bildirgec.org

deli hakkında tüm yazılar

Bir deliden aldığım izlenimler…..

sekoci | 29 January 2008 13:59

Evde oturmuş trajedik filmler izleyip elime asılıyordum. Başarılı olduğum söylenemezdi çok erken sonuçlanıyordu. Doktorumun söylediğine göre fazla heyecanlanıyormuşum. Korkuyordum elimde değildi. Tam başladığımda benimkiyle tanışan herkes gibi sağ eliminde bir gün beni terkedeceğini düşünüyordum. Ve bu acele etmeme neden oluyordu. Hatta bu psikoloji beni bazen o kadar etkiliyordu ki rüyalarımda elimle gerçekleşen o müthiş buluşmanın en heyecanlı yerinde elim bana sırtını dönüp sessizce uzaklaşıyordu. Dünyanın sonunun geldiğini düşünerek uyanıyordum ve sonra dünyanın gerçekten sonunun geldiğini farkederek tekrar uykuya dalıyordum. Neyse.. yine elimle yapılan bir buluşma sonrasında telefon çaldı. Salak bi arkadaşımdı arayan…

Düş, Gece, Deli, Son..

Canopus | 04 January 2008 22:31

Yünlü bir battaniyeyle örttüm düşlerimin üstünü,
Kanser gecenin arka camı sileceksiz,
Görevli rozeti eksikti…
Geceyi beğenemedik,
‘sana değemeyiz’dedik.

Karafatmalar basardı illaki masallarımızı,
Lahana bebek, Peter Pan,
Kimler gelmezdi ki uçan halıya!

Ve yükseldikçe barikat kurmuş düş yasakçılarının üzerinden,
Tek renkli mutluluklar basardı bedenlerimizi.

Kendimi toparlamaktan bananeydi!
Aklımı al,hepsini al, demek gelirdi içimden sana…

Hem zaten hangi masalda anlatıcı,
Sözler bittigi halde terketmezdi ki ülkeyi?

Tükeneceğiz…

senem04 | 26 December 2007 16:11

Bir adam düşünün. Kapısında yatacak kadar çok seviyor kızı. Onun tek bir gülüşü için hergün km lerce yol geliyor. Ondan ayrıyken sürekli arıyor, özlüyor… Her akşam iş çıkışı tam gaz, kızı görebilmek için geliyor. Bazen hiç konuşmadan sadece izliyor, gözlerini başka yöne çevirmiyor onunla olduğu hiç bir dakikayı başka şeylerle harcamak istemiyor. Artık sevgisini de ispat ediyor. Ve güzel bir ilişkinin, sağlam temelleri atılıyor.
Aynı evde yaşamaya, hayatı paylaşmaya başlıyorlar. Ama birşeyler eskisinden çok farklılaşıyor. İşe gitmeden beş dakika yüzünü görebilmek için kapısında sabahladığı kızın, artık bir tek yemek masasında yüzüne bakıyor. O da tam karşısında oturduğu için. Bir gün birlikte uyuyabilmek için deli gibi uğraşan adam, artık tek başına gidip yatağına giriyor. Saatlerce susmadan sohbet ederlerken, şimdi hiç birşey konuşamıyorlar…
Ve kız anlıyor… Az olan değerli her zaman.

9

buddhala | 22 November 2007 09:05

Bir dilek tut!
Ne oldu?
Bir dilek tut işte. Kirpik var gözünde,eğer hangi gözünde olduğunu doğru tahmin edersen, dileğin olur derler.
Tuttum o halde!
Hangi gözünde?
Sol…

Aşırı rüzgardan eriyen bir sigara, burasından açamadığım bir neskafe ve otobüslerde yolcuların uykusunu getirmek için koyulan vurdulu kırdılı filmlerden biri. Ne yazık ki filmi daha fazla izleyemedim. Kalbime ağrılar giriyordu. Gözüm uzaklara dalıp, uykuya dalmak istediğinin sinyalini veriyordu. Ayağa kalkıp, yatağa gideyim dedim. İçtiğim son nefes sigaranın benden almak istediği bir şey vardı sanki. Mideme bir soğukluk geldi ve sessizliği delen uçak gürültüsünü duydum bir tek. Birden, üstünde onlarca büfenin, restorantın ve yemekevinin telefonlarının basılı olduğu mıknatısları taşıyan buzdolabının rutin motor sesi sahneye çıktı. Eskiden buzdolabının içi yemek dolu olurdu, şimdi dışı yemekevlerinin basılı olduğu mıknatıslarla dolu ama içi boş. Hatta hayatın başlangıcı sayılan su bile damacanada bir telefonla getirilmeyi bekliyor. O da buzdolabının üstünde telefon numarası bir mıknatısa görsel güzelliklerle basılmış, buzdolabının geniş hacmi ve antibakteriyel özelliğine rağmen. Meyveler de ya kurutulmuş ya da botokslu… domatesin selülitleri mavi ışık teknolojili buzdolabına koyunca gitmeyecekse, buzdolabı sadece arada bir devreye giren motor sesinden başka birşey olamaz ki!

15:23

| 16 October 2007 00:34

15:23 . ardımda zaman duruyor . durduğum yerde, burada, dikildiğim ve beklediğim yerde, her arkamı dönüp kulenin saatine baktığımda kendimi her seferinde, yani aslında hep aynı seferde, orada, o zamanda , 15:23’te o saate bakarken donmuş buluyorum . yani, ardımda zaman, duruyor . hmmm . yani, ardımda, zaman duruyor . bunu düşünüyorum . ve yüzümü caddeye döndüğümde kırmızı ojeli tırnaklarını masmavi ve olanaksız bir göl evi manzarasının bulutlarına asmış, çantasıyla o güzel kadını buluyorum . her seferinde, takribi 20 dk.’lık bekleyişin sıkıntısıyla şişen ve gevşeyen pürüzsüz güzellikteki yanaklarla buluşuyorum . tarifsiz dudakları, üç adım ötemde,,, sipsivri topuklarıyla beton zeminde kalbime kadar ulaşan titreşimler yayıyor . tık tık tık . beklemeyi bıraktım . yalnızca onu seyrediyorum .

Bizim deliye sempatim var

darjeeling | 08 October 2007 17:08

Bizim buralarda bir deli var. Kimbilir ne yaşamışta aklını yitirmiş. Kim bilebilir ki?
Onunla hep otobüste karşılaşıyorum. Bir keresinde yanıma oturmuştu. Bir temizlik hastalığı var belli ki. Ayağında ayakkabıları yok ve ayaklarının altı simsiyah. Ayaklarının altını temizliyor hep elleriyle. Sonra parmaklarını otobüsün camına dokunduruyor, diğer elinin parmaklarıyla etrafında gezdiriyor. Bir şekil çiziyor, bilmiyorum ne.Gökyüzüne bakıyor camdan. Çizgifilmlerden çıkmış gibi.. Haline üzülmenin yanında aslında bu doğallığı ve ne yaptığını bilmemezliği hoşuma bile gidiyor. Onu izlemeden yapamıyorum. Sonra onun çaprazında ve oldukça uzağında oturan genç kadının yerinden huzursuz huzursuz kalkıp başka koltuğa oturuşunu izliyorum. Sanki ‘e, baksana deli. Ne yapacağı belli olmaz,bitlidir mitlidir belki’ diyen düşüncelerini gözlerinden okuyorum kadının. Sanki kendini haklı çıkarmak ister gibi gözlerimin içine bakıyor. Gülüyorum haline.. Biraz da acıyorum bizim zararsızdan korktuğu için..
Bizimkisi ise o sıralar küfür savuruyor camdan dışarı bakarken. Bir şeylere hep kızgın.. Hep dargın. Kimbilir canını ne yaktı ve bu duruma düştü. O küfrederken kızamıyorum bile çünkü toplumumun içinde okuyan-okumayan yüzlerce gencin sadece takımlarını desteklemek adına bile sokağın ortasında, halkın arasında ana avrat küfrettiklerini düşündüğüm zaman, bu kadınınki o kadar masum kalıyor ki.. Çünkü bilinçsizce yapıyor..
Böyle işte, ben bizim deliye sempati duyuyorum çünkü felaketin nereden geleceği belli olmaz diyor bana aklım hep.. Ya bir gün biz de o hale düşersek diyor…