bildirgec.org

depresyon hakkında tüm yazılar

Depresyon…

srqluciddreaming | 06 October 2007 22:03

Doktorumun bana depresyon teşhisi koymasının üstünden yaklaşık olarak bir sene geçti.Bir senedir hasta muamelesi görmüşüm, dile kolay!Dozajı sürekli arttırılan ilaçlarımla yaşamayı daha yeni yeni öğreniyorum.Peki ya neye yaradı hergün avuç dolusu alınan ilaçlar?
Hiç.
Farklı bir sonuç beklemiyordum aslında.Nedeniyse depresyonun ne başkalarının telkinleriyle ne de anti-depresanlarla geçmeyeceğini,kendime dönüp ne yaptığımı sorgulayacağım zamana kadar benimle olacağını bilmemdi.Aslında bu içe dönüşleri denemedim diyemem.Ama her içe dönüşte karşılaştığım kişi farklıydı,kendim diye bildiğim insandan çok uzaktı.İnsanın kendisiyle karşılaşması için,kendisini bulması için ne yapması gerekir bilemedim , ki hala daha bilmiyorum.
Şimdi insanların kimlik arayışı ya da gençlik bunalımı diye adlandırdıkları şeyden çok daha uzak olduğumu görüyorum.Depresyon benim gözümde kişinin kendi beyninde kaybolması , yol bulamamasından başka birşey değil.Artık kendi yolumu bulmam için sadece kendime bakmalıyım,ilaçlara değil.

EFT- Duygularınızı serbest bırakın:)

| 10 July 2007 15:11

Makaleci’ye söz vermiştim. Sözümü tutuyor ve EFT’yi biraz olsun anlatmaya çalışıyorum şimdi…
Efendim, sene 2004…İdealist ve girişimci davranıp kendi işimizi kurmuşuz can dostum Yeliz’le…Ancak tecrübesiz ve panik olmak konusunda son derece becerikli iki tipiz ve doğal olarak işler aslında gayet iyi giderken biz battığımıza inandırmışız kendimizi. Derken beklenen sonuç: İkimiz de depresyondayız! Uyumak istiyoruz sürekli, ya da birşeyler yemek…Ya da içki içmek…Kendimizi başarısız, işe yaramaz, aptal ve şanssız hissediyoruz. Bütün dünya bir olmuş üstümüze geliyor sanki. Tanıştığımız günden beri bir kere bile tartışmamış olan biz iki arkadaş her gün kavga eder olmuşuz…
Durum vahim mi? Çok!
Ne yapmalı? Yardım almalı…
Psikologlara güvenimiz yok…Bir sürü para döküp nasihat dinlemek modunda değiliz…
O günlerden birinde kapımız çalıyor. Ofisteyiz. “Öğrenci de gelmeyecekti, hayırdır kim acaba?” diyerek kapıyı açıyoruz. Karşımızda 2 yıldır görmediğimiz eski bir öğrencimiz. Hatun 45 yaşında ve hayatımda tanıdığım en şeker insanlardan biri. Çok seviniyoruz tabi. Kahveler yapılıyor, fallar bakılıyor ve derken sohbet bir şekilde bizim işlere geliyor…Anlatıyoruz durumu. Kadıncağız bize acıyan gözlerle bakıp: “Siz bozmuşsunuz kızlar kendinizi…Ne bu hal? Depresif cümleler bunlar” diyor. Eh, diyoruz, galiba gerçekten dibe vurduk biz…
Ve hayatımızı değiştiren cümlelerden birini duyuyoruz hatundan: EFT yapmalısınız!
Nedir bu EFT? Ne işe yarar? Kim yapar? gibi birkaç sorudan sonra alıp telefonu ve adresi kendimizi atıyoruz mekana.
Bir psikoloğun ofisi ve biz gerginiz çünkü istemiyoruz psikolog dinlemek. Ama geldik bir kere, bir deneyelim bakalım diyoruz ve ilk ben giriyorum içeri…
Macera burada başlıyor işte…İç yolculuk…Muhteşem deneyim…
Oda mis gibi kokuyor. İlk algıladığım bu…Derken varlığıyla tamamen pozitif bir enerji yayan kadın giriyor içeri.
“Hoşgeldiniiiz:)”
Ne kadar hoş bir ses! Ne kadar cıvıl cıvıl…
Konuşmaya başlıyoruz…
Anlatıyorum bir bir ne hissediyorsam…
Mutsuzum…Başarısızım…Değersiz hissediyorum kendimi. Hayat çok kötü…
Ard arda sıraladığım buna benzer birkaç korkunç cümleyi son derece sakin ve dikkatli bir şekilde dinliyor tatlı kadın ve sonra bir sigara yakıyor, Bana da ikram ediyor üstelik…
Ve başlıyor anlatmaya…
“Biliyor musunuz A. hanım, kendinizi çok güzel ifade ediyorsunuz…Bu bizim için, yani ikimiz için büyük avantaj.
Şimdi ben size birşeyler anlatacağım ve dilediğiniz yerde beni bölüp, ben anlamadım, ya da bu ne demekti şimdi, diye sorabilirsiniz. anlaştık mı?”
“Evet…”
“Peki…Öncelikle şurdan başlayalım…Beynimiz “salaktır”! Evet, salaktır. Biz ona ne komut verirsek, nasıl bir düşünce yüklersek onu kabullenir! Şimdi sizden ayağa kalkmanızı rica ediyorum.”
Dediğini yapıp ayağa kalktım…
“Şimdi ellerinizi belinize koyup dik durun”
Durdum…
“Güzel…Şimdi sağ eliniz belinizde kalsın ve belinizden hareket ederek dönebildiğiniz kadar dönüp arkanızda bir
noktayı bana gösterin ve bunu sol elinizle yapın!”
Yaptım…
“Güzel…Şu noktaya kadar dönebildiniz. süper. Şimdi gözlerinizi kapatın ve sadece söylediklerimi düşünün: Siz bir
lastiksiniz…Kendinizi lastik olarak hayal edin…Uzuyorsunuz, kıvrak ve esneksiniz, siz bir lastiksiniz çünkü…Burgu burgu olabiliyorsunuz…Çok esneksiniz…Evet harika…Lastiksiniz ve çooook uzayabiliyorsunuz…Ve şimdi gözlerinizi açıp tekrar dönebildiğiniz kadar geriye dönün!”
Döndüm!
Ve gösterdiğim nokta ilk gösterdiğim noktanın yaklaşık 20 cm ilerisindeydi!!!
“Gördünüz mü A.hanım? Beyniniz sizin ona söylediklerinize ne kadar kolay ve çabuk inanıyor!”
Evet görmüştüm…
Uzun uzun konuştuk sonra bunun üzerine. Beni bir şekilde şuna ikna etti tatlı kadın: SEN BEYNİNE NE KOMUT GÖNDERİRSEN O DA ONU ALIR VE UYGULAR! BÜTÜN DUYGULARIN VE BUNUN SONUCUNDA YAŞAMIN VERDİĞİN KOMUTLARA BAĞLIDIR. “BEN İYİYİM, BAŞARILIYIM, SAĞLIKLIYIM, MUTLUYUM, GÜZELİM..”DERSEN ÖYLE HİSSEDER VE HATTA ÖYLE YAŞARSIN…”BEN İŞE YARAMAZIN TEKİYİM…ÇİRKİN VE DEĞERSİZİM. MUTSUZUM” DEMEYİ SEÇERSEN DE BEYNİN BU KOMUTU ALIR VE BUNU YAŞARSIN…
Ve başladık EFT yapmaya…
EFT (emotional freedom technique) duyguların serbest bırakılmasını sağlayan bir teknik. Vücudun belirli yerlerine
hafif vuruşlarla uygulanan ve herkesin kolaylıkla kendi kendine yapabileceği bir teknik. Ben sadece 6 seans yaptım
bunu ve inanılmaz değişimler yaşadım. Kendime olan güvenimi geri kazandım. Geçmişteki bazı kötü anıları sildim, ya da şöyle demek daha doğru olur: O anıların hissettirdiği olumsuz duyguları yok ettim…Hayatta bizleri en çok yoran,
hatta tüm yaşam enerjimizi çeken “öfke, kırgınlık, hayalkırıklığı” gibi duygulardan arındım…Beni çok kırmış olan
ve o güne kadar içimde korkunç bir öfkeyle taşıdığım insanları “serbest bıraktım”…Bu çok önemli EFT sırasında.
Öfkeyi içinizden serbest bırakabilmek…Kızgın olduğum insanları serbest bıraktım, bundan sonra düşünceleriyle
canımı yakamasınlar diye…
Çok ilginç şeyler yaşadım EFT sırasında…Hiç farkında olmadığım bastırdığım duygular açığa çıktı…Babaanneme
annemi dövmeye kalktığı için kızgın olduğumu hep bilirdim ama bunun beni ciddi anlamda etkilediğini ve ona olan
nefretimin ne kadar güçlü olduğunu farketmemiştim EFTye kadar…Babaannemi bile affedip serbest bıraktım:)
EFT burada verdiğim linkte belitildiği üzere hemen hemen her konuda imdada yetişebiliyor. Bir göz atmanızı tavsiye ederim. Burada da bu konuda bilgi verilmekte.
burada izleyeceğiniz videoda son derece kolay bir konuyu, çikolata bağımlılığını ele alarak örneklemişler EFTyi:)
Konu çikolata kadar basit de olabilir, deprem travması kadar ciddi de…Sorun değil. mantık aynı. Vücudunuzda belirtilen noktalara hafif vuruyor ve şu tarz bir cümle kuruyorsunuz:
“…..rağmen kendimi seviyor ve onaylıyorum”
Buna bir örnek verelim:
“İşimde başarısız olduğumu düşünmeme rağmen kendimi seviyor ve onaylıyorum”
“Kimsenin beni beğenmemesine ve şişman olmama rağmen kendimi seviyor ve onaylıyorum.”
gibi cümleler…,
Sonuçta beynimize kendimizi onayladığımıza dair mesajlar veriyoruz ilk önce…Gerisi zaten geliyor.
şimdi aşağıda yazanlar size aşamaları anlatacak:

Siz Hangi Gruptansınız?

mevlana yusuf | 02 May 2007 19:25

Başlık bir itham olarak anlaşılmasın lütfen. Ancak yaşadığımız çağın tanığı olduğumuz tarz-ı hayatın getirdiği menfi ve istenmeyen kazanımlarımızdan biri de ruh sağlığımızın bozulmasıdır.
Ekonomik,sosyo-kültürel,çevre,enformasyon araçları,gayri tabii gıdalar vs. tüm bu menfi etkenler bedenimizde sebeb olduğu tahribatın daha fazlasını ruhumuza yapmaktadır. Meslek icabı insanlarla birebir temas halinde olduğumdan, maalesef toplumumuzdaki ruhi rahatsızlıkların sanılandan çok daha fazla olduğu kanaati taşımaktayım.
İşin daha acı tarafı ise bu rahatsızlıkların sadece tek bir başlık altında, depresyon ya da stres başlığı altında isimlendirilerek, daha ağır vakaların gerek bilgi eksikliği gerekse böyle bir durumu kabüllenmenin zorluğu açısından gizli kalmasıdır. Bu ise kimi zaman çok acı sonuçlara sebeb olmaktadır.
Ruhi rahatsızlıklar hakkında toplumumuzun daha fazla bilgilendirilmesine önem verilmelidir. Bu konuda hem ilgili meslek erbabının, hem ilgili bakanlık yetkililerinin bir an evvel etkili ve geniş kapsamlı bir tarama ve hemen akabinde de evvela bilgilendirici daha sonra tedavi edici çalışmalara başlamaları şarttır.
Bu görünmeyen tehlikenin gerçekten farkına varmak gereklidir. İlköğretimin ilk devresindeki küçücük çocukların bile birbirlerine rahatlıkla çok büyük zararlar verebildiği gözönüne getirilirse, sebeblerin tespitinin ardından hemen gereken önlemlerin alınıp daha sağlıklı bir toplum için ne yapılması lazım ise yapılmalıdır.

şizofren
şizofren

internet ve psikoloji

ufopilotu | 07 April 2007 18:49

internette her geçen gün insan sağlığıyla alakalı yeni siteler açılıyor ve özellikle psikolojik destek konusunda yararlı bilgiler içeren siteler bu konuda her an ulaşabileceğimiz bilgilere sahip. deprem psikolojisi, saplantılar, panik atak, bunama, uyku bozuklukları, stress, fobiler, cinsel psikolojik sorunlar, çocuk psikolojisi vs… özellikle ülkemizde çeşitli nedenlerle psikologlara gitmeyen, gidemeyen ve çekinen insan kitlesi hiçte azımsanamayacak boyutlarda. psikoloğum bunlardan bir tanesi. genelde bayanların üye olması dikkat çekici.

diğer bir sitede ise uçuş fobisinden, sınav korkusuna kadar bir çok konu işlenmiş ve makaleler halinde site ziyaretçilerine sunulmuş.

Buhranlardayım:(:(:(

| 04 February 2007 21:41

Buhranlardayım.Allah’ım hiç bitmeyecek gibi.Sanki böyle devam edecek ve sonunda da sadece annemin üzüleceği birşey olacak.Öyle hissediyorum.İçim acıyor,öyle ki nefes almakta bile zorluk çekiyorum.Şimdi o aptal,hiç birşeyden anlamayan doktorlara gideceğim,uyutup mayıştıracak beni,bir de o “kücükken izlediğin bir film veya sana anlatılan,seni korkutan birşey…” diye başlayan,beni tatmin etmeyen cümlelerden kuracak.

-Çelik bey,nefes alamıyorum.Sanki biri boğazımı sıkıyor ve nefes almamı engelliyor.
-Küçüklükten beri hafızanızdan silemediğiniz birşey mi var????

Herşey anlamını yitirdi artık benim için.Bir arkadaş var…Eskiden kısa bir dönem uyuşturucu kullanmaya başlamış,ama bir kaç defa sadece.Kız kardeşinin ailesine anlatmasıyla kısacık uyuşturucu macerası da son bulmuş.Ona söyledim…”Bana da bulsana”dedim.Yok diyor da başka birşey demiyor.Eski arkadaşlarıyla iletişime geçse,aslında hiçte zor değil onun için bulmak.Ama yapamayacağını söylüyor.Kötü birşey olduğunu anlatmaya calışıyor.Sanki ben bilmiyorum ne olduğunu,ben zaten kötü şeyler istemiyor muyum?”Bugüne kadar iyi yaşadın da ne oldu?”diyorum kendi kendime.Şu kısacık,18 yıllık ömrün hep sulu gözlülükle geçmedi mi?Bir kere de mutlu ol,yerinde bir tabir olursa,bir kere de sen uç diyorum.Zaten ölmeyi istemiyor musun?Ne türlü,nasıl,nerde öldüğün çok mu anlam ifade edecek çevrendekiler için? Ne olur bitsin artık herşey ne olurrrr:(:(:(

| 25 November 2006 01:10

Hiç aranızda ne işe yaradığını, neden yaşadığını, yapması veya yapmaması gerekenleri tam anlamıyla bilen biri var mı? Boşluğun ortasında mı altında mı üstündemiyim onu bile bilmiyorum. Düşüyormuyum, kalkıyormuyum, bir el mi bekliyorum yoksa gelenleri mi itiyorum. Hiç kimseyi tanımadığım gibi kendimide tanımıyorum. Yapmak istediklerimle yaptıklarım hep kesişiyor.

Bunlarıda neden yazıyorsam buralara onu da bilmiyorum… Hiçbirşey bilmiyorum ben.