bildirgec.org

dil hakkında tüm yazılar

Yeni Bir Dil Öğrenmek İçin Kendinizi Motive Edebileceğiniz 3 İpucu

Atomic Bomb | 01 October 2010 15:07

Artık günümüzde kimse bir dilin insana neler kattığını yadsıyacak değil. İnsan öğrendiği her dil ile kendisine farklı kapılar açabiliyor. “Bunu böyle söylemek kolay, gelgelelim öğrenmek hiç de kolay olmuyor” dediğinizi duyar gibiyim. Bu nedenle yeni bir dil öğrenme yolunda kendinizi motive etmeniz gerekiyor. İşte bu yazıda kendinizi motive etmeniz için üç ipucu vereceğim.

Bundan birkaç ay önce Fransızca öğrenmek istediğimi farkederek işe koyuldum. Ve aşağıda kullandığım stratejilerle oldukça ilerleme kaydettim denilebilir.

1- Sürekli girdiğiniz popüler siteleri o dilde kullanın

Bunu açıklamama müsaade edin. Bütün siteleri Fransızca / Almanca / Rusça kullanın demiyorum. Demek istediğim şu, dünya çapında popüler ve sizin de her gün kullandığınız 5 site belirleyin. Bunlar ne olabilir? Facebook, yahoo, google mesela. Bunları öğrenmeyi hedeflediğiniz dilde kullanın. Zamanla birkaç kelime öğrenmeye başlayacaksınız. Sürekli de kullandığınız için bir süre sonra bunları kanıksayacaksınız. Bu tarz global siteler zaten çok karmaşık bir dil kullanmazlar. Çünkü bütün insanlığı bir siteye toplamaya çalıştıklarından, mümkün olabildiğince kolay bir dil kullanacaklardır. Bu ipucunu pes etmeden bir süre uygulayın. Bir süre sonra öğrenmeye çalıştığınız dildeki basit bazı haber başlıklarını vs. anlamaya başladığınızı fark edeceksiniz.

2- Her güne bir sözcük tweetleme

Bunu da şöyle açıklayalım. Bilindiği gibi twitter, facebook artık hemen her internet kullanıcısı tarafından kullanılır oldu. Bu tarz yerler her güne bir sözcük olayını yapabileceğiniz mükemmel bir olanak sunuyor sizlere. Şu sitede her güne bir kelime sunuyor. Buradan ilgilendiğiniz dille ilgili bir kelime her gün yazılışı ve okunuşuyla size sunuluyor. Bu kelimeyi tweetlerinizden birinde cümle içinde kullanın. Böylece pasif öğrenme yeteneğiniz sayesinde birkaç kelime daha kazanmış olacaksınız. Bunu kendi rutini içinde değerlendirdiğinizde, tırmandığınız tepenin yüksekliğinin farkında olmayacaksınız.

Dilimizi Katletmek

onurduke | 09 June 2010 14:45

Son günlerde devamlı gezip tozmaktayım.Aslında böyle birşey hakkında devamlı televizyonlarda oturumlar izlemişliğim olsada hiç bu kadar önemsememiştim. Ta ki dün Taksim’e gidene kadar.Etrafıma ilk defa böyle dikkatli bakmıştım. Örn. Onur Bistro , Onur House , Onur Beer Pub ve Onur Cafe gibi birçok örnekle karşılaştım.Kardeşim neden yurt dışındaki kafelerin isimlerinden birşeyler çalmaya hevesiniz var ? Neden Türkçe’yi yaralayarak bu işi yapıyorsunuz ki? Hiç mi utanmıyorsunuz dilimizi zedelemekten. Fransaya gidenler hep şu hikayeyi anlatmışlardı bana , ordaki insanlar ingilizce bilsede devamlı fransızca konuşurlarmış turistlerle.Bence bu örnek size biraz da olsa ders olmalı.Durum gerçekten çok vahim.Sen mekanın adını Onur bistro yapınca turistlerin ilgisini daha mı çok çekecek sanıyorsun ? Bir insan başka bir ülkeye gittiğinde o ülkenin kültürel özelliklerini , tarihi mekanlarını ve otantik lezzetlerini tatmak istemez mi ? Neden Baklava house yapıyorsun mekanının adını gaziantep baklavası diye belirtsen daha ilgi çekeceğini düşünüyorum.Bence bu durumun 1 nedeni var.Ülkemizdeki özenti insan sayısının çok fazla olmasıdır.Bu sorunun önüne nasıl geçeriz tam olarak bilemeyeceğim ama geçemezsek asimile olmaya son sürat devam edeceğimizden eminim.

