Annem beni markete gönderdi, ama ben internet cafe de bu blogu yazıyorum. Burdan eve gidince de Ayşe Hanım teyzelere güne gidecekmişiz. Ben kitap okumak istiyorum oysa ki Goethe nin Faust unu aldım. Hayal kurdum elimde bu kitabı gören yakışıklı entel çocuk gelecek ve msn adresini verecek diye. Ama hala gelen giden yok, karşımdaki masadaki çocuk kesin sanal sapık, yüzü şekilden şekile giriyor. Offf yaa abim kestirmeseydi interneti ne güzel evden giriyor, bu sapıkların arasında vakit geçirmiyordum. Ahaa bu da ekmek alan baba modeli, karısına ekmek almaya gidiyorum diyip internet cafe de sanal aşkıyla yazışıyor, adi herif, karşısında yazan paçoza ne demeli? Tamam benimde oldu sanal aşklarım ama ben hep masum takıldım, öyle aç diyince açmadım kamerayı yani…Zaten abimin baskısıyla bu türbanı takalı beri kendimi uzaylı gibi hissediyorum, sanki herkes bana bakıyor. Bak iğne batıyor yine, allam ya ben dedim abime çene altı bağlayayım diye yok dedi bizim cemaat böyle bağlıyor, senin cemaatine emi.. Sen o cemaate gidip huu çekerken birbirnize değdirdiğinizi cümle alem biliyor, allahın homofobik olduğunu sanan gizli eşcinselleri. Bak ağzımı bozdurdular benim, sevgili okur kusuruma bakmayın, ben bir kenar mahalle dilberi olabilirim ama en az burda ahkam kesenler kadar gündemden haberim var. Mesela şu felsefeci kadın Simone de Beauvoir’in çıplak resmini gazetede gördüm, kıyamet kopmuş dünyada, kadında güzelmiş bence, Türk kadınlarına benziyor, kocaman kalçalar, ince bel. Neyse ne diyecektim bu kadın tüm ruhunu, aklını, düşüncelerini açmış dünyaya bedeni gözükse ne olur? Bakın bakın kadın ne demiş; “Evlilik geleneksel olarak kadinlara sunulmus tek gelecektir.Bir çok kadin ya evlidir, ya bir zamanlar evlilik geçirmistir, ya da evli olmadigi için aci çekiyordur. “ simone de beauvoir