Türkiye Fox‘un webdizisi Proje13 ün ardından Fox global de 24 Ekim’de TheCell.tv isimli bir web dizisine başlıyor. Hergün iki dakikalık olarak yayınlanacak 40 bölümlü dizi için bir de oyun sitesi hazırlanmış. Dizinin teaser ına buradan ulaşabilirsiniz.
Dünyanın en çok ziyaret edilen video portalı Youtube‘dan geçtiğimiz Cuma günü yapılan açıklamada bundan sonra bazı TV dizilerinin tamamının kesintisiz olarak site bünyesinde yer alacağı belirtildi. Youtube’da gelecek gören Google alımdan kısa süre sonra portalda yer alan videoların 5 milyar kez görüntülenmesini sağlamıştı.
“Dexter”, “Beverly Hills, 90210”, “Star Trek” gibi Tv dizileriyle uzun soluklu videolara kapılarını açan Youtube videoların başına ve sonuna ekliyeceği reklamlarla da gelirini arttıracak. Türkiye’de kullanıma açık olmayan Youtube’un, ürün yöneticisi Shiva Rajaraman da Youtube’un 10 dakika sınırlamsının sitede yayınlanan film ve belgesellerle yavaş yavaş ortadan kalktığını söyledi.
Youtube Dizi Yayınlarına da giriyor. Youtube Temmuz ayındaki 5 milyonluk izleme ve reklam kazançları yetmemiş olacak gelişmek ve büyümek için yeni bir adım attı.
“Dexter”, “Beverly Hills, 90210” ve “Star Trek” gibi TV dizileriyle reklam payını büyütmeyi ve ileri doğru belgesel vb. çeşitlilikle kullanıcılarına uzun zamanlı videolarda izleteceğini duyurdu.
YouTube‘un ürün yöneticisi Shiva Rajaraman popüler olan kısa videoların zamanla dizi ve belgesellerle değişeceğini açıkladı.
http://www.dizidizi.net/lost-5-sezona-ait-bir-bolumden-detaylar/
fox tv sponsorluğunda türkiye’de bir ilk gerçekleştirildi ve ülkemizin ilk web üzerinden takip edilecek dizisi proje 13 başladı.
fragman yayınlandı ancak neler olup bittiği tam olarak anlaşılmıyor. 7 genç var ve bunlar kameralarla takip edilen bbg türü bir yarışmada mücadele ediyorlar. bazı şifreleri çözmeye çalışıyorlar. özenle seçilmiş iki ana kahramanımız var : can ve ceren.
diziyi izleyenlerin bazı soruları cevaplayarak ödüller kazanabilecekleri söyleniyor ancak bu konuda da kesin birşey yok.
http://televidyon.com/22dakika
Eminim sizde farketmissinizdir, son zamanlarda o kadar cogaldiki bu siteler. Blog mantigiyla yapilmis film veya dizi download edebiliyorsunuz ve icerik rapidshare linkleriyle sunuluyor.
Bazi siteler olayi iyice gelistirmis Filmlerin aciklamasini, yorumunu, bazi sahne resimlerini ve rapidshare linkinin yaninda alternetif linkinide vererek yayinliyor ve forumlarda oldugu gibi linkleri görebilmek icin üye olmakta gerekmiyor.
Aslinda cok rahatsiz degilim fakat bu siteler sizce yasalmi? yani soruyu biraz daha netlestirecek olursak siteler icerigi kendi hostunda barindirmiyor sadece rapid linki veriliyor ortada bir suclu varsa sanki sorumlusu rapidshare gibi gözüküyor.
Böyle bir kanun yasa varmi?
Böyle bir site kurmayi düsünüyorum da 🙂 (şaka)
Yaprak dökümünün meşhur ağacının değeri 350 ytl(miş).Tarlasında bulunan ağacın etrafında çekim yapmak isteyen ekip tarla sahibine 350 ytl ödemiş.
Kimisinin tadının damağımızda kiminin ise boğazımızda kaldığı dizileri tanıtmaya devam ediyoruz.
İyi Seyirler…
Küçük Besleme
Tür:Dram, küçük kıza kötü davranmaca 🙂
Oyuncular: Tomris Oğuzalp, Nur Kulakoğlu, Esmeray, Tuncay Beyazıt, Jale Öz…
Konu:Yine Kemalettin Tuğcu’nun bir eserinin televizyona uyarlanmasından ibaret bir dizi. Halka ders vermek amaçlanmış o dönemdeki tüm dizilerde olduğu gibi. Diziden akıllarda kalan tek şey çoğumuzun kocakarı olarak bildiği ama dizideki adı Hayriye olan karaktere işkence etme isteğidir. Bilge’ye yaptıklarının 10 katını hak ettiğini düşündüğümüz Hayriye hanım bir konak sahibi gaddar,vicdansız ve bazen sevgi denen şeyin varlığından haberdarmış gibi yapıp çevresini kandıran bir kadındır.
Televizyon seyretmek eskiden güzeldi diye düşünüyorum. En azından gözünü para hırsı bürümüş medya patronları oluşmamıştı daha. Bahsettiğim yıllar çok eski yıllar değil bir 10 yıl gidebiliriz mesela. Çok geçmişe gidersek televizyonun biraz rengi kaçıyor ve siyah beyaza bürünüyoruz. Zaten tv’nin tadı sanıyorum ki 10 yıl önce çıkıyordu. Çizgifilmler olsun diziler olsun hepsi birbirinden güzel ve çileden çıkarıcıydı.
O zamanın dizileride güzeldi. İnsanı bağlar ama izlerken işten güçten etmezdi. Son bölümleri Rosalinda gibi trafik kilitletmez, asmalı konak gibi sinemada yayınlanmazdı. Tadında bırakırlardı. O zamanın komedi dizileri için ise fazla hayal gücüne gerek duyulmazdı.
Normal halkı canlandırmak yetebilirdi. Her gün yaptığı şeyleri tv de izleyen insan diziyi beğenir dizide kendini bulduğu için dizinin başarılı olduğunu düşünürdü. Şu sıralar bundan yararlanan tv dizileri “7 den 70 e herkes bir şeyler bulacak bu dizide” sloganlarıyla yayına başlıyorlar.
Bir at çiftliğinde geçen bir diziden herkes ne bulabilir kendine veya ütopyanın pembe boyalı yerebatan sarayına benzeyen mekanlarından ne anlayabilir ki insan? Hangimiz parmaklarımızı oynatarak yokuş aşağı hızla gemi azıya almış bir bebek arabasını durduruyoruz? Hani kendimizi bulacaktık biz bu dizilerde?
Bir ata binmek için 2 tane 1 ytl ve bir sopadan oluşan düzeneklere ihtiyaç var mıdır? Romanları dizilere uyarlamak ise ayrı bir furya oldu son günlerde. Aman bu yapımlardan biri tutmaya görsün hemen ardından ne kadar roman varsa hepsini dizi yapıp süreriz piyasaya.
