuştan vardı. (Harfleri veya rakamları karıştırma. Kişi, düşündüğü şeyi değil ağzından çıkan şeyi söyler. Mesela, kişiye yaşı sorulduğunda, 35 ise 10 diyebilir. Bu hastalık, beynin sol tarafındaki işlev bozukluğundan kaynaklanıyor. Tedavi edilmesi için, kişiye özgü öğrenme teknikleri geliştirmek gerekiyor.)

suda doğum

ziuw | 04 July 2008 11:40

http://h2.haberturk.com/01Detay.aspx?ID=9730&Kat=5&dt=2008/07/03

türban ve siyasetçiler

| 15 February 2008 13:49

Akp’nin türban konusundaki cansiperane çabaları hayranlık uyandırıcı. Dinimizin, kadınların örtünmesi ile ilgili(nur suresi) önerilerini yerine getirme konusunda gösterilen bu insan üstü gayreti ayakta alkışlamak gerekir.

Yalnız Akp’yi başka konularda da alkışlamak gerekir.

Bağımlılık yaşının ilköğretim düzeyine indiği, Türkiye’nin içki ve sigara tüketiminde dünya ülkeleri arasında ilk onda olduğu, içki ve sigaraya eğitime harcananın iki katı para harcandığı,
at yarışları ve iddaa hasılatlarının rekor seviyelere ulaştığı(lütfen kimse çıkıp da bu iki oyunun kumar olmadığını savunmasın), içki, at yarışları ve iddaa satışlarını arttırmak ve bunları yaygınlaştırmak için hiçbir parti döneminde gösterilmemiş gayret ve çabanın gösterildiği(iddaa akp döneminde başladı) için, alkışlamak gerekir.

iktidar ve din

| 11 October 2007 18:02

1946’da çok partili hayata geçişle birlikte, tüm liderler ve partiler, oy kaygısı ve iktidar hırsıyla dindar halkı kullanmışlardır. Dindar halkı etkilemenin en kolay yolu olarak da sürekli imam hatip okulu açmayı seçmişlerdir. İktidarlar bilim toplumu yerine din toplumu yönetmeyi tercih ederler. Burada lider açıkça ifade etmese de, bir şekilde tanrının ve peygamberin talimatlarını ileten vasıta konumundadır.Yani icraatlarından sorumlu değildir. O sadece emirleri yerine getirmektedir. Tanrı ve peygamberin emirlerinin tartışılamayacağı gerçeğini de göz önüne alırsak, halkın da iktidarın icraatlarına kayıtsız şartsız uyma durumu ortaya çıkar. İktidarlar bilim toplumu yerine din toplumu yönetmeyi tercih ederler. Çünkü bilimsel düşünce yapısı ile din ağırlıklı düşünce yapısı birbirinden çok farklıdır. Bilime ve bilimsel düşünceye inanan insanlar soru sorar, yapılan işlerin nedenlerini araştırır, hurafe ve dogmadan uzak durur, gerçeklere ulaşmaya çalışır. Din ağırlıklı düşünce yapısında ise mutlak bir teslimiyet vardır. İktidarların halkı sürekli yönlendirmeleri sonucunda da dinin ve kuran-ı kerim’in dışına taşmış, hurafe ve dogma ile tıka basa dolu, günümüz türkiye’sindeki yapı ortaya çıkar.

Nephilimsigiller…

khun | 09 April 2007 01:08

ciddiyetimizi güzelleştirsin !
ciddiyetimizi güzelleştirsin !

Soru :
1 – Kendisini insanlığı kurtarmaya adayan kutsal ırk kim?

2 – Eğer bunlar kutsal ise biz kutsal olmayan zavallı koyun sürüsünü neden böyle cansiperane bir şekilde korumaya çalışıyorlar?

3 – Kutsal olanlar, olmayanlar ve şeytansıların Tanrı’ları ayrı ayrı mı?

4 – Eğer herkesin Tanrı’sı ayrı ise neden bazıları kendinden olmayan ‘aşağı ırk’ için kendini feda ediyor?