bildirgec.org

doğa hakkında tüm yazılar

Çevreci Şemsiyelik

admin | 31 December 2010 14:56

Suyun hayat kaynağı olduğunu hepimiz biliyoruz.Tükenmekte olan doğal kaynaklarımızı özenli kullanmamız gerektiğini su tasarrufu yapmamız gerektiğini de. İşte bunun yöntemlerinden biri.

Yaşam Okulu

admin | 29 December 2010 13:12

Doğanın dilini anlamak ve bunun için onunla iç içe olmak istiyorsanız eğer bir doğa aşığıysanız kaz dağlarındaki ekolojik yaşam merkezi tam size göre.

Yeni Siteler Keşfedelim – I

Atomic Bomb | 03 September 2010 14:58

İnternette dolaşırken bazen değişik sitelere denk geliyorum. Bunları biriktikçe paylaşacağım.

Doğanın Sesi (Nature Sounds): Kitap okurken, bir şeye konsantre olmaya çalışırken veya sadece dinlenmek için kimimiz doğanın sesini arar. Ama büyükşehirlerde yaşayan insanların elindeki sadece sokak gürültüsü olabiliyor. Evinize doğayı getirin. Bu site sayesinde dört değişik sesi, istediğiniz oranlarda ayarlayabilir ve kendinizi doğada hissedebilirsiniz. Sitede kumsal sesinden, yağmur sesine, kuş seslerinden, dalga seslerine birçok sesi bulabilirsiniz. Oldukça dinlendirici olduğunu söyleyebilirim. Tıklayın.

FacetoFind: Bildiğimiz gibi Facebook’ta aradığımız videoları kolaylıkla bulacak bir video arama fonksiyonu yok. Bu site ile facebooktaki videoları aratabilirsiniz. Aynı youtube gibi. Tıklayın.

Doğadan Teknolojiye : BİYOMİMETİK

AsetilCoa | 10 August 2010 11:14

Hayvanlar olmasaydı teknoloji olmazdı ya da bu kadar gelişemezdi diyelim. Bilim adamları aklınıza gelen nerdeyse herşeyi canlıların bu mükemmel yaratılışlarından ilham alarak üretmişlerdir. Mesela olimpiyat yarışmacılarının daha hızlı yüzebilmesi için köpekbalığı derisine benzer yapıda mayolar üretilmiştir. Robot tasarımları böceklerin vücut yapısı düşünülerek üretilmiştir. Canlıların bu kusursuz yaratılışları biyomimetik ve biyomimikri adı verilen bilim dallarını geliştirmiştir.

İnsanoğlunun yeni yeni keşfettiği fiber optik teknolojileri (ışık ve yüksek kapasitede bilgi iletme özelliğine sahip fiber optik kablolardan oluşan sistem) aslında yıllardır bazı bitkiler tarafından kullanılıyordu. Fakat fotosentez olayı hala daha yapay olarak gerçekleştirilemeyen bir yaratılış mucizesidir. Yani günümüz teknolojisi saniyeler içersinde birüsürü karmaşık birbirini izleyen olayla kendine besin üreten bitki kadar bile gelişemedi. Hatta böcekler kadar bile. Böcekler kendini koruyan kitin tabakası ve salgıladıkları koruyucu sıvılarla bilim adamlarını hayrete düşürmüşlerdir. Ahşap yüzeyleri kaplamak, kirden ve aşınmadan korumak, inşaatlarda dış yüzeylerini kaplamak ve korumak için üretilen her ürün böceklerin ve bitkilerin savunma salgılarından örnek alınarak üretilmiştir. Beyni bile olamayan bir bitkinin ( aşağılamak için söylemiyorum) ürettiği kimyasallar labarotuvarlarda zorluklarla üretilebilecek son derece karmaşık kimyasallardır.

Doğadaki denge…

zarifce | 09 August 2010 19:57

Doğa, kısaca tanımlarsak insan eli değmemiş herşeydir. Diğer bir ifadeyle Tabiat, natur.

Doğada denge Allah’ın koyduğu kurallar sayesinde gerçekleşir. Biz insanlar oksijen alır karbondioksit veririz. Tekrar oksijen alabilmemiz için verdiğimiz karbondioksitin temizlenip oksijen haline gelmesi gerekir. Doğadaki bitkiler veya süs çiçekleri solunumlarında gündüzleri havadaki karbondioksiti alarak oksijen verirler ama geceleri ise bizim gibi oksijen alarak karbondioksit verirler.

İşte Allah ın koyduğu denge sayesinde ağaçlar, bitkiler gündüz karbondioksit soluyup oksijen vererek bizim ihtiyacımız olan oksijeni üretirler.
Aç bir Aslan, diyelim ki hasta bir zebrayı avlar, karnını doyurur. Arkasından sırtlanlar gelir onlarda kalan etle karnını doyurur, daha sonra büyük kuşlar, küçük kuşlar derken sinekler böcekler ve bir de bakmışsınız zebradan geriye belki birkaç parça kemik kalmıştır ve İşte bu şekilde doğada denge, kendi içerisinde konulan kurallarla sağlanmış olmaktadır. Doğada bulunan ve bizim zararlı olarak gördüğümüz bitki ve hayvanların mutlaka boş yere yaratılmadığı ve onlarında bir görevinin bulunduğunu unutmamak lazım. İnsanlar pervasızca doğaya ellerinden gelen her türlü zararı veren tek canlılardır. Diğer canlılara bakacak olursanız hepsi doğadaki dengeyi sağlamak için yaşar ama insan bırakın dengeyi sağlamayı nasıl zarar veririm diye uğraşır. Dünyamızın ve ülkemizin yeşil olması ve o şekilde kalması, düşüncesi bile güzel değil mi? Gelin hep beraber elimizden geleni yaparak bu düşüncenin gerçekleşmesi için çalışalım. Ne yapabiliriz? Hadisi şerifte “Kıyamet günü olsa bile elinizde bir fidan var ise mutlaka dikin” denilmektedir. İşte yapacağımız bu, fırsatını bulduğumuzda bir ağaç dikelim.
Doğadaki canlıları katletmeyi bırakalım, avcılık sporu ile uğraşan arkadaşlar, kusura bakmayın ama ben bu spor dalını hiç anlamıyorum. Bir canlıyı öldürmenin neresi spor, o canlının düşüncesi yada beyni olmasa da bir hayatı var. Bırakın o da hayatını yaşasın. Eğer bir hayvan türünün size zarar vereceğini hissederseniz o zaman kendinizi korumak için son çare onu öldürmek olabilir. Unutmayalım avlanmak eski çağlarda kaldı. Çünkü o zaman kasaplar, mezbahalar yada marketler zinciri yoktu. İnsanlar aç karınlarını doyurmak için avlanırdı ama şimdi öylemi her istediğinizi hemen hemen her yerde bulabilirsiniz. Doğada beslenmiş keklikte yemeyiverin canım, ne olacak sanki başınız göğemi erecek?
Doğa kendini yeniler yeter ki biz zarar vermeyelim. Teşekkürler.

Zulüm

olur mu ki | 28 July 2010 13:10

Türk Dil Kurumu kelimeyi “ Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıygı, eziyet, cefa.”olarak tanımlamış.Bence bu tanımlama yanlış. Haydi, yanlış demeyelim de eksik. Çünkü sadece güçlü olan değil, hemen hemen herkes bu zulüm batağına kendini atıyor.Nasıl mı?Hangimiz doğada uzun yıllar kaybolmayacağını bildiğimiz halde elimizdeki izmariti sokağa atmıyor? Hangimiz zararını bile bile poşet yerine kese kağıdını tercih ediyor?Bu söylediğim örnekler konuyla ilgisiz gibi mi göründü gözünüze? O zaman bir örnek daha vereyim size. 1959 yılında şehirlerimizden birinde tarım ilaçları denetimsizce öyle bir kullanılmış ki sokakta kedi kalmamış. Fareler şehri adeta istila etmiş. Farelerle başa çıkamayan ahali, çareyi komşu şehirden kedi ithal etmekte bulmuş. Birkaç ay boyunca komşu bu iki il arasında kedi ticareti yapılmış.Bu yaşananlar insanın doğaya zulmü değil midir? İnsan doğada yahut doğayla yaşamaya muhtaç olduğu için insanın insana zulmü değil midir?Öyleyse ne dememiz gerekiyor? Zulmetme dürtüsü her insanın içinde vardır. Ama insan eğitilebilir bir varlıktır. Zulüm de eğitim yoluyla kurutulabilecek bir bataklıktır.