Tam ihtiyacımız olan şey: Alaycı yazılımlar!

denizkar | 26 May 2010 18:38

İsrail’deki Hebrew University of Jerusalem’den araştırmacı Ari Rappoport bilgisayarların cümlelerdeki pozitif ve negatif duyguları ölçebilen algoritmalar sayesinde insan dilini anlama konusunda gittikçe iyileştiklerini söylüyor.

Fakat “alaycı” tavırları anlamak hala bir problem. Bırakın bilgisayarları insanlar için bile bir cümlenin içinde alay olup olmadığını anlamak kolay değil.
Rappoport ve arkadaşları duyguları analiz eden bir program yazmışlar. Daha sonra bu yazılıma insanlar tarafından “alaycı” tavır içerdiği belirtilen cümleleri öğretmişler.

Yurtdışına gitmeden önce okunması gereken yazı.

webking | 14 April 2010 12:19

Hikayeler ve Rüyalar
Hikayeler ve Rüyalar

Amerika ülkemizden en çok ziyaret edilmek veya yaşanmak istenen ülkelerin başında yer alıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri tabii ki çocukluktan bu yana seyrettiğimiz Amerikan filimleri ve bunlardan istemiyerek te olsa etkilenmemiz. Buradaki mekanlar, şehirler, insanlar, yedikleri, içtikleri, giydikleri ve daha bir çok unsur bizim aslında Türkiye’deki yaşamımızı şekillendiriyor. Bu şekillenme Urfalı bir dürümcü’nün ismini “Dürümland” olarak değiştirmesinden tutun da, Traş şeklimizi, saç stilimizi, renkli lens takma ihtiyacımızı ve Amerikan isimlerine benzeyen çocuk isimlerimize kadar bir çok konuda tezahür ediyor. Amerika’da filim çekilen mekanlar, Universal Studios, Paramount Studios gibi sanal ortamlar veya Texas gibi doğal ortamlar her yıl dünyanın bir çok ülkesinden gelen binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Bunun yanında Disney Kanalı aracılığı ile pompalanan Walt Disney dünyası da yine buraya gitmek için sizi çocuklarınız vasıtası ile kendine çekiyor. Ortada bu kadar fazla çekim gücü varken Amerika’ya gitmek bir rüya halini alıyor ve herkesin gizli portföyünde baş sıradaki yerini de doğal olarak alıyor. O nedenledir ki, her yıl ülkemizde yeşil kart piyangosu başvuruların sayısı giderek artıyor. Bu insanlar Türkiye’yi sevmediklerinden mi böyle bir başvuruyu yapıyorlar diye düşünürsek, aslında bunun sadece bir özgürlük hareketi olduğunu görebiliriz. Insanımız istediği ülkeye rahatça girmek istiyor. Amerika vizesi için cebelleşmek istemiyor ve en önemlisi ise itibar görmek istiyor. Çünkü Amerika bu tip filimleri bir çok ülkeye ihraç ediyor ve bu filimlerde Amerikan kahramanlıkları övülerek Amerika hakkında sanal bir itibar yaratılmış oluyor. Insanlar ise Amerikaya vize veya yeşil kart alınca işin biteceğini, itibar göreceklerini ve özgür olacakları duygusuna kapılıyorlar tabii ister istemez. Halbuki Amerika’ya gidip te geldikten sonra aslında bu filimlerin doğru olmayan ve abartılmış bir çok unsurları içerdiğinin onlarda farkına varıyorlar, ancak bazen bunun için çok geç olabiliyor. Mesela yeşil kart çekilişini kazanmış bir kişi veya aile sanki piyangoyu kazanmışçasına seviniyor. Bu uğurda belki de vasat ama mutlu bir şekilde yaşadıkları ortamı bozuyorlar.

Dile Yüklenen Mecaz Anlamlar

sudenayay | 22 December 2009 23:43

Dil deyince aklıma insanlar geliyor. Çünkü insanlar konuşarak, hayvanlar koklaşarak anlaşır…Dilin bir anladığımız şekilde olan iletişim anlamı vardır ; bir de mecaz anlamı denilen yüklenen daha doğrusu yüklenmek istenen anlamı vardır.

Mecaz anlamla kendi bulunduğu durumdan daha değişik bir anlama kavuşur.

Örnek verecek olursak renklerin dili diye bir terim vardır. Tabi ki rengin dili olmaz. Ama bu kelimeyle, renklerin bizde uyandırdığı intiba anlatılmaktadır. Siyah, matemi, beyaz saflığı vs…Bence asıl önemli olan anlatmak istediğimiz kelimeleri düzgün cümlelerde kullanıp, ne anlatmak istediğimizi karşı tarafa anlatmaktır. Bu şekilde karşımızdakiyle düzgün iletişim kurarız.

Ingilizce, Çince ve Türkçe

webking | 10 December 2009 12:05

Ingiltere, malumaliniz ingilizce’nin vatanı olması nedeniyle, oxford, cambridge vb. semtlerinde bulununan üniversiteleriyle, çeşitli ülkeleri bir yüzyıl boyunca etkisine almış ve sömürmüş tecrübeli bir ülkedir. Bu dış ilişkiler sonucu ingilizce dünya çapında yaygın ve adeta her insanın bilmesi beklenen bir dil haline gelmiştir. Geçen yıl çin’de bulundum ancak ingilizce konuşulan yerlerin sadece batı toplumları olduğunu bir kez daha anladım. Benim konuşmaya çalıştığım hiç bir çinli insan ingilizce’nin “i” sini bile bilmiyordu. Dünyanın 3’te birinin çinli olduğunu düşünürsek en azından %3’ünün de ingilizce bildiğini farzedersek, dünyadaki en azından %30 insan ingilizce bilmiyor demek oluyor, bu sadece Çin’de tabii bunun dışındaki ülkelerde de mutlaka ingilizce bilmeyenler vardır. Bu da daha yüksek bir oran demek oluyor yani o kadar da iyi sömürememişler dünyanın bu kısmını.
Tabii bu devirde para kazanmak veya bir işe girmek isteniyorsa mutlaka ingilizce bilmek gerekiyor, ve çince bilmenizin pek bir yararı yok, ancak çinlilerin hepsi çince bildiğine göre ve bu da dünyada her üç kişiden biri ise, böyle büyük bir kitlenin konuştuğu dili bilmek özellike iş adamları için kesinlikle bir artı olacaktır. Ingilizce eğitimi mutlaka önemli ve yüzünü batıya dönmüş olan ülkemiz bu nedenle ingilizceyi hızla öğreniyor ve ülkemizin ikinci dili kürtçe veya lazca değil, kesinlikle ingilizce olmuş durumda. Bunda tabii Amerika’nın da etkisi yok değil, malum bu ülkede de değişik bir aksanda olsa bile yine ingilizce konuşuluyor. Amerika’nın nüfusu ise ingiltere’ye oranla oldukça fazla ve daha da önemlisi bu iki ülkenin dış işleri çok kuvvetli. Öte yandan sosyalist bir yapıdaki çin tamamen kapalı bir toplum. Bu nedenle çince, ingilizce’nin hızında yayılamıyor.
Ingilizce veya çince bir yana Türkçe ne durumda diye bir bakarsak durumun acıklı olduğunu söylebiliriz. Bizim Türk menşeili olarak bildiğimiz hiç bir ülke Türkçe konuşmuyor. Bunlar tam tersine Rusça’yı gayet iyi biliyorlar, çünkü ticareti Rusya ile yapıyorlar, onlara bağımlılar ve daha az güçlü olan Türkiye’ye ve diline pek bir ihtiyaçları yok. Hatta Kuzey Kıbrıs Türkleri bile Türkçe’yi mümkün mertebe kullanmamaya özen gösteriyorlar. İlginç’tir, para’nın ve dış ilişkilerin gücü burada ortaya çıkıyor ve ülkenin prestiji’de böylelikle tartılıyor.
Türkçe’mizi ingilizceleştirme çabaları da gitgide yaygınlaşıyor tabii, dürümcü; dürümland, kahveler;cafe, eposta;mail, bakkallar;market, siteler;rezidans oldu bile. Bu isim değişikliğini neden yapıyorsunuz diye sorulduğunda ise alınan cevap hep aynı. “Bu şekilde daha çok insan talep gösteriyor, veya daha şık duruyor” şeklinde. Türk dil kurumu bence bu durumu görüp özellikle yeni giren yabancı kelimelerin yerine, Türkçe olanların bir çok varyasyonunun türetmeli ve gençler arasında hangisinin tuttuğunu test edip bunu yaygınlaştırmalı. Malum genç bir toplumuz ve gençlerimiz dil alışkanlıklarımızı oluşturan kişiler, aslında. Ülkemizin içinde, dilimizde ve kültürümüzde yabancılaşma bizim kaçınmamız gereken şeylerin başında gelmeli. Çünkü dilimiz ve kültürümüz çok güzel, diğer ülkelerin görüp te örnek alması gereken düzeyde. Bu konularda örnek alımlar yerine teknolojik konularda bizden ileri ülkelerden faydalınılabilir, o kadar. O da tabii bizim onlardan daha iyi teknoloji üretebileceğimiz düzeye geldiğimizde bitecektir, ki ülkemizin potansiyeli ve zeki insanlarımızın dünya çapında yaptıkları ortada.

Go Nedir?: Google’ın Yeni Programlama Dili!

algoz | 12 November 2009 09:45

Arama motoru ile Web aleminde adını duyuran Google, ilerleyen zamanda oluşan yeni trendlere de ayak uydurarak çıkardığı yeni ürünlerle, Web’in en önemli aktörlerinden biri konumunda.


Mobil ve netbook’lar için ürettiği/üreteceği işletim sistemi, web tarayıcı, Web tabanlı uygulama çalıştırma altyapısı/Hosting (App Engine) ve son olarak önizleme sürümünü kullanıma sunduğu online işbirliği ve iletişim platformu Google Wave gibi daha birçok uygulama ile farklı alanlarda liderliğe oynamaya çalışan Google, Şimdi de; açık kaynak kodlu (open source) kendi programlama dili Go’yu kullanıma sundu.

Go Programlama Dili
Google’ın Programlama Dili: Go

Henüz deneysel kullanım düzeyde olan Go; C, C++ dillerinin performans ve güvenlik özelliklerini, Python dilinin de hızını bünyesinde birleştiren hızlı ve sağlam bir sistem programlama dili (a systems programming language) olma amacında.

Dilden Dile Metin Çevir

wols | 06 November 2009 13:07

flashcevir
flashcevir

Birçok metin çeviri sitesi var ancak genellikle çok yavaş ve düzgün bir çeviri alamıyoruz. Benim çevirilerim adeta tarzanca ve saçma bir sonuç veriyor. genellikle çevirinin çevirisini yapmak durmunda kalıyorum.Bu da hoş bir durum değil.

Benim Tavsiye edeceğim çeviri sitesi rakiplerine oranla daha hızla, doğru ve güvenilir bir çeviri sunuyor.

Yapmanız gereken tekşey Burdanflashceviri.co.cc sitesine gitmek ve sitenin sade arayüzünü kullanarak metniniz hangi dilden olursa olsun türkçe dahil birçok dile çevirebiliyorsunuz.

Twitter Dilden Dile Yayılıyor!

algoz | 12 October 2009 09:41

Halihazırda sadece İngilizce ve Japonca dil desteği bulunan Twitter, çok yakında Fransızca, İtalyanca, Almanca ve İspanyolca dillerini de destekleyerek 6 farklı dilde hizmet vermeye başlayacağını duyurdu.

Google’ın çeviri alanında ne kadar ileri bir düzeyde olduğunu, Facebook’un 70 farklı dili desteklediğini düşünecek olursak, bu siteler kadar karmaşık bir yapıya sahip olmamasına rağmen (neredeyse “What are you doing?” metinini çevirseler yetecek!) Twitter’ın henüz sadece 2 dil desteği bulunmakta.