bildirgec.org

doğa hakkında tüm yazılar

yılancı amca

nazokiraze | 23 July 2010 09:13

Selami Tomruk’u televizyon ekranlarından görmüşlüğümüz vardır kendisi yılanların efendisi, yılan uzmanı gibi sıfatlarla tanıtılıyor , gerçekten de Selami Tomruk Sofya ve Viyana Üniversitesinde herpotoloji eğitimi görmüştür.

Soyu tükenme tehlikesi bulunan sürüngenler için 20 milyon dolara kurduğu Ekopark‘ta türlü çeşitlerde sürüngenle ilgilendiği gibi insanlardaki yılan fobisi için çalışmalar da yapan Tomruk’un kızı Özgü Tomruk’ta Ekopark’ta babasıyla birlikte yılanlara gönül vermiş durumda.

Şimdi Tatil Zamanı…

karuma76 | 22 July 2010 23:56

Geçmiş uygarlıkların izlerinde dolaşırken, aynı anda çağdaş yaşamın olanaklarından yararlanabileceğiniz; yüksek tepelere konmuş yüzlerce yıllık kalelerden Akdeniz ufkunun şaşırtıcı renklerini seyredip, birkaç dakika sonra sevimli bir kıyı lokantasında deniz ürünlerinin tadına varabileceğiniz; en popüler ve en heyecanlı sporları deneyip yorulduktan sonra, bir diskotekte dans edip eğlenirken kendinizi nasıl bu kadar dinç hissettiğinize şaşacağınız; binlerce yıllık arkeoloji yapıtlarını, eşsiz ikon ve freskleri yakından görüp, hemen ardından zengin çarşılarda zevkli alışverişler yapabileceğiniz; tek bir yer var…
Kuzey Kıbrıs!

Hayal kurarken bu sesleri dinleyin

bteoman | 22 July 2010 11:34

Bu internet uygulaması ile çeşitli doğa seslerini bir araya getirmenizi sağlıyor. Ayrıca mp3 formatında kaydetme imkanıda var. Bu basit ve ücretsiz uygulama ile “kar fırtınası sırasında yürüyüş” temalı bir müzik yapmanız mümkün. Ben hayal kurmak için ideal diyorum. Ama animasyon yapan arkadaşlar içinde ideal olabilir.

www.naturesoundsfor.me
www.naturesoundsfor.me

Uygulama indirme gerektirmiyor ve kullanımı çok basit. Siteye gitmek için tıklayın.

Tam Bir Doğa Tutkunu: Leonardo di Caprio

24black mamba24 | 17 May 2010 11:40

Leonardo di Caprio
Leonardo di Caprio

Buğday tarlasını anımsatan saçlar, okyanusların serinliğini içinde gizleyen gözler… O son dönemin en parlak yıldızlarından biri, o Hollywood’un altın çocuğu.

Leonardo di Caprio, California’da 11 Kasım 1974’te dünyaya geldi. Annesi Irmalin daha Leonardo doğmadan önce vermişti ona ilk adını. Çünkü gördüğü bir Leonardo da Vinci tablosunu, önünden ayrılmak bilmeden hayranlıkla izlediği sırada karnındaki bebeğinin güçlü tekmelerini duyumsayan Irmalin, o an bebeğine bu eşsiz ressamın adını vermeye karar verdi ve böylece yeni doğan bebeğin adı kayıtlara Leonardo Wilhelm di Caprio olarak geçti.

Annesi Alman asıllıydı ve bir devlet kuruluşunda sekreter olarak çalışıyordu. İtalyan asıllı olan babası ise sıra dışı bir çizgi romanın hem çizeri hem de yayıncısıydı. Yenilikçi bir ailenin tek oğluydu o. Doğumundan bir yıl sonra annesi ile babası ayrılan Leonardo, tüm davranışlarının, tüm zevklerinin onlardan kendisine geçtiğine ilişkin düşüncelerini şu tümceyle dile getiriyor:

“Her ne yaptıysam, hepsi de onların önceden yaptığı şeylerdi. Örneğin burnuma taktığım bir halkayı babam hoş karşıladı. Çünkü bu tamamen onun tarzıydı.”

The Center for Enriched Studies ve “John Marshall High School”da eğitim gören Leonardo arkadaşlarıyla eğlenmeyi hatta tartışmayı, ders çalışmaya yeğledi hep. “Okulu sevdiğim pek söylenemezdi. Bir şeyin üzerine uzun süre odaklanamam ben, sıkılırım. Öğrenme isteğim de olmadı hiç… Boş bulduğum her anı arkadaşlarımla dans ederek geçirirdim” sözleri de onun okulla arasındaki pamuk ipliği denli zayıf ilişkisini belgeler nitelikte.

KAKTÜS OLABİLMEK

il mare | 22 April 2010 09:27

yalnız ama dimdik
yalnız ama dimdik

Bir gün daha bitmişti işte.
Aynaya baktı, kendinden önce, arkadaki masasının üzerinde duran kaktüsü gördü. Sonra bir daha kendine baktı. Galiba bir kaktüse benziyordu ve belki o kaktüsten bile daha kaktüstü.Çoğu zaman bir kaktüsten çok daha fazla kaktüs olabiliyordu. Çok daha fazla dikenli,çok daha fazla can acıtan,çok daha dayanıklı,daha çirkin ve daha…

Evet, dünyaya birdaha gelse,kesinlikle bir kaktüs olarak gelirdi.
Bir daha gözlerini dikti bilgisayarının yanına kondurulmuş minik sevimsiz bu bitkiye.Tesadüfi değildi konuşlandığı yer,şu, radyasyonu kendine çektiğine dair popüler bilgiye kulak asıp satın almıştı onu ve bu minik ve çirkin şeyin üzerine,aynı zamanda altından kalkamayacak kadar fazla sorumluluk da yüklediğini düşünerek,ve sürüye uyarak, tam da bilgisayarının yanına koymuştu onu.

Litvanya Günlerim -3-

juki | 19 April 2010 10:53

Vilnius'un merkezinden geçen Neris Nehri'nin buz tutmuş hali.
Vilnius’un merkezinden geçen Neris Nehri’nin buz tutmuş hali.

Bu yazımda Litvanya’nın doğasından bahsedeceğim biraz. Başkent Vilnius da dahil olmak üzere tüm şehirlerde yemyeşil bir doku sizi karşılar. Sadece Kaunas’ta biraz betonarmelik göze çarpar o kadar. Neyse, ben zaten Vilnius’taydım. Bol bol boş alan vardır. Yollar engebeli değil. Yokuş çok nadir. Düzayak birçok yere gidebilirsiniz.Şehrin içinde Vingis Park denen bir orman var. İçinde kaybolunacak kadar büyük. Bu ormanın içinde gösteri yapmak üzere tasarlanmış bir stad var. Stadın etrafı tellerle çevrili değil. İsteyen çimlere yatıp uzanabilir. Zaten orman içinde piknik yapmak üzere tasarlanmış çok yer var. İnsanlar bu ormana köpeklerini gezdirmeye geliyor. Her 3 kişiden birinin köpeği var. Ayrıca ev hanımları bebeklerini gezdiriyorlar bu ormanda.Kadınlar geç saatlere kadar rahatça gezebiliyor. Güvenlik tehlikesi yok, öyle bir kaygı da yok. Zaten nüfusun çoğunu kadınlar oluşturuyor. Kadınlar hayatın her alanında. Öyle ki 20’li yaşlarda genç kızlar otobüs şoförlüğü yapıyor bu ülkede. Birçok kadın kocası tarafından terk edilmiş durumda. 1 kadın ve 1 bebek tablosu sıkça rastlanan bir tablo. Kadınlar çalışkan, -20’ye varan soğukta bile buna aldırış etmeden işlerine güçlerine gidiyorlar kışın.Evet, kış dedim de aklıma geldi. Ben ömrümde gerçek kışı Litvanya’da gördüm. Ne Erzurum’u ne Ağrı’sı. Artık bana Türkiye’deki soğuk vız gelir. Ben orda -28’i gördüm. Kar bir yağdı, bir daha kalkmadı. Benim orada kaldığım 4 ayın 3 ayında yerde kar vardı. Şehrin içinden 2 nehir geçiyordu ve nehirler buz tutmuştu.Litvanya’da birçok göl var aynı zamanda. Bu göller de buz tutunca yerli halk buz hokeyi oynamaya, paten kaymaya başlıyor. Ben de buz pateni öğrendim bu vasıtayla. Bir gün arkadaşalarla bu göllerden birinin kıyısında ufak bir delik açtık. Bulunduğumuz yer Alytus denen bir şehrin kuş uçmaz kervan geçmez bir köyüydü. Orada tatil yapıyorduk 1 haftalığına. Sauna da vardı. Saunadan çıkıp buz tutmuş gölün içine daldık ama anında çıkmak zorunda kaldık. Yine de büyük bir cesaretti buzu kırıp içine atlamak.Erasmus programı kapsamında geldiğim Litvanya’da Erasmus programını unutmuş kendi kafama göre yaşıyordum. Zordu biraz ama zevkliydi. Hibem hesabıma yatmıştı o günlerde ve o kısıtlı parayı 4 ay idare etmek zorundaydım. Bu, aynı zamanda insanın sorumluluk bilincinin gelişmesini sağlıyor.Bir sonraki yazımda Litvanya’daki okul yaşantımdan söz edeceğim.

En ilginç alarmlı saatler – Derleme

Lorilleux | 04 April 2010 14:30

İnsanların bugünlerde en çok şikayet ettikleri konulardan biri çok stresli bir yaşam sürmeleri. Bu sorundan doğan bir diğer sorun ise sabah zamanında uyanamama sorunu. Bu sorunu gören üreticiler, birbirinden ilginç ürünler geliştirmişler. Ben de şimdi bugüne kadar zamazing.org’da yazılan en ilginç alarmlı saatleri beğeninize sunuyorum. Bu saatlerden bazıları siz gerekli talimatları yerine getirene kadar susmuyor, bazıları, doğanın güzelliklerini ayağınıza getiriyor, bazıları ise öyle sesler çıkartıyor ki uyanmaktan başka seçeneğiniz kalmıyor. Sonuçta hepsi işlevini yerine getiriyor…
İşte en ilginç 10 alarmlı saat:

1.Kırmızı tel mi, mavi tel mi?
Doğru kabloyu kesmeniz gerek; yoksa patlamaya hazırlanın.

pilli’yi güneş ile şarj edelim

hasantsc | 26 February 2010 17:00

işte yüzyılın buluşlarından birisi daha. hayatımızın bir çok alanına giren elektronik aletlerin canyoldaşı pilleri hepimiz biliriz. tabii bide pilli network var ama onu karıştırmayalım.

bizim bahsedeceğimiz piller elektrkli olanlar, hani şu fener,saat,hoparlör çalıştırdıklarımıız…

şarjı biten pilleri doğaya atmamız çok büyük zararlara açıyor ve yok olmaları milyonlarca yılı buluyor. ama şimdi işi gücü bırakıp pil toplama merkezine atık pil götürecek halimizde yok şüphesiz